İtalya'nın yavaş şehirlerinde sakin ve tatlı hayat

İtalya'nın yavaş şehirlerinde sakin ve tatlı hayat.
İtalya'nın yavaş şehirlerinde sakin ve tatlı hayat.

Her şeyin yavaş aktığı bir yerde yaşasak nasıl olur? İşte tam da burada “Cittaslow” meselesi karşımıza çıkıyor. Bu felsefenin en güzelleri örnekleri İtalya’da. Zaten en fazla “yavaş şehir” de orada. Hadi gel birlikte İtalya’ya bakalım, neymiş bu Cittaslow meselesi...

Kalabalıktan, hava kirliliğinden ve şehir kalabalığından her fırsatta kaçmak istiyoruz. Şehirde yaşayanlarımızın en büyük şikâyeti bu aynılaşma. Bütün bunların durduğu, hayatın “daha güzel” hâle geldiği şehirlere gitmek istiyoruz. Herkesin dilinde bir şehirden göç hikâyesi var. Ama bir yandan da her şeyin hızlı olanını talep ediyoruz. Kargo, internet, arabalar... Bir yandan yavaşlamak isterken, bir yandan daha çok hızlanmayı neden istiyoruz? Peki her şeyin yavaş aktığı bir yerde yaşasak nasıl olur? İşte tam da burada “Cittaslow” meselesi ortaya çıkıyor.

Biliyorum La Dolce Vita, “güzel hayat” demek ama güzel olan tam da yavaş olan değil mi? Peki nedir bu Cittaslow yerler? Roma’nın İspanyol Meydanı’nda 1986 yılında bir fast food dükkânı açıldı ve bütün hikâye böyle başladı... Ülkelerine kahve zincirlerini bugün dahi sokmayan İtalyanlar, bu fastfood dükkânının şehrin kalbinde açılmasına da karşı çıktı. Tepkiler sonucunda “Slow Food” Sivil Toplum Örgütü oluştu. Bu hareket, yemek kavramının yalnızca karın doyurmak olmadığını; yemeğin ta tohumdan son aşaması olan sofraya gelene kadar her koşulda temiz ve iyi, dolayısıyla da yavaş olması gerektiğini savundu. Ve İtalya’nın dört küçük şehrinin belediye başkanları bir araya gelerek Slow Food (Yavaş Yemek) hareketini, kentsel boyuta taşımak için Cittaslow'u kurdu, yani Yavaş Şehir Hareketi'ni.

Seyahatin aheste hâlleri

Nüfusunun 50 binden az, geleneksel yapısını koruyan, fastfood dükkânları yerine yerel yemeklerin sunulduğu mutfakların desteklendiği, organik ürün üreten, el sanatlarını ve geleneksel mimariyi koruyan yerler bu birliğe girmeye hak kazanabiliyor.
Nüfusunun 50 binden az, geleneksel yapısını koruyan, fastfood dükkânları yerine yerel yemeklerin sunulduğu mutfakların desteklendiği, organik ürün üreten, el sanatlarını ve geleneksel mimariyi koruyan yerler bu birliğe girmeye hak kazanabiliyor.

Herkesin vardır ya hani şöyle, “aslında orası tam yaşanacak yer” hayali. İşte bu “Cittaslow” meselesi tam olarak öyle bir şey. Cittaslow, 1999 yılında İtalya’da kurulmuş uluslararası belediyeler birliğinin adı. Kelimenin etimolojisine inecek olursak... İtalyanca citta “şehir”, slow da bildiğiniz gibi İngilizce “yavaş” demek. Bu kelimelerin birleşmesinden türetilen “Cittaslow” da bütün dünyada böyle kullanılıyor. Öyle ki bu yavaşlama girişimi bir hareket hâline gelmiş ve bir birliği dahi var.

Cittaslow Birliği'ne üye olmak isteyen yerlerin de belli kriterler üzerinde değerlendirilmesi gerekiyor. Cittaslow felsefesine uygunlukları da değerlendiriliyor. Birlik kurulduğu zaman 59 tane kriter belirlenmiş. 2013 yılında bu kriterler, Uluslararası Bilim Komitesi tarafından güncellenmiş ve tamı tamına 70’e kadar çıkmış. Bir yerin “yavaş şehir” olması için “çıt çıkarmaması” yetmiyor yani anlayacağınız. Nüfusunun 50 binden az, geleneksel yapısını koruyan, fastfood dükkânları yerine yerel yemeklerin sunulduğu mutfakların desteklendiği, organik ürün üreten, el sanatlarını ve geleneksel mimariyi koruyan yerler bu birliğe girmeye hak kazanabiliyor. Gürültü ve hava kirliliğinin önlenmesi için çalışıyorlar. Tabii bütün bunlar bu yerlerde yaşayan insanların psikolojisini de doğrudan olumlu bir şekilde etkiliyor. Kurulduğu ilk yıllarda İtalyan şehirleri öncü olmuş. Günümüzde neredeyse 200’ü aşkın şehir Cittaslow üyesi. Mucidi İtalyanlar olan bu felsefenin en güzel örnekleri de İtalya’da. Zaten en fazla “yavaş şehir” de orada.

Yemeğin sadece karın doyurmak olmadığından ilham alan ve bunu hayatın geneline yayan bu anlayış, her şeyin hızlandığı bir dünyada bana ilaç gibi geliyor. Biraz durmak, etrafa bakmak, sevdiklerimizle sohbete ve muhabbete tüketimden daha çok önem vermek, aslında dünyaya daha fazla önem vermek demek benim için. Tatil planlarımda da gideceğim yerleri araştırırken bu hususlara dikkat ediyorum. Siz de benim gibiyseniz bu yazı size yardımcı olabilir. Hadi gel! Birlikte İtalya’ya bakalım, neymiş bu Cittaslow meselesi...

Greve in Chianti

İlk Cittaslow unvanına sahip olan yer Greve in Chianti. İtalya’nın Toskana Bölgesi’nin başkenti olan Floransa’da bulunan bir komün burası. Geniş üzüm bağları, çiftlikleri, İtalyan mimarisi evleriyle huzur dolu bir kasaba. İlk “yavaş şehir” unvanına sahip olsa da turistlerin pek de uğramamasından dolayı el değmemiş bir yer. Greve’de zaman duruyor ve yalnızca ana odaklanıyorsun. Eh! Bu felsefenin amacı biraz da bu değil mi zaten?

Trevi

Cittaslow hareketinin İtalya’da çıkması tesadüf değil. Çünkü pek çok bölgesi bu tanıma uygun. Spoleto Vadisi’nin kalbinde yer alan Trevi’yi 300 binden fazla zeytin ağacı çevreliyor. Zeytin ağaçlarının bir kolu denize doğru çıkıyor. Orta Çağ’dan ve Rönesans’tan kalma tarihle iç içe geçmiş bir kasaba. Bütün bunların yanında organik İtalyan mutfağı da var. Daha ne olsun?

Gürültü ve hava kirliliğinin önlenmesi için çalışıyorlar.
Gürültü ve hava kirliliğinin önlenmesi için çalışıyorlar.

Amalfi

İtalya’da tatil rotası deyince akla gelen ilk yerlerden biri olan Amalfi’nin kuruluşu epey eskiye dayanıyor. Efsaneye göre kökeni deniz rengi gözleri olan su perisine dayanan Amalfi, Herkül tarafından bu kıyılara gömülmüş. Amalfi’ye âşık olan Herkül, onu dünyadaki en güzel yer olarak gördüğü Amalfi’ye gömmüş. Tarih boyunca Amalfi’nin bu kadar sevilmesine ve ziyaret edilmesine şaşırmamak gerek. Limon ağaçlarıyla ve el yapımı kağıtlarıyla ünlü Amalfi’de bin senedir bulunan katedrali ve Kağıt Müzesi’ni de görmeyi unutmayın. Katedralde, 13. yüzyılda İstanbul’dan getirilen eserlerin saklandığını da söylemiş olayım. Denizle kayalar arasındaki bu güzel kasabada turist yoğunluğu biraz fazla olsa da insan büyülenerek geziyor.

Positano

Amalfi sahil şeridi boyunca yavaş şehirlerin yıldızlarından biri daha var. Roma İmparatorluğu zamanından beri gözde bir yerleşim yeri olan Positano, bu listedeki belki de en popüler yer. Ünlü Amerikalı ve Nobel ödüllü yazar John Steinbeck, burada tatil yapıp sonrasında bir dergide Positano hakkında yazdığından beri turistlerin gözdesi olmuş. Filmlere, romanlara da konu olan şehirde restoranlardan butik alışveriş mekânlarına kadar her şeyi bulmak mümkün. Positano’nun denizi ve sahil şeridi temizliğiyle ünlüymüş ki bu ününü sonuna kadar hak ettiğini söyleyebilirim. Eğer bir bölge turu yapıyorsanız, diğer şehirlere vapurlarla geçmenizi öneririm. Keyifli olmasının yanında güzelliği insana çok iyi geliyor.

Orvieto

Greve in Chianti, Bra ve Positano’nun yanı sıra; Cittaslow Birliği’nin kurucuları arasında bulunan Orvieto, volkanik sünger taşlarından oluşan bir bölgede surlarla çevrili ufak bir ilçe. Tarihi çok eskilere dayanan yörede doğa ve kültür el ele vermiş gibi. Floransa ve Roma arasında önemli bir konumda bulunan Orvieto, bundan dolayı güzel olduğu gibi hep önemli de olmuş. Kilometrelerce uzunluğunda yer altı tünellerine sahip bu yavaş şehrin her yerinde bin yıllık yapılara rastlayabiliyorsunuz. İtalya’daki arkeolojik alanların en önemlilerinden biri olan şehir, ayrıca üzüm bağlarıyla ünlü. Geleneksel tekniklerle üretilen el yapımı ev eşyaları ise tam bir sanat eseri. İtalya’nın “yeşil kalbi” olarak bilinen şehirde bulunan Orta Çağ Mahallesi, ziyaretçilerini geçmişe götürüyor. Bu sokaklarda oturup bir şeyler yiyip içerken keyfinize diyecek olmuyor.

Sperlonga

İtalya’nın en güzel köyleri arasında bulunan ve kelime olarak “mağara” anlamına gelen Sperlonga, Roma ve Napoli arasında yer alıyor. Roma İmparatoru Tiberius’un villasından da anlaşılacağı gibi her zaman gözde olan Sperlonga’da kazılarda bunun sonucu olarak çok sayıda heykel bulunmuş. Buradaki bir müzede sergilenen ve Yunan mitolojisinden Odiseus’un maceralarını anlatan bu heykeller, görülmesi gerekenler arasında. Çok uzun bir sahil şeridine sahip olan Sperlonga’da, İtalya'daki hemen her yavaş şehirde olduğu gibi yiyecek ve içecek sıkıntısı çekmiyorsunuz. Doğanın ve kültürün bu güzel birleşimi Sperlonga’da sizi yavaşlamaya, her şeyi yavaş yapmaya, yaşadıklarınızı sindirmeye çağırıyor.