5 Bin yıllık bir döngünün bitişini yaşıyoruz
Koronavirüs nedeniyle alınan kararlar ve yaşanan gelişmeler gösterdi ki, dünya yaklaşık 100 yıldır devam ettirdiği sosyal, siyasî ve ekonomik düzeni artık devam ettirecek güçte değil. Yahut da uzmanların deyişiyle, o düzeni kuranlar, artık bunu devam ettirme niyetinde değil. Koronavirüsün ekonomi temelinde dünyada yapacağı değişiklikleri uzmanına sorduk ve aldığımız cevaplar bir konuda aklın yolunun bir olduğunu ortaya koydu: Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.
Bir sabah uyandığında dünyayı uzaylıların istila ettiğini gören film kahramanları gibi distopik günler yaşıyoruz. Çin’den çıkan bir virüs, biz daha ne olduğunu bile anlamadan dünyayı esir aldı. Sözde Medenî Avrupa ‘doğal seleksiyon’ yöntemiyle ‘kalan sağlar bizimdir’ felsefesine dönüş yaptı. Amerikan rüyası kâbusa dönüştü. Türkiye ise uzun süre kapısının dışında tutmayı başardığı virüs tehdidiyle sonunda yüzleşmek zorunda kaldı. Bundan sonra ne olacağı ise, tam bir muamma. Hastalığın nasıl yenileceğine dair tıbbî tahminler var. Ama tekrar sokaklara çıktığımızda bu kaosun neye dönüşeceğine dair tahminler muhtelif.
Eski Alışkanlıklarla Yeni Yanlışlar Yapılıyor
Virüs kargaşasının bizi ekonomik olarak nereye götüreceğini uzun yıllar ABD ve Avrupa’da büyük fonları yöneten ekonomist ve yatırım uzmanı Kaan Sarıaydın’a sorduk. Sarıaydın, yaşadığımız bu günlerin çok büyük sonuçlara gebe olduğunu belirtiyor ve kitabın ortasından teşhisi koyuyor: 5 bin yıllık bir döngünün bitişini yaşıyoruz.
Sarıaydın’a göre bu virüsün ekonomik etkilerine iki taraftan yaklaşmak lazım. Biri reel ekonomiye etkileri, diğeri de mâlî ekonomiye etkileri. Şu anda dünya liderlerinin açıkladığı tedbirleri eleştiren Sarıaydın, "Merkez bankalarının faizleri indirmeleri, delice ve devasa miktarda paraları piyasaya sürmeleri mâlî etkidir. Reel ekonomide ise ciddi bir durum var. Siz insanları evlere kapatırsanız, üretim ve tüketim durursa, tedarik zincirleri yıkılırsa her sektör bundan zarar görür.
- İlk zarar görecek sektörler ise havacılık, turizm ve eğlence sektörü olur. Ama bu bir zincirleme reaksiyon doğuracaktır. Bu krizden fayda görecek sektörler aşamasında ise şu anda gıda ve perakende sektörü daha olumlu hareket ediyor.
Çünkü temel ihtiyaçları karşılıyorlar. Ama siz üretimi ve tüketimi kısıtlarsanız bütün ekonomi darbe yer. Devletlerin ekonomiyi kurtarmak için attığı hamleler ise sadece alışkanlıklardan ibaret ve realiteden uzak" diyor.
Tamamen Fabrikasyon Bir Süreç Yaşıyoruz
Dünya Sağlık Örgütü’nün açıkladığı virüs kaynaklı ölü ve hasta verilerinin, mevcut kaosu açıklamaya yetecek güçte olmadığını belirten Sarıaydın’a göre, 1.5 milyar nüfuslu Çin’de ölen 3200 kişi aslında büyük resim için “hiçbir şey değil.” Sarıaydın, bu verilerin ışığında yaşadığımız kargaşanın tamamen ‘fabrikasyon’ bir süreç olduğunu öne sürerek şöyle konuşuyor:
“Ekonomileri sarsmasının nedeni alınan tedbirler. Bulaşıcılığı azaltmak için tedbirler alabilirsiniz. Üretim durabilir, okulları kapatabilirsiniz. Bu durum karşısında “resesyon olur mu” diyen ekonomistlere de kahkahalarla gülüyorum. Çünkü bir buhrana doğru götürülüyor dünya. Üretim ve tüketim durduğunda ekonomi dönmez. Bana göre olduğu gibi bir fabrikasyon bu.
- Vuhan’da bir viroloji merkezi var ve 2015 yılında da orada bu virüs üzerine çalışmalar yapıldığına dair resmi raporlar var. Bu virüsün oradan çıkması da tesadüf değil.
Bu virüsü bir ulusun yaptığına da inanmıyorum. Bu ulusların üstünde bir durum. Herhangi bir ulusun yaptığını iddia edenler, bu hastalığın küresel bir meseleye dönüştüğünü hesaba katmalı. ABD’nin bu virüsün arkasında olduğunu iddia edenler ABD’nin bu virüsten belki de Çin’den daha fazla etkileneceğini hesaba katmalılar.
Dünyayı Borç Batağına Sürüklüyorlar
Ekonomiye yön vermek isteyen bir zümre var ve onların asıl yapmak istediği bir korkuyu yaymak. Hayatî korku en büyük korkudur. İnsanlar canını, sevdiklerini ve işlerini kaybedeceği korkusuna kapıldığında, onlara istediğiniz her şeyi dayatabilirsiniz. Girdiğimiz yol budur. Bütün büyük ulusların yedek akçeleri vardır. Avrupa’dakilerin 650 milyar dolarla 1 trilyon dolar arasında ülke başına yedek akçesi var. Ve bunlar bugün bu yedek akçeleri harcamaya hazır olduklarını açıklıyor. Bu hazırdaki paraları harcatarak bu ülkeleri büyük bir borcun içine sokuyorsunuz ve bu ülkelere bu borçları verecek olan zümrelerde şimdiden her şeye hazır olduklarını açıkladılar. IMF “1 trilyon dolar hazırladım” dedi.
Dünya Bankası bir açıklama yaptı. FED her gün 1 trilyon vermekten bahsediyor. Yani daha önceden de insanlara borç veren bu aynı gruplar devasa borçları hazırlayıp insanları tamamen bir borç kölesi haline getirecek. Bu hazırlanmış bir şey ve tesadüf değil.”
‘Gıda Krizi ve Yeni Bir Arap Baharı Bekliyorum’
Devletleri borç içine sokmak, daha sonra da onların vatandaşlarını borca sokmasının ulus devletlere darbe vuracağını belirten Kaan Sarıaydın’a göre dünya her açıdan bir evrim yaşıyor. Üstelik atılan her adım bu değişimin hızını artırmak ve amaçlanan hedefe daha çabuk ulaşmak için yapılıyor.
Sarıaydın, bu hedefte her kozun sonuna kadar oynandığını ise şöyle açıklıyor:
“Bu bir küreselci çalışmasıdır Örneğin iklim ısınması deniliyor. Greta Thunberg diye bir kızı çıkardılar ve onu uluslar üstü bir simge olarak kullandılar. Herhangi bir ulusu temsil etmiyor. Birleşmiş Milletler'de bütün uluslara meydan okudu. İlginç bir şekilde Türkiye'ye de meydan okudu. ABD başkanına çok tavırlı davrandı. Bu neyi gösteriyor biliyor musunuz? Küresel planda adım adım istedikleri yenidünya düzenine doğru götürmek istedikleri her şeyi uyguluyorlar.
- Önce çok şiddetli bir şekilde hastalık kartını oynadılar. Eğer bu durum uzun sürerse, ekonomik daralmanın yanında hasatların küçülmesi de yaşanacak. Bu sene dünyada hasat kötü çıkacak.
Hatırlarsanız 2008 krizinden önceki aylarda üçüncü dünya dediğimiz ülkelerde ayaklanmalar vardı. Çünkü çeltik, mısır ve buğday fiyatları çok fazla yükselmişti. Arap ülkelerinde, Güney Amerika ve Asya ülkelerinde ayaklanmalar olmuştu. Buna benzer bir şey olacak. Ben hatta Arap Baharı-2 gibi bir şey bekliyorum. Ayrıca petrol fiyatları üzerinden petrol savaşı diye bir şeyi de attılar üstümüze.
‘ABD Resmen İntihar Ediyor’
Bunların hepsi büyük bir planın parçaları. Tek hedef olarak düşünmemek lazım. Hepsini birleştirirseniz de nihai hedef bir tane dünya yönetimine dönmek. Bunu yaparken de gücün dengesini bozmak istiyorlar. Şimdi gücün doğuya doğru bir gidişi var. Çin bu krizden çıkmış gibi görünüyor. Başka ülkelerin de bundan güçlü çıkması mümkün. Ama bu demek değil ki, bunun arkasında Çin ya da ABD var. Tam tersine, bu ülkelerin yönetimlerinin arkasında olan bir zümre var. Onun zahirde gördüğümüz tek bir izi vardır o da paradır. Ve şu anda para olarak da trilyon dolarlar telaffuz ediliyor.
ABD 1776’da kuruldu, 2008 yılına kadar 900 milyar dolar bastı toplamda. Bugün her yıl 1 trilyon dolar basıyoruz diyor. Bu akıl almaz bir şey. Bu bildiğimiz anlamda merkez bankasının intiharıdır. Şu anda intihar ediyorlar. Paranın anlamı kalmıyor. Yani parasal sistem değişiyor.
‘37 Bin ABD Askeri Avrupa'ya Giriş Yaptı’
Dünya korona virüsten bahsederken, bu sürecin sonunda konuşacağımız konuların da ‘birileri’ tarafından geri planda hazırlandığını belirten Sarıaydın, 2020 yılının tarihi bir öneme sahip olacağını belirtiyor:
“2020 yılı mihenk yılı olacak. Küresel kaosun başlangıcı ve o kaostan düzen çıkarmak isteyenlerin yeni bir dünya düzeni kuracağı ve bunu da insanlara kabul ettireceği bir yıl olacak. Çünkü korkan bir toplum her şeyi kabul eder. Burada yeni liderler doğurmanın zamanı. Çünkü yeni liderler doğarsa bu süreçte o ülkeler ihya edilebilir. Ama özellikle Avrupa’da çoğu çuvallıyor. Bir krizde doğru davranan bir lider çıkarsa, devletlerin yükselişi hep kriz zamanlarında olur. Savaş kartı da bu süreçte oynanabilir. Örneğin çok ilginç bir konu var. Geçtiğimiz pazartesi 37 bin Amerikan askeri Avrupa’ya gitti. Almanya Hamburg’dan Avrupa’ya giriş yaptı. Bütün Avrupa’da sınırlar kapatılıp insanlar evlerinde karantinaya alınırken 37 bin ABD askeri nasıl gitti oraya? Komutanları ne dedi biliyor musunuz? ‘Bizim askerlerimizin buna karşı bağışıklığı var’ dedi.”
Finans piyasaları konusunda uzman olan Kaan Sarıaydın’a göre, ‘bu krizden ABD’nin güçlü çıkacağı’ tezi kesinlikle gerçekçi değil. Hatta ona göre ABD bu krizin en büyük darbe yiyen ülkelerinden biri olacak ve dolar ‘rezerv para’ olma özelliğini kaybedecek. Sarıaydın, finans piyasasında yaşanan her şeye bu gözle bakılması gerektiği konusunda uyararak, çok sert bir öngörüde bulunuyor:
“Neden kripto paralardan altına kadar her şey düşüşte? Bu çok teknik bir mesele. Şimdi dünyada bütün borsalar akıl almaz şekilde düştü değil mi? Aslında bu da bir algı. Bunlar zaten sahte basılmış paralarla köpürtülmüş bir varlık balonuydu. Ben milyarlarca dolarlık fonlar yönettim. Borsalardaki bu düşüşe ‘korkunç’ denmesinin nedeni kısa vadede gerçekleşmesi. Bankalar ve fonlar hepsi kaldıraçlı çalışır. 100 milyonluk bir mal aldıysam 10 milyonunu teminat olarak koyuyorum. Son zamanlarda altın ve kripto paralara çok girdi fonlar. Hangisi yüksekse hemen satıyor. Satmak zorunda, yoksa bir gecede iflasını ilan eder. 2001 ve 2008 krizleri de öyleydi. Lehman battığı zaman altın da çöktü. Ama kriz bitince altın piyasaların ortalamasının üstünde yükseldi. Bugünkü düşüşün nedeni de işte bu teminat tamamlama çağrısıdır.
- Burada ne ABD kazanıyor ne de başka biri. Çünkü bütün bu olayların sonunda para sistemi değiştirilecek, yeni bir rezerv para sistemine geçilecek. Dolar yerine geçecek bu para. Doların çağı bitecek.
Ve bu yeni yapıyı dünyadaki bütün uluslara dayatacaklar. Halkları korku içinde olduğu için liderler buna karşı bir şey yapamayacak. Buna hazırlanılıyor. Bütün bu olayın tek sebebi değil ama en büyük sebebi bu.”
Dolar'ın Tahtına "SDR" Sistemi Oturacak
Sarıaydın, ABD dolarının tahttan indirilmesinin ardından yeni rezerv paranın ne olacağını da birikimlerine dayanarak şöyle açıklıyor:
Doların rezerv döviz biriminden düşeceği bir sürece giriyoruz. Petrolün çöküşü doların çöküşü demektir. Petrol çöktüğünde petro-dolar sistemi çöker. 1971’e kadar altın vardı ama şu anda petrol var. Petrolün çökmesi de bu sistemi çökertir. Bunun bugün yarın olacağını söylemiyorum. Bu süreç içinde, çok ani şekilde yeni bir para sistemi ilan edildiği anda doların önemi kaybolacak. 1930 yılında dünyada rezerv para İngiliz Pound’u idi. Onun rezerv para olma özelliğini kaybettiği gibi bir süreç yaşanacak.
IMF’nin SDR (Special Drawing Rights) sistemi vardır. Özel Çekme Hakları denilir Türkçede. Bu zaten 1970’lerden beri bütün borçlanan devletleri, kendi bilançosunun hazinedeki hanesine borç döviz birimi olarak yazdığı birimdir.
Peki, SDR Nedir?
Büyük dövizlerden oluşan bir sepetin ortasının kuru alınır ve bu SDR kuru olur. SDR üzerinden borçlanırsınız, onun da karşılığı bir dolar kuru vardır ve size dolar olarak ödenir. Ama IMF’ye borcunuz SDR’dir. 1944’te Bretton Woods’ta dünya dövizinin hâkimiyeti IMF’ye verilecekti. Son bir hamle ile ABD bunu dolara çevirdi. O zaman doları kullandılar. Ama şimdi daha çok SDR sistemi olacak. Bunun olacağının sinyalleri 2015 yılında verildi. Çünkü Çin Yuan’ı SDR sepetine aldılar. Bu adım, bugünlerin ön hazırlığıydı. Şimdi SDR’yi bir döviz rezervi olarak ilan edebilirler ancak bu sefer belki sistemi biraz daha kriptolaştırıp belki içine biraz da altın katarak daha ‘güvenli’ görünen bir sistem sunabilirler. Ben bu sistemin bu sene ilan edileceğini bekliyorum. Bu sene unutulmayacak. 5 bin yıllık bir döngünün bitişini yaşıyoruz. O kadar da iddialı konuşuyorum.
Kimse ‘Çipli Teknolojilere’ Karşı Koyamayacak
Sarıaydın, yaşanan bu kaos sürecinin ekonomik hedeflerinin yanı sıra bir de dijital hedefi olduğunu söylüyor. İnsanlığın, teknolojik çağa yeterince adapte olmadığını düşünen güçlerin bu süreci her açıdan kullanmaya çalıştığını ise, ekonomik verilerle şöyle açıklıyor:
“Yeni teknolojik çağa geçiş çok yavaş gerçekleşiyor. Okulların online eğitim yapması, elektrikli araçlarla petrolün çökertilmesi gibi yöntemlerle bunu hızlandırmaya çalışılıyor. Her sektörde yeni teknolojiler sunup bizi yeni bir teknoloji çağına sürecekler. Daha kontrol edilebilir olacağız. Çipli teknolojiler var şimdi. Burada sizin hem pasaportunuz, kimliğiniz, kredi kartınız bu çipe ya da görünmeyen dövmeye yüklenecek ve dünyanın neresinde ne yaptığınız kontrol edilebilecek. Bunu da çok kolay pazarlayabilirsiniz. Mesela “Ateşiniz olup olmadığını, kimlerle temas ettiğinizi bileceğiz ve böyle bir salgın durumunda hemen müdahale edebiliriz” diyerek çok rahat pazarlayabilirler. Buna da direnen kalmayacak.”