Mimarlık öğrencilerinin geleceği parlak
Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde inşa edilen Dünya Vatandaşları Merkezi’nin kurucusu olan Dr. Chen-YuChiu, tecrübelerini paylaşıyor. Hâlen Bilkent Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nde ders vermeye devam eden Tayvanlı mimarlık tarihçisine, genç mimar adaylarına tavsiyelerini sorduk.
1- Lisans eğitiminizi Tayvan’daki Chung Yuan Christian Üniversitesi’nde, yüksek lisansınızı Columbia Üniversitesi’nde ve doktora programınızı Melbourne Üniversitesi’nde tamamladınız. Bilkent Üniversitesi’nde akademisyen olarak çalışmaya devam ediyorsunuz. Türk mimarlık öğrencilerinin geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Türk mimarlık öğrencileri için bir umut olduğunu görüyorum. Reyhanlı’daki merkezi, öğrencilerimin çabası ve katkıları ile tamamladık. Onların desteği olmadan hiçbir şey yapamazdım. Merkezin inşaatında hiçbir şey beklemeden gönüllü olarak çalıştılar. İşte Türk mimarisinin umudu budur.
2- Direktörü olduğunuz Reyhanlı Dünya Vatandaşları Merkezi’nin hayata geçirilmesi sürecinden biraz bahsedebilir misiniz?
20 yıldır kendimi akademik bir mülteci gibi görüyorum. Eğitimi sürdürürken dünyayı görmeye ve farklı insanlarla tanışmaya, farklı yaşam tarzlarını anlamaya çalışıyorum. Başvurdum ve Bilkent Üniversitesi’nde çalışmaya başladım. Bu süreçte Tayvan Hükümeti de Reyhanlı’da bir entegrasyon projesi inşa etmek istedi. Mimar bulunamayınca ben de mimarlık tarihçisi olarak, -daha önce hiçbir şey tasarlamadığım hâlde bunu kabul edip çalışmaya başladım. Sahip olduğum birikim ve öğrencilerimin de destekleriyle birlikte proje üzerinde çalışmaya başladık. Merkezin inşasında, sınırda iki ülke arasında duvar görevi gören beton blokları kullandık. İki ülkeyi ayıran duvarı, herkesi bir araya getiren bir merkez için kullandık. Bu açıdan inşa ettiğimiz tesis, aynı zamanda çok önemli bir mesaj da içeriyor. Ömür boyu da bu merkezde gönüllü olarak çalışmaya devam etmek istiyorum.
3- Dünyanın hemen her yerindeki mimarlık eğitimlerinde problemler ve kısıtlamalar olduğu söyleniyor. Bu konuda neler söylemek isterseniz.
Uzun zamandır üniversitelerde hocalık yapıyorum. Bana göre tüm dünyada mimarlık eğitimlerinde bazı problemle ve kısıtlamalar var. Birincisi bu, dar görüşlü bir profesyonellik ile yapılıyor. Biz mimarız, bina tasarlamalı ve sonra inşaatı denetlemeliyiz. Ama asla paranın nereden geldiğini, araziyi nasıl alacağımızı düşünmemiz istenmiyor. İkincisi de bir tür bencilik. Bunun bilimsel faydacılık olduğunu söylemeliyim. En iyi üniversiteye girmek istiyoruz. Bu alacağımız maaşla bağlantılı bir durum elbette. Eğitim, her şeyin skorla, sayıyla ilgili olduğu anlamına geliyor günümüzde. Anlamlı bir şeyi yapmayı düşünmek yerine, skorun peşindeyiz. Yüksek puan, yüksek miktarda para demek. Üçüncü şey ise kapitalist tüketimciliğin acımasızlığı… Biz sadece parası olana, gücü olana hizmet ediyoruz. Peki, para ve gücü olmayana kim hizmet edecek?
4- 6 Şubat depremlerinde Hatay’daydınız. Bir gözüyle nelere tanıklık ettiniz?
Hayatımda böyle bir kayıp, yıkım görmedim. Buradaki çalışmalarım sırasında Antakya’ya defalarca gittim ama artık Antakya diye bir yer yok. Yarın ne olur bilemem ama en azından elimizden geleni yapalım, dedim. Deprem sabahı merkezi açtık ve kimse bize bir şey yapmamızı emretmeden çalışmaya başladık. Öncelikle hayatta kalanları merkeze yerleştirmeye başladık. Bölgedeki deprem felaketinde hayatta kalan 2 bin kişiyi merkezde ağırladık.
5- Depremin yaraları tümüyle sarıldıktan sonra Reyhanlı’daki merkezin işlevi ne olacak?
İnşa ettiğimiz merkez, her zaman açık olacak ve yardıma ihtiyacı olan herkesi barındıracak. Özellikle de dezavantajlı kadınlar ve çocuklar için elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz.