İnstagram ünlüsü tropikal ada Bali
Rotamı Afrika’ya çevirmiştim. Asya yeniden beni çağırıyor gibi hissettim ve hemen yeni seyahatimi planladım: Bali. İnfluencer’ların akın akın gittiği Bali’nin beni üzmemesi için bütçe hesaplamamı önceden akıllıca yapmam gerekiyordu.
Ucuz seyahat konusunda daha önce önerdiğim Skyscanner’dan uçak bileti bakmaya aylar önce başladım. Bütçenin en zor konularından biri malumunuz uçak biletiydi. Eğer bu kalem hallolursa büyük ölçüde pek çok şey çözülmüş oluyordu. Biraz şans biraz emekle uçak biletimi uyguna getirmeyi başardım. İstanbul’dan Bali uçuşu yaklaşık 13 saat sürüyor. Gece uçağa biniyorum ve uyku gözlüğümü takıp güzelce dinleniyorum. Bütün bu uykular jetlag olmamak için.
Bali, Endonezya’ya bağlı Küçük Sunda Adaları’nın en batısında yer alıyor. Başkenti de Denpasar adında bir ada. Nüfusu 4,362 milyon ve %86,9’luk kısmı Hindu geri kalan kesim ise Müslüman. Endonezya’nın en turistik adası olan Bali’ye bir süredir kapıda vize alınıyor. Bunun için yaklaşık 35 doları gözden çıkarmak gerekiyor. Ama merak etmeyin geziden kar etme yollarını bir bir anlatacağım. Bali’nin geçerli para birimi Endonezya Rupisi. Ve son bir not, Bali bizden tam 5 saat ileride.
Son yıllarda dünyadaki “son cennet” olarak bilinen adanın popülaritesi şu an uçmuş durumda. Instagram keşfetinde şöyle bir gezseniz dev salıncaklarda sallananlar, pirinç tarlalarında verilen pozlar, turkuvaz sahiller, ünlü tapınaklardaki bitmek bilmeyen pozlar dikkatinizi çekecek.
Ama yine de Bali bütün bu övgüleri hak ediyor. Doğası ve insanları öyle güzel, ada öyle ilham verici ki hakkında yapılacak her yorum biraz eksik kalır. Bu arada söylemekte fayda var. Bali’ye ada dediğime bakmayın epey büyük bir ada. Bu yüzden planlamayı son güne bırakmadan yapın. Kaybedecek bir anınız bile olsun istemeyeceksiniz.
Bali’ye gideceğiniz zamanı ayarlarken eminim bütçe yine karşınıza çıkacaktır. Çünkü her yerde olduğu gibi adanın sezonunda otellerin fiyatları epey artıyor. Nisan ortasından ekim ortasına muhtemelen fiyatların en yüksek olduğu zamanlar. Özellikle ağustos ve temmuz ayları. Bunun yanında burada kış mevsimini yaşadığımız aralık ve ocak döneminde de adaya gidebilirsiniz. Adanın tropikal iklimi sayesinde her mevsim tatil yapmak mümkün. Adanın yağmur döneminde dahi denize girebilirsiniz.
Burada herkes için bir şey var. Bunu sağlayan destinasyon çok yoktur ama Bali size umduğunuzu vermeyi vaat ediyor. İster yalnız gelin ister arkadaşlarınızla. Ya da balayına gelebilirsiniz. Her koşulda yapacak bir sürü şey bulabilirsiniz. Doğal güzellikleri, mutfak kültürü, plajları, adaları, kültürel derinliğiyle ada sizi kendine bağlayacak.
Gitmeden önce haritayı alıp Bali’nin turistik yerlerini işaretleyin. Ve gitmek istediğiniz yerleri belirleyin. Dediğim gibi öyle çok yer var ki belki de hepsine zamanınız yetmeyecek. Uçağın indiği Denpasar, zaten göreceğiniz bir nokta olacak. Oradan hareketle bütün adada yapacağınız gezinin rotasını belirleyebilirsiniz.
Bali’nin başkenti Denpasar’a iniş yaptıktan sonra pasaport kuyruğu ve vize işlemlerinin ardından alandan çıkıyorum. Bali’nin ana havaalanı olan Ngurah Rai Havaalanı’nın mimarisi çok enteresan. Modern ve geleneksel Bali mimarisini görebildiğiniz alana girer girmez bambaşka bir kültüre geldiğinizi hissedeceksiniz.
Denpasar’a çok da uzak olmayan otelim için taksi ile anlaşıyorum. Hemen öncesinde parayı havaalanında Endonezya Rupisi’ne çevirip alandan ayrılıyorum. Taksi ile otele giderken fark ediyorum ki adada trafik bir hayli kötü. Her yerden çıkan arabalar, birbirine karışan motorlar, korna sesleri... Gelmeden önce de uyarıldığım gibi adanın keşmekeşi çok fena.
Uçakta da uyuduğum için avantajlı konumdayım. Otele yerleşip lobiye iniyorum. Etrafı keşfettikten sonra bir şeyler yiyip yeniden odama çekileceğim. Otel okyanus kıyısında. Okyanusun sahile vururken çıkardığı ses keyfimi yerine getiriyor. Ertesi gün enerjik olmak için uykuya geçiyorum.
Ertesi gün anlaştığım şoför beni almaya geliyor ve macera başlıyor. Aklımda, gelmeden önce araştırdığım birkaç yer var. Şoförüm aynı zamanda tur rehberliği de yapıyormuş, şanslıyım. Ona da önerilerini soruyorum ve kendime birkaç günlük güzel bir rota çıkarıyorum.
İlk rotamız Tirta Gangga. Burası Su Sarayı olarak bilinen bir yer. Adını Hinduizm’deki kutsal Ganj Nehri’nden almış. 1948’deki volkanik bir patlama ile yerle bir olan Karangsem Hanedanlığı’nın kraliyet rezidansı bugün yeniden inşa edilmiş. Bahçesindeki balıklarla dolu havuz labirenti görülmeye değer. Üstüne çıkıp birkaç poz veriyorum. Elimde şemsiye var çünkü her an şiddetli yağmur başlayabilir. Ama korkmayın buradaki yağmur ne kadar şiddetli olursa olsun sonrasında hemen kuruyacaksınız. Sarayın önünden yem alıp buradaki balıkları besleyebilirsiniz. Kesin bütün bunların mistik bazı anlamları vardır çünkü buradaki taşın toprağın mutlaka manası var.
Buradan çıkıp Instagram ünlüsü Lempuyang Tapınağı’na gidiyorum. Tapınağın içine girmek yasak ama kapısında fotoğraf çektirmek neredeyse zorunlu hale gelmiş durumda. İnsanlar saatlerce sıranın kendisine gelmesini bekliyor. Daha önce baktığım fotoğrafların hepsinde havuz var ve önünde fotoğraf çektiriyorsun sanıyordum. Buraya gidince anladım ki hepsi birer fotoğraf hilesi, ortada havuz falan yok. Makinanın altına yerleştirdikleri aynayla fotoğraf çeken adamlar bir illüzyonla kapının altında havuz varmış gibi çekiyorlar. Bir de fotoğraf çektirirken uymanız gereken kurallar var. Yoga pozları tamamen yasak. Eğer olur da yoga pozu vermeye kalkışırsanız hemen sizi uyarıyorlar. Bir de mutlaka “sarong” yani yerel etek almanız gerekiyor. Kadın ya da erkek olmanız fark etmez. Kural, kuraldır; belinize mutlaka bir sarong bağlamak zorundasınız.
Bir şeyler yemek için mola veriyoruz. Tercihimi balıktan yana kullanıyorum. Bali’de tadacağınız tropikal meyve sularının tadına bayılacaksınız. Her seferinde mutlaka bir tane sipariş ediyorum. Bir sonraki durağım dev salıncaklar...
Dev salıncaklara binip binmeme konusunda kararsızlık yaşarken yağmur bastırıyor. Beklediğim cevabı aldığım için dönüşe hazırlanıyorum. Tam çıkacakken devasa kuş yuvalarını görüyorum. İnsanlar tarafından fotoğraf çekmek için tasarlanmış dekorlar. Ben de bir tanesinin içine girip uzaklara dalmalı pozlar veriyorum.
Bir sonraki durak, Handara Kapısı. Bali mimarisinin en önemli özelliklerinden biri süslü anıtsal kapılar. Handara Kapısı da Instagram ünlüsü mekanlardan bir diğeri. Tarihi ya da kültürel bir önemi pek de olmayan bu kapılar Handara Golf Resort’un kapısında yer alıyor. Fotoğraf çektirmek için ödeme yaptıktan sonra Instagramınız için unutulmayacak pozlarınızdan birini gönül rahatlığıyla veriyorsunuz. Şaka gibi ama gerçek.
Bali büyük bir ada olduğu için oradan oraya gitmek adanın trafiğini de hesaba katınca epey saat sürüyor. Otele dönüş yoluna geçmeye karar veriyorum. Yorgunluğumu otelin sonsuzluk havuzunda atacağım.
Ertesi gün otelde hızlıca kahvaltı ettikten sonra Nusa Penida Adası’na gitmek için yola çıkıyorum. Burası Bali’nin dibinde minicik bir adacık. Ama doğal güzelliğiyle öyle büyülüyor ki her gelen turist mutlaka gezisinin bir yerinde buraya da uğruyor. Nusa Penida’da dalmak ya da geniş sahillerinde yüzmek mümkün. Bu yüzden tedarikli gidiyorum. Adaya küçük bir motorla geçiyorum. Adanın içinde de gezmek için scooter kiralıyorum. Şnorkelle dalmak istesem de ayırdığım bütçe buna pek müsaade etmiyor. Ben de adanın etrafında turlayıp en güzel sahillerinden birinde denize giriyorum. Sahilleri öyle güzel ki Bali’de gördüklerimin en güzelleri burada.
Nusa Penida’nın eskiden şeytan ve kötücül ruhları barındırdığına inanıyorlarmış. Burası tarih boyunca hep istenmeyen yerlerden biri olmuş. 18. yüzyılda da mahkumlar adaya sürgüne gönderilmiş. Balililer bugün bile adaya zorunlu olmadıkça gitmiyorlarmış. Belki de bu yüzden ada el değmeden bugünlere gelmiş.
Buranın en ünlü plajı Kelinking Plajı. En kalabalık yerlerinden biri de burası. Tepeden aşağı bakıldığında kayalar T-Rex’i andırdığı için buraya T-Rex de deniyor. Nusa Penida’da akşama kadar vakit geçiriyorum. Manzaraya dalarak tropikal meyve suları içmek bana iyi geliyor.
Otele döndükten sonra bir süre okyanus kıyısında oturuyorum. Ertesi gün adaya veda edeceğim aklıma geliyor, hüzünleniyorum. Bali’deki hikayem biterken aklıma geliyor. Yazarın dediği gibi, “Tüm muhteşem hikayeler iki şekilde başlar: Ya bir insan bir yolculuğa çıkar, ya da şehre bir yabancı gelir.”
Yazar ve editör Nilüfer Taktak