İletişim problemleriyle baş etmeye çalışan bir yıldız: Kawhi Leonard
Yaşayabileceğiniz en büyük başarıları düşünün. Kurduğunuz hayallerin belki de tamamında ona ulaşabilmek için atacağınız adımları, aşacağınız yolları hayal etmenizi istiyorum. Yani, eminim hayal kurarken bile "çok da kolay olmayacağını" tahmin ettiğinizi düşünüyorum. Sizin başarı çıtanız nerede bilmiyorum ama bu satırlarda dünyanın en başarılı sporcularından birinin “çok çok zorlu” hikayesini okuyacaksınız. İki NBA şampiyonluğu, çok sayıda “yıldızlar maçı” ve “en değerli oyuncu” ödülleri… Yılda 100 milyon dolardan fazla kazanan bir efsane: Kawhi Leonard…
NBA’in “en enteresan” karakterlerinden biri olan Kawhi, henüz 16 yaşındayken babasını oldukça trajik bir biçimde kaybettikten hemen sonra “sarılabilecek tek şey” olarak basketbolu belirledi. Yaşıtlarından, tanıdığı tüm büyük basketbol figürlerinin tamamından daha fazla çalışmak zorunda olduğunu biliyordu. Babasını defnettikten bir gün sonra lise maçına çıktı. 17 sayı 4 asist ve 2 ribauntla oynadığı maçtan sonra hayatında bir şeylerin değiştiğini düşünmeye başladı. Maç sonu okul mikrofonuna verdiği demeçte şunları söylüyordu: “Basketbol benim hayatımın tamamı. Sahaya çıkıp yaşadığım her kötü şeyi unutmak istiyorum…”
Kawhi Leonard, yaşadığı çokça zorluğun yanı sıra oldukça büyük bir soruna daha sahipti. İletişim becerilerindeki yetersizlik, onu bulunduğu her ortamda zorlayacak, sıkı sorunlar oluşturacaktı. O, herkes gibi hoş sohbetler yapabilen, iyi konuşan ve sosyal faaliyetler yürütebilen biri değildi. Ona soru sorulmasından, bir yerlere davet edilmekten hiç hoşlanmıyordu. “İmkanım olsa yalnızca evde dururdum.” diyen birinden bahsediyoruz. Gerçekten de öyleydi. Fakat bu seviyede iyi basketbol oynayan biri için bir takım sporunda sosyalleşmemek kabul edilebilir bir durumdan çok uzaktı. Her maç en az 25 sayı atan ancak soyunma odası ve parkede hiçbir takım arkadaşıyla konuşmayan birini düşünün. Bu, hemen her takım için “problemli” denebilecek bir duruma tekabül ediyordu.
En büyük yıldız, diğer arkadaşlarıyla iletişim kurmaktan kaçınıyor ve hatta onlara bir “öcü” gibi davranıyordu. Gerçekten bir efsane olmak için bunu aşması gerektiğini fark ettiğinde harekete de hemen geçti. NBA’in en köklü takımlarından San Antonio Spurs’e geçtiğinde efsane koç Gregg Popovich, ona “Bunu biraz olsun aşmalısın.” demişti. Kendini “takım oyuncusu” yapabilmek için psikolojik ve sosyolojik çok sayıda farklı eğitim almaya başladı. Yine çok yoğun biçimde gülmeyen, kalabalık sofralara oturmayan biriydi ancak “takıma negatif etki yapmaktan” uzaklaşmıştı. NBA’in en dikkati çeken isimlerinden biri resmen “Nasıl sohbet edebilirim?” eğitimleri alıyordu. Dediğim gibi aile içerisinde çok sayıda felaketi bizzat yaşayan biri olarak vazgeçmemenin önemini çok iyi öğrenmişti. Tabii ki başarmıştı. Takımın en uzağında fakat en sevilen isimlerinden biri olmayı hep başardı.
Bu arada, Kawhi’ın zorluklarla mücadelesi tek bir noktada da gerçekleşmiyordu. En yetenekli ve en üst düzey fiziki kaliteye sahip oyunculardan biri olmasına rağmen sürekli büyük sakatlık krizleri onu buluyordu. 1.5 yıl, 1 yıl, 6 ay gibi sürelerde parkelerden uzak tutan sakatlıklar, “Acaba güvenilmez bir yıldız mı?’ sorusunu çok sık sordurur oldu. Ancak asıl hikaye de tam olarak burada başlıyor. Kawhi Leonard, hiçbir zorlu ve büyük sakatlık sonrası asla kötü bir performans yahut düşük bir profille dönüş yapmadı. Sakatlık süreçlerinde gününün her bir dakikasını tek tek planlayıp eksiksiz biçimde çalışmalarını sürdürdü. “Ben bir hedefe ulaşmak istiyorum ve bu uğurda çok çalışmalıyım.” demekten asla vazgeçmedi.
- Dünyanın en iyi basketbolcularından biri olmasına karşın disiplinli yaşamı elden hiç bırakmadı. Yediği her şeyin kalorisini hesaplayan, kendine yılda yalnızca bir gün “her şeyi yeme hakkı tanıyan” gerçek bir profesyonelden bahsediyoruz.
Kawhi, sakatlık süreci boyunca kendisini kıyasladıkları her basketbolcunun iyi özelliklerinden ilham aldığını da sık sık söylüyor. Babasını büyük bir felaket sonucu kaybeden, yanındakilerle konuşamayacak kadar büyük sosyal sorunlar yaşayan, bir sporcunun başına gelebilecek en büyük sakatlıkları yaşayan ve buna rağmen ulaşabileceği en yüksek noktaya ulaşan Kawhi Leonard, gerçek bir ilham hikayesinin başrolü konumunda. Onu tanıyan herkesin söylediği “O asla vazgeçmez.” cümlesini sürekli olarak doğrulamak için çaba sarf eden Kawhi, 32 yaşına girmeden hemen önce halen NBA’in en iyi 10 isminden biri olarak gösteriliyor. Los Angeles Clippers taraftarı olsun olmasın her basketbol tutkunu onun başarı hikayesini dikkatle izlemeye devam ediyor.