Mescid-i Aksa'daki son Osmanlı askeri

Mescid-i Aksa'daki son Osmanlı askeri.
Mescid-i Aksa'daki son Osmanlı askeri.

Filistinli âlim Şeyh İkrime Sabri, 1982 yılındaki vefatına kadar Kudüs'ü terk etmeyerek Mescid-i Aksa'daki nöbetini sürdüren Osmanlı askeri Iğdırlı Onbaşı Hasan ile ilgili hatıralarını anlatıyor.

Osmanlı ordusu çekilirken yaşanabilecek yağmalamaların önüne geçmek için Kudüs'te bırakılan 53 Osmanlı askerinden biri olan Onbaşı Hasan'ın hikâyesi, işgal altındaki Kudüs'te yaşayan ihtiyarlar arasında dilden dile dolaşıyor. Kudüs Yüksek İslami Heyeti Başkanı ve Mescid-i Aksa Hatibi Şeyh Sabri, Aksa'daki son Osmanlı askeri olarak bilinen Onbaşı Hasan'ı görme fırsatı bulan bu neslin son temsilcilerinden biri. Zeytin Dağı'ndaki evinde bu önemli konuyu gündeme getiren 84 yaşındaki Şeyh Sabri, “Onbaşı Hasan'ın kalbi, Mescid-i Aksa ile atıyordu. 1982'deki vefatına kadar sabah mescide ilk giren o olur, yatsı namazından sonra da yine mescitten en son o ayrılırdı,” diyor. Şeyh Sabri, şehirdeki bu son Osmanlı askerinin her gün Harem-i Şerif'in kuzeyinden Kubbetu's Sahra'ya doğru çıkan merdivenlerin başına gelerek sabahtan akşama kadar buradan ayrılmadığını, âdeta nöbet tutarcasına aynı noktada beklediğini söylüyor.

Iğdırlı Onbaşı Hasan'ın cemaatle konuştuğuna pek tanık olmadığını dile getiren Şeyh Sabri, bunun sebebinin muhtemelen Arapçayı çok iyi bilmemesi olduğunu dile getiriyor. Osmanlı Devleti'nin Birinci Dünya Savaşı’nı kaybetmesinin akabinde Kudüs'ün başına gelenlerden büyük bir üzüntü duyduğu anlaşılan Onbaşı Hasan için, “Mahzun ve kendi halinde bir görünümü vardı. Vefatına kadar Mescid-i Aksa'daki nöbetine devam etti,” ifadelerini kullanan Filistinli âlim Sabri şu çarpıcı sözleri dile getiriyor: “Kimseyle pek muhatap olmak istemeyen, kendi halinde bir görünümü vardı. Son derece mütevazı, hatta yamalı bir kıyafet giyerdi.” Şeyh Sabri, 1982'de hayatını kaybeden Onbaşı Hasan'ın kabrinin nerede olduğunu ise bilmediğini belirtiyor.

Osmanlı Kudüs'ün bir parçasıydı

Eski Mescid-i Aksa Vakfı Müdürü ve Osmanlı dönemi Kudüs tarihi uzmanı Şeyh Nacih Bukeyrat ise “Osmanlı askerleri Kudüs'ü inançlarının bir parçası, kendilerini de Kudüs'ün bir parçası olarak görüyorlardı,” diyor. Osmanlı askerlerinin Kudüs'te 400 yıl kaldıklarını hatırlatan Bukeyrat, şunları söylüyor: “Kudüs'ün İslami kimliğini gayet iyi biliyorlardı ve bu şehre âşıktılar. Kutsal topraklara karşı mesuliyetlerinin de çok iyi farkındaydılar. Yafa'dan Kudüs'e uzanan yoldan tutunuz da su kanallarına kadar nice büyük hizmetlerde bulundular. Yine aynı şekilde Osmanlı ordusu, Kudüs'ün etrafına güçlü surlar ve kaleler inşa etti. Bu surların inşası esnasında bin kadar Osmanlı askerinin hayatını kaybettiği biliniyor.”

Osmanlı askerlerinin sadece savaşçı değil, aynı zamanda bir medeniyetin inşasına katkıda bulunan birer mümin olduklarını vurgulayan Bukeyrat, “Askerler Kudüs'te bir medeniyet inşa ettiklerini hissediyorlardı,” şeklinde görüş bildiriyor. “Onbaşı Hasan'ın hatırası Osmanlı askerlerinin Kudüs'ün bir parçası olduğuna şahitlik ediyor,” diyen Bukeyrat, “Bugün bu asker hayatta olmasa bile genelde Filistin'in, özelde de Mescid-i Aksa'nın her yerinde bulunan ve Osmanlı askerlerinin katkısıyla inşa edilen sayısız eser, bu şahitliği devam ettiriyor,” ifadelerini kullanıyor. Osmanlı askerlerinin “emirlere itaat etmeleri ve disiplinli olmaları” ile bilindiklerini anlatan Bukeyrat, bu özellikleri sayesinde zor şartlara uzun süre dayanabildiklerini, hatta aylarca süren ağır kuşatmalar karşısında bile pes etmediklerini sözlerine ekliyor.

Türk kamuoyu Onbaşı Hasan’ı tanıyor

Ben kendimi bildim bileli her gün buraya gelir. Akşama kadar bekler. Ne kimseyi dinler, ne de kimseyle konuşur,’
Ben kendimi bildim bileli her gün buraya gelir. Akşama kadar bekler. Ne kimseyi dinler, ne de kimseyle konuşur,’

Türk kamuoyu Mescid-i Aksa'daki son Osmanlı askeri Onbaşı Hasan'ın ismini ilk olarak gazeteci İlhan Bardakçı'dan duymuştu. Bir heyetle birlikte 1972 yılında Kudüs'e düzenlediği ziyaret esnasında Mescid-i Aksa'da rastlamıştı Bardakçı, bu vefakâr Osmanlı askerine. Bardakçı, bu ilk karşılaşma anını şöyle anlatıyor:

“Avlunun (Mescid-i Aksa'da) kenarında biri dikkatimi çekti. 90 yaşlarında bir adam… Üzerinde kendinden daha yaşlı bir asker üniforması; her yanı yama içinde, hatta bazı yamaların bile tekrar yamanmış olduğu bir elbise... Asırlık ağaçların gövdesindeki halkalar misali, yamaları yaşını göstermeye çalışıyordu sanki. Orada ayakta bekliyordu, sırtına zorla yapıştırılmış gibi duran hafif kamburu da olmasa dimdik duracaktı. İki metreye yakın boyu ile yaşlıydı ama bir o kadar da vakur. Şaşırmıştım. ‘Acaba bu adam bu sıcakta, güneş altında neden dikilip duruyor?’ dedim kendi kendime. Sonra bizi gezdiren rehbere sordum: ‘Ben kendimi bildim bileli her gün buraya gelir. Akşama kadar bekler. Ne kimseyi dinler, ne de kimseyle konuşur,’ dedi.”

Bunun ardından Bardakçı, Onbaşı Hasan'ın yanına yaklaşıp hikâyesini dinlediğinde gözyaşlarına boğulur. Onbaşı Hasan, Bardakçı’ya hikâyesini şöyle anlatır: “Ben, Osmanlı Ordusu, Yirminci Kolordu, Otuz Altıncı Tabur, Sekizinci Bölük, On Birinci Ağır Makineli Tüfek Takımı Komutanı Onbaşı Hasan'ım. Ben Iğdırlı Onbaşı Hasan'ım. Bizim bölük Cihan Harbi'nde Kanal Cephesi'nden İngiliz'e saldırdı. Canım ordu, Kanal'da yenildi. Artık geri çekilmek elzemdi. Ecdat yadigârı topraklar bir bir elden gidiyordu. Sonra İngiliz, Kudüs'e dayandı, şehri işgal etti. Biz de Kudüs'te artçı bölük olarak bırakıldık. Bizim artçı bölük, 53 neferdi. Mütarekeden (Mondros Ateşkesi) sonra ordunun terhis edildiği haberi geldi. Başımızda kolağamız (yüzbaşı) vardı. Hiç unutmam, bizi karşısına alıp şunları söyledi:

“Aslanlarım, devletimiz müşkül vaziyettedir. Şanlı ordumuzu terhis ediyorlar, beni İstanbul'a çağırıyorlar. Gitmem gerek, gitmezsem mütareke emrini çiğnemiş, emre itaatsizlik etmiş olurum. İçinizden isteyen memleketine avdet edebilir ama beni dinlerseniz sizden tek isteğim var: Kudüs bize Sultan Selim Han Hazretleri'nin yadigârıdır. Siz burada nöbeti sürdürün. Sonra halk, ‘Osmanlı da gitti, bundan sonra bizim halimiz nice olur,’ demesin. Fahri Kâinat Efendimiz'in ilk kıblesini Osmanlı da terk ederse gâvura bayramdır. Siz, İslam'ın şerefini, Osmanlı'nın şanını ayaklar altına aldırmayın,’ dedi. Bölüğümüz Kudüs'te kaldı. Sonra upuzun yıllar bir anda bitiverdi. Bölükteki kardeşler teker teker Cenab-ı Hakk'ın rahmetine kavuştu. Düşman değil de yıllar biçti geçti bizi. Bir ben kaldım buralarda. Bir ben, koca Kudüs'te bir Onbaşı Hasan.”

Bardakçı, Onbaşı Hasan'ın vefat haberini nasıl aldığını ise şöyle aktarıyor: “1982 senesinde bir gün ajansa geldiğimde, bir telgrafım olduğunu söylediler. Kudüs'teki rehberden gelen telgrafta tek bir cümle yazılıydı: ‘Mescid-i Aksa’yı bekleyen son Osmanlı askeri bugün vefat etti.’ Allah gani gani rahmet eylesin!” İHH İnsani Yardım Vakfı da 2017'de Gazze'de inşa ettiği bir camiye Onbaşı Hasan'ın ismini vermişti.