Yazar olacaklar için önemli sorulara kısa cevaplar-18
Bu köşede bir yazar, editör ve öğretmen olarak yazmaya yenİ başlayanların ya da başlayacakların, yazmak için gayret gösterenlerin, yazarlığı profesyonel bir meslek olarak yapmak isteyenlerin önemli sorularına kısa cevaplar vereceğim.
Durum öyküsü ile olay öyküsü arasındaki fark nedir?
Durum öyküleri ve olay öyküleri, hikâye anlatımının iki temel yaklaşımını temsil eder. Durum öyküleri, genellikle karakterlerin içsel dünyasına odaklanarak duygusal derinliklerini keşfeder. Bu tür hikâyeler, bireylerin düşüncelerini, içsel çatışmalarını ve duygusal deneyimlerini detaylı bir şekilde ele alır. Karakterlerin yaşadığı duygusal değişimler ve içsel mücadeleler, okuyucuya derin bir anlayış ve empati sunar. Örneğin bir başarı hikâyesinde, karakterin kişisel bir zorlukla başa çıkma sürecini anlatan bir durum öyküsü, karakterin içsel büyüme ve değişimine odaklanabilir. Diğer yandan, olay öyküleri dış dünyadaki olayları, çatışmaları ve karakterler arasındaki ilişkileri vurgular. Bu tür hikâyeler, genellikle belirli bir olay etrafında gelişen gelişmeleri odak noktasına alır. Polisiye hikâyeler, macera romanları veya bilim kurgu gibi türler, olay öykülerinin örnekleridir. Bu ayrım, okuyucuya farklı deneyimler sunarak edebî eserlerin çeşitliliğini artırır. Durum öyküleriyle okuyucu daha içsel bir yolculuğa çıkarken, olay öyküleri heyecan verici olayların ve dışsal çatışmaların zengin dünyasında gezinir.
Yazar metne, -okuma esnasında- okurdan nasıl bir katkı bekler?
Yazar, okurdan metni anlaması, yazarın ifade etmeye çalıştığı mesajı kavraması ve metni derinlemesine anlaması gibi bir dizi katkı bekleyebilir. Karakterlerin duygusal durumlarına, içsel çatışmalarına veya hikâyenin genel bağlamına duyarlı bir şekilde yaklaşan okurları bekler diyebiliriz. Bu, okurun yazarın niyetini ve eserin temel temasını daha iyi anlamasına yardımcı olur. Yazar, okurun metni analiz ederek karakter gelişimi, tema, semboller veya diğer edebî öğeler gibi unsurları anlamasını bekleyebilir. Okurun derinlemesine düşünme ve metin içinde gizli anlamları çıkarma yeteneği, eserin zenginliğini daha iyi kavramasını sağlar. Yine yazar, okurdan eserle ilgili kendi yorumlarını ve eleştirilerini paylaşmasını bekleyebilir. Bu, yazarın eserinin farklı perspektiflerden nasıl algılandığını anlamasına ve okurun kendi düşünce süreçlerini paylaşmasına olanak tanır. Modern teknolojinin sağladığı olanaklarla birlikte yazarlar, sıklıkla okurlarıyla etkileşimde bulunmayı ve eserleri üzerine tartışmalara katılmayı bekleyebilir. Bu, okurun eserle etkileşime geçmesini ve paylaştığı deneyimleri diğer okurlarla paylaşmasını sağlar. Yazar, okurun eserle kişisel bir bağlantı kurmasını ve kendi deneyimleriyle metni ilişkilendirmesini bekleyebilir. Okurun eserin içeriğini kendi yaşam tecrübeleriyle birleştirmesi, eserin anlamını zenginleştirebilir. Her yazar farklı beklentilere sahip olabilir. Ancak genel olarak yazar-okur etkileşimi, eserin daha derin bir düzeyde anlaşılmasına ve anlam kazanmasına yardımcı olur.
Bir hikâye, hangi teknik gerekliliklerin sağlanmasının ardından roman olarak adlandırılır?
Bir hikâyenin roman olarak adlandırılabilmesi için belirli teknik gerekliliklerin sağlanması gerekmektedir. Ancak bu kriterler katı bir şekilde belirlenmemiştir ve farklı eleştirmenler, yazarlar, editörler farklı tanımlar verebilir. Romanlar, genellikle belirli bir uzunluğa ulaşmalıdır. Bu uzunluk, kısa hikâyelerden veya novellalardan daha fazladır. Romanlar, geniş bir karakter yelpazesi ve karmaşık olay örgüleri içermelidir. Farklı karakterlerin gelişimi ve bir dizi olayın çeşitliliği, romanın derinlik kazanmasına yardımcı olur. Romanlar, genellikle zaman içinde uzanan geniş bir hikâye anlatımına ve farklı mekânlarda geçen olaylara sahiptir. Romanlar, belirgin bir ana tema etrafında şekillenir. Aynı zamanda alt temaları ve karakterlerin kendi hikâyelerini de barındırır. Yazarın dil kullanımındaki çeşitlilik, karakterlerin konuşma tarzları ve anlatımın tonu gibi unsurlar, romanın daha etkileyici olmasını sağlar. Bu özellikler, bir hikâyenin roman olarak nitelendirilmesine yönelik temel kriterleri oluşturur.
Sizin için Türk romanında unutulmaz üç karakter hangisidir?
Aslında üç karakterle sınırlandırmak zor ama aklıma ilk gelenlerden bahsedeyim. Yaşar Kemal’in “İnce Memed”i benim dünyaya bakış açımı değiştiren eserlerden biridir. Yaşar Kemal'in İnce Memed’i, “İnce Mehmed” serisindeki ana karakterdir. Zalimlere karşı mücadele eden kahraman, bir dağ çocuğudur. Bu eser, Türk edebiyatında epik bir anlatı ve toplumsal eleştiri olarak önemli bir yer tutar. 32 yıllık bir zaman diliminde yazılan “İnce Memed” serisi, doğası ve kültürüyle bir Çukurova anlatısıdır. İnce Memed’de olaylar, Cumhuriyet Dönemi’nin ilk yıllarında geçer. Anadolu halkının geri kalmışlığı, köy hayatının sefaleti ve ağaların tüm yöreye tamamen hâkim olması üzerine, bu duruma karşı bir isyan öyküsüdür.
Reşat Nuri Güntekin’in “Çalıkuşu”nu da öğretmen lisesinde okumuştum. Küçük yaşta anne ve babasını kaybeden Feride, Fransız yatılı okulunda öğrenim görmeye başlar. Sürekli ağaçlara çıkması sebebiyle arkadaşları ona “Çalıkuşu” der. Yaz tatillerinde ise teyzesinin köşküne geri gelir. Feride bir gün âşık olduğu Kamran’dan mektup alır. Bu mektupta Kamran, İsviçre'deyken hasta bir kızla ilişki yaşadığını ve ona onunla evlenme sözü verdiğini yazmıştır. Böylece Feride, her şeyi bırakarak Anadolu’ya öğretmenlik yapmaya gider.
Bir de Hayri İrdal var. “Saatleri Ayarlama Enstitüsü”nün hem ana karakteri hem de anlatıcısıdır. Bu eser, sadece Ahmet Hamdi Tanpınar'ın değil, Türk edebiyatının en bilinen karakterlerinden biridir. Hayri İrdal, fakir ve sıradan bir ailede dünyaya gelir. Dayısının doğum gününde hediye ettiği saatle saatlere olan merakı başlar. Gençken Nuri Efendi’nin yanında çalışır ve zamanın her bir parçasına büyük ehemmiyet ve kıymet vermeyi öğrenir. Çünkü ustası, zaman israfının büyük bir günah olduğunu düşünmektedir. Eser boyunca yazarın topluma dair getirdiği eleştirilere satır aralarında bol bol rastlarsınız. Dili biraz ağırdır ama okudukça sık kullanılan kelimelere aşina olduğunuz için anlatı akıcılık kazanır.