Ü-şen-me er-te-le-me
“Bugün çok yorgunum. Yarın sakin kafayla hallederim.” “Yarın sabah biraz daha erken kalkıp işlerimi bitiririm. Şimdi biraz oyun oynayayım.” “Sınavlara daha bir hafta var. Son 2 gün gerekirse sabahlayarak konuları yetiştiririm.” Siz de buna benzer cümleler kurarak ertelemeyi tercih ediyor musunuz?
Erteleme hastalığı’ kulağa korkutucu gelse de endişelenmeyin, yalnız değilsiniz. Her 5 yetişkinden biri erteleme yöntemine başvuruyor. Kalabalık bir ailede yaşıyorsanız erteleyen tek kişi olmamanız da çok olası. Ancak erteleme davranışı öğrencilerin yaklaşık %50’sinde görülüyor. (Kaynak: Kuzey Amerika Psikoloji Dergisi)
Peki, bunca insan neden bu kadar sık erteliyor? Daha da önemlisi, erteleme davranışını nasıl durdurabiliriz?
Etrafımızdaki birçok insan zamanımızı iyi planlayamadığımız ya da yönetemediğimiz için ertelediğimizi söyler. Ancak işin aslı pek de öyle değil. Her şey ruh halimizle ilgili! Yani erteleme davranışı, ruh halimizi ve duygularımızı yönetememekle doğrudan ilişkilidir diyebiliriz.
Sınavlara çalışmamız gerektiğini yahut yetiştirmemiz gereken bir proje olduğunu bir düşünelim. Çalışmak zorunda olduğumuzu düşündükçe kendimizi stres altında hissediyoruz. Beynimiz ise duygularımızı fazlaca etkileyen ve bir tehdit olarak gördüğü bu işe “savaş ya da kaç” yanıtını veriyor. Böylece olumsuz duygularımızı tetikleyen bu tür eylemleri yaparken savaşmak yerine kaçmayı tercih ediyor ve erteleme davranışını gerçekleştiriyoruz. Ancak ertelemeyi sadece olumsuz duygularla açıklamak da yeterli değil. Çok güçlü bir neden daha var: Zamansal düşünme.
“Gelecekteki halim bu işi daha doğru ve daha iyi yapar.”
İşte bu zamansal düşünmedir. Kaliforniya Üniversitesinde yapılan bir çalışma, gelecekteki halimizi kendimizden tamamen farklı, bir “üst insan” gibi hayal ettiğimizi ortaya koydu. Yani “Bugün aşırı yorgun hissediyorum. Yarın berrak zihinle hallederim.” şeklindeki düşüncelerimiz yarın kendimizi Superman olarak görmekle aynıdır diyebiliriz. Bu durumu kalıcı hale getirmiş “kronik ertelemeci” insanlar da var.
Kronik ertelemeci bireyler, daha yüksek stres seviyelerine maruz kalıyor ve baş ağrısı, uykusuzluk, sindirim problemleri gibi sağlık sorunları yaşıyorlar. Kronik olarak erteleyen bireyler sadece derslerini veya işlerini değil aynı zamanda spor gibi keyif aldıkları eylemleri de erteleme yolunu tercih ediyorlar. Peki, erteleme davranışını hayatımızdan çıkarmak için neler yapabiliriz?
Yapacağımız işin zamanını daha küçük bir ölçekte değerlendirebiliriz. Mesela “Bu işi bitirmek için 2 günüm var.” demek yerine “Bu işi bitirmek için 48 saatim var.” diyebiliriz. 5 yıl yerine 1826’ı günü baz alarak olayların daha farklı görünmesini sağlayıp yapmamız gerekenleri kolaylaştırabiliriz.
Ertelemeyi azaltmanın bir diğer yolu ise özşefkat. Yani kendimize daha olumlu davranmak. Çünkü bir şeyi erteledikten sonra vicdan azabı çekmeye ve kendimizle tartışmaya başlıyoruz. Ancak bu suçluluk duygusu işlerimizi kolaylaştırmıyor. Gelelim gün içinde yapabileceklerimize… Kendimize günlük “yapılacaklar listesi” hazırlamak harika bir yöntem. Bir kağıda gün içinde yapmamız gerekenleri yazabiliriz. İşleri yapma sırasına koymamıza da gerek yok. Bu sayede başarmamız gerekenler konusunda fikir edinmiş oluyoruz. Yapmamız gerekenleri yazdıktan sonra önem sırasına göre numaralandırabiliriz. Mesela projemizi teslim etmek, odamızı temizlemekten daha önemli olabilir. Bu işleri ne zaman bitireceğinize dair öngörüde bulunun ve bu süre içerisinde bitirmeye çalışın. Artık tüm işleri aynı anda bitirmek zorunda hissetmeyecek ve rahatlayacaksınız.
Son olarak genellikle işe başlamadan önceki düşüncelerimize ve olumsuz duygulara odaklanmak yerine işimizi bitirdikten sonraki ferahlama ve rahatlama hissine odaklanmak, bu zorlu süreci tersine çevirmenin önemli anahtarlarından biri.
Artık neden ertelediğimizi ve daha da önemlisi bu davranıştan kurtulmak için neler yapabileceğimizi biliyoruz. Bu yüzden daha fazla üşenmeden ve ertelemeden hayatımızda değişiklikler yapmaya başlayabiliriz.
Buğra Serdaroğlu / Klinik Psikolog