Geleceğinizi kurtarmak istiyorsanız bunları yapmayın!
“Küçük İşler Büyük Özgürlükler” isimli kitabımda anlattığım gibi doğru tercihlerle geleceğinizi şekillendirmek elinizde. Nasıl mı? Önce küçük de olsa birikimler yaparak, herhangi bir işte ustalaşmayı hedefleyerek ve kredi kartı kâbusuyla yaşamayı bırakarak…
Babam hiç çalışmadı ama bizi öyle güzel ve yüksek standartta yaşattı ki sonunda tüm varlık eridi ve borç batağına battık. Bu iki uç arasında büyümek, onları gözlemlemek bana parayla ilgili daha küçük yaşta çok şey öğretti. 21 yaşından itibaren babamın borçlarını ödemeye başladım, çünkü eve hacizler geliyordu. Çalışmaya başladığım yaştan itibaren küçük küçük yatırımlara yöneldim. O günlerde öğrendim, paranın aslında iki yüzlü bir madalyon olduğunu... Bir yüzü seçimlerinizi özgürce yapmanızı sağlar, yani para özgürlüktür. Ama aynı para, doğru kullanmadığında sizi köle hâline getirir. Mevcut kazancınızla ya da yakın zaman sonra elde edeceklerinizle zengin de olabilirsiniz, fakir de…
Güçlü firmalara ortak olun!
Mütevazı yaşarsanız paranızı sonsuza kadar yönetebilir ve sonunda özgür olabilirsiniz. Lakin insanın zaafları sınırsızdır. Ne kadar çok paranız olursa olsun hiç bitmeyecek sanarak son sürat gider ve frene basmazsanız gün gelir o para biter. Standartlarınız yükseldikçe onlara bağımlı hâle gelirsiniz ve paranın kölesi olma süreciniz çoktan başlamış olur. Ben bir yatırım danışmanı değilim. Fakat şunu biliyorum, küçük paralar uzun vadede hayatınızda büyük farklar yaratabilir. Birkaç kuruş ya da lira önemsiz gibi görünse de zamanla birikerek önemli bir miktara dönüşebilir. Basit bir örnekle açıklayalım. Gün geldi, kendinizi ödüllendirmek istediniz ve nicedir sahip olmak istediğiniz kablosuz kulaklığı satın almaya karar verdiniz. Baktınız ve fiyatının 200 Amerikan doları olduğunu gördünüz. Dert etmediniz, bastırdınız parasını ve bu markalı kulaklık sizin oldu. Bunun karşısında ben ne yaptım dersiniz? O kulaklığı almayıp onu üreten şirketin hissesine yatırım yaptım. Zaman geçtikçe firma büyüdü ve aldığım hisseler yavruladı. Oradan elde ettiğim gelirle gittim, 1+0 bir daire aldım. Şimdi ben bir daire sahibi olmuşken siz ne yaptınız? Satın aldığınız kulaklık bozuldu, böylece elinizdeki para da uçtu gitti.
Az da olsa biriktir!
“Gençken hayatını yaşa!” söylemleri kapitalist sistemin dayattığı bir şeydir. Gençken hayatını yaşamak, senin için hayatını harcamak olmamalı. Çünkü şu an keyfe keder harcayacağın para, gelecekte senin çok önemli bir ihtiyacını karşılayabilir. Örneğin üniversitedesiniz ve iyi kötü bir otomobiliniz olsun istiyorsunuz. Gezip tozmayı, arkadaşlarınıza hava atmayı, okulda popüler olmayı hayal ediyorsunuz. Diyelim ki ailenizin geleceğiniz için biriktirdiği parayı, -onları bir şekilde ikna ederek- bir otomobile harcattınız. Derken güzel günler gelip geçti ve tam da hayata atılacağınız sırada elinizde hiç para kalmadı. Belli bir yaşa geldiniz ve ailenizdeki kredinizi de tükettiğiniz için artık onlardan para da isteyemiyorsunuz. Hâlbuki size ayrılan o parayla gelecek vaat eden bir yerden küçük de olsa bir arsa alsaydınız, her şey çok farklı olabilirdi öyle değil mi? Üniversitede okurken aileniz size otomobil alabiliyorsa zaten tuzunuz kurudur, diye düşünebilirsiniz. Ama kazın ayağı öyle değil, öğrencilik yıllarınız boyunca size harcanan paranın büyüklüğünü bir düşünün. Elinizde fırsat varken tasarruflu davranabilir; harçlıklarınızı biriktirerek, yaz tatillerinde çalışarak ya da tez yazma, çeviri yapma gibi işlerle pekâlâ para biriktirebilirdiniz. Ayrıca çok fazla para harcamadan da eğlenebilir ya da eğlenirken de tasarruf yapabilirsiniz. Unutmayın, tasarruf eğlenceli olmayabilir ama özgürlüğünüzü kaybetmemenizi sağlayacak etkili bir önlemdir.
Kredi kartlarına dikkat!
Günümüzde ekonomik durumu son derece iyi olan pek çok insan bile, “geçmişte gereksiz harcamalar yapmasaydım, şu an yapmak zorunda olduğum bazı şeylere mecbur kalmazdım,” diyor. Burada işin sırrı şu: Kazancınız az bile olsa birikim yapın ve paranızı verimli harcayın. Bu noktada karşımıza ciddi bir tuzak daha çıkıyor: Kredi kartları. Neden kredi kullanmamalısınız veya illa kullanacaksanız da neden sadece bir tane ve düşük limitli bir kart kullanmalısınız? Amerika’da yapılan bir araştırmaya göre bir dönemin en popüler basketbol maçının bileti, bir üniversitede açık artırmaya çıkarılmış. Öğrenciler, sadece bir adet bileti almak için 100 kişiden oluşan iki gruba ayrılmışlar. Hiç kimsenin kredi kartı sahibi olmadığı ilk grupta, bilete verilen en yüksek teklif, 200 dolarmış. Herkesin kredi kartı sahibi olduğu ikinci grupta ise teklif 600 doları aşmış. Burada ana fikir şu: Kredi kartı cebinde olduğunda normalin çok üzerinde bir harcama dürtüsüne sahip olunuyor. Kişi, kredi kartı yok ise bütçesini biliyor ve cebindeki kadarını harcıyor. Bu gerçeğin bilimsel bir tarafı da var. Kredi kartına sahip olmayanların, yaptıkları her alışverişte beyinlerinde canlarını yakan bölge aktif hâle geliyormuş. Ülkemize gelirsek, takipçilerimin arasında en çok karşılaştığım tepkilerin başında “geçinemiyorum” serzenişi geliyor. Onlara şunu soruyorum: “Allah aşkına, kredi kartınızın son ektresine bir göz atın lütfen! “İçinde şu olmasa ne kaybederdim,” diyebileceğiniz en az iki üç harcama var mı, yok mu?” Eminim ki mutlaka vardır. Kısacası size her gün, sayısız açık ya da gizli mesajla dayatılan tüketim çılgınlığını dizginleyin. Farkı kısa sürede göreceksiniz.
Sadreden derviş…
Hemen her ailede anlatılan zengin olma hikâyelerine kulak verin. Hep anlatılır, falanca taş taşıdı, hamallık yaptı, sebat etti ama bak gün geldi zengin oldu diye. Bu gerçek atasözlerimize bile yansımıştır. Sabreden derviş muradına ermiş, damlaya damlaya göl olur, sakla samanı gelir zamanı vb. diye. Diğer yandan her şeyin bir yaşının olduğunu da unutmamak gerekir. Yaşınız daha çok gençtir ve çalışma hayatının başındasınızdır. Yani henüz çıraklık evresindesinizdir, ustanızın sizden istediklerini dikkatle yerine getirmeye çalışın. Buluttan nem kapmayın, unutmayın ki ustanız da geçmişte sizin gibiydi. İşi öğrenme, kendini geliştirme ve ustalaşma evrelerini adım adım takip edin. Yaşınız 45-50 olduğunda artık birçok şey sizin için yorucu olmaya başlayacak, çok daha seçici olacak ve her işi yapmayacak, yapamayacaksınız.
Finansal özgürlüğün yolu
Çalıştığım işlerden atıla atıla 16-17 yıl kurumsal hayatta çalıştım. Herkes tatil yaparken ben birikim yapmayı tercih ettim. Arsa ve hisse senetleri alarak küçük yatırımlar yaptım. 20 yıl boyunca istikrarlı bir şekilde her ay kazandığımın belli bölümünü bu tür yatırımlara harcadım. Hisse senedinden gelen parayla mütevazı bir otomobil sahibi oldum. 15 yıl sonra çok daha güzeli olacak, günün birinde finansal anlamda özgür olacağım, diyerek kendimi motive ediyordum. Nihayet 2015 yılında, 37 yaşındayken bunu başardığımı hissetmeye başladım. Finansal özgürlük nedir? Hiç kimseye mecbur olmadan yaşayacak bir maddiyata sahip olmak. Sözünü ettiğim maddi birikim, büyük bir servet gibi düşünülmesin. Zaten bunu yapmanıza gerek yok. Aslında para kazanmanın da sırları var ama bunu bize unutturdular. Kapitalist sistem senin daha çok çalışmanı, daha çok köle olmanı istiyor ve bunun için de daha çok harcaman gerekiyor. Eğer doğru yerlere, doğru yatırımları yaparsan zamanının büyük bir bölümünü satmak zorunda kalmıyorsun. Ama sistem bunu istemediği için devamlı harcatıyor. Dolayısıyla bir sürü insan görüyorum, acayip paraları var ama hâlâ bu sistemin içinde debelenmek zorundalar. Kölelikten kurtulmak için salt para gerekmiyor, giderlerini de ona göre düşük tutman, “Mandıra filozofu” gibi yaşaman lazım.