“Sonsuzluk Teorisi” (The Man Who Knows Infinity)

“Sonsuzluk Teorisi”  (The Man Who Knows Infinity)
“Sonsuzluk Teorisi” (The Man Who Knows Infinity)

“Matematik” deyince aklıma gelen en önemli filmlerden birini seçtim bu sayı için. Türkçeye “Sonsuzluk Teorisi” olarak çevrilmiş, ancak filmin gerçek çevirisi “Sonsuzluğu Bilen Adam”. Zira biyografi filmi olduğu için ben olsam bu şekilde çevirmeyi tercih ederdim.

“Doğru biçimde ifade edildiğinde matematik, yalnızca gerçeğe değil; aynı zamanda üstün güzelliğe de sahiptir.” (Bertrand Russell)

Yaşanmış hikâyelerin filmleştirilmesi, benim sinemada özel ilgi alanım diyebilirim. Bu sebeple, “Yeni bir film çıkacak,” haberini duyduğumda ve fragmanda “Based on a true story” (Gerçek bir hikâyeye dayalı) ibaresini gördüğümde daha bir heyecanlanıp filmi izlenecekler listemin ön sıralarına yerleştirdiğimi söyleyebilirim. Bu film de onlardan biri ve daha çıkar çıkmaz izleyip etkilenmiştim. Matematikten biraz olsun anlayanların daha çok etkileneceği, matematikle ilgili hiç bilgisi olmayanların ise “Şu matematik nasıl bir şeymiş?” diyerek merak duygusunu kabartacağı bir film bence.

Film, Hindistan’da ama 1920’lerin İngiliz sömürge devleti olan Hindistan’da, ülkenin Chennai adlı kentinde başlıyor. O zamanlarda bu şehrin adı, İngilizlerin koyduğu isim olan Madras olarak geçiyor. Filmimizin başkarakteri Ramanujan, işte bu şehirde doğup büyümüş bir matematik dâhisi. Tabii ki henüz hiç kimse onun çalışmalarından haberdar değil. Yazdığı formülleri ve çalışmalarını, özellikle çalışacak iş bulabilmek için çoğu işverene gösterse de onlar da bir şey anlamadıklarından iş bulamıyor bir türlü. En sonunda yazdığı formüllerin az da olsa değerini kestirebilen bir adamla karşılaşıp karnını doyuracak bir iş bulabiliyor kendisine.

Sonunda iş buluyor bulmasına ama gece gündüz çalıştığı için bu sefer de eşine yeteri kadar vakit ayıramıyor. Eşi bir gün iş yerine geldiğinde, -onu biraz teselli ettikten sonra- o çok sevdiği matematikten ona da bahsediyor. Matematikten bahsederken gözlerinin ışıldadığını görüyoruz, Ramanujan’ın. Şu sözleri ise bizim göremediğimiz ama onun çok net görebildiği o dünyayı eşine ve aynı zamanda biz izleyicilere şöyle açıklıyor: “Dikkat edersen her şeyde bir motif var. Işığın renklerinde, su üzerindeki yansımalarda… Matematikte ise bu motifler, kendilerini en ihtişamlı şekillerde gösteriyor. İşte bu çok güzel bir şey…”

Filmimizin başkarakteri Ramanujan, işte bu şehirde doğup büyümüş bir matematik dâhisi.
Filmimizin başkarakteri Ramanujan, işte bu şehirde doğup büyümüş bir matematik dâhisi.

Ramanujan, aracı olan patronu vesilesiyle çalışmalarını nihayet Cambridge Üniversitesinde bir profesöre gönderiyor. Çalışmalarını kayda değer bulan profesör, onu İngiltere’ye davet ediyor. Ramanujan, bu haber üzerine vakit geçirmeden İngiltere’ye gidiyor ve çalışmalarına danışmanı Profesör Hardy ile başlıyor. Önceleri anlaşmaları biraz zor olsa da zamanla birbirlerinin iletişim üsluplarına alışıyorlar ve herkesin kıskandığı bir ikili oluyorlar gün geçtikçe.

Ramanujan, tamamen farklı bir kültüre geçiş yapmanın sıkıntılarını da yaşıyor İngiltere’de. Biz Müslümanların inancına benzer şekilde hınzır etini ve yağını yemiyor mesela. Zaman zaman ırkçı saldırılara maruz kalıyor. Pek çok İngiliz’in kendilerinden olmayanlara karşı uyguladığı o üstten bakışla sürekli muhatap olmak zorunda kalıyor, girdiği derslerde. Buna rağmen onun için önemli olanın peşinden koştuğundan bu sıkıntılara da bir şekilde göğüs geriyor.

Ve gün geliyor, o en çok hayal ettiği şeyi başarıyor, Ramanujan: Yayın çıkarmak. İngiltere’nin en prestijli dergilerinden birinde, danışmanı Hardy ile birlikte bir makale yayınlıyorlar. Tabii bu öne çıkışın, aynı zamanda kendi düşmanlarını üretmesi de gecikmiyor. Üniversitedeki bazı matematik hocaları, -buna bölüm başkanı da dâhil- Ramanujan’ı istenmeyen kişi ilan etmek istiyorlar sürekli. Çünkü ilhamla gelen yeteneği ve her geçen gün bu yeteneğin büyümesine şahitlikleri haset beslemelerine sebep oluyor. Neyse ki danışmanı Hardy Ramanujan’ı yalnız bırakmıyor ve kendilerine yönelen tüm düşmanlıklara birlikte daha fazla çalışarak karşılık veriyorlar.

Zaman zaman ırkçı saldırılara maruz kalıyor. Pek çok İngiliz’in kendilerinden olmayanlara karşı uyguladığı o üstten bakışla sürekli muhatap olmak zorunda kalıyor.
Zaman zaman ırkçı saldırılara maruz kalıyor. Pek çok İngiliz’in kendilerinden olmayanlara karşı uyguladığı o üstten bakışla sürekli muhatap olmak zorunda kalıyor.

Harika bir ikili olan Ramanujan ve Hardy, aslında birbirlerinden çok farklı karakterde insanlardır. Hardy ateist, Ramanujan ise inançlı bir gençtir. Hardy bir sahnede dayanamayıp soruyor: “Nereden geliyor bu formüller sana? Hayatında hiç görmediğin, duymadığın bu formülleri nasıl oluyor da yazabiliyorsun?” Ramanujan’ın verdiği cevap, üzerinde çokça düşünülesi türden: “Allah’tan. O benimle konuşuyor. Bazen rüyalarımda, bazen dua ederken...”

 Bu gururla Hindistan’a geri dönen Ramanujan, üniversitede kaptığı tüberküloz hastalığı nüksedince yaklaşık bir yıl sonra vefat ediyor.
Bu gururla Hindistan’a geri dönen Ramanujan, üniversitede kaptığı tüberküloz hastalığı nüksedince yaklaşık bir yıl sonra vefat ediyor.

İşte filmde beni en çok etkileyen, üzerinde uzunca süre düşündüğüm sahnelerden biriydi bu. Allah, bazı kullarını manevi iletişime daha yatkın yaratıyor. Bu bazen matematik oluyor, bazen sinema, bazen de edebiyat… Dünya çapında ismi duyulan sanatçılara, bilim insanlarına, yazarların hayatına baktığımızda, Ramanujan’ın yaşadığı duruma benzer durumlar yaşadıklarına şahit oluyoruz. “İlham” adını verdiğimiz bu durumun çok yoğun hâlini yaşıyor, Ramanujan. Bu durum, ateist danışman Hardy’yi öyle hayrete düşürüyor ki yine de inanmamak için âdeta direniyor.

Ramanujan’ın “Bölüntüler” konusuyla ilgili yazdığı bir formül sonrası Hardy, üniversite konseyinde bir konuşma gerçekleştiriyor. Bu söylevde Hardy, inanç konusunda fikirlerinin değiştiğinin ipuçlarını veriyor bize: “Bizler, mutlak mükemmelliğin peşinde, sonsuzluğun sadece kâşifleriyiz. Bu formülleri biz icat etmiyoruz, onlar zaten varlar ve Ramanujan gibi parlak zihinlerin içinde hissedilmeyi ve kanıtlanmayı bekliyorlar. Nihayetinde düşünmeye zorlandım. Biz kimiz ki Ramanujan’ı sorgulayalım? Allah’dan bahsetmiyorum bile.”

Ramanujan, bu olayın akabinde İngiliz Kraliyet Ailesi üyesi seçiliyor. Bu gururla Hindistan’a geri dönen Ramanujan, üniversitede kaptığı tüberküloz hastalığı nüksedince yaklaşık bir yıl sonra vefat ediyor. Filmin sonunda öğreniyoruz ki bu çalışmalar hâlâ kara deliklerin devinimini anlamamız konusunda bilim dünyasına yol göstermekteymiş.

“Sonsuzluk Teorisi” filmini ailecek izlemenizi öneriyorum. Ardından üzerine konuşabileceğiniz, çokça çıkarım yapabileceğiniz bir film. İyi seyirler.