Gelecek kaygısı yok, işini iyi yapmak var

Gelecek kaygısı yok, işini iyi yapmak var
Gelecek kaygısı yok, işini iyi yapmak var

En son kaygı duyduğum şeyi düşünüyorum. Sonra zihnim “şeylerin” bombardımanına uğruyor. Olmuşla ölmüşe çare olmadığı bakış açısını benimsediğimden başıma şimdiyi ve geleceği sarıyorum, gelecek kaygısı ağır basıyor. Gelecek kelimesinin içine ne kadar şey sığdırabilirsek o kadarı için kaygı duyuyoruz. Kasıtlı bir “biz” mefhumu kuruyorum, çünkü ahire dair inancı olanın geleceğe dair tasarrufu ve tasavvuru da vardır. İlerlemenin kendisi yüzünü geleceğe döndüğü için, çoğu zaman geçmişe takılmaya izin vermiyor ve arkadan devamlı itekliyor. Gelecekte bizi ne bekliyor? Bu soruya verilecek binlerce olası cevabın oluşu veya bilinmezliğin kendisi dahi bir kaygı potansiyeli taşıyor. Bir de şuradan bakalım: Bilmek mutluluğu beraberinde mi getirir her zaman, akışın hiç mi kıymeti yok? Boşluğa yeni sorular koyup geleceğini ilmek ilmek inşa etmiş bir ismin, Yaşar Demirci’nin kaygılarıyla, iniş ve çıkışlarıyla, bol yenilgi ve başarılarıyla hayat hikâyesine yakından bakalım.

Kendisine “erkek sektörünün kadın patronu” deniyor. Yaşar Hanım, Türkiye’nin tek yerli fan üreticisi konumunda, ERF Grup’un kurucusu olarak sektörüne yön veren bir kadın girişimci. 1971 yılında İstanbul’da doğmuş. Orta halli bir ailenin çocuğu olan Yaşar Demirci, çalışkan bir babanın kızı olduğunu söylüyor. Nakliyeci olan babasının yanında kendi arabalarını tamir etmek, onun yanında gönüllü küçük bir çırak olmak, yapmayı en sevdiği şeyler arasında. Bugün geldiği noktaya bakılırsa onun başarılarını şansın cilvesine dayandırmak haksızlık olur. Çalışma aşkının ve azminin babasıyla geçirdiği bu tamir günlerinden geldiğini düşünüyor.

İlk parasını ne zaman ve nasıl kazandığını hatırlayan çıkar mı aramızda? Böyle anılar pek kolay unutulmaz sanıyorum. Kimimiz bilgi yarışmalarında, kimimiz atölyelerde, kimimiz sanayide, kimimiz pazarlarda o ilk alın terini damlattık. Yaşar Demirci ilk parasını, pazarda su satarak kazanmış. Elinde bir ibrik ve bardak taşıyan küçük bir kız çocuğu düşünelim. Ondan çalışmasını bekleyen yok ama o sanki ilerde çalışmadan geçireceği bir gün bile olmayacağını bilmiş gibi başlamış o yaşta çalışmaya. Annesi çok kızmış ama nafile. Emeğin karşılığını avucunda hissetmek daha keyifli olmalı.

Meslek lisesi çıkışlı olmak diye bir tabir vardır. Çok kimsenin kaşlarını kaldırarak baktığı, bazen yaka silktiği, çocuklarını son çare olarak gönderdiği meslek liselerinin esas mahiyeti ve kıymeti ne zaman bilinir muamma ama Yaşar Demirci’yi yetiştiren de bir ticaret meslek lisesidir. Maddi imkânsızlıklar nedeniyle üniversiteye gidememiş, ailesine yük olmak endişesiyle bir kapı kolu firmasında ön muhasebeye bakmak üzere çalışmaya başlamış. Muhasebeden arta kalan zamanlarda patronunun onu imalat bölümünde görevlendirmesiyle kutulama işine de başlamış. Sabahları tuvalet yıkama ve temizlik de cabası. Pres işinde bağlama yapmayı öğrenen Yaşar Hanım, patronun ona ek iş yaptırmasına başlarda çok kızsa da işi öğrenip ortaya bir iş çıkarabilmenin, üretebilmenin tadını alınca bu sefer patronun söylemesine bırakmadan imalat katına inmeye devam etmiş. Bu iş yerinde geçirdiği yedi - sekiz yıl, kendi işini kurmaya dair planlarını yaptığı yıllar olmuş.

Diğer iş yerinde problemler yaşaması sebebiyle işten çıkarılan Yaşar Hanım, tamamen kendi işine odaklanmış.
Diğer iş yerinde problemler yaşaması sebebiyle işten çıkarılan Yaşar Hanım, tamamen kendi işine odaklanmış.

Günümüzde dikkat çeken ve rağbetin çok olduğu iş alanları içinde yapay zekâ ve veri bilimleri önde geliyor. Ancak fan sektörünü düşünmek, zihnimizi zorlardı sanıyorum. 1990 sonları, 2000 yılı başları gibi çok uzak olmayan tarihlerde sektörün kendi devinimini düşündüğümüzde, bu alana yönelmek oldukça mantıklı bir tercih. Endüstriyel anlamda kullanım alanının yaygınlığı ve makine bazında elzem oluşu, onun bu sektörde ilerleme sebepleri arasında yer alıyor. Döküm gövdeli fan yapan yalnızca üç firmanın olduğu bir zamanda, dördüncü olmak üzere bu işe dört arkadaşıyla adım atmışlar. Yenilgi yenilgi yükselen başarı hikâyesinin olay örgüsü tam da burada başlıyor.

İş için annesinden borç almış, arkadaşının biri arabasını satıp sermaye yapmış, diğer iki arkadaş ise bildikleri işi yapmanın sermayesiyle bu işe soyunmuşlar. Diğer iş yerinde problemler yaşaması sebebiyle işten çıkarılan Yaşar Hanım, tamamen kendi işine odaklanmış. Sigortalı olmasından dolayı başına geleceklerden habersiz iş yerini kendi üzerine almamış. Sıra hisse dağılımına gelince ilk darbeyi ortaklarından alarak hisseden pay alamamış. Kendi iş yerinin kapısından çevrilen Yaşar Hanım, fan alıp satmaya başlamış. Yıl 2008, Türkiye’de ekonomik krizin yükseldiği yıllar. Belirli bir para devinimi için malzeme alıp satma işine girmek istemiş. Bu esnada bir bankacı kadının ona adres sorması, hayatında yeni bir kapının aralanmasına vesile olmuş. Adres sormak için yanımıza gelecek kişinin hayatımıza dokunabileceğini hiçbir zaman bilemeyiz öyle değil mi? Bu rastlantının hayatındaki dönüm noktası olduğunu söylüyor. Muhabbet ederken mevcut durumundan imalat yapmak istediğinden, fakat bunun için sermayesinin ve ipotek gösterecek bir mal varlığının olmadığından bahsetmiş. Olacak olanın gerçekleşmesi için bir dişlinin yuvaları takip etmesi gibi imkânlar silsilesi de birbirini takip eder. Tanıştığı bankacının ona Avrupa Birliği kredilerinden bahsetmesi üzerine, prosedürün işlemesi için banka işlemlerini başlatmışlar. İlgili banka, Yaşar Demirci’ye AB’den fon sağlayarak ikinci el makinelere dahi kredi desteği vermiş. 2008 yılında hâlihazırda faaliyetlerine devam etmekte olan ERF Grup’u kurmuş.

Şirketin kuruluşunun ardından bir yer ihtiyacından dolayı, şu anda da kullanmakta oldukları yeri kiralamış. Yaşar Hanım bütün bunları yaparken etrafında kimsesi yoktur. Üç dört kişiyle başladıkları döküm işinde ilk etapta küçük kalıplar modeller yaptırmış, işinin hem patronu hem çalışanı hem muhasebecisi hem finansmanı olmuş. İşler bu anlamda iyi giderken, diğer taraftan işçilerin maaşlarını ödeyecek para henüz toparlanamamış. Dahası arkadaşları ile kurdukları ilk şirketten aldığı darbenin üzerine batan şirketin borçlarını ödemek zorunda kalmış. Fabrikada işlerin ilerleyebilmesi için yeni malzeme alınması gerekmiş. Fakat muhatabı olan kişiler eski alacaklılarmış. Bu durum karşısında itibarını ve ticaret ahlakını her şeyin üstünde tuttuğunu söyleyen Demirci, eski şirketin borçlarını üstlenmek durumunda kaldığını belirtiyor.

Devam eden para sıkıntılarından dolayı birden fazla işle ilgilenmek zorunda kalan Yaşar Hanım, galerici arkadaşına filo araç alım-satımı yapma teklifiyle gitmiş ve 2,5 milyona yakın bir parayla bu işi yapmaya başlamışlar. İş ahlakını önemsedikçe hep aynı yerden vurulan Yaşar Hanım, arkadaşları tarafından dolandırıldığını üzüntüyle dile getiriyor. Galerinin tüm borçları onun üstüne kaldığından, elinde ne kadar mal varlığı varsa borcu ödemek için kullanmış. Bunu müthiş bir batış süreci olarak adlandırıyor. Hâlihazırdaki iş yerinin bu durumdan etkilenmesinin yanı sıra, bu süreçte etrafındaki birçok arkadaşının teker teker hayatından çıktığını, kaybın bir başka yüzünü daha gördüğünü anlatıyor. Çalışma azmine hayran olduğu ve azminin kaynağı olan babasının hastalanması ve vefatı da bu döneme rastlıyor.

Döküm fan üretimi ile başladıkları işe, endüstriyel fan üreticisi firma olarak devam etmişler.
Döküm fan üretimi ile başladıkları işe, endüstriyel fan üreticisi firma olarak devam etmişler.

İş ve hastane arasında mekik dokurken iş yerinde oldukça güvendiği muhasebe memurunun bilgileri başka bir döküm firmasına sızdırması üzerine omuzlarına çöken ağırlığı tahmin edebiliriz sanırım. Her şeyin üst üste geldiği bir zamanda babasının vefatını ikinci bir dönüm noktası olarak gören Yaşar Hanım, sevilen bir insanın kaybı üzerine paranın gözündeki değerinin nasıl düştüğünden bahsediyor. İlk ustasının varlığından güç alarak bu günlere geldikten sonra onun yokluğundan beslenerek daha çok çalışmaya tutunması, hayatımızdaki bazı insanların kaybının dahi kazanca gebe olduğunu, yokluklarıyla güç verdiklerini görmemize birer örnek niteliğinde. Yalnızca çalışmayı aklına koyduktan sonra Anadolu’ya gidip kapı kapı tüm müşterileri ziyaret ederek elindeki ürünü pazarlamaya girişmiş. 10 bin kilometre yol, kaç 10 binlerin kilometre taşı olmuştur?

Döküm fan üretimi ile başladıkları işe, endüstriyel fan üreticisi firma olarak devam etmişler. Kazancılara ve makinecilere verdikleri hizmet, iş birliği yaptıkları savunma sanayi, demir-çelik, gıda kimya, tekstil gibi büyük sektörlerle birlikte ivme kazanmış. Türkiye’de, diğer birçok ülkeye ürün temin eden bir firma olarak havalandırma alanında oldukça iddialı olduklarını belirtiyor, Yaşar Hanım. Bugün başta İngiltere, Almanya, Hollanda olmak üzere 15 ülkeye ihracat yapan bir firma olarak varlığını sürdürüyor. 2010 yılında Irak’ta katıldığı bir fuarda bölgenin fan ihtiyacını fark ederek Erbil’de bir satış mağazası açmış ve burası halen faal durumda.

Yaşar Demirci, döküm işini kendi bünyesinde yapan tek firma olarak çalışmalarına devam ediyor. Kanada’da çöpten geri dönüşümle alakalı bir proje için özel bir fan üretimi yaparak projeye destek veriyorlar. 600 santigrat derecedeki gazı fanın içinden geçiren ve başka bir yere aktaran bir sistem yapıyorlar. Hedefleri arasında para kazanmanın değil yalnızca büyümenin olduğunu, aldığı onca yenilgiden ve darbeden sonra bu sektördeki insanlara bu işin nasıl yapıldığını göstermek olduğunu söylüyor. Avrupa’da adından söz ettiren bir firma olacağı inancında… Ayrıca meslek öğrenmek isteyen genç beyinlere destek olmak da yapmak istedikleri arasında. Başarıyı getiren şeyin yapılan işte en iyi olmak ve bunun için de işi ve ortaya çıkan ürünü çok iyi tanımak olduğu görüşüne sahip. Cesaret ise belki de en güçlü silahı. İki kez dibi gördüğünü söyleyen Yaşar Hanım, “bir kadın olarak yaşadığım bunca şeye rağmen yılmadan üretmeye devam ettiysem kimsenin yılmaması gerekiyor,” diyor. Türkiye’de kadın girişimci olmak zor değil ona göre, işte cinsiyet yok, işini iyi yapmak var. Daha nicelerine…