Üniversite tercihi idealist mi olmalı?
Üniversite eğitimi; uzun yıllar süren eğitim öğretim hayatımızda, mesleki uzmanlıklara yönelik becerilerimizi geliştireceğimiz ve bilgiler edineceğimiz aşama olması sebebiyle pek çok kişi tarafından eğitimin en önemli basamağı olarak görülmektedir. Öyle ki, ilkokul, ortaokul ve lise eğitimi alınırken hedeflenen nihai amaç iyi bir üniversiteye gidebilmektir.
Yüksek öğrenime giriş sınavları, pek çok öğrencinin gözünde kaderinin belirlendiği gün olarak görülmektedir. Bu sebeple de üniversite sınavlarına hazırlanan öğrenciler ve yakın çevreleri için hazırlık süreci zorlu ve stres doludur. Günümüz dünyasında, önceki nesillerden farklı olarak, üniversite eğitimi artık bir lüks olmaktan çok uzaklaştı. Yakın gelecekte çoğu iş için bir asgari şart olarak görülmeye başlanacağı öngörülmekte. Bunun sebepleri arasında tabii ki üniversite sayısındaki radikal yükseliş, üniversitelerin toplam kontenjanlarının artması, üniversite eğitiminin çok daha ulaşılabilir hâle gelmesi var. Sınav bittikten sonra ise yeni bir stres başlıyor: Tercih dönemi. Bu dönemde, alınan puanlara göre üniversite öğrencisi adayları, geleceklerine dair bu önemli kararı verirken; kararlarını nasıl vermeleri gerektiğini, neyi öncelemeleri gerektiğini belirlemekte zorlanmaktadır. Burada pek çok kişinin deneyimlediği ikilem; hayallerini süsleyen mesleklere yönelik bölümleri tercih etmeye ilişkindir. Bu ayki münazara dosyamızda, üniversite tercihi yapılırken idealist olmak konusunu tartışacağız
Hükûmet
Üniversite tercihi kariyerimiz için neredeyse başlangıç adımıdır. Meslek hayatımızın ne yönde gideceğine dair kesin bir karar olmasa da meslek hayatımızın genel çerçevesini, okuduğumuz üniversite ve bölüm belirler. Bu noktada farklı sektörler için bu çerçevenin darlığı ve genişliği farklılık gösteriyor olsa da az ya da çok (genellikle çok) bir sınırlamanın var olduğunu kabul etmek gerekir.
Bununla birlikte üniversite eğitimi almaya başladıktan sonra bölüm ve üniversite değiştirmek mümkün olsa da, bedeli az olmayacak bir karar olduğu da göz önünde bulundurulmalı. Keza değişimin yapılacağı bölümlerin uzaklığına göre birkaç dersin değiştirilmesi yeterli olabileceği gibi, yeniden üniversite sınavına girilmesi de gerekebilir.
Tüm bu hususları göz önüne aldığımızda, üniversite tercihini doğru şekilde yapmanın önemi çok büyüktür. Ve isabetli olabilecek tercih de, günün şartlarına bireyin en iyi şekilde adapte olmasına fırsat tanıyacak tercihlerdir. Zira yanlış tercihin bedeli ağır olacaktır. Diğer bir ifade ile hayalinizdeki mesleği ya da kariyer yolunu tercih etmek, bu tercihi yapacağınız gün ve bu tarihten sonraki gelecek projeksiyonuna göre mantıklı bir tercih olmadığında bu yolda yürümekte diretmemek gerekmektedir. Keza istediğiniz işin sektörü oldukça riskli bir sektöre dönüşmüş olabilir ya da bu meslek yavaş yavaş yok olmaya başlamış olabilir. Ya da basitçe bu alanı çok fazla insan tercih ettiği için, bu alanda eğitimli iş gücü enflasyonu oluşmuş olabilir. Tüm bu ihtimaller, hayal edilen ya da daha öncesinde hedeflenen bu kariyer yolunun tercih edilmesi halinde; bu yolun hayal edildiği ya da hedeflendiği gibi olmama ihtimalinin ciddi ölçüde yüksek olduğunu gösterir.
Bu hayatı yalnızca bir kez yaşıyoruz, bu hayatta bir tek şansımız var ve bu sebeple en büyük hazinemiz fırsatlarımız. Fırsatı bir kez kaçırırsak geri dönüşü çok zor ve acılı olabilir. O yüzden bu denli önemli bir kararı idealist düşüncelerle ve hayallerle hareket ederek veremeyiz. Gerçekçi ve esnek olmak, yaşamımızdan en yüksek verimi almamızı sağlayacaktır.
Muhalefet
Hükûmet tarafı çoğunlukla idealist verilmiş bir kararın bizleri mutsuz etme, pişman etme ihtimalinin yüksek olmasından bahisle; üniversite tercih ederken idealistliğimizi bir kenara bırakmamızı öğütlüyor. Ancak dikkat edilmeli ki, bu idealistliğin kenara bırakılmasıyla verilecek, hükûmetin ifadesi ile “gerçekçi” kararların, bizleri nasıl tatmin edebileceğini içermiyor anlatı. Zaten tam da bu sebeple, her ne kadar hükümet yanının anlattığı tehlikelerin varlığını kabul etsek de bizce önerilen yol daha iyi bir yol değil.
Cevaplarımızı bu şekilde verdikten sonra esas noktamıza gelelim. Bizce, çalışma hayatımızda yaşayacağımız tüm şeyler içinde bizleri tatmin edebilecek olan tek şey; kazandığımız para, başarımız, saygınlığımız, nüfusumuz vb. şeyler değil. Bu sayılanların kesinlikle herkesçe amaçlanan ve kesinlikle sahip olunduğu durumda mutluluğumuzu artıracak şeyler olduğunu kabul etmekle birlikte, bunlara sahip olmak için nelerden vazgeçtiğimizi göz önüne de alarak bu kararı vermeliyiz. Diğer bir ifade ile bu sayılanlar hayatımıza katılacak olan büyük değerler olsa da, bunların dahi yerini dolduramayacağı boşluklar vardır. Bizce bu boşluk, yaptığınız işin ve kariyer yolunuzun sizi içkin olarak tatmin edebilmesidir.
İdealimizdeki meslekler, rastgele seçtiğimiz şeyler değildir. Bu alanlara ilgili olmamızla, bu işlerin topluma kattığı değeri kutsal görmemizle, bu işi yapan birisi olarak kendimizi görmek istememizle yakından ilgili ideal mesleklerimiz. Bu sebeple kendimize ve geleceğimize dair böyle bir projeksiyonumuz varken, bunu tercih döneminde göz ardı ederek tamamıyla pragmatik bir karar vermenin sonuçları olacaktır. Çünkü içtenlikle sevdiğimiz, yapmak istediğimiz şeyi hiçbir zaman yapmamış olmak; hayatımızın kalanında her an kafamızın içinde bir yerde bizleri rahatsız edecek; daima “ya böyle olsaydı”larımız olacaktır.
Son olarak bizce şartların zor olması kesin bir başarısızlık anlamına gelmemektedir. Her zor ihtimal aşılabilir, her zor durumda bir çıkış yolu bulunabilir. Gereken şey ise bu yolu bulmak için gerekli özveriyi göstermektir. Ve inanıyoruz ki, idealimizdeki meslek için savaşıyorsak bu özveriyi göstermemiz kaçınılmaz olacaktır.