Röportaj: Duygu Göktürk
"Buz tırmanışında yaşanabilecek olası tehlikelerin kariyerime büyük bir etkisi var aslında. Çünkü dağda asıl yaptığımız stres yönetimi. Ve stres yönetimi iş hayatında ihtiyaç duyulan bir şey. Aynı şekilde krizlerle başa çıkabilme ve zor koşullarla mücadele edebilmek konusunda katkısı büyük."
Merhaba, kendinizden, günlük yaşantınızdan ve spor hayatınızdan bahsedebilir misiniz?
Ben Duygu Göktürk. 26 yaşındayım. İstanbul’da yaşıyorum. Gazeteciyim. GZT’de Özel İçerik Editörü ve Tvnet’te Haber Spikeri olarak çalışıyorum. 2016 yılında buz tırmanışı yapmaya başladım. O günden bu güne buz tırmanışı yapmayı sürdürüyorum. Buz tırmanışı yaparken bunu bir spor kariyeri olmaktan ziyade hayatımın bir parçası olarak görüyorum. Doğayla iç içe oluyorum, sınırlarımı keşfediyorum ve bu sporu bir hobi olarak yapıyorum.
Hem iş kariyeri hem de sporu koordineli bir şekilde sürdürmek nasıl mümkün oluyor?
Aslında günlük yaşantımı mesleğim gereği doğadan ve dolayısıyla yaptığım spordan çok uzakta sürdürüyorum. İstanbul gibi büyük bir şehirde her zaman doğayla iç içe olmak ya da tırmanış yapmak mümkün olmuyor. Zaten kısa süreliğine şehirden uzaklaşmak istesem bile herhangi bir kriz anında haber merkezinde ya da stüdyoda bulunmam gerekebiliyor. Bu nedenle günlük yaşantım genellikle şehirde ve haber merkezinde ya da canlı yayında haberleri sunarken geçiyor. Vakit buldukça da tırmanış yapmaya gayret gösteriyorum. Bazen şehirdeki yapay tırmanış duvarlarına giderek antrenman yapıyorum. Her şubat ayında bir hafta boyunca işlere ara vererek buz tırmanışı yaparım. Kalan zamanlarda da şehirdeki duvarlara giderek antrenman yapıyorum.
Buz tırmanışından bahsedebilir misiniz? Siz neden bu alanı seçtiniz? Sizi bu alana yönlendiren ne oldu?
Dağcı Çetin Bayram’la bir dergi için röportaj yapmıştım. Fotoğraf çekmeyi de çok seviyordum. Benim buz tırmanışı için fiziksel olarak uygun olduğumu söyledi ama benim için buz tırmanışı yapmak çok riskli bir şeydi. Kendimi bu sporu yaparken düşünemiyordum. Hocam Çetin Bayram ekibe davet etse de bunu kabul etmedim. Hocam da hiç değilse fotoğraf çekmek için buz tırmanışına gitmemi söyleyince Emrah Özbay Buz Tırmanış Festivali’ne gitmeye karar verdim. Oraya gittiğimde öncelikle doğadan çok etkilendim. Ardından ben de denemek istedim ve amatör olarak bu sporu yapmaya başladım. Soğuk havayı ve buz tırmanışını seviyorum. Dağdayken nefes aldığımı hissediyorum. Daha önce dağlar benim için hiçbir şey ifade etmiyordu hatta sevmiyordum bile. Şimdi ise en büyük tutkum…
Buz tırmanışının ülkemizdeki yaygınlığı nedir? İnsanları bu spora nasıl yönlendirebilir ve farkındalık oluşturabiliriz? Buz tırmanışı sporunun tehlikeli olması insanları bu konuda korkutuyor mu?
Türkiye’deki buz tırmanışı faaliyetleri 8-9 yıl önce başladı. Daha öncesinde bu sporun Türkiye’de yapılmadığını söyleyebiliriz. Yani ülkemiz için yeni bir spor dalı… Bu nedenle buz tırmanışı ülkemizde pek de yaygın değil. Son yıllarda bu spora olan talepte ufak da olsa bir artış görsek de diğer spor dallarıyla karşılaştırdığımızda ilgi çok az. Hem içinde tehlikeler barındırması hem de tırmanış malzemelerinin pahalı olması bu spora olan ilginin artmasını ne yazık ki engelliyor.
Sizin buz tırmanışı yaptığınız sürece kariyerinizi etkileyen, yönlendiren bir parıltı, kırılma noktası var mı? Varsa nedir? Tehlikeli bir an yaşadınız mı, yaşadıysanız nasıl üstesinden geldiniz?
Ben herhangi bir tehlikeli durum yaşamadım. Ancak hocalarımın dağlarda büyük kayıpları var. Yeterli önlemi alırsanız tehlikeyi en aza indirmeyi başarıyorsunuz.
Buz tırmanışında yaşanabilecek olası tehlikelerin kariyerime büyük bir etkisi var aslında. Çünkü dağda asıl yaptığımız stres yönetimi. Ve stres yönetimi iş hayatında ihtiyaç duyulan bir şey. Aynı şekilde krizlerle başa çıkabilme ve zor koşullarla mücadele edebilmek konusunda katkısı büyük. Dağda olmanın bana öğrettiği bir diğer şey de dostluk… Dağda kimse kimseyi arkasında bırakmaz. Bir yudum çay bile olsa paylaşılır. Dağa birlikte gittiğiniz kişilerle aranızda büyük bir dostluk bağı gelişir. Bu muazzam bir şey…
Buz tırmanışını hobi olarak gerçekleştirmek için nasıl bir planlama yapılmalı?
Öncelikle temel düzeyde bir eğitim alınması gerekiyor. Bu eğitimi almak için üniversitelerin kulüpleri var. İstanbul Teknik Üniversitesinin Dağcılık Kulübü, Boğaziçi Üniversitesi Dağcılık Kulübü ya da özel kulüplere kaydolarak temel eğitimler alınabilir. Dağcılık Federasyonunun da eğitimleri var. Ardından bazı kolay rotalara giderek ya da yapay duvarlara giderek antrenman yapılabilir.
Diğer Sporlara nazaran daha tehlikeli bir spor. Hem soğukta yapılması hem de tehlikeli olması sizi bedenen ve ruhen nasıl etkiliyor?
Aslında ben tehlikeli bulmuyorum. Soğuğa ve her türlü kötü senaryoya hazırlıklı şekilde gidiyoruz. Emniyetimizi alıyoruz. Zor koşullarda yapılan bir spor olması kendi sınırlarımı keşfetmemi sağlıyor. Şehre bağımlılığımı azaltıyor. Kendi gücümün farkına varmamı sağlıyor.
Sizin favori rotalarınız nereler? Türkiye’de buz tırmanışı için nereleri tavsiye edersiniz? Spor hakkında tüyolarınız var mı?
Yeni başlayanlar için Serafin Buz Şelalesi’ni tavsiye ediyorum. Firdevs Buz Şelalesi de hem görsel açıdan hem de zorluk derecesi açısından yeni başlayanlar için uygun bir rota olacaktır. Excalibur benim en sevdiğim buz şelalesi. Oldukça görkemli olan bu buz sütununa yaklaşım rahat. Lucifer, Sarı Gelin, Nakavt, Sakala Çarpan gibi buz şelaleleri de daha yüksek zorluk derecelerinde olan ve keyifli diğer tırmanış rotalarından bazıları… Cevizli dağında bulunan Anatolian Pillar, Çetin Ceviz ve İsveç Çakısı buz şelaleleri de zorluk derecesi yüksek olan oldukça görkemli rotalardan.
Gelecek hedeflerinizden bahsedebilir misiniz? Buz tırmanışı üzerinden nasıl bir süreç ilerletmeyi düşünüyorsunuz?
İlerleyen yıllarda tırmanış yapmaya daha fazla vakit bulabilmeyi hedefliyorum. Çünkü mesleğim şehirde bulunmamı zorunlu kılıyor. Ve tabii yıllar içerisinde daha iyi bir buz tırmanışçısı olmak hedeflerimden biri. Bu konuda kendime büyük hedefler koymuyorum. Çünkü ben dağlara sadece keyif almak için gidiyorum.