Radikal

​Radikal
​Radikal

Filmin başrolündeki Öğretmen Sergio’nun öğretme yöntemi çok farklıdır. Ne müfredat dinler ne de sınav. Bir öğrencisini felsefeye yönlendirir, bir diğerini matematiğe. Bir öğretme makinesi gibi çalışmaz; sadece keşfeder ve yönlendirir. Düşününce, aslında tüm öğretmenlerin yapması gereken bu değil midir?

Bazı okullar vardır, adı çıkmıştır o şehirde. Tüm bilgi yarışmalarında sıfır çeker, şehrin suç ortalamasını tek başına yükseltir, mezun olan kimse doğru düzgün ne bir meslek sahibi olabilir ne de toplumda saygın bir konuma ulaşabilir. İşte bu filmdeki okul da Meksika’da, bütün bu maddeleri alt alta yazdığınızda hepsine tik atacağınız bir ilköğretim okulu. Eğitim Bakanlığı desteğiyle bilgisayar laboratuvarı yapılan ama daha iki ay geçmeden tüm bilgisayarları çalınan bir okul, bu bahsettiğimiz. Suç seviyesini varın siz düşünün. İşte Öğretmen Sergio da böyle bir okula atanıyor. Hatta herkesin, özellikle kaçtığı bu okula kendisi atanmak istiyor. Peki neden? “Canına mı susadın, deli misin?” der gibi bakıyor yüzüne okul müdürü. Kimsenin gelmek istemediği bu okulda ne işin var?

Sergio, önceleri ne yapsa öğrenciler, “Bu bizim ne işimize yarayacak ki bundan not alacak mıyız?” diye yaklaşıyorlar. Öğrencilik yıllarımızı düşünelim, hepimiz için standarttır. Ezberleriz, sınavda yaparız, sonra hepsini ertesi güne unuturuz. Asıl mesele, çoğunlukla sınavda iyi puan almaktır. Ailelerimiz de akrabalarımız da arkadaşlarımız da hep sınavda ne kadar puan aldığımızı sorar çünkü. Herkes, bizi o puanlara göre yargılar. Kimse, “Ne öğrendin?" demez, "Bu ders sana ne kattı?” diye düşünmez. Sergio, işte bunu fark ediyor ve önce bu sınav odaklı eğitimi değiştirmek gerektiğini düşünmüş olacak ki “Herkese benden en yüksek puan,” diyor. Yani, “Hepiniz yıl sonunda en yüksek puanı alacaksınız dersimden, bunu size garanti ediyorum. Şimdi neler öğrenebiliriz ona bakalım,” diyor net bir şekilde.

Öğretmen Sergio, hiçbirnöğretmenin çalışmaknistemediği okulunnöğrencilerine dünyanınnen iyi öğrencilerinolabileceklerini söylüyornve ekliyor: “Hiçbirnşeye ihtiyacınız yok,nihtiyacınız olan şeyenzaten sahipsiniz. Onunnadı, potansiyel. Kullanıpnkullanmamak size kalmış.”
Öğretmen Sergio, hiçbirnöğretmenin çalışmaknistemediği okulunnöğrencilerine dünyanınnen iyi öğrencilerinolabileceklerini söylüyornve ekliyor: “Hiçbirnşeye ihtiyacınız yok,nihtiyacınız olan şeyenzaten sahipsiniz. Onunnadı, potansiyel. Kullanıpnkullanmamak size kalmış.”

Bunu diyor demesine ama öğrencilerdeki hayattan hiçbir şey beklememe hâlini aşmak kolay değil. Şimdiye kadar okulu hep katlanılması gereken yer olarak görmüşler çünkü. Bir sahnede üstüne kumlar atılan eşeğin o kumları yukarı çıkmak için kendine basamak yapması hikâyesini anlatıyor ve dünyanın en iyi öğrencileri olabileceklerini söylüyor. Ve ekliyor: “Yine de sizi durdurabilecek bir şey var. Eğer izin verirseniz o da kendinizsiniz. Hiçbir şeye ihtiyacınız yok, ihtiyacınız olan şeye zaten sahipsiniz. Onun adı, potansiyel. Kullanıp kullanmamak size kalmış.”

Onun bu yöntemi çocuklarda işe yaramaya başlıyor ama ne müdür ne de diğer öğretmenler, onunla aynı fikirde değiller. Onlar, çocukların daha en baştan gücün ve otoritenin kimde olduğunu bilmelerini sağlamasını öneriyorlar ona. Bunu da kızma, ciddi durma, kendisiyle alay edilmesine izin vermemesiyle sağlayabileceğini öğütlüyorlar.

Sergio’nun yöntemiyse çok farklı. Ne müfredat dinliyor ne de sınav. Onun tek motivasyonu, öğrencilerinin kendi potansiyellerini ortaya çıkarmasına olan inancı. Herkesi, kurduğu cümlelere göre farklı bir alana yönlendirmesi de bu inancın bir çıktısı. Bir öğrencisini felsefeye yönlendiriyor mesela, başka birisini matematiğe. Sonra da onları kendi hâline bırakıp, o alanda derinleşmelerini izliyor. Sergio, bir öğretme makinesi gibi çalışmıyor; sadece keşfediyor ve yönlendiriyor. Düşününce, aslında tüm öğretmenlerin yapması gereken bu değil mi?

Evet, elbette her şey yolunda gitmiyor. Bürokrasinin soğuk yüzünü yine görüyoruz. Yeri geliyor, müfredatı takip etmediği için okuldan uzaklaştırılıyor Sergio. Ancak yine de pes etmiyor. Pes ettiği tek bir olay var, o da bir öğrencisinin öldürülmesi. Sergio'nun bir suçu olmasa da kendisine de bu olaydan pay çıkarıyor ve bir süre okuldan, öğrencilerinden uzak kalıyor. Bir gün müdürün de ısrarıyla dışarıya çıktığında, en zeki öğrencilerinden Palomo’nun yanına gidiyor. Orada Palomo’nun Sergio’ya söylediği sözler oldukça çarpıcı:

“Bize, diğer çocuklar kadar potansiyelimizin olduğunu söylemiştiniz. Ama sizden önce sahip olmadığımız şey, bunu yerine getirebilmemiz için gereken inançtı. O sınıfta asla hayal edemeyeceğimiz şeyler hayal etmemizi sağladınız. Kim olabileceğim, neler yapabileceğim hakkında. Ve artık bu sahip olduğum bir şey. Bunu asla unutmayacağım.”

Sergio, ne kadar sınava yönelik çalıştırmasa da öğrencilerinin büyük kısmı, ülke genelinde yapılan Enlace sınavında başarı kazanıyor. Sınıfta, özellikle keşfettiği kız öğrencisi Palomo ise Meksika çapında büyük bir matematik dahisi olarak devam ediyor hayatına.

Filmin sonunda verilen bilgiye göre Sergio, hâlâ filmdeki gibi altıncı sınıflara ders vermeye devam ediyormuş. Bu başarısıyla ülke gündeminde sansasyon yarattıktan sonra, kendisine sadece bir ev hediye edilmiş. Bana göre onun asıl hediyesi, keşfettiği ve potansiyellerini ortaya çıkardığı çocukların başarısı.

Ben de bir öğretmen lisesi mezunuyum ama hiçbir zaman öğretmen olmayı düşünmedim. Bazen “keşke” dediğim zamanlar olmuyor değil ama o zamanlar kendimi başka alanlarda keşfettiğim için öğretmenliğe yönelmemiştim. Evet, olsam da Sergio gibi bir öğretmen mi olurdum yoksa sadece mevcut sistemin “öğret!” dediklerini birebir öğrencilere ileten bir ara eleman mı olurdum, onu kestirmek zor. İnsan her zaman kolay olanı seçmeye yatkın. Kimse riskli süreçlere girmiyor. Sergio gibi bu riski göze alanlarsa dünya çapında bir fark yaratıyor ve bu fark, filmi çekilmeye değer görülüyor. Bence bu filmden sadece öğretmenlerin değil, hepimizin kendi hayatımızla ilgili çıkaracağı dersler var. İyi seyirler.

Yorumunuzu yazın, tartışmaya katılın!

YORUMLAR
Sırala :

Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım