Röportaj: Ömer Kars
"Arama kurtarma çalışmaları belirli kurum ve personelle yapılabilecek bir şey değil. Hiçbir zaman nerede ve ne boyutta bir afet ile karşılaşacağımızı bilemeyiz. Dolayısıyla personel ve gönüllü sayısı asla yeterli olmaz. Ancak gönüllülerin de hazırlıklı olması gerek, en azından bir dizi eğitimden geçmeli ki çalışmalarda aksaklıklar olmadan başarılı olabilelim."
Merhaba, kendinizden, günlük yaşantınızdan ve arama-kurtarmaya başlama serüveninizden bahsedebilir misiniz?
Merhaba, ben Ömer Kars. İzmitliyim, depremi yaşayan ve kaybı olan bir aileyiz. Lise hayatımdan bu yana İHH gönüllüsü olarak faaliyetlere katılım gösteriyordum. Van depreminde, Suriye Halep'te gönüllü olarak çalışmalarda bulundum. Yaklaşık 9 yıldır hem dünyada hem Türkiye'de birçok afet bölgesinde görev aldım. Arama kurtarmanın birçok alanında da aktif çalıştım, eğitmenlik yaptım ve telsiz haberleşme alt yapısının kurulmasında bulundum. Operasyon yönetimi koordinatörlüğü yaparak İHH Afet Yönetimi Başkanlığına bağlı çalışma gruplarının afetlerdeki müdahale süreçlerini koordine ettim. Şimdi de İHH Afet Yönetimi'nden sorumlu yönetimi kurulu üyesi olarak görev yapmaktayım.
Arama-kurtarma tam olarak nedir? Gönüllülük çalışması mı, hobi mi, yoksa bambaşka bir meslek mi? Arama kurtarmacı olacak birisinin ömrünün ne kadarını ayırması lazım bu işe?
Afet yönetimi ve arama kurtarma bizim için bir meslektir, profesyonel olarak yaptığımız işimizdir ancak bu işte gönüllülük olmadan devam etmek, bu işin zorluklarına sadece işiniz olduğu için katlanmak imkansızdır. Arama kurtarmacı olacak kişi, profesyonel veya gönüllü fark etmez, hayatının geri kalan kısmını bir afet farkındalık gönüllüsü olarak geçirir ve ömür boyu insan, doğa ve afetlerle ilgili eğitimlerle beslenir. Hayatının bir parçası olur bu süreç.
Sizi arama kurtarma faaliyetlerine yönlendiren ne oldu? Zorlu bir sürece benziyor. Bir an olsa bile bırakmayı düşünmediniz mi?
Vakfımız çalışmaları içerisindeki insani yardım konusunda zaten faaliyet gösteriyorken baktık ki onun öncesinde de yapılması gereken hayati öneme haiz çalışmalar var. İnsanın hayatına direkt olarak dokunmak, mümkünse kurtarıp idame etmesine yardımcı olmak bizim düsturumuz oldu. Çünkü biz inanıyoruz ki kim bir canı kurtarırsa bütün insanlığı kurtarmış gibidir.
Ülkemizde arama kurtarma gönüllüleri yeterli mi? En son ki depremden sonra bu sayıda bir artış olacağını görüyor musunuz?
Arama kurtarma çalışmaları belirli kurum ve personelle yapılabilecek bir şey değil. Hiçbir zaman nerede ve ne boyutta bir afet ile karşılaşacağımızı bilemeyiz. Dolayısıyla personel ve gönüllü sayısı asla yeterli olmaz. Ancak gönüllülerin de hazırlıklı olması gerek, en azından bir dizi eğitimden geçmeli ki çalışmalarda aksaklıklar olmadan başarılı olabilelim. Tabii ki her yaşadığımız afet insanların daha da bilinçlenmesine sebep oluyor, bu da gönüllülerimizin sayısını artırıyor gün geçtikçe. Bu süreçte durmadan gönüllü sayımızı artırmak, eğitimlerimizi almak zorundayız. Toplum olarak afet bilincini edinmeliyiz. Bu süreçlerde nasıl davranmamız gerektiğini, nasıl müdahale edeceğimizi öğrenmek gerekiyor.
Arama-kurtarmacı olmak beraberinde nasıl bir sorumluluk getiriyor? Bu sorumluluklar insanı ürkütüyor mu?
Aslında afetlere karşı hazırlıklı olmak sadece arama kurtarma gönüllülerinin sorumluluğu değil, bütün insanlığın sorumluluğudur. Neticede bu dünyada hepimiz birlikte yaşıyoruz; doğru bilgi ve davranışların sadece bazı insanlar tarafından bilinmesi yeterli olmuyor. Bu bizi olası afetlere karşı savunmasız duruma düşürüyor. Her afetten sonra görüyoruz ki, görevi ne olursa olsun, bazı insanlarımızın bilgisizliği ve ihmalkarlığından dolayı kayıplarımız çok oluyor. Yani her birey afete karşı hazırlıklarını yapmalı ve ona göre bir yaşam sürmeli, sadece kendisini değil, etrafındaki herkese karşı sorumluluklarını yerine getirmeli diye düşünüyorum.
Belki yüzlerce can kurtardınız şu ana kadar? Sizi en çok etkileyen bir anı, bir olay hatırlıyor musunuz?
Belki de yaşam amacınızı belirleyecek derecede bir durum… Bizi etkileyen anı ve olaylar o kadar çok ki; düşünün 9 yıl içerisinde yurtiçi ve yurtdışında birçok afet bölgesinde bulunduğunuzu… Hangi birini, hangisinin önüne koyup farklı değerlendirebilirsiniz? Bir afete müdahale çalışmaları boyunca, birkaç dakika içerisinde bile duygudan duyguya giriyoruz. Afetin sebep olduğu kayıpları çalışma esnasında bile yaşarken birini kurtarmanın verdiği tarif edilemez mutluluğa gark olmak… Sevinçli bir olayın ortasına bomba gibi düşen hüzünlü haberler… Bu durum bize, korku ile umut arasında olmayı hatırlatıyor. Ve evet, bir insanın elinden tutabilmek, yaşam amacımız olmuştur artık. Bir insanın hayata bağlanmasına vesile olmak bize bu anlamda ciddi güç ve moral veriyor.
Maraş depremlerinde gördüğünüz ve ülkece geliştirmemiz gereken problemler nelerdir? Bu konuda gençlere nasıl bir sorumluluk düşüyor?
Aslında son depremlerle gördüğümüz ve yaşadığımız problemler yeni değil. Daha önceki bütün afetlerde yaşadıklarımız ile ortak noktaları vardır. Ancak insan unutkan ve ihmalkar davranabilen bir varlıktır. Bir ülkeyi ve insanlarını afetlere karşı kırılgan ve hassas yapan onların hazırsızlıklarıdır. Bu minvalde herkese ve özellikle de genç neslimize çok önemli görevler düşüyor. Sadece deprem değil, diğer bütün olabilecek afetlerle ilgili eğitimler almalı ve bunları davranış boyutuna yükseltmeliyiz, afetlere karşı dirençliliği bir hayat tarzı hâline getirmeliyiz. Devlet ve millet olarak bu süreci birlikte yürüterek önlemlerimizi almalı, farkındalığı artırmalıyız.
Arama-kurtarmacı olmak evrensel bir duygu mu yoksa profesyonel bir hissiyat mı? Ülkemize gelen farklı ülkelerdeki insanlar ile farklı dili konuşmanıza rağmen nasıl bir uyum gösteriyorsunuz?
Kendisini bu alanda yetiştirmiş biri için aslında ikisi de geçerli olur. Zira afetler ve onlara müdahale standartları, bölgelere göre çeşitli sebeplerle zorunlu olarak çok az fark gösterse bile, genel itibariyle uluslararası arenada aynıdır. Dolayısıyla farklı ülkelerden tecrübeli ekiplerin bir arada çalışmaları zor olmuyor, prosedür ve standartları yerine getirdikten sonra gönül dili yetiyor.
Arama-kurtarma eğitimi almak için için bir yaş, sağlık kısıtı bulunuyor mu?
Doğal olarak arama kurtarma çalışmalarında risk faktörü yüksek olduğu için sahadaki çalışmalara katılacak olan gönüllülerimizden 18 yaşını doldurmuş ve sağlığını tehdit edecek bir durumunun olmamasını gözetiriz. Ancak sahada her bir gönüllümüzün bilgi, beceri, yetenek ve tecrübelerine göre çalışabileceği bir alan oluyor, herkes aynı anda her şeyi yapmıyor, görevlendirmeler oluyor.
Arama-kurtarmacı olmak beden kadar mental sağlığı da gerektiriyor. Buna sahip olmayanlar yine de gönüllü olabilirler mi? Bu zamanla gelişen bir durum mu?
Mental sağlık sizin de ifade ettiğiniz gibi çok önemli çünkü çalışma alanımız çok riskli ve dakik olmayı gerektiriyor. Bunun için biz arama kurtarma çalışmalarından sonra gerekli durumlarda psikolojik ilk yardım ve psikososyal destek alanında da hizmet vermeyi ihmal etmiyoruz.
Afet anında arama kurtarma gönüllüsü olmak kadar farklı gönüllülük faaliyetleri de mevcut. En sıcak anda, hemen afet sonrası hangi roller en hayati görevlere sahip oluyor?
Afet sonrası çalışmaları çok geniş ve kapsamlıdır. Ama özellikle insani yardım çalışmaları adı altında yürütülen iaşe ve ibate konuları ile birlikte sağlık, su temini ve sanitasyon ile hijyen çok önemli alanlardır. Bu hususlarda yardımcı olabilecek gönüllülere de çok ihtiyaç olur. Bu ihtiyaçların karşılanmasıyla birlikte psikososyal destek çalışmaları da boy göstermeli.
Maraş depreminde ileriki süreçlerde bizim almamız gereken nasıl sorumluluklar var? Uzun bir süreç olacağa benziyor? Hangi rollerde görev alabiliriz?
Bu süreçte maddi desteğe uzun bir süre ihtiyaç olacaktır. Afetzedeler için yeni evler yapılana kadar onlara olan desteğimiz sürecek. Maddi desteğe imkanı olmayanlar, vakti müsait olanlar, gerek devletin, gerekse bizim gibi sivil toplum kuruluşlarının oluşturduğu çadır kentler, sağlık merkezleri, eğitim ve psikososyal destek merkezleri, lojistik depoları, aşevleri vb. hizmet alanlarında görev alabilir, imkan ve yeteneklerine göre hizmetlerini sunabilir.
Zaman ayırdığınız ve bu aydınlatıcı röportaj için teşekkür ederiz.