Hayatını kolaylaştıracak 15 görgü kuralı

Hayatını kolaylaştıracak 15 görgü kuralı.
Hayatını kolaylaştıracak 15 görgü kuralı.

Günlük hayatın içinde birçok konuda zorluk yaşadığının farkındayım. Bunun için sana çok güzel önerilerle geldim. Burada aktaracağım notları, aslında belirli aralıklarla GZT’den takipçilerimizle paylaşıyordum. Genç Motto Ailesi, “Talip Bey, sizin bu içeriklerinizden biz de istifade etsek nasıl olur?” diye sorunca, “Neden olmasın?” dedim.

Notlarımın temeli, aslında uzun yıllarca büyüklerimizin uyguladığı adabımuaşerete dayanıyor. Toplumdaki sorunları en aza indirmeyi ve insan ilişkilerini ideal düzeyde tutmayı hedefleyen bu görgü kurallarının genişletilmesinin gerekliliğine, hayatın içinde yaşadığım aksaklıklar vesile oldu. Ne demek istediğimi şimdi okuyacağın satırlarda daha net anlayacaksın ve “Hakikaten birinin bunları yazması gerekiyordu,” diyeceksin. Şimdi içinden şunu da diyor olabilirsin, “Ne kadar da mütevazı bir yazar,” (Burada gelişigüzel güldüğümü hayal et!). Biz bizeyiz, sorun yok. Söyleyeceklerimi not etmeyi ve arkadaşlarınla paylaşmayı unutma (Bu sosyal medya dilinden, dergi yazısında da çıkamamak tuhaf oldu).

1- Her gün metrobüs ve metro kullanan biri olarak en büyük muzdaripliklerimden birinden bahsedeceğim şimdi. Telefonuma bakarken bana başkalarının ortak olması. Bunun önüne geçmek için “hayalet cam” taktırmayı denedim bir dönem. Ekran parlaklığını daha çok açmama ve şarjımın hızlı bitmesine neden olan bu durumu pek sevmedim. Kural bir; toplu taşımada yanında oturan kişilerin telefonlarına bakmamaya çalış! (Arada gözümüz kayabilir sorun yok).

2- Artık sosyal insanlarız, çok insanla tanışıyoruz ve hızlıca kaynaşıyoruz. Şunu unutmamak gerek, herkesin özel bir alanı var. Ayaküstü sohbet ettiğimiz insanları hemen sosyal medyadan eklememeliyiz. Özellikle de Instagram’dan. Karşı taraf eklese bir dert, eklemese bir dert. Açık profillerde sorun yok. Rahatça eklemeye devam edebiliriz. Mühim olan nerede duracağımızı bilmemiz.

3- Kanka bana IBAN’ını atsana! Arada sırada da olsa bu cümleyi kuruyoruz ya da bize karşı kuruluyor. IBAN’ın ekran görüntüsünü kullanmak gibi bir hataya düşmeyin sakın. Sana yapılınca hoşuna gitmiyor değil mi? (Burada bir tebessüm emojisi hayal edin!) Yapman gerekeni söylüyorum, FAST sistemini aktifleştir. Böylece sadece telefon numaranız sayesinde birbirinize para gönderebilirsiniz.

4-Ve geldik benim en sevmediğim durumlardan birine. Mesajlaşırken her kelime sonrası enter’a basılması. Çok bildirime maruz kalıyoruz ve bu durum, mental olarak zaten bizi yoruyor. Cümle cümle ve mümkünse dil bilgisi kurallarına uyarak mesajlaşalım. İnanır mısın, bir süre denedikten sonra vazgeçilmezin olacak bu durum.

5- Toplu fotoğrafta sadece kendinin güzel çıktığı kareyi paylaşmak. Aman aman, bu hataya sakın düşme yoksa yarın bir gün ağzının açık, gözünün kapalı olduğu bir fotoğrafı sosyal medyada görebilirsin. En uygun olanı bulmaya çalış ya da iyisi mi paylaşma o kareyi.

6-Arkadaşlarla sohbet, muhabbet etmek güzel. Hele ki bu sohbet, izlediğin bir film ya da dizi üzerineyse tadından yenmez. Tabii bir şartla, karşı taraf da bu yapımı izlediyse. İzlemediyse senin sayende izlemiş kadar olmasın. Hani derler ya, “Bu şarkıyı kim söylüyordu? Şu söylüyordu, o zaman bırak o söylesin,” örneğinde olduğu gibi. Hafif ipuçları verin ama detaylandırmayın. Spoiler vermek çok da hoş karşılanmaz. Bir sonraki görüşmede karşılıklı yorumlaşın. Nasıl olur? Bence mis gibi...

7- Ülkemizin olmazsa olmazlarından biri de araç kullanırken, sağa sola dönerken sinyal verilmemesi. Can güvenliğini hiçe sayan bu durumun da artık sonlandırılması gerekiyor. Yaya geçitlerinde hâlâ insanların araçları beklediğini görüyorum. Bu bir görgü kuralından da öte, yasal bir zorunluluk. Fahri trafik müfettişlerini göreve davet ediyorum. Bu arada TRT’de yıllar önce yayınlanan “Hüsnü Kuruntu” dizisini izlemenizi tavsiye ederim. Orada Hüsnü karakterini canlandıran Gazanfer Özcan’dan çok şey öğrenebilirsiniz. Özellikle 1980’li yıllarda insanların Türkçeyi nasıl kullandığını görmeniz adına faydalı olabilir. Arada böyle örneklere göre izleme önerileri vermeyi planlıyorum. Ne dersiniz?

8- Topluluk içindeyken yüksek sesle telefonla konuşmaman gerekir. Ortamın ahengini bozmaya ne gerek var değil mi? Belki aldığın çağrı seni mutlu etti, belki de çıldırttı. Bunu dışarıda yaşaman daha sağlıklı. Bir aile ya da arkadaş ortamındaysan müsaade isteyip sakin bir yerde telefon görüşmeni yapabilirsin. Açıkçası ben fısır fısır konuşulmasını da ortama saygısızlık olarak değerlendiriyorum. Bu arada toplu taşımadaysan da lütfen buna dikkat et! İnsanlar yorgun olabilir, huzursuz olabilir. Acil bir durumdaysan bu dediklerim istisna tabii. Benim sesim gür mesela. Açık ofiste çalıştığımız için ekstra dikkat etmeye çalışıyorum. Odaklanıp çalışmak isteyen çok arkadaşım var.

9- Biriyle karşılaştığında ona önce selam ver. Elinde bir poşet ya da çanta varsa, “Hayırdır ne var onun içinde?” gibi bir soruyu lütfen yöneltme. Özel alanlara saygılı olalım. Çok yakın bir arkadaşın, komşun da olabilir karşındaki. Bunu yapmamaya özen göster. Yaşanabilecek durumları kendin tasavvur edebilirsin.

10- Ne kadar modernleşsek de ne kadar yüksek yüksek binalara geçsek de Türk milleti olarak vazgeçemediğimiz şeylerden biri de balkondan örtü silkelememiz. “Abi ne yapalım peki?” dediğini duyar gibiyim. Birincisi, örtüyü büzün; kırıntılar ortaya toplanacaktır. Oradan topluca almaya çalışın döküntüleri. İkincisi, aşağı inin ve silkeleyin. Üçüncüsü, apartmanların yangın merdivenleri ya da kullanılmayan arka oda noktaları olabilir. Bu alanları kullanabilirsin. Halı ve kilim silkelemiyoruz zaten. Artık süpürgeler çok güzel (Buraya gülümseme emojisi koyduğumu düşünün).

11- Öncelikle sigara içmeyin, içirmeyin. İçmediğinizi biliyorum zaten, bunu içenlere söylemeniz için yazıyorum. Durak gibi yerlerde, insanların geçiş noktasında sigara içilmez ve dumanı insanlara doğru üflenmez. Bunu yapanlar, kimsenin rahatsız olmayacağını düşünüyor olabilir ama öyle değil. Ayrıca yasal da değil. Özellikle duraklarda sigara içenleri ihbar edebilirsiniz. Çekinmeyin.

12- Akşam evdesin, oturuyorsun. Elinde kitabınla bir yerlere dalmışsın, güzel şeylerin hayalini kuruyorsun. O da ne? Telefonun titriyor. Birisi, tane tane mesajlar atıyor. Üstelik bu birisi ile samimi değilsin. Yazma gerekçesi ise acil olmayan bir iş için. Çıldırdığını görür gibiyim. Yazmak istemiyorsun ama yazmasan da ayıp olacağını düşünüyorsun. Yazmıyorsun, ısrarla arıyor. Hayaller, dikkatler dağılıyor. Sebebi ne mi? Bencil birinin düşünmeden seni rahatsız etmesi. Bu yazıyı onlara da gönderin. Mesajlaşmanın da gerçekten bir adabı var.

13- Bir metropolde yaşıyorsan, bu olaya mutlaka rastlamışsındır. Özellikle Marmaray’ın Yenikapı ve Sirkeci istasyonlarında insanlar asansörlere hücum ediyor. Farkındayım, yoruluyoruz. Çok kat çıkmak istemiyoruz ama orada öncelik, bebek arabası olan ebeveynlerde, yaşlılarda ve engellilerde olmalı. Biraz bekleyelim, kalabalık sakinleşir. Biz de sakince yolumuza devam ederiz. Sonra asansörü de kullanabiliriz tabii ki. Sen asansörle oradan uzaklaşırken arkanda yaşlıları, çocukluları bırakman doğru olmaz. Evet, acelen de olabilir. Bir dakikadan inan, bir şey kaybetmezsin. Eğer acelen varsa da vakit yönetimi adına kendini geliştirmen gerekiyor olabilir.

14- Bir arkadaşın yanına geldi. Sevinçli ya da üzgün, orasını bilemem. Ama sana anlatması gereken önemli bir şey var. Sen de onu dinlemeye başladın. Bir anda gözün telefonuna kaymasın, karşındaki kendini önemsiz hissetmesin. Biraz telefona ara vermekte ne zarar olabilir ki? O an bakman şart mı? Müsaade iste, hemen devam edeceğiz ama buna bakmam lazım de. Bu da ahenk bozar ama dikkate alındığının farkına varır karşındaki.

15- Ödünç aldığın eşyaları, sahibine zamanında teslim etmeyi unutma! İlla sana mesaj atılmasını, aranmayı bekleme. Olası gecikmelerde arkadaşına, mazeretinle birlikte haber ver. O da ona göre kendisini ayarlar ve mağdur olmaz. Özellikle bu bir kitapsa ona gözün gibi bak. Satırların altını çizme, sayfaları katlama. Başka bir şeyse de yine onu aldığın gibi teslim etmeye çalış ve teşekkür etmeyi unutma.

Meselenin özeti ne biliyor musunuz? Karşınızdakini dikkate almak ve empati kurmak. “Kendine yapılmasını istemediğin bir şeyi başkasına yapma!” düsturuyla hareket etmek. Bunlar genelde başıma gelenlerden derlediklerimdi. Benzer örnekleri bana yazarsanız isminizle bu köşede yer vermek isterim. Hem de böylece dertleşmiş oluruz. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere. E-posta adresim, talip.kul@gzt.com