Sosyal medya meslekleri de belirliyor
Günümüzde sosyal medya baskısı, farkında olarak ya da olmayarak gençlerin meslek seçimi üzerinde çok fazla etkiye sahip. Trend meslekler yeterince irdelenmeden adayın hedefi hâline gelebiliyor. Trendlerdeki hızlı değişim ise gençleri istihdam dışı alanlara sürüklüyor.
Günümüzde toplumsal beklentilerden ziyade bireysel beklentiler çok daha önemli hâle geldi. Yani şimdiye kadar üzerinde çok da durulmayan, birçok öğrencinin listesinde olmayan uzay mühendisliği bölümü, muhtemeldir ki ilerleyen süreçte popüler hâle gelecek. Hatta geldi bile. Bunun nedeni Türkiye’nin bu alanda yaptığı çalışmaların uzaya insan gönderme ile sonuçlanması, bu sürecin başından sonuna kadar sosyal medyada çok fazla yer alması. Bu seçimin elbette güzel tarafları var. Fakat mezun olan kişilerin kaçı kendi alanında çalışabilecek? Üzerinde durulması gereken en önemli soru bu. Kısa süreli popüler olan bir meslek, o mesleği icra edecek kişilerin kişilik yapısına ne kadar uygun? Bunun üzerinde ne kadar duruluyor? Bu soruların cevabı, bilinçli bir meslek tercihi yapılıp yapılmadığını da belirliyor.
Dijital dayatma çağı
Günümüzde meslek tercihleri, özgür bir seçim olmanın dışına çıkarak dijital bir dayatma hâline geldi. Ancak bu dayatmanın bildiğimizden farklı bir anlamı var. Ben buna “rızayla dayatma” diyorum. Yani ikna edildiğinizin farkında bile olmadan dayatmaya maruz kalıyorsunuz. İşte trend olan meslekler de çoğu kez “rızayla” dayatma ile üzerinde yeterince düşünülmeden adayın hedefi hâline geliyor. Aslında meslek edinme süreci aile ile başlıyor, eğitim sistemi ile devam ediyor, son olarak sosyal çevre ve sosyal medya ile şekilleniyor. Meslek seçimi yapacak adayın kültürel sermayesi de tercihlerini belirliyor elbette. Adayın özne olmasının önüne geçilerek bu sürecin nesnesi hâline gelmesi sağlanıyor.
Yapmış olduğum ufak çaplı bir ön çalışmada, orta sınıf üniversitelilerin iş yaşamına dair tercihlerinde ortaya çıkan tabloda ekonomik beklentiler ilk sırada yer alıyordu. Bir yandan içinde bulundukları sınıftan basamak atlamak istiyorlar, aileleri ile aynı işleri yapmak istemiyorlar. Bir yandan da mezun olduklarında maaş beklentileri, onları aynı sınıfta kalmaya zorluyor. Bu süreç çelişkileri de içinde barındırıyor. Mutsuzluk ve umutsuzluk ileriye dönük mesleki kariyer planlayamama gibi sorunları da beraberinde getiriyor. Hatta maaş getirisini bir kenara bırakarak kendi alanında çalışabilmek bile alanında mezun kişiye kendini şanslı ve başarılı hissettiriyor.
Mezun olmadan trend değişiyor
Günümüzde değişim o kadar hızlı ki trend olan bir bölüm seçiliyor, henüz mezun olunmadan trend değişiyor. Sonra öğrenci kendi alanında yetkinleşmeden kafası karışıyor. “Bu değişime ayak uydurabilir miyim?” diye düşünürken süreç, kişiyi kendi alanı dışına itebiliyor. Diğer yandan herkesin her şey olduğu ama aynı zamanda hiçbir şey olmadığı zamanlarda yaşıyoruz. Örnek olarak Türkçe öğretmenliği mezunu bir arkadaşımız, psikoloji yüksek lisansı yapmaya başlıyor. Ardından sosyal medya üzerinden psikolojik analiz içerikleri üretmeye başlayarak alanda kendini yetkin olarak konumlandırıyor. Bu tip örnekleri çoğaltabiliriz.
Zamanın ruhu, özellikle “beyaz yakalı orta sınıf” diye tabir ettiğimiz kesim için iş niteliklerinin ücret bakımından aynılaşması da bir başka mesele olarak önümüzde duruyor. Genelde orta sınıf ailelerin çocukları kendi sınıflarının yeni ücretli çalışanları oluyor. Aslında bahsettiğimiz hızlı değişim bir “durağanlaşmaya” ve “tektipleştirmeye” de neden oluyor.
Yurtdışı hayali kuran gençlerin sayısı neden artıyor?
Ekonomik kalkınma topyekûn bir iyileşme süreci ise toplumun her kesimine hitap edebilir. Fakat belli bir kesimin kalkınması durumu söz konusu olursa yurt dışı hayali kuran gençlerin sayısının artarak devam etmesi anlamına gelecektir. Üniversitelerde var olan bölümlerin toplumsal ihtiyaçlar doğrultusunda nicelik olarak değil de nitelik olarak arttırılması, mesleki itibarların geri kazanılmasına da katkı sağlayacaktır. Başarı, bu olgunun dert edinilmesi ile sağlanabilir.