Hayalet şehir: Maraş
Kıbrıslıların barış içerisinde yaşamlarını sürdürdüğü, Akdeniz'in en ünlü turistik yerlerinden biri bir zamanlar Maraş'tı; bugün adının önünde 'Kapalı' olan şehir.
1974 yılına kadar, yaz sezonunda, dünyanın her yerinden jet sosyeteyi kendine çeken Maraş, dönemin en ünlü moda markalarının yeni ürünlerini sergilediği bir vitrin niteliğindeydi. Türkler ve Rumlar, tıpkı Kıbrıs'ın genelinde olduğu gibi Maraş'ta da birlik içinde yaşarken araya giren dış etmenler bu iki toplumun birbirinden hızla soğumasına ve çatışmaya varacak şekilde düşman olmasına sebep oldu.
İleri giden Rumlar, çeteler halinde adadaki Türklere silahlarla saldırmaya başlayınca Türkiye 'Ayşe tatile çıksın' koduyla 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı’nı düzenleyerek yönetimi ele geçirdi ve Türkleri Rum zulmünden kurtardı. Harekât sırasında Türklerin kontrolüne geçen Maraş, tümüyle yerleşimden arındırılarak, sivillerin girişine resmen kapatıldı. Ta ki takvimler 2020'yi gösterinceye değin.
KKTC'nin Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın 2003'te Rum lider Tasos Papadopulos'a ilettiği, Kıbrıs'ın her iki tarafına yönelik ve buralardan gerçekleşecek dış ticaret, ulaşım, seyahat, kültürel ve sportif aktivitelere uygulanan tüm kısıtlamaların kaldırılması karşılığında, Maraş'ın Rum kesiminin kontrolüne verilmesi önerisi de Rum tarafında karşılık bulmadı.
2004'te yapılan Annan Planı referandumunun Rum kesimi tarafından kabul görmesi hâlinde, Maraş, Rum tarafının denetimine bırakılacaktı. Kıbrıs Türklerinin Annan Planı'na yüzde 64,91 ile "evet" demesine rağmen Rumların yüzde 75,83 ile "hayır" demesi, bu çözüm fırsatını da ortadan kaldırdı. En son 2017'de Crans Montana'da yapılan Kıbrıs Konferansı yine Rum tarafının uzlaşmaz yaklaşımı yüzünden sonuçsuz kalınca, kapsamlı bir çözüm ihtimalinin neredeyse imkânsız olduğu görüldü.” Kapalı Maraş'la ilgili yakın tarihe ilişkin bilgiler yukarıda sıraladığım gibiydi.
Şimdi asıl meselemize, seyahate geçelim. 'Kapalı Maraş açılıyor' haberini alır almaz yanıma kimliğimi ve sırt çantamı alarak ilk uçakla Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne uçtum. Havalimanında, uçakta ve sonrasında Kapalı Maraş'a varıncaya kadar karşılaştığım herkeste ortak bir heyecan vardı; Kapalı
Maraş'ı görmek için sabırsızlanıyorduk. Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti devlet erkanının en üst düzey isimlerinin hazır bulunduğu resmî açılış töreninin ardından Kapalı Maraş, artık 'kapalı' değildi.
Dümdüz 'Maraş' ismiyle, yıllar sonra sivillerin ziyaretine açılan 'bir zamanların Paris'i' her biri harabeye dönen eskinin ihtişamlı binalarıyla bize, “Merhaba,” dedi. Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin ortak kararıyla kademeli olarak açılması kararlaştırılan Maraş'ın, açılan sahil kısmını Koronavirüs önlemlerine uygun olarak maske ve mesafeyle gezmeye başladık.
Süreci GZT takipçileriyle de anbean paylaşmak niyetiyle, sahil kesimine ilk adımımı atar atmaz hem 360 derece kameramın hem de elimdeki aktüel kameranın kayıt tuşlarına aynı anda bastım.
Heyecanım doruktaydı çünkü o şatafatlı vitrinleri, modern binaları ve yıllardır kimsenin dokunmadığı bir tarihi şehir, başka hiçbir yerde yoktu. Gerçekten hiçbir yerde yokmuş... Çünkü Maraş'ta bizi ne şatafatlı vitrinler ne de el değmemiş bir tarih karşıladı. Bakımsızlıktan harabeye dönmüş binalardan başka bir şey yoktu karşımızda.
Yine de modumu asla düşürmedim ve yoluma devam ettim. Hızlı adımlarla yürüdüğüm sırada birden yavaşladığımı ve hatta duraksadığımı hatırlıyorum.
Artık meydana ulaşmış ve tam da o anda yepyeni bir bakış açısı edinmiştim. Harabeye dönen o binaların ardından gerçek bir tarih yatıyordu; bunu bir modaevinin tabelasını gördüğüm an resmen hissettim.
Bir yandan çekim yapıp Maraş hakkındaki teorik bilgilerimi GZT hikâyelerinde anlık olarak aktarırken bir yandan da gerçek Maraş'ı çıplak gözle görüyor, teorik bilgilerin burası için tam olarak yeterli olmadığını anlıyordum.
Fark ettiğim tüm detayları anlatmaya devam ederken, eğer fikir birliği sağlanabilirse Maraş'ın zaman içinde tekrar eski günlerine dönebileceğini de dile getirdim.
Kademeli olarak, tamamen açılması planlanan Maraş'taki eski yapıların sahiplerine teslim edileceği de duyurulmuştu. Buna sevinenler olduğu kadar katiyen karşı duran bir güruh da vardı.
Ama üst üste yapılan kendinden emin açıklamalar ve atılan adımlar gösteriyor ki sevinenler sevinmeye devam edecekler. Umarım ki burası yakında eski canlılığına kavuşur ve bir sonraki ziyaretimde bam başka bir Maraş kaydederim.