Modern dünyada tüketici olma rehberi
Bütçe planlamasının ötesinde tüketici için daha önemli bir şey geliyor: Karar verme süreci. Bu süreçleri inceleyenler, daha çok şirketler oluyor ancak bir bireyin de dahil olduğu bir süreç hakkında düşünmesi faydalı olacaktır.
Tecrübesine güvendiğim bir arkadaşım şöyle söylemişti: “Eğer Jeff Bezos’tan şanslısı varsa o da ekonomisi yerinde olan bir öğrencidir.” Paranın kışkırtıcı gücü bizim için bir sorun olmaktan çıkmışsa o zaman yelkenleri “zengin olmaya” değil de “finansal sağlık” hedefine açabiliriz. Gençlik çağında finansal sağlığı sağlayabilmek zannederim ki bu çağdaki uğraşlarımızla daha rahat ilgilenebilmemize yardımcı olacaktır. Bu konuda sağlıklı olmanın yolu ise bütçe planlamasından geçiyor
Bütçe, en basit haliyle belirli bir zaman aralığını düşünerek, mesela önümüzdeki bir ay, gelirlerin giderlerden çıkarılmasını ifade ediyor. Tabii ki böyle bir toplama ve çıkarma işlemi yapmak zor değil. Ancak asıl mesele paranın nerelerden gelip nerelere gittiğini takip edebilmekte yatıyor. Öncelikle bütçenizin sabit mi yoksa esnek mi olduğunu belirlemeniz gerekiyor. Örneğin geçen ay gelir aldığınız ve harcama yaptığınız yerler, gelecek ay için çok değişecek gibi görünüyorsa bu; bütçenizin esnek olduğunu gösterir. Bu durumda her ay başında yeni bir hesap yapmak gerektiğini bilmeniz gerekecektir.
Gelir ve gider takibinde bir nebze başarılı olduysanız sıra tasarruf planlamasına gelmiş demektir. Tasarruflar sadece borsada yatırım yapanların ihtiyaç duyduğu bir şey değil. Bilakis her bireyin acil durumlar yahut gerekli olduğunda pahalı malları edinebilmesi için bir tarafta düzenli biçimde birikim yapıyor olması şart. Tasarruf yapmanın yolu ise kısabileceğimiz bazı harcamaları araştırmaktan geçiyor. Telefon faturalarından, bakkaldan alınan suya kadar pek çok harcamadan tasarruf yapmak mümkün.
Bütçe ve tasarruf konusunda yine de başarısız hissediyorsanız, bu konuda üretilmiş pratik modellere de bakabilirsiniz. Bunların arasında en meşhuru 50/30/20 kuralı. Bu modele göre harcamalarınızın %50'sini ihtiyaçlara, %30'unu arzuladığınız şeylere, %20’sini ise tasarrufa ayırmanız öneriliyor.
Bütçe planlamasının ötesinde tüketici için daha önemli bir şey geliyor: Karar verme süreci. Bu süreçleri inceleyenler, daha çok şirketler oluyor ancak bir bireyin de dahil olduğu bir süreç hakkında düşünmesi faydalı olacaktır. Bu süreç genel itibariyle şöyle özetleniyor:
1. İhtiyacın belirlenmesi
2. Seçeneklerin araştırılması
3. Alternatiflerin değerlendirilmesi
4. Satın almaya karar verilmesi
5. Satın alma sonrası
Esasen ilk üç maddede tüketiciler için öğretici birçok şey var. Öncelikle ihtiyacın belirlenmesi aşamasında bizi etkileyen iç ve dış uyarıcılar var. İç uyarıcılar daha çok fizyolojik ya da duygusal bir ihtiyacımız olabiliyor; acıkmak, yorulmak, üzülmek gibi... Dolayısıyla kendini iyi tanıyan bir kimse bu uyarıları daha uygun değerlendirebiliyor. Dış uyarıcılar ise reklam değerindeki her şey olabilir, Starbucks’tan yayılan kahve kokusu da dahil. Bu uyarıcılar ise ihtiyaç olmayan malların gerekliliğine bizi ikna etmeye çalışıyor. Dolayısıyla bu iki uyarıcı arasında ayrım yapabilmek. asıl ihtiyacımızı belirleyebilmek için gerekli.
İkinci madde ise seçeneklerin araştırılması. Bu aşamada en önemli nokta enformasyon. Yani piyasayı ne kadar iyi biliyor olduğunuz. Küreselleşme ve e-ticaret, aslında enformasyon süreçlerini her bir tüketici için iyileştiriyor. Çünkü bir tüketici daha fazla çeşit ve fiyat bulduğu bir ortama girebiliyor. Dolayısıyla teknolojinin nimetlerinden faydalanmayı da ihmal etmemek gerekli.
Üçüncü madde ise biraz kıyas becerisiyle ilgili. Önümüzdeki seçenekleri değerlendirirken elbette en doğrusu işlevsellik, kullanışlılık ve fiyat gibi özellikleri önemsemektir. Ancak ürünü satın alırken bizi aklıselimden uzaklaştırabilecek psikolojik döngüler var. Bunların en önemlilerinden birisi sadakat döngüsü (loyalty loop). Her piyasada ismini ve amblemini zihinlere kazımış markalar var. Bu isim ve amblemler aslında bir tüketicinin bir markaya “sadık” olması yolundaki en büyük hizmetçilerden. Bir markaya sadık olunduktan sonra ise kırılması zor olan sadakat döngüsü, tüketicileri yandaki grafikteki gibi düşünce süreçlerinde kıstırabiliyor:
Son olarak biz gençlerin en çok kullandığı ödeme yöntemiyle ilgili önemli bir şeyden bahsetmeliyim.
- Sanal dünyadaki varlığımız sebebiyle elektronik bankacılık ve mobil işlemleri fazlasıyla kullanıyoruz. Ancak bu ödeme yöntemlerinin tespit edilmiş bazı psikolojik riskleri de var.
2001 yılında MIT profesörü Prelec’ın yaptığı bir araştırmada, Boston Celtics basket takımının maç biletleri açık artırma ile satışa sunuluyor. Bir gruba nakitle ödemesi diğer gruba ise kartla ödeme yapması şart koşuluyor. Sonuçlar gerçekten şaşırtıcı. Ortalamaya göre kartla ödeme yapanlar iki kat daha büyük teklifler veriyor. Bu durum şöyle açıklanıyor: Kartlar satın alma sürecini o kadar kolaylaştırıyor ki tüketiciler daha sorumsuz davranabiliyorlar. Aslında kolaylık ve tutumluluk arasında kötü bir takas yapılıyor. Ayrıca fazla harcamanın yarattığı suçluluk duygusu da bu şekilde “kolaylık” ile unutuluyor. Dolayısıyla nerede elektronik banka işlemlerini ve nerde nakit kullanacağımızı iyi belirlememiz gerekiyor. Çünkü bahsettiğimiz tüketiciler aslında biziz.
Kaynakça
1.Downing, Eve(1999) The Psychology of Spending. Elde etme tarihi: 19 Ekim 2021, https:// spectrum.mit.edu/winter-1999/the-psychology-of-spending/
2.Ganti, Akhilesh(2021,18 Mart). Budget. Elde edilme tarihi: 19 Ekim 2021, https://www. investopedia.com/terms/b/budget.asp
3.Mckinsey. (2009, 1 Haziran). The Consumer Decision Journey. Elde edilme tarihi: 19 Ekim, 2021,https://www.mckinsey.com/business-functions/marketing-and-sales/our-insights/theconsumer- decision-journey.
4.Milwoo Aimee(2021, 22 Temmuz). Understanding The Consumer Decision Making Process. Elde edilme tarihi:19 Ekim 2021, https://www.yotpo.com/resources/consumer-decisionmaking- process-ugc/
İkra Erkam Göksu-İktisat Bölümü Öğrencisi