Çocuklar proje olabilir mi?

Arşiv.
Arşiv.

Hükümet der ki: Çocukların proje çocuk olarak yetiştirilmesi yanlıştır. Muhalefet ise çocukların proje çocuk olarak yetişmesini savunur.

Hükûmet

Çocuğun kendi seçtiği meslekte çok başarılı ve donanımlı olmasını, birkaç yabancı dil öğrenmesini, belli hobilerinin olmasını, spor yapmasını vs. isteyen ebeveyne sahip olan ve bunun için h er türlü maddi manevi desteği veren ailelerin çocuklarına proje çocuk diyebiliriz. Çocuk; eğitim, spor, dil, sanat, müzik kategorilerinin her birinden en az birer tanesini deneyimlemek zorundadır fakat içeriğine ailesiyle birlikte karar vermektedir.

Çoğumuz hayatlarımızı sürdürmek istediğimiz çizgiye, hedeflerimize uygun şekilde donanım edinmeyi tercih ederiz. Gelecekte yapmak istediklerimize göre çocukluğumuzda edinmemiz gereken yetenekler, zamanımızı daha çok harcamamız gereken alanlar farklılık gösterir. Bu noktada tartışılması gereken ilk şey, “Herkesin her alanda yeteneği olmak zorunda mıdır?” sorusu olacaktır. Örneğin gelecekte doktor olmayı hedefleyen bir çocuğun ilgisi olmadığı halde tiyatro kursuna gitmesini ve bu alanda başarılı olmasını istemek veya gelecekte futbolcu olmak isteyen bir çocuğun resim kursuna düzenli olarak vakit ayırmasını beklemek çocuk için ne kadar faydalı olabilir?

Zamanımız ve enerjimiz kısıtlı olduğundan bunları ne yönde harcadığımız da önem kazanıyor. Futbolcu olmak isteyen bir çocuğu ele alalım. Ailesiyle karar verdiği üzere spor kategorisinde futbol, müzikte gitar, dilde ise Fransızca ve İngilizce kurslarına gidiyor olsun. Bu alanların hepsinde belli oranda başarılı olabilmek veya sadece donanım edinebilmek için bile harcaması gereken bir zaman var. Halbuki futbolcu olma hedefi olan bir çocuğun odak noktası spor ve futbol olmalı ki yeterli düzeyde antrenmanla bedenini ve yeteneklerini geliştirip gelecekte bu alanda istediği yere ulaşması kolaylaşsın. Fakat vaktini farklı alanlarda harcamak için böldüğünde asıl odaklanmak istediği, hedeflediği alanda harcadığı zaman azalıp gelişimi daha uzun bir sürece yayılıyor. Ortalama 70 yıl olan bu sınırlı hayatımızdan beklentimiz gerçekten birçok farklı alanda başarılı olmaya çabalayarak enerjimizi tüketmek, stres yaşamak mı yoksa kendi seçtiğimiz ve yoğunlaştığımız alanda istediğimiz yere gelmek, belki de çok başarılı olup mutlu ve tatmin olmak mı?

Ayrıca deneyimlenecek alana karar verme sürecinde ebeveynlerin bu kadar aktif rol alması da çocuğun gerçekten istediği şeyi bulmasını zorlaştırabilir. Ebeveynler tabii ki çocukları için iyi olana karar vermeye çalışır fakat bunu yaparken kendi tecrübeleri, istekleri, belki de hayatta içlerinde kalmış olan şeyler de gün yüzüne çıkar ve çocukları hakkında yaptıkları seçimlerde etkili olur. Dolayısıyla Ayşe’nin Almanca kursuna gitmeyi seçmesi gerçekten onun seçimi olmayabilir, bu durumda mutsuz olma ihtimali yükselir. Her ne kadar deneyimlerimizde başarısız olmak normal olsa da ve hatta ebeveynlerimiz bunu kabul etse de kendisine gösterilen maddi manevi destek ve girilen beklenti Ayşe’nin Almanca öğrenmeyi başaramadığı durumda beklentileri boşa çıkarmış olma hissiyle kendisine “başarısız” etiketini koymasını kolaylaştırır. Kişisel tercihler ve ilgilerle yönelmediğimiz alanın, eğitimin, hobinin zorunluluk gibi hissettirmesi olasıdır. Yetenek gelişimi ve donanım edinme amacıyla ilerlediğimiz bu süreçte zorunluluk hissiyle potansiyelimizi tam olarak keşfedemememizi sağlayıp, yetenek edinmemizi zorlaştırabilir. Ayrıca proje çocuk kavramında ebeveynin başarı beklentisinin de bulunması çocuğun deneyiminde stres yaşamasına neden olur. Deneyimlediği alana dair başarılı olamadığını düşündüğünde de bunu topyekün bir başarısızlık olarak görüp kendisini “başarısız bir insan” olarak etiketlemesi kolaylaşır.

Muhalefet

Hükümet anlatısı çocukların edindikleri bu deneyimlerde başarısız olma ihtimalleri ve bunun sonucunda yaşayabilecekleri olumsuz duygular üzerinden ilerliyor. Ancak böyle bir deneyim edinen çocuğun her zaman başarısız olacağını düşünmek çok büyük bir ön kabuldür. Biz de buna karşılık, proje çocuklar bu deneyimlerinde başarısız olsalar bile deneyim elde etme sürecinin onlara nasıl yetenek kazandırdığını ve hayatlarını olumlu etkileyeceğini anlatacağız.

Bugünkü iş hayatında ve gelecekte de sadece diplomanın olması yeterli gelmiyor. Farklı yeteneklere sahip olmak, farklı alanlarda deneyim elde edip donanımlı hâle gelmiş olmak bizleri tercih edilebilir kılıyor. Örneğin sadece diploması olan sıradan bir mühendis yerine geçmişte basketbol oynadığı için takım ruhuna sahip biri olduğunu düşündüğümüz bir mühendisin işveren tarafından tercih edilme ihtimali daha yüksek. Bu özellikleri bize kazandıran en temel şey ise farklı alanlarda deneyim elde ederek bir nevi yetenek avcılığı yapmak. Bu deneyimleri edinmek içinse hükümetin de bahsettiği gibi zamanımız kısıtlı, bu yüzden çocukken planlı bir şekilde başlamamız gerekiyor. Proje çocuk kavramı tam da bu noktada işimize yarayan bir işleyiş sunuyor. Proje çocuk yönteminde; çocuğun gelecekte yapmak istediği, kendi seçtiği mesleğinde onu ön plana çıkarabilecek yetenekleri kazanmasını sağlamak için yönlendirilen her alanda başarılı olmasını önemsemiyoruz, sadece birçok farklı alanı denemiş olmasını bekliyoruz. Dolayısıyla başarı baskısı veya zorunluluk hissi o kadar da oluşmuyor. Ayrıca deneyim seçimi konusunda aile ve çocuk birlikte karar verirken tabii ki çocuğun ilgi alanları da önemsenmiş oluyor. Peki, bu karar neden sadece çocuğa bırakılmamalı?

Çocuklar uzun vadeli olarak hayatlarını çok da planlamayan, henüz yeterli tecrübeyi edinmemiş ve belki de bu yeteneklerin gerekliliğini henüz kavrayamamış olabilir. Aile bu noktada çocuğa destek olmak adına bir nevi rehber görevi edinerek kendi tecrübeleriyle hangi alanlara yönlenebileceğini, hangi deneyimleri elde etmesinin ona daha faydalı olabileceğini anlatır. Tüm hayatını etkileyecek yetenekler, deneyimler edinmesi gereken bu kısa süreçte; bu yüzden aile karara dahil olur fakat bu baskıyı ve başarı beklentisini direkt olarak getirmez.

Proje çocuk yöntemi başarıyı değil, deneyimi odak noktası aldığı için çocuğun yönlendirildiği alanda başarısız olması durumunda ise hâlâ yeteneği kazandığını söyleyebiliriz. Yetenek edinimi başarıyla ilişkili değildir, dolayısıyla sadece denemiş olmak bile belli oranda yetenek kazanmamıza sebep olabilir. Örneğin basketbol oynayan Ayşe, takımın en iyi oyuncusu olmayabilir ama takımla nasıl uyumlu çalışıldığını, ekip olmayı öğrenir.

Deneyim kazanmamış bir çocuğun gelecekte iş hayatında bu deneyimleri elde etmeye çalışması çok daha zorlanmasına sebep olabilir. Takım çalışmasının, özgün fikir üretebilmenin, hitabetin ne olduğunu deneyimlememiş bir çocuk yetişkinliğinde bunları deneyimlese dahi potansiyelinin altında kalması veya kendisini başarısız görüp kenara çekilmesi kolaylaşır. Çünkü çevresinde yıllardır bu yeteneği deneyimlemiş kişiler varken kendisini eksik, yeteneksiz ve başarısız olarak adlandırıp mutsuz olması çok daha olasıdır. Yani hükümet tarafının anlattığının aksine bir çocuk başarısız olsa dahi farklı deneyimlerle farklı yetenekler edinebilme zamanına ve enerjisine sahip olabilecekken bir yetişkin bunu sağlayamaz. Dolayısıyla günümüz dünyasının en büyük gerekliliklerinden olan deneyim ve yetenek edinimi için proje çocuk yöntemi iyidir.

Üniversite Öğrencisi Zeynep Hanne Kaymaz