Dikkat, şair konuşuyor!

Arşiv.
Arşiv.

Gözlere bir perde gibi çöken korkunun yoğunluğundan nefeslenip sokaktaki çocuğun ağlamaklı sesinin derinliklerine inip inip tekrar çıkmanın bir yolunu arıyor yüreğim. Her nefesinde ayrı bir kaygı, her bakışında ayrı bir umutsuzluğun var oluşundan şekilleniyor kelimelerim. Toprağın soğuk bağrında açan hayallerim kimi zaman birkaç saatlik duygu karmaşasından, kimi zamansa gecenin dingin rüzgarında savrulan bir yapraktan ibaret kalıyor."

Ben bir şair değilim, şair olacak ne kusurumu gördünüz? Kusursuzum demiyorum. Şair olmamı icap ettirecek kusurlara sahip olmadığımdan bahsediyorum. Şair olmak, kusur sahibi olmak ve o kusurların kabulüne varabilmektir. Belki de bu yüzden kendini ve Rabbini en iyi bilenler şairlerdir. Yunus Emre, Mevlana, Şeyh Galip, Sezai Karakoç ve daha niceleri. Gördüğü her kusurunu bir şükür sebebi sayıyor; her çiçekte, her kuşta ve her yağmurda sevgilisini hatırlıyor. Her kusur, onu tek kusursuza götürüyor. Ne yüce bir kusur! İşte bu yüzden diyorum ya, ben şair değilim. Şiir yazmadığımdan değil, her kusurda tek kusursuzu göremediğimden şair değilim. Hâlâ nefsimin labirentlerinde turlar attığımdan, kibirden tam manasıyla arınamadığımdan ve tevazuya hakkıyla varamadığımdan şair değilim. Tek kusursuza iman ettiğimi söylediğimden fakat gözümün gördüğü her şeyde onu gözleyemediğimden şair değilim. Zahirde kusursuzum lakin bâtında şairden de kusurluyum.

Şairin her kusuru gördüğü ve en kusursuza vardığı ortada. Peki, şairin kendi kusuru nedir? Şairlikten -henüz- uzak olan ben, bu soruya cevap verme haddine erebildiğim kanısında değilim. O hâlde bu sualin cevabını bir şairin vermesi en makbul olandır. Bu soru bizim zihnimizde henüz peyda olmadan, İsmet Özel çoktan cevaplıyor sualimizi. İleri görüşlülük mü desek, bu da mı şairliğin bir getirisi?

"Yaşamayı bileydim yazar mıydım hiç şiir?

Yaşamayabileydim yazar mıydım hiç şiir?

-Yaşama!

-Ya bileydim?

Yazar: Mıydım

Hiç: Şiir."

Şair, yaşamayı bilmediğini itiraf ediyor bu mısralarında. Haksız da sayılmaz. Çağın gürültüsüne kapılmış adamdan şair mi olur? Şair odur ki yaşamayı bilmeyecek fakat yaşatmanın üstadı olacak. Mısralarından öyle bir hayat pınarı akıtacak ki her okuyanın gönlünü sulayıp zihninde fidanlar yeşertecek...

Şimdi düşündüm de şair olabilmek için fazla yaşıyorum sanki bu hayatı. Bak, yine sınıfta kaldık. Yine şairliğe varamadık. Doğrusu daha çok yolumuz var. Attığım şu başlığa bakın, "DİKKAT, ŞAİR KONUŞUYOR!". Bir şair kurar mıydı bu cümleyi? Fakat ben kurdum. Çünkü şair olmadığım hâlde şair gibi cümleler kurmaktansa, şair olmadığımı "şair olduğumu" söyleyerek itiraf etmeyi tercih ettim. O hâlde tüm içtenliğimle tekrardan itiraf ediyorum kendime: Ben şair değilim. Fakat bir gün neden olmasın?