Squash: Namıdiğer duvar tenisi
Hayır hayır squat değil, dilim sürçmedi, siz de gözlerinize inanabilirsiniz. Bu sayıda duvar topu veya tenisi de denen squash sporundan bahsedeceğiz. En sağlıklı spor olduğuna dair görüşler var deyip biraz meraklandırmak isterim. Hemen başlayalım öyleyse.
Squah raket ve topla, çiftli oyunlarda ise dört oyuncu tarafından oynanan bir raket sporudur. Bir oda içinde oynandığı için buna “oda tenisi” de denebilir. Bir hedef duvar var ve oyuncunun raketle vurduğu topun hedef duvara mutlaka değmesi gerekir. Yerde yalnızca bir defa top sektirilebilir, bunu kullanıp kullanmamak oyuncuya kalmıştır. Kimin vurduğu top duvara değmezse o oyuncu sayıyı kaybeder. Teknik açıdan bakıldığında son derece basit bir mekanizmaya sahiptir.
Oyunculara oyun başlamadan önce beş dakikalık bir ısınma süresi verilir. Maçlar, genellikle beş set üzerinden oynanır ve her set arasında 90 saniyelik bir mola vardır. Ön duvarın orta kısmındaki çizgiye “servis çizgisi” denir. Oyuncunun durduğu yerde iki büyük ve iki küçük olmak üzere toplam dört kutucuk vardır. Bu çizgi ve kutular, servisi kullanırken işe yarar. Onun haricinde oyunun hareketi gereği kutular ve çizgiler pek de önemli olmuyor. Bir de tıpkı voleybolda olduğu gibi oyuncu topa ikinci kez vuramaz. Her vuruş altın vuruştur yani.
Squash, ismi itibarıyla pek de aşina olmadığımız bir spor. Kulağa biraz yabancı geliyor ama aslında eskiye dayanan bir tarihi var. Fransızlar sahiplenmek istiyorlar bu tarihi. Çünkü spor dediğimiz şey, aslında prestijli bir mesele ve evrenselliği kuvvetli. Üstelik bir şeyin çıkış noktası olmak da bu prestije dahil. Kısaca Fransızlar kâğıt parçalarından yaptıkları toplarla; bazen elle, bazen ayakla duvara karşı fırlatarak oynadıkları bir oyunu buna benzer bularak, bu sporu sahipleniyorlar. Bu tarihçe 16. yüzyıla dayanıyor tabii. Ama daha doğru bir tarihçe ararsak, 19. yüzyıl İngiltere’sine gideriz. Orada futbol oynayan çocukların sahaların boşalmasını beklerken duvara top atarak oyalanmalarıyla keşfedilmiş.
Squash ile ilgili daha ilginç bir hikâye de var. Öğrendiğime göre Avusturalya’da, hapishanedeki mahkûmların duvarlarla daha barışık olması için icat edilen bir spormuş. Orada yapılan yarışmalarla popülerlik kazanmış. Asıl sıçrayışını, orada yaptığı ve ününe bu vesile ile kavuştuğu söyleniyor. Tekniğe dayalı şeylerin tarihselliği insanı şaşırtabiliyor. Değişik bir arka plana sahip olabileceğinden ara ara gözlerimin açılmasını, istemsiz kafa sallamalarını, “vay be!” seslenişlerini seviyorum. Squash’ta da epey jest ve mimik çalıştırdığımı söyleyebilirim. Zihnimizi 16. yüzyıldan şimdiye alabilir miyiz? Biraz daha teknik öğrenmek gerekecek çünkü.
Başta çiftli halde, dört oyuncuyla da oynanabilir demiştik. Evet, oynanabilir ama squash koçları pek tavsiye etmiyorlar bunu. Çünkü raket savurmanın bazı tehlikeleri var. Raketi masa tenisi raketi değil, badminton raketi gibi düşünmeliyiz. Alanın dar olduğunu da unutmamalıyız. Alan demişken squash odaları, standart ölçülerde yapılıyor. Daha sayısal veriler kullanırsam, kortun boyu dokuz metre, genişliği altı metre ve yüksekliği dört metredir. İşin uzmanlarından öğrendiğimize göre bu ölçüler oldukça hassasmış. Yani daha büyük olması halinde oynamak güçleşiyormuş, daha küçük olduğunda ise alan daralacağından tehlikeli hale gelebiliyormuş.
Hareketli sporun satrancı
“Peki, squash için kaç yaş uygundur?” sorusunu gündeme getirmekte fayda var. Bu spor için yeni tekniklerin de denenmesiyle beraber, çocuklarda dört-beş yaşa kadar inilebiliyor. Hemen ardından daha da merak konusu olan, “Bu spor kalori yakmaya yardımcı olur mu?” sorusu geliyor. Squash oldukça hareketli bir spor. Dünya Sağlık Örgütü bir numaralı spor olarak bunu öneriyor. Bir squash eğitmeninden öğrendiğim kadarıyla performans oyuncuları bir saatte 2 bin kalori yakabiliyor. Ortalama hobi oyuncusu ise saatte bin kalori yakabilir. Bir spor için oldukça yüksek bir sayı bu.
Bu sporu, yalnızca raketle sağdan sola koştuğumuz bir aktivite olarak düşünmemeliyiz. Dünyada buna, “hareketli sporun satrancı” deniyormuş. Devamlı bir rakibi kollama hali var. Kendi hamleni ve rakibin hamlesini düşünmen gerekiyor ve bunu çok hızlı yapmalısın. Bu yüzden, aslında oyundan başka şey düşünmeye de imkân vermiyor. Öne çıkan oyuncuyu zekâ manevraları belirliyor bir süreden sonra. Beynimizin en çok kalori yakan organ olmasını dipnot düşerek, kalori yakma sorusuna bir cevap daha vermiş olalım.
Peki, bu bir zengin sporu mudur? Böyle bir algı vardır ya hani, mesela golf zengin iş insanlarının kendi arazileri içinde oynadıkları bir spordur ya da öyle olduğunu varsayıyoruz. Squash dünyada böyle bir kategoride yer almıyor, hatta buna varoş sporu dendiğini duymuştum. Bunun sebebi çok performans isteyen, çok hareketli, çok terli, çok itiş kakış bir spor olması. Bu nedenle dünyada bu sporun oyuncuları, daha çok “halktan çıkma” diye ifade edebileceğimiz insanlar oluyormuş. Bir de bu sporun, en çok betonlarla arasına sıkışmış şehirli insanlara hitap ettiği görülmüş. Avrupa’da, Amerika’da neredeyse yüksek katlı tüm binaların altında squash kortu bulunuyormuş.
Türkiye’de durumlar nasıl dersek, bu sporun Türk insanının yapısına çok uygun bir spor olduğu cevabını alabiliriz. Çok enerjik her şeyden önce, biz severiz, keyif alırız. Çok kestirmece, çabuk sonuç veriyor, hemen sayı kazandırıyor ve çok atletik. Öğrenildiğinde ve eğitim alındığında çok hızlı ilerlenebilen bir spor. Türkiye’de, yurt dışına göre hâlâ istenen düzeyde bir yaygınlık söz konusu değil, yani henüz halka açık bir tesis bulunmuyor. Ama Türkiye’nin de bir squash millî takımı olduğunu söylemeliyiz. Uluslararası arenada yarışabiliyorlar ve alınan galibiyetler oldukça tatmin edici. Bu spora başlamadan önce iki set squat iyi gelebilir. Sağlıkla kalın.