Sevgilinin Kelamı

Sevgilinin Kelamı.
Sevgilinin Kelamı.

Gözlerin İstanbul senin

Boğaz’ından almış mavisini.

Hüzünle bakan göz bebeklerin

Andırıyor Karacaahmet’i.

Denizin gönlüme akmış

İçimde dalga dalga sen varsın.

Çekilen acılar kalbimde

Binlerce mezar kazmış

Toprağımda yalnız sen varsın.

Bakışın İstanbul senin

Saklar içinde efsunlu manayı

Manalar mahşer kalabalığı

Gördüğüm günden beri seni

Yaşadım kara sevdayı

Her şair senden nasibini almalı

Anlatmalı kelimeler seni her dem

Cümleler anlamını sende buluyorken.

Sesin İstanbul senin

Söylüyor Ayasofya’nın

Özgürlük türküsünü

Müzeymiş kim kimi kandırıyor

O ki fethin ebedî mabedi

Haykırıyor Mescid-i Aksa

Söyleyecek yok mu benim de ezgimi?

Yalnızlığın İstanbul senin

Uzaktadır kardeşlerin

Hicaz, Yemen, Şam.

Kız Kulesi değilim

Anlamam yalnızlıktan.

Layık olmalıydım sevgilinin kelamına.
Layık olmalıydım sevgilinin kelamına.

Cesaretin İstanbul senin

Nakış nakış işlenmiş şehadetin

Yedi kat semaya bir temmuz ortasında.

Kurşun olup yağsa da ihanet

Alkış tuttu dağlar, taşlar

Ölüme tebessümle koşanlar karşısında.

Vatan-millet aşkıdır bu, değil keramet

Asıl keramet bizdeki bu cesaret.

Güzelliğin İstanbul senin

Aldırmadan yaşıma düşmüşüm yollarına.

Adım Eyüp’tür benim

Çöller aşmışım hiç bakmadan ardıma.

Surların İstanbul senin

Aşmalıydım er ya da geç, bilirdim.

Heybemde yalnız gençliğim ve sevgim

Sözü vardı aklımda peygamberin.

O “güzel komutan” ben olmalıydım

Tüm kâinatın özgürlük feryadını

Artık İstanbul benim.

Kalemim İstanbul benim

Yazıyor olsam da on sekiz yıldır

İşlediğim İstanbul’dur gergefime.

Ne düşler ne kimsesizler sokağı

İstanbul’dur tüm dünyanın odağı.

Kıskansam da onu saran mehtabı

Viran olmuş gönlümde

Sönmedi umudumun ışığı.

“Ya Väliyete Külli Mazlum!”

(Ey bütün mazlumların sığınağı)

Almışım senden son bileti

Ayrılmış iskeleden vapurum.

Ebediyete çıktığım bu yolda

Bana İstanbul’dur her liman durduğum.