Öğrencilerin ihtiyaçlarını giderebildiği platform: Askıda ne var?

Öğrencilerin ihtiyaçlarını giderebildiği platform: Askıda ne var.
Öğrencilerin ihtiyaçlarını giderebildiği platform: Askıda ne var.

Oğuzhan Canım, üniversite öğrencilerinin ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla 2012 yılında internet üzerinden bir sosyal girişim kurdu. Askıda Ne Var adlı bu platform, yüz binlerce gencin yemek, kıyafet, etkinlik biletleri, kitap, yurt dışı eğitimi gibi hizmetlerden ücretsiz faydalanmasını sağladı.

Zaman yönetimi nedir? Herkese 24 saat olarak verilmiş zaman dilimini, kişisel ilgi ve sorumluluklara göre bir plan çerçevesinde maksimum verimi alabilmek üzere bölüştürmektir. Yaptığım tanımın hiçbir sözlükte yer almadığını belirtmek isterim. Öyleyse el yükselterek zaman yönetimine bir başka tanım ekleyebiliriz desem. Mesela benimsediğimiz bir dava, yürüttüğümüz bir proje, gerçekleştirmek istediğimiz bir hayal üzerine çalışmak. Zamanın ne kadar kıymetli olduğu, geri dönüşüm kutusu gibi bir seçeneğinin olmadığı gün gibi açık. Bunu başka vesilelerle elbette konuşabiliriz. Bu kadar kıymetli ve harcandıktan sonra geri dönüşü olmayan bu mefhumu olmayı hayal ettiğin, didindiğin, hayra ve faydaya vesile olacağını düşündüğün bir alanda harcamak; zamanı, ömrü yönetmenin bir başka şekli olamaz mı? Askıda ekmek, askıda çorba, askıda tişört daha neler neler... Her birinin bir alıcısı var, bir de askıda zaman olsa! Ama ne yalan söyleyeyim, 24 saate birkaç saat daha ekleyebilmek için parası neyse verelim dediğimiz anlar gelmiyor değil. Bu ayın değerli ismine gelecek olursak vaktini “Askıda Ne Var” girişimine adamış bir reklamcı, aklı fikri sosyal girişim ve sosyal faydayla meşgul olan Oğuzhan Canım.

Başarılı olmuş, en azından istediği şeyin peşinden gitmiş ve bir ölçüde ona ulaşmış insanların hayatına bakarken, “Çok tembel bir öğrenciydim,” sözlerini duymak, okumak, aramızda kalsın ama, keyifli. İlkokulda, lisede hatta üniversitede tembel bir öğrenci olan Oğuzhan Canım, ilkokulda bile okuldan kaçıp atari oynamaya gidermiş. Reklamcı ve sosyal girişimci dediysek de kendisi üniversitede iktisat öğrenimi görmüş. Hatta alaycı bir gülümsemeyle “Okulumu altı yılda bitirdim ve babama yüksek lisans yaptığımı söyledim,” diyor.

Arkadaşıyla atari oynamaya gittiği bir gün makine, jetonu yutar. Küçük Oğuzhan sinirli ve morali bozuk hâlde arkadaşının yanına döner. Oradan geçen yirmili yaşlarda bir hanımefendi ne yaşandığını öğrendikten sonra salona girer ve bir şey demeden çıkıp gider. O çıktıktan sonra görevli abi, küçük Oğuzhan’ı yanına çağırır ve önündeki 10 jetonun kendisinin olduğunu, giden hanımefendinin kendisi için aldığını söyler. Sevinçten havalara uçmaktan başka hissettiği bir diğer şey, büyülü an ve şaşkınlıktır: Hiç tanımadığı bir kadınının ona bir jest, bir iyilik yapması ve bir teşekkür etme fırsatı bile vermemesi, onun için büyülü bir an olur. İyiliğin dönüştürücü etkisi olabileceğine inanmasını sağlayan birçok etken ve dönüm noktası olsa da fitili yakan bu anısı olur.

Birkaç yıl özel sektörde pazarlama departmanında çalışmış.
Birkaç yıl özel sektörde pazarlama departmanında çalışmış.

Y kuşağının sancılarını çektiğini söylüyor Oğuzhan Canım. Zor şartlar altında bitirmiş üniversiteyi. Temel ihtiyaçlarını karşılamakta güçlük çeken bir öğrenci olmanın ne demek olduğunu bu kadar yakından tanımasaydık nasıl insanlar olurduk kim bilir? Üniversite hayatı boyunca sosyal fayda üzerine epeyce düşünmüş, mezun olduktan sonra bir vakıf, dernek kurmak gibi hayaller kurmuş. Fakat hayaller hayatın gerçekleriyle çarpışınca, gerçekler galip geliyor çoğu sefer. Çünkü hayatını idame ettirmek ancak mümkünken ayrı bir fon, iletişim ve tecrübe gerektiren vakıf ve dernek gibi sosyal girişimi bir süre rafa kaldırması gerekiyor.

Yıl 2011, gazetede bir manşet. Kırıkkale’de bir restoran, topladığı bahşişlerden ihtiyaç sahiplerine yemek dağıtıyor. Bu haberi gazetede okuduğunda, “Böylesi küçük ve yerel bir iş gazetede haber olabiliyorsa bunu daha büyük ölçekte yaparsam daha fazla kişiye yardım edebilirim,” diyor. O sıralar Osmanlı’daki askıda ekmek kültürünü öğreniyor Oğuzhan Canım. Ona göre iyi hissettiren, en hoş yanı ise fayda alan ile fayda verenin birbiriyle hiç temasının olmaması. Kırıkkale’deki fikri duyunca, “Osmanlıdaki gelenekle ikisini projeye nasıl dönüştürebilirim?” diye düşünüyor.

Birkaç yıl özel sektörde pazarlama departmanında çalışmış. Çalıştığı süre içerisinde ABD’ye ve İngiltere’ye giderek şirketin marka çalışmalarını yürütmüş. Çalışmaları devam ederken askıda ekmek fikriyle gazete haberini birleştirip, öğrencilere yardım edecek bir platform kurmaya karar vermiş. İşte karşımızda, “Askıda Ne Var”. Tek başına çıktığı bu yolda attığı ilk adım, restoranlara giderek üzerinde Askıda Ne Var logosunun olduğu “Üniversite öğrencilerine yemek ısmarlamak ister misiniz?” yazılı birer pano asmak. Anlaştığı restoranlar, Kadıköy ve Beyoğlu gibi sanatçıların, ünlü simaların olduğu semtler olunca, beklenenden çok daha fazla ilgi görmüş ve sanat camiası sosyal medya hesaplarında paylaşmaya başlamışlar. Bir reklamcı olarak sosyal fayda yaratan bir işin reklam değerinin yüksek olduğuna dair bir de tespiti var. Bu nedenle Askıda Ne Var Projesi çıktıktan ve paylaşım aldıktan sonra ana akım medyada ve gazetelerde yer alabilmiş.

“Bunu bir üst basamağa nasıl taşıyabilirim?” diye düşünürken projeye destek veren bir şarkıcıyı sosyal medyada etiketleyerek, “Konserleriniz için askıya bilet bırakabilir misiniz?” diye soruyor. O da desteğini esirgemiyor. Üstelik sanatçı arkadaşlarını projeden haberdar ediyor. Bu sayede ünlü simalarla iş birliği yapma fırsatı buluyor. Bu girişim, farklı mecralara ulaşmanın da kapısını aralıyor. Tiyatrolarla ve sinemalarla görüşülüyor. Bütün özel tiyatrolar ve devlet tiyatroları destek vermeye başlıyor. Yayınevleri, keza binlerce kitapla destek veriyor. Sadece öğrenciler ücretsiz yemek yiyebilsin diye yola çıkılan bu iş, verilen desteklerle adım adım büyümeye başlıyor.

Oğuzhan Canım, tek başına bir bayrak salladı ama bayrak bir kere dalgalanınca tek başına kalmadı. Ama hayaller ile gerçekler çarpıştığında gerçekler, çoğu sefer galip geliyor demiştik. Geçen dört yıllık zaman içerisinde hiçbir firmaya fatura kesilmemiş. Kendisinin reklamcılıktan kazandığı gelirle, gönüllülerin desteğiyle iş ilerlemiş. Birçok gönüllü üniversite öğrencisi çalışmış. Böylece 2016’ya kadar gelinebilmiş. Dört yılın sonunda buraya harcanan emek o kadar artıyor ki pes etmekle yola devam etmek arasında kalıyor Oğuzhan Canım. Faydalanan sayısı giderek artıyor, iş birliği yapılan insan ve kurum sayısı artıyor ama işin sonunda sadece masrafları karşıladığı bir yapı kalıyor elinde. Birçok farklı ödül alıyor ama karşılığında projeyi finanse edecek kasa boş ve bunun için bir sitem de henüz ortada yok.

Teknoloji markalarından bankalara varana kadar birçok etkileşim kuruluyor.
Teknoloji markalarından bankalara varana kadar birçok etkileşim kuruluyor.

Kurulan bu sistem, restoranlar ve sosyal medya üzerinden işliyor. Bunun, takip etmesi ve raporlaması oldukça güç bir sistem olduğunun farkına varıyor Oğuzhan Canım. Daha sonra bu sistemi kapatıp çevrim içi platforma dönmeye ve markalarla sponsorluk anlaşmaları yapmaya karar veriyor. “Hayatımda yaşadığım en büyük zorluklardan biri buydu?” diye anlatıyor bu süreci. 100'ün üzerinde markayla teker teker toplantılar ve görüşmeler yapıyor ve her birinden çeşitli sebeplerle hayır cevabını alıyor. Bununla zihnen ve duygusal olarak baş etmesi oldukça zordu diyor. Çünkü her seferinde evet diyecekler umuduyla konuşup sonucunda hayır duymak, aslında projenin devamlılığına ket vurulması bir bakıma. Oluşturulan bu sosyal fayda devam edebilecek mi?

Bu görüşmelerden biri, İyzico ile yapılmış. Onlardan istenilen şey, İyzico’nun ödeme alt yapısını Askıda Ne Var’a ücretsiz sağlamaları. İşi anlattıktan sonra marka, projenin samimiyetine ve sosyal faydasına inanıyor, üstelik küçük bir bütçe de ayırıyor. Bu destek, Oğuzhan Canım’ın neredeyse, “Bittim!” dediği dönemde, projeye biraz daha inanmasını sağlayan anlardan biri olmuş. Daha sonra Ford’un sponsorluğu kabul etmesiyle Askıda Ne Var, yeni bir döneme girmiş oluyor. Prestijli bir marka olması, diğer markalarla iş birliğinin de önünü açıyor.

Teknoloji markalarından bankalara varana kadar birçok etkileşim kuruluyor. Bundan sonra öğrenci hareketlerinin takip edileceği, yapılan işin raporlanabileceği ve ölçeklenebileceği bir yazılım geliştirmeye sıra geliyor. Sistem şu şekilde çalışıyor: Öğrenci, e-devletten aldığı öğrenci belgesini sisteme yüklüyor. Editoryal kadro, belgenin doğruluğunu kontrol ediyor. Öğrenci, devlet üniversitelerinin dört yıllık bölümlerinde okuyorsa veya özelse ve bursluysa sistemden faydalanabiliyor. Eğer askıdan yemek alacaksa günde bir defa alabilir. Aldığı yemeği o gün içinde kullanmalı, kullanmazsa ertesi gün faydalanamıyor. Yani kodların bir geçerlilik süresi oluyor. Diğer ürün ve hizmetlerden de 15 günde bir faydalanabiliyor.

“Bu girişim, bir dönüşüm örneğidir,” diyor Oğuzhan Canım. Öğrencilik zamanında Askıda Ne Var’dan faydalanmış öğrenciler, mezun olduktan sonra çalıştıkları firmalara projeyi anlatarak destek vermelerini sağlıyorlar. “Siz birine fayda sağladığınızda, sadece o gencin hayatını kolaylaştırmış olmuyorsunuz; toplumsal dönüşüme, sosyal etkiye katkı sağlamış oluyorsunuz. Çünkü o çocuk o faydayı aldıktan sonra artık aynı kişi değil. Ne öğrendi? Hâlâ insanların birbirine karşılıksız destek verebileceğini, bu desteği geri nasıl verebileceğini, bunun mümkün olabileceğini öğrendi. İçsel olarak iyilik yapma motivasyonu arttı. İşin en güzel, en vazgeçilmez yanlarından biri bu. Muhtemelen ilk dört yıl, buna dayanabilmemin sebeplerinden biri buydu.”

“Başka ne gibi projeler yapabilirim?” diye araştırırken İngiltere’de bir girişime rastlıyor. Üniversite öğrencileri içerik yazıyorlar, bir ay boyunca en çok okunan öğrenciye, 30 sterlinlik bir hediye çeki veriliyor. “Biz, Türkiye’de daha iyisini yaparız,” diyerek yazılım ekibiyle Kampüste Ne Var’ı kuruyorlar. Ünlü, ünsüz çok insanın bu projeyi sahiplendiğinden bahsediyor ve diyor ki, “İnsanların bir şeyi anlaması bir zaman maliyeti, anladığı şeye inanması bir risk, inanıp ben bu işin içerisinde olmak istiyorum demesi çok kıymetli bir şey.” Ne diyelim? Hayırlara vesile olsun.

Yorumunuzu yazın, tartışmaya katılın!

YORUMLAR
Sırala :

Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım