Yapay zekâya nazik bir dokunuş

​Yapay zekâya nazik bir dokunuş.
​Yapay zekâya nazik bir dokunuş.

Teknoloji her geçen gün hayatımızın ayrılmaz bir parçası hâline gelirken, insani değerler ve görgü kuralları da bu dijital ekosistem içinde şekilleniyor. Peki, yapay zekâ bu sürecin neresinde duruyor? Her şey bir algoritma meselesi mi, yoksa teknolojiyi kullanarak daha kibar bir dünya yaratmamız mümkün mü?

Yapay zekâ, dijital iletişimdeki deneyimimizi tamamen dönüştürmüş durumda. Artık her gün milyonlarca insan müşteri hizmetleri chatbotları, sanal asistanlar ve sosyal medya algoritmaları ile etkileşime giriyor. Bu etkileşimlerin tümünde önemli bir soru ortaya çıkıyor. Bu sistemler insani nezaket ve görgü kurallarını nasıl öğrenecek? McKinsey & Company’nin 2023 yılında yaptığı bir araştırmaya göre müşteri hizmetlerinde AI kullanımı, müşteri memnuniyetini yüzde 25 artırmış durumda. Ancak bu sadece hız ve doğrulukla ilgili değil, aynı zamanda kibar ve empatik bir yanıt verme kapasitesiyle de ilgili. Müşteriler, tıpkı insanlarda olduğu gibi yapay zekâ ile iletişim kurarken de kendilerine saygı gösterilmesini, nazikçe muamele görmeyi bekliyor ve ve samimiyeti hissetmeyi önemsiyorlar.

Yapay zekânın insanlarla empati kurabilmesi, işlevselliği kadar önemli hâle geliyor. Şu anda bazı projeler, yapay zekânın nezaket kurallarını öğrenmesini sağlamak için özel olarak eğitiliyor. Örneğin Google’ın yapay zekâ geliştirme laboratuvarı DeepMind, sosyal etkileşimlerde kullanılan dilin inceliklerini anlamak ve empati odaklı yanıtlar üretmek üzerine çalışıyor. Bu projelerde AI modelleri, milyonlarca konuşmayı analiz ederek insanların kullandığı kibar ve empatik dili taklit etmeyi öğreniyor. Bu gelişmeler, sosyal medyada ve dijital hizmetlerde kullanılan yapay zekâ sistemlerinin daha “nazik” hâle gelmesini sağlayabilir.

Çalışmalara göre bir yapay zekâ sistemi empati gösterebildiğinde, kullanıcı memnuniyeti yüzde 40’a kadar artış gösterebilir. OpenAI’nin ChatGPT gibi büyük dil modelleri de kullanıcıyla etkileşimlerinde nazik ve olumlu bir ton kullanmaya programlanmıştır. Bu sadece kullanıcı deneyimini geliştirmekle kalmaz, aynı zamanda dijital etkileşimde saygı ve nezaketi teşvik eder.

Robotların ve AI sistemlerinin toplumsal kurallara uygun şekilde hareket etmesi için etik kodlarının ve nezaket protokollerinin belirlenmesi gerektiği vurgulanıyor.
Robotların ve AI sistemlerinin toplumsal kurallara uygun şekilde hareket etmesi için etik kodlarının ve nezaket protokollerinin belirlenmesi gerektiği vurgulanıyor.

Bu noktada akıllara gelen başka bir soru ise sosyal medya ve dijital platformlar üzerinden gerçekleştirilen milyonlarca etkileşim, yapay zekâ tarafından analiz edilerek daha kibar bir dijital ortam yaratılabilip yaratılamayacağı sorusu. Facebook ve Twitter, kullanıcıların dilini analiz eden algoritmalar geliştirerek nezaketsiz davranışları tespit etmek için yapay zekâ kullanıyor. Bu algoritmalar, küfür, hakaret ve saldırgan dil kullanımını belirleyerek bu tür içerikleri engelleyebiliyor veya sınırlayabiliyor. 2022 yılında yapılan Twitter Güvenliği başlıklı bir çalışmaya göre Twitter’ın yapay zekâ filtreleri, platformda yayılan nefret söylemlerini yüzde 30 oranında azalttı. Bu da yapay zekânın, çevrim içi ortamlarda daha saygılı ve nezaket odaklı bir dil kullanımını teşvik edebileceğini gösteriyor.

Aynı zamanda bu tür teknolojiler, kullanıcıların dil ve nezaket kurallarını öğrenmesine de yardımcı olabilir. Örneğin bir sosyal medya platformu, yapay zekâ aracılığıyla kaba bir dil kullanıldığında kullanıcıya alternatif, daha kibar bir dil önerisi sunabilir. Bu hem kullanıcıların dijital görgü kurallarını geliştirmelerine olanak tanır hem de dijital ekosistemin daha sağlıklı bir hâle gelmesini sağlar.

Gelecekte evlerimize ve iş yerlerimize yapay zekâ destekli robotlar girdiğinde, bu robotların da belirli görgü kurallarına uyması gerekecek. Boston Dynamics'in Spot Robotu gibi gelişmiş robotlar, artık sadece fiziksel işlerde kullanılmıyor; insanlarla etkileşim kuran sosyal robotlar olarak da karşımıza çıkıyor. Bu robotların toplumsal normları anlaması ve insanlarla saygılı bir şekilde etkileşim kurması için yapay zekânın dil işleme ve öğrenme yetenekleri hayati önem taşıyor.

Dijital çağda insanlık değerleri teknolojiyle harmanlandıkça, yapay zekânın da nezaketin önemli bir temsilcisi olma potansiyeline sahip olduğunu söyleyebiliriz.
Dijital çağda insanlık değerleri teknolojiyle harmanlandıkça, yapay zekânın da nezaketin önemli bir temsilcisi olma potansiyeline sahip olduğunu söyleyebiliriz.

UNESCO’nun 2022 yılında yayınladığı bir rapora göre yapay zekâ sistemleri, insan haklarına saygılı ve etik davranış kurallarına uygun olarak geliştirilmediği takdirde, büyük çaplı sosyal sorunlar yaratabilir. Bu nedenle robotların ve AI sistemlerinin toplumsal kurallara uygun şekilde hareket etmesi için etik kodlarının ve nezaket protokollerinin belirlenmesi gerektiği vurgulanıyor.

Sonuç olarak yapay zekânın nezaket ve görgü kurallarını öğrenmesi ve uygulaması hem toplumsal hem de bireysel açıdan büyük önem taşıyor. Yapay zekânın insanların dijital ortamlarda saygılı ve nazik bir şekilde etkileşim kurmasını sağlayıp sağlayamayacağı hâlen bir araştırma konusu. Şu ana kadar elde edilen veriler ve yapılan çalışmalar, yapay zekânın bu konuda olumlu bir rol oynayabileceğini gösteriyor. Ancak bu teknolojilerin etik sorumluluklar göz ardı edilmeden geliştirilmesi gerektiği de bir gerçek.

Dijital çağda insanlık değerleri teknolojiyle harmanlandıkça, yapay zekânın da nezaketin önemli bir temsilcisi olma potansiyeline sahip olduğunu söyleyebiliriz. Görgü kuralları sadece insanlar arasında değil, makineler ile insanlar arasında da önem taşıyacak. Belki de geleceğin en büyük etik tartışmalarından biri, yapay zekânın ne kadar “insanca” davranabileceği olacak. Teknolojinin nezaketle buluştuğu bu yolculukta en büyük sorumluluk, yine bizlere düşüyor. Özellikle de kendi kurallarımızı teknolojiye doğru şekilde aktarabilme hususunda...

Yorumunuzu yazın, tartışmaya katılın!

YORUMLAR
Sırala :

Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım