ABD, İsrail’i neden kayıtsız şartsız destekliyor?
“Eğer bir İsrail var olmasaydı, ABD bölgedeki menfaatlerini korumak için bir İsrail icat etmek zorunda kalırdı…”
Bu cümle ABD Başkanı olan Joe Biden’ın 1986 yılında sarf ettiği sözler. ABD’nin İsrail’e olan desteği, 7 Ekim sonrası daha görünür bir hâle gelmiş olsa da elbette yeni değil. Peki, bunun sebepleri ne? Güçlü bir İsrail/Yahudi lobisinin varlığı şüphesiz önemli bir faktör ancak bu durum da aslında başlı başına bir sebep değil sonuç. Bu güçlü lobinin oluşmasının arkasında da pek çok sebep var. Şimdi ABD’nin İsrail’e olan şartsız desteğini ve bu desteğin tarihî kökenlerini tahlil etmeye çalışalım.
1973’teki devasa yardım
Yahudilerin dini bayramı Yom Kippur’a denk gelen 6 Ekim 1973 günü Mısır Ordusu, İsrail’in 1967 yılında ele geçirdiği Süveyş kanalının doğu kıyısındaki mevzilerine koordineli bir saldırı başlattı. Şaşkın ve hazırlıksız İsrail ordusu büyük bir bozgun yaşadı ve bir süre toparlanamadı. İsrail 9 gün sonra karşı saldırıya geçebildi ve bazı kazanımlar elde etse de hem Suriye hem de Mısır karşısında önemli insânî ve mühimmat kaybı vermişti.
18 Ekim günü İsrail, ABD’den 850 milyon dolarlık silah ve mühimmat yardımı talep etti. Aslında Amerika 10 Ekim’den itibaren İsrail Havayollarına ait uçaklarla 12 Ekim’den itibaren ise kendi askeri uçaklarıyla İsrail’e askeri yardım yolluyordu. Ve bu yardımlar sayesinde İsrail, Mısır ve Suriye’yi durdurabilmişti. Takip eden 6 gün içinde ulaşım masrafları dâhil Amerika’nın İsrail’e yardımı 800 milyon dolar civarındaydı.
18 Ekim’de İsrail yeni bir askeri yardım istiyordu. Dönemin ABD başkanı Richard Nixon, İsrail’in talep ettiği yardım miktarını yeterli bulmadı ve Amerikan Kongresinin acil olarak onaylayacağı yardım miktarını tam 2.2 milyar dolara çıkardı. Yardımın büyüklüğünü daha iyi anlamak için aynı yıl Türkiye’nin askeri harcamalarının toplam tutarının 500 milyon dolar, Mısır’ın ve Suriye’nin toplam askeri harcamalarının ise 620 milyon dolar olduğunu not edelim.
Bu gelişme Amerika’nın İsrail’e olan desteğinin, neredeyse aşkının çarpıcı bir örneği olarak tarihe geçti. Tek misal bu değil. Öncesi de sonrası da ABD’nin İsrail’e dillere destan desteğinin çarpıcı misalleriyle dolu. Nitekim yaklaşık 20 yıl sonra dönemin İsrail Başbakanı Yitzhak Rabin, Amerikan Kongresinde yaptığı konuşmada şu cümleleri sarf edecekti: “Sizlere müteşekkiriz, hatta daha ötesi. Hiçbir kelime Amerika’nın harikulade insanlarına, bize verdikleri, tarihte eşi menendi olmayan, cömert destek, anlayış ve işbirliği için duyduğumuz minneti ifade edemez.”
Askeri ve meddi destekler
ABD’nin İsrail’e askeri desteği salt 1973’ten ibaret değil. İsrail’e askeri yardımlar 1946’ya kadar uzanıyor. Amerikan Bilim İnsanları Federasyonu’nun hesaplamalarına göre 1946’dan 2023’e kadar Amerika İsrail’e enflasyona uyarlanmamış, güncel rakamlarla toplam 114,4 milyar doları bulan askeri yardım yaptı. Yine bu yardımın büyüklüğünü anlamak için Türkiye’nin 1949’dan 2022’ye kadarki dönemde toplam savunma harcamalarının enflasyona uyarlanmamış, güncel fiyatlarla 466,5 milyar dolar olduğunu söyleyelim…
ABD’nin İsrail’e yardımları salt askeri alanla da sınırlı kalmadı. 1946’dan 2023’e kadar Amerika İsrail’e 34,3 milyar doları bulan iktisâdî yardım da yaptı. Askerî ve iktisâdî yardımların yanında ABD, İsrail’e şartsız diplomatik destek de veriyor. 1945’ten 2023’e kadar BM Güvenlik Kurulu’na İsrail-Filistin sorununa ilişkin toplam 36 karar taslağı geldi. Bu 36 karar taslağının tamamı Kurul tarafından reddedildi. 34’ü ABD vetosu, diğer ikisi ise Rusya ve Çin’in ortak vetosu ile.
ABD, İsrail’e olan desteğinin bedelini de ödüyor. Maddi olarak 1949’dan 2023’e kadar yapılan, enflasyona uyarlanmamış güncel rakamlarla 158 milyar doları bulan maddi bir bedel… 1973 yılında Nixon’ın İsrail’e yardım miktarını 2.2 milyar dolara çıkarmasının ardından ABD’nin, hatta bütün dünyanın ödediği petrol krizinin bedeli… Bunun dışında, ABD’nin İsrail’e olan desteği özellikle Orta Doğu’da ABD karşıtı propagandanın en kritik unsuru.
el-Kaide lideri Usame bin Ladin ABD’nin Irak’a karşı sürdürdüğü saldırganlığın bir amacının da İsrail’e hizmet etmek için olduğunu söyleyecekti. Bin Ladin’e göre İslam’a karşı yürütülen savaşı, Haçlılar ve Yahudiler yürütüyordu.
‘İsrail olmasaydı ABD icat ederdi’
Sosyal medya mecralarında paylaşılan bir video var. Video o dönem Delaware eyaletinin Senatörü, hâlihazırda ise Amerikan Başkanı olan Joe Biden’ın 1986 Mayıs ayında Amerikan Kongresinde yaptığı konuşmadan. Amerika’nın İsrail’e her yıl yaptığı 3 milyar dolarlık askerî yardımı savunduğu konuşmada Biden şöyle diyor:
“Orta Doğu’ya bakarsanız, İsrail’i destekleyenlerimizin, ki burada çoğumuz İsrail’i destekliyor, bu desteğimiz için mazeret beyan etmeyi bırakması gerekiyor. Herhangi bir mazeret bulmaya gerek yok. Hiç. Bu bizim yaptığımız en iyi 3 milyar dolarlık yatırım. İsrail olmasaydı, Amerika bölgede menfaatlerini korumak için bir İsrail icat edecekti.”
Peki, neden?
Stratejik sebepler
İsrail’in, ABD’nin Orta Doğu’da stratejik menfaatlerine hizmet ettiği, İsrail’e olan desteğini açıklamak için öne sürülen en yaygın iddia. Gerçekliği de yok değil. İsrail, güney batısında Mısır, kuzey doğusunda Suriye gibi ABD’nin Soğuk Savaş boyunca rekabette olduğu Sovyetler Birliği tarafından desteklenen ülkelerdi. Bu iki ülkeye karşı ABD’nin İsrail’i desteklemesi, Soğuk Savaş mantığı içinde izah edilebilir bir durumdu. Nitekim Soğuk Savaş’ın ardından bir çok ülke ABD için stratejik önemini kaybetti. Ancak bu, İsrail söz konusu olduğunda olmadı.
ABD’nin İsrail’e desteği Soğuk Savaş dönemi sonrasında da devam etti. Artık İsrail Soğuk Savaş döneminde sahip olduğu stratejik öneme sahip olmasa da. Bu destek el-Kaide, Hamas gibi yeni düşmanlara sebebiyet verse de. Suudi Arabistan ve diğer Körfez ülkeleri başta olmak üzere ABD müttefiki ülkelerin rejimlerini halkları katında zor duruma düşürse de…
Amerikan Yahudileri ve İsrail lobisi
ABD’nin özellikle Orta Doğu’ya yönelik dış politikasını şekillendirmek ve ülkenin İsrail’e desteğini sürdürmek için çalışan güçlü bir aktör var: İsrail lobisi.
Yahudilerin Amerika’daki tarihi, beyaz adamın kıtadaki tarihi kadar eski. Yahudi nüfusunun dünyada en yoğun olduğu kıtadan Amerika kıtasına göçlere Yahudiler de katıldı. Hatta İngiltere’den bağımsızlığını kazanan 13 eyaletin tamamında Yahudi cemaati vardı. Ancak toplam nüfus içindeki oranları binde 1 civarındaydı. 2.7 milyon kişi arasında yaklaşık 3 bin kişi. Takip eden iki yüz yıl boyunca ilk önce Almanya’dan daha sonra Doğu Avrupa’dan göçler Yahudi nüfusunu sayı ve oran olarak artırdı.
2020 itibariyle Amerika’daki Yahudi nüfusu 7.1 milyonu geçerken, oran olarak da yüzde 2.1’i buldu. Bu uzun tarih boyunca Yahudiler, Avrupa’dan göç etmiş olmanın da sağladığı avantajla, Amerikan toplumuna kimliklerini de büyük ölçüde koruyarak entegre olmayı başarabildiler. Amerika’nın gerek siyâsî ve iktisâdî gerek eğitim ve kültürel yaşamında kendilerine yer buldular. Çoğu zaman da etkin konumlarda.
Amerika Siyonist federasyonu
Amerikan Yahudileri esasında Avrupa orijinli olan Yahudi milliyetçi hareketi siyonizm içinde de yer aldı. Hatta ilk Siyonist Kongresi’nin toplandığı yıl 1897’de Amerika Siyonist Federasyonu kuruldu. Ve örgüt, Amerika’nın dış politikasını, kurulduğu yıldan itibaren etkilemeye çalıştı.
Nitekim Amerikan Başkanı Wilson’ın 1917’de İngiltere’nin ‘Yahudilere devlet kurma sözünü verdiği Balfour Deklarasyonu’nu desteklemesinin sebebinin iki Yahudi arkadaşının etkisi olduğu iddia edilir ki her iki arkadaşı da Amerika Siyonist hareketinde öncü konumunda kişilerdi.
Yüzyılın başında elbette sadece şahsı bağlantılar söz konusuydu. Amerika’nın dış politikasına daha derin ve sürekli etki yapmak içinse kurumsal kanallar gerekliydi. Amerikan Siyonist Federasyonu bugün İsrail lobisinin en güçlü kurumlarından Amerika Siyonist Örgütü’ne evrildi. Ancak bu örgüt, İsrail lobisi içinde sadece bir tanesi.
Siyonizmi benimseyen Amerikan Yahudileri daha farklı onlarca kurumun kuruluşuna da öncülük etti. 1956’da 50 Yahudi Örgütü bir araya geldi ve hâlen daha aktif olan Büyük Yahudi Örgütlerinin Başkanları Konseyi’ni kurdu.
Konseyin amaçları arasında Amerika-İsrail ilişkilerini güçlendirmek, İsrail’in güvenliğini ve refahını artırmak ve Orta Doğu’da gerçek ve kalıcı bir barış için çalışmak sayılıyor. Amerikalı Yahudilerin 1899’dan beri her yıl yayınladıkları Almanak’ın 1992 baskısında yayınlanan bir makale, İsrail lehine çalışan 80’den fazla Yahudi örgütü olduğunu belirtiyor.
İsrail lobisinin bir parçası olarak The Jewish Institute for NationalSecurity Affairs (JINSA), the Middle East Forum (MEF), Washington Institute for Near East Policy gibi düşünce kuruluşları, diğer düşünce kuruluşlarındaki çalışanlar ve medyada çalışanlar ile ülkenin üniversitelerde ders veren Amerikan Yahudisi olan ve olmayan dört bir hocaları ve de en mühimi siyasetçilere yönelik doğrudan kampanya yardımı yapan İsrail-yanlısı Siyasi Faaliyet Komitelerini de saymalıyız…
Yeni muhafazakarlar ve Hristiyan Siyonistler
İsrail lobisinin etkisi salt Amerikalı Siyonist Yahudilerin varlığına ve yoğun gayretlerine bağlı değil. Lobinin, ABD’nin dış politika yapımcıları üzerindeki etkisini artıran iki önemli aktör daha var. Bu aktörlerden biri yeni muhafazakârlar (neocon), diğeri ise Hristiyan Siyonistler.
Yeni Muhafazakârlık, değişimin hızlı değil yavaş, varolanı reddederek değil onu kabul ederek ve dönüştürerek olması gerektiğini savunan muhafazakârlık akımının dış politikaya uyarlanmış hâli. 1960’lı yıllarda doğdu ve takip eden on yıllarda gelişti.
Yeni Muhafazakârlar özünde Amerikan emperyalistleri, Amerikan hegemonyasına ve onun devamlılığına, bunun için de demokrasinin bütün dünyada yayılması gerektiğine inanıyorlar. Bu ise ancak aktif ve müdahaleci bir dış politika takip edilmesi ve gerekirse askeri gücün kullanılması ile mümkün. Yeni Muhafazakârlar için Orta Doğu’nun tek demokrasisi ve askeri gücü ile kendini kanıtlayan İsrail, Amerika için stratejik bir değer ve her halükârda desteklenmesi gerek. Yeni Muhafazakârlar Amerika’da halen etkin bir aktivist grup. American Enterprise Institute, Hudson Institute gibi kendi düşünce kuruluşları var ve ABD’nin en etkin yayın organları aracılığıyla görüşleri yayılıyor.
Dini vehçe
Yeni Muhafazakârların İsrail taraftarlığının kaynağı sekülerken, HIristiyan Siyonistlerinin İsrail taraftarlığının kaynağı din. HIristiyan siyonizminin kökeni çok eski olmakla birlikte İncil’i yerel dilde okumaya açan Protestanlığın ortaya çıkışı ile ilişkili. İncil ise Tanrı’nın Filistin’i Yahudilere verdiğini ve Hz. İsa’nın ikinci dönüşünün Yahudiler Filistin’e dönmeden gerçekleşmeyeceğini söyler. Yahudilerin Filistin’e dönüşü bir anlamda Tanrı’nın vaadinin gerçekleşmesidir. Bu dönüş olmadan da Hz. İsa’nın geri dönüşü mümkün olmayacaktır.
Hristiyan Siyonizminin doğuşu
Hristiyan Siyonizmi güçlü bir akım olarak 19. yüzyılda İngiltere’de ortaya çıktı ve oradan Amerika’ya yayıldı. 1948’de İsrail’in kurulması ve 1967 Altı-Gün Savaşlarında İsrail’in kazandığı ezici askeri zafer, Eski ve Yeni Ahit’in verdiği haberin gerçekleşmesi olarak yorumlanır. Özellikle Hristiyan Evanjelikleri arasında taraftar bulan Hıristiyan siyonizmine göre İsrail’e her türlü desteği vererek, Amerika tarihin doğru tarafında, Tanrı’nın tarafında olacaktır.
Hıristiyan Siyonistleri de Amerikan dış politikasını İsrail lehine etkilemek amacıyla Christians United forIsrael, the National Christian Leadership Conference for Israel, the Unity Coalition for Israel, Christian Friends of Israeli Communities (CFIC) gibi örgütler kurmuş ve İsrail lobisine neredeyse kayıtsız şartsız destek vermiştir…
Filistin/Arap lobisinin yokluğu
Amerikalılar arasında Filistinlilere yönelik bir sempatinin hiç olmadığı söylenemez. Elbette var. Özellikle Afrika kökenli Amerikalılarda ve nispeten sol-eğilimlilerde. Hatta Ortodoks Yahudiler arasında da. Nitekim 2023’te yapılan güncel anketler, Amerikalılar arasında Filistinlilere daha fazla sempati ile yaklaşanın olduğunu gösteriyor. İsrail’e sempati ile yaklaşanların oranının daha öncesinde hep yüksek olması Amerika’nın İsrail taraftarlığının bir sebebi elbette. Ancak söz konusu sempatinin önemli bir kaynağı da İsrail lobisinin on yıllar boyunca gösterdiği gayret. Benzer bir gayreti gösteren, istese dahi gösterebilecek bir Filistin, hatta Arap lobisi ise yok. Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin son yıllarda ABD’deki lobi faaliyetleri daha çok kendi ülke menfaatlerini korumaya ve ona hizmet etmeye yönelik. Amerika’da Filistin’e hatta kendi ülkelerine yönelik benzer çapta ve derinlikte bir sempatiyi yaratabilmeleri içinse çok daha fazlası gerek…