Okumayı biliyor muyuz?

Okumayı biliyor muyuz?
Okumayı biliyor muyuz?

Hayatın telaşlı koşuşturmaları arasında kimi zaman kitapların sessiz ve huzurlu dünyasına sığınırız. Kitap okumak, bizim için sadece bilgi edinmekten ibaret değildir elbette. Dünyaya farklı pencerelerden bakabilmek, derin düşünebilmek ve insanlık yolunda mesafe almak demektir aynı zamanda. Her yeni kitap, yeni bir bakış açısı, yeni bir düşünce yolculuğudur. Ancak bu serüven, nitelikli kitaplarla ve ufuk açıcı yazarlar sayesinde mümkün olabilir.

Ticari kaygılarla piyasaya sürülen ve yalnızca “çok satanlar” listelerine girmeyi hedefleyen kitaplar, sıradan bir tüketim malzemesi kadar değersizdir. Bu türden kitaplar, elden ele geçip çabucak unutulur. Gerçekten kıymetli olan eserler ise üzerinde düşünülmeye ve kafa yorulmaya değer olanlardır. Bu eserler, bilgi edinmemizi, tecrübe kazanmamızı ve tefekkür yeteneğimizi geliştirmemizi sağlar. Her okuduğumuz değerli kitap, dünya görüşümüzü şekillendirir, zihnimizi genişletir. Bilgi ve gözlemlerimizle donanmış olarak hayatı daha iyi okur, daha doğru kararlar alırız.

Öte yandan okumanın sadece kütüphanelerle ve kitaplarla sınırlı olmadığını söyleyebiliriz. Gerçek okuma, aslında çevremizdeki dünyayı, doğayı, insanı ve hatta tüm evreni okumayı kapsayan bir idrak sürecidir. Her ne kadar fiziksel olarak kitaplardan bilgi alıyor olsak da gerçek okuma, hayatın her alanında devam eder. Doğayı okuyarak, insanları gözlemleyerek ve hayatı derinlemesine idrak ederek aslında sürekli bir okuma hâlindeyiz. Okuma, insanı manevi olarak da besleyen bir olgunlaşma yolculuğudur diyebiliriz.

Mesela doğayı okumak, bir ağacın yapraklarından veya bir çiçeğin renklerinden dünyamızın sırlarını çözmeye çalışmaktır. Her bir ağaç ya da çiçek, kendi içinde sessiz bir kitaptır âdeta. Kuşların cıvıltısı, gökyüzünün sonsuz maviliği, bir nehrin akışı… Tüm bu detaylar, harf harf, satır satır hayatı oluşturur. Bu şiirsel gerçeklik, bize yalnızca güzellik sunmakla kalmaz; aynı zamanda hayat hakkında derin bilgiler verir.

İnsanların kendi içlerinde farklı hikâyeler, özgün bilgiler ve çeşitli tecrübeler barındırdığını düşünürsek her insanın başlı başına “yaşayan” birer kitap olduğunu söyleyebiliriz.
İnsanların kendi içlerinde farklı hikâyeler, özgün bilgiler ve çeşitli tecrübeler barındırdığını düşünürsek her insanın başlı başına “yaşayan” birer kitap olduğunu söyleyebiliriz.

Sanat yapmak ya da sanatın herhangi bir dalıyla ilgilenmek ise bize başka bir türden okuma imkânı sunar. Bir ressamın tuvaline aktardığı duyguları, bir yazarın satırlarındaki düşünceleri, bir şairin mısralarındaki hikâyeyi çözmeye çalışmak… Bu süreç, bize sadece estetik bir tatmin değil; aynı zamanda sosyal, tarihsel ve kültürel bir perspektif de sunar. Sanatın ardında yatan duyguları, düşünceleri ve gözlemleri anlamak, tıpkı bir kitabı satır satır okumak gibi derin bir idrak gerektirir.

İnsanlarla etkileşim, sosyal bir gerekliliğin yanı sıra zengin bir bilgi kaynağı sağlar. Her insanın hayat hikâyesi, karşılaştığı zorluklar, başarıları ve başarısızlıkları, sevinçleri ve hüzünleri, bilgi ve deneyimleriyle doludur. Çünkü her yeni okuma, yani her yeni keşif, bize kendimizi ve yaşadığımız dünyayı daha iyi anlama fırsatı sunar. İnsanları okumak, empati kurma, anlama ve değerlendirme yeteneğimizi geliştirir. Bu da bize, sadece daha iyi iletişim kurma becerisi kazandırmakla kalmaz; aynı zamanda insan psikolojisini ve sosyal hayatı daha iyi anlamamızı sağlar. Sosyal hayatı okumaksa insana odaklanmakla mümkündür.

İnsanların kendi içlerinde farklı hikâyeler, özgün bilgiler ve çeşitli tecrübeler barındırdığını düşünürsek her insanın başlı başına “yaşayan” birer kitap olduğunu söyleyebiliriz. Bu yüzden nitelikli bir kitap arar gibi nitelikli insanları aramalıyız. Onların hayatlarından, sözlerinden örnekler almalı, dersler çıkarmalıyız. Maneviyat ehli nitelikli insanları, yani “canlı kitapları” dikkatle okuyabilirsek, bize güzel ahlâk numunesi sunmalarının yanı sıra; varoluşumuzu anlama sürecimize de hatırı sayılır katkı sağladıklarını fark edebiliriz. Bu da yaşadığımız dünyadaki güzellikleri layıkıyla okumaya çalışmak ve çevremizdeki canlı kitaplara duyarlı olarak benliğimizi geliştirmenin yollarını aramakla mümkün olacaktır.