Yazar olacaklar için önemli sorulara kısa cevaplar-3

Hiçbir atölye sizi yazar olarak mezun etmez.
Hiçbir atölye sizi yazar olarak mezun etmez.

Bu yazıda bir yazar, editör ve öğretmen olarak yazmaya yeni başlayanların ya da başlayacakların, yazmak için gayret gösterenlerin, yazarlığı profesyonel bir meslek olarak yapmak isteyenlerin önemli sorularına kısa cevaplar vereceğim.

Karakter mi önemlidir kurgu mu?

Edebiyatta bu gibi sorulara net cevaplar vermek tehlikelidir. Her metin biriciktir. Evet, yazının da bir matematiği var fakat çok keskin söylemler ve kurallar üretim sürecini sekteye uğratır. Karakterler, kurgunun üzerine yazılır ama bazen, yazarın karakterini çok iyi tanıyıp derinleştirmesiyle kurguyu aşar. Madame Bovary, Oblomov, Huckleberry Finn böyledir.

Bağlam nedir?

Yazarın, olayları geçirdiği yere bağlam deriz. Yazmaya yeni başlayanlar bağlam üzerine düşünmeyi unuturlar ama aslında çok önemlidir. Karakterler bağlam sayesinde bir zemine oturur, böylece uzay boşluğunda oradan oraya savrulan şeyler olmaktan kurtulurlar. Bağlam karakter derinliği sağlar ve kurguyu güçlendirir. Mark Twain’in birçok hikâyesi Mississippi Nehri’nde geçer. Jack London genelde kutup bölgelerini seçer. Yazar seçtiği coğrafyanın, evin, ormanın, şehrin özelliklerini önceden zihninde oturtur, sonrasında her şeyi ona göre inşa eder. Hemingway, hikâyelerini yazmaya mevsime karar vermekle başladığını söyler. O da hayati bir ayrıntı çünkü mevsim insanın tüm davranış biçimlerini değiştirir. Giyilen ve içilen şeyler, alışkanlıklar yazdan kışa farklılık gösterir.

Hangi bakış açısı ile yazmalıyım?

Bu; ne anlatacağınıza, neyi anlattığınıza ve nasıl anlattığınıza göre değişir. Tavsiyem metnin kısa bir bölümünü kahraman, Tanrısal, gözlemci veya çoğulcu bakış açısı ile ayrı ayrı yazmanız. Sonra bu versiyonları karşınıza koyup hangisinin daha iyi olduğuna bakabilirsiniz. Mesela çocuklar için yazılan kitaplar, kahraman bakış açısıyla yazıldığında okuruna daha samimi geliyor. Çocuklar, çoğu zaman olayları kendileri gibi çocuk birinin gözünden görmeyi diğer bakış açılarına tercih ediyorlar. Aynı şeyi hangi zaman dilimi ile yazacağınıza karar verirken de yapabilirsiniz.

Kendi kalem sesimi nasıl bulabilirim?

Bunun bir sürü yöntemi vardır ama ben size kendi yolculuğumdan bahsedeyim. Okuma yaparken bir yer dikkatimi çekiyorsa, bir yeri seviyorsam, bir yeri sevmiyorsam, bir yer beni fazlasıyla oyalıyorsa bir sayfa daha ilerlemem, durup düşünürüm. Neden sevdim, neden sevmedim, neden yavaş okudum, neden etkilendim? Hatta bu kısımları bir deftere not alır, düşüncelerimi altına yazarım. Bir betimlemenin beni mest etmesinin nedeni üzerine kafa yorarım. Nedenini anlamaya başladığımda bunu kendi yazılarımda uygulamaya çalışırım. İlk başta taklit edersiniz ama sonradan, bunu alelade bir hobi gibi değil de profesyonel bir iş olarak görmeye başladıkça kendi kalem sesinizi bulursunuz. Belki de bulamazsınız. Bazen olmaz. Herkes nasıl iyi bir doktor, mühendis, pastacı olamıyorsa yazar da olamaz.

Yazı atölyelerine katılmak işe yarar mı?

Hiçbir atölye sizi yazar olarak mezun etmez. Atölyelerin mantığı, sizden daha tecrübeli birinin alacağınız yoldaki çukurları size öncesinden göstermesidir. Atölye eğitmeni, “Ben bu çukura düştüm, siz düşmeyin.” der. Bazı püf noktalar ve kestirme yollar öğretebilir. Uzun soluklu dersler daha çok işe yarar. Bir usta ile ilerlemek her zaman kıymetlidir, hem sizi hem kaleminizi pişirir ancak insanların yazı yazma hevesinizi ticari bir kaynak olarak görebileceğini de unutmayın. Herkes böyle değil elbette ama böyleleri de yok değil.

Uzun yazmak mı daha zor kısa yazmak mı?

Anlatacağımız şeyi gereksiz sözcüklerden arındırmak çok önemli. Okurun aklına güvenip metafor, alegori ve arketiplerden yararlanabilirsiniz. Her şeyi açık açık söylemenize gerek yok. Lafın tamamı ancak aptala söylenir, unutmayın. Az sözle çok şey anlatma sanatını da iyi şiirler okuyarak öğrenebilirsiniz.

Tuğba Coşkuner / Yazar, Editör, Eğitimci