Peki bu, sürekli daha iyisine sahip olma arzusu ne zaman bitecek? Bunun bir sonu var mı? Kendimizi tatmin edip daha iyi hissedebilmemiz için daha ne kadar ileriye gitmemiz gerekiyor? Belki de asıl mesele daha iyisine sahip olmak değil, bakış açımızı değiştirmektir.

Belki zor bir hayat yaşıyor olabilirsiniz. Geçim sıkıntısı, yalnızlık, sınav stresi, iş bulamama kaygısı veya başka problemler sizi yıpratıyor olabilir. Bir de üstüne sizden daha şanslı, daha zengin, sürekli gezip tozan ve arkadaşlarıyla takılan insanları gördüğünüzde kendinizi daha da kötü hissediyor olabilirsiniz. Peki, bunun çözümü şikâyetçi olmak mı? Sürekli başkalarını suçlamak mı? Eğer böyle yaparsanız, dışarıdan bakıldığında ağlayan, şımarık bir çocuk gibi görünürsünüz.

Bu hayatta istediğimiz her şeye sahip olabilmemiz mümkün değil. Bu sebeple de istediklerimizi elde etmek için şikâyet edip sızlanmak yerine sahip olduklarımızla yetinmesini öğrenebilmemiz çok daha önemlidir. Mevcut hayatımıza ve imkânlarımıza pozitif açıdan bakmamız gerek. Yani asıl mesele, “olgun” bir insan olabilmek. Daha iyisine sahip olduğumuz zaman değil, daha olgun bir insan olduğumuz zaman mutlu olacağız.

Bu hayatta her zaman kötü insanların kazandığı, hep kötü insanların zengin ve güçlü olduğu düşüncesi yanlıştır. Kötü insanlar, genelde dışarıdan bakıldığında sanki istedikleri her şeye sahip, güzel bir hayat yaşıyorlarmış gibi görünürler. Oysaki onlar acılarını ve zayıflıklarını gizlemeye çalışırlar. Başkalarından elde ettikleri haksız kazançlar da ellerinden çıkar. Yani kurnaz bir tilki gibi başkalarını kandırarak, başkalarının hakkını yiyerek başarılı olunacağını düşünmek bir yanılgıdır. Bunun yerine onurlu, itibarlı, yardımsever iyi bir insan olursanız hem kendi hayatınızı hem de başkalarının hayatını güzelleştirirsiniz.