Büyük kızıl ada Madagaskar

Madagaskar
Madagaskar

Yolculuk, insanlığın son vatanı olan Madagaskar’a. Çizgi filmlere konu olan adıyla onu tanıdığını biliyorum. Ve laf aramızda ben de o filme bayılıyorum!

Nilüfer Taktak

Yazar-Editör

Afrika’ya bağlı, dünyanın dördüncü büyük adası Madagaskar’a gitmek için bir hayli heyecanlıydım. Etrafımda adaya giden pek kimse bulamasam da araştırmalarım sonucu oraya dair çeşitli bilgiler edindim. Toprağının rengi kırmızı olduğu için Madagaskar’a “Büyük Kızıl Ada” deniyormuş.

Ve yeryüzünde insanlığın yerleştiği en son bölgelerdenmiş. İnsanların bu adaya ayak bastığı ilk tarih MÖ 2000’li yılları bulmuş. Yerleşimcileri ise adaya MS 360’lı yıllarda gelmeye başlamış. İlk olarak Endonezya’dan gelen insanları sonraları Arabistan ve Afrika’dan gelenler izlemiş.

Ada tam olarak Afrika’nın doğusunda kalıyor. Daha önce Mauritius’u anlatmıştım, hatırlarsın. İşte bu iki ada birbirine epey yakın. Ama Madagaskar’ın yüzölçümü oranın birkaç katı büyüklükte. Demiştim ya Madagaskar dünyanın dördüncü büyük adası. Diğerleri Grönland, Yeni Gine ve Borneo. Bu üçünü düşündüğünde Madagaskar’ın ne denli büyük olabileceğini de tahmin edersin sanırım. Ve adanın çevresinde yüzlerce küçük ada bulunuyor. Bunların birkaçında deniz turizmi çok gelişmiş.

Madagaskar’ın başkentinin adı Antananarivo. Bunu bir kerede harika söylemeyi bekleme. Ben de alışana kadar çok alıştırma yaptım. Ama söyleyemezsen de gözünü korkutmasın çünkü şehre kısaca Tana diyorlar. Ve şehirde yaklaşık 3,6 milyon insan yaşıyor.

Andasibe Milli Parkı
Andasibe Milli Parkı

İstanbul’dan kalkan uçağım yaklaşık 13 saat sonra adanın başkenti Antananarivo’ya ulaştı. Adaya vardığımda saat öğleni bulmuştu. Havalimanı öyle küçüktü ki hemen çıkıp taksiye binmek tahmin ettiğimden de hızlı oldu. Ama burası Afrika, her zaman hayat bu kadar kolay olmayabiliyor. En ufak bir pürüzde birkaç saat beklemen de gerekebilir. Benim şansım yaver gitti diyelim.

Adaya indiğimde hava sıcaktı. Madagaskar’ın iklimi bölgeden bölgeye değişiklik gösterebiliyor. Genelinde farklı coğrafi iklimler yaşanıyor. Genel olarak kasım ve nisan aylarında sıcak ve yağışlı olmasına rağmen, mayıs ile ekim ayları arasında kurak ve soğuk oluyor. Ama en soğuk zamanları bile ülkemizden sıcak görülüyor. Yıllık ortalama 4 bin mm yağış alabildiği için adanın doğusunda yağmur ormanları var. Bitki örtüsü bu kadar değişkenlik gösterdiği için sanırım adanın bitki örtüsü ve yaban hayati oldukça çeşitli.

Lemurlar yalnızca adaya özgü hayvanlar.
Lemurlar yalnızca adaya özgü hayvanlar.

Otele eşyaları bıraktıktan sonra henüz vakit erken olduğu için kendimi dışarı attım. Şehirde yapacak birkaç şey olduğu için program yapmaya karar vermiştim. Önce şehir merkezini arabayla şöyle bir turladık. Rehberim Fayez gezi konusunda bana çok yardımcı oldu. Bazı bölgelerde yerel rehber işini çok kolaylaştıracaktır. Etrafı pirinç tarlalarıyla çevrili başkentin tepelerine doğru çıktık. Yol üzerinde birkaç kiliseye rastladım. Fayez hediyelik eşyalar almam için beni yerel ürünler satan pazara götürdü. Henüz ilk günüm olmasına rağmen gördüğüm palmiye yapraklarından yapılan oyuncaklar, hasır sepetler, çantalar, ahşap hediyelikler karşısında kayıtsız kalamadım. Merkezde bir İtalyan restoranında pizza yedikten sonra otele döndük.

Madagaskar'dan görüntü.
Madagaskar'dan görüntü.

Madagaskar denince beni en çok heyecanlandıran şeylerin en başında baobab ağaçları geliyordu. Hani şu Küçük Prens’te de “Eğer kalbinizde bir baobab ağacına rastlarsanız, onu kökünden sökmelisiniz. Çünkü bu ağaç tohumlarında korku, güvensizlik, hile ve öfke barındırır.” dediği baobablar. Ancak Madagaskar’ın ünlü baobab ağaçları başkentin oldukça uzağında. Oraya gidebilmek için arabayla 12-14 saati göze almak gerekiyor. Ya da yerel şirketlerin uçaklarıyla seyahat edeceksin. Bütün bunlar da maliyetli olduğundan, “baobab”lar yerine adadaki ikinci en merak ettiğim şey lemurları görecektim. Lemurlar yalnızca bu adaya özgü hayvanlar. Neredeyse adayla özdeşleşmişler. O yüzden lemurları görebilmek için ertesi gün erkenden kalkıp Andasibe Milli Parkı’na doğru yola koyulduk.

Park başkent Tana’ya birkaç saat uzaklıkta kalıyor. Eğer adanın kocaman duble yolları olsa bu yol eminim daha kısa olurdu. Ama eldeki şartlarla çok kısa mesafeler bile upuzuuuun vakitlere yol açabiliyor. Parka geldiğimde bu kadar endemik bitkiyi bir arada göreceğimi tahmin etmemiştim. Adaya özgü o kadar farklı bitki örtüsü var ki duyunca sen de şaşıracaksın. Keşfedilmesinden önce tamamen sık ormanlarla kaplı olduğu için bitki örtüsü de bir o kadar zengin. Ancak bu sık ormanlar insanların yerleşimi ile birlikte oldukça azalmış. Şu an adada sadece doğu kıyı sahillerinde ormanlar kalmış. Yağmur ormanlarının en sık görüldüğü bölge ise Masoala Yarımadası.

Madagaskar'dan görüntü.
Madagaskar'dan görüntü.

Andasibe Milli Parkı’nda lemurları gördük. Bu sevimli hayvanlar yalnızca bu adaya özgü bir hayvan türü. Ve yaklaşık 100 ayrı türü var. Parkta da birkaç ayrı türünü görme şansımız oldu. Bazılarına muz yedirdim. Bazıları kafama vurup kaçtı. Kanoyla suyun içinde aralarından geçip gittik. Lemurların adı Roma mitolojisindeki lemures adlı hayaletlerden geliyormuş. Gece etkin olup iri gözleri ve korkunç çığlıklarından dolayı kendilerine bu isim yakıştırılmış. Ama ben sevgili lemurları gündüz gözüyle gördüğüm için bir korkunçluklarına rastlamadım. Parkı gezdikten sonra parkın içindeki restoranda bir şeyler yedik. Bu sırada Fayez bana Madagaskar’da yaşama dair pek çok şey anlattı. Genel olarak adanın insanları sıcakkanlı ve eğlenceli. Herkes Fransızca bildiği için ve resmi dillerinden biri olduğu için İngilizce konuşmalar genelde Fransızcayla sonlanıyor. Ve Fransızca bilmiyor oluşuma hep çok şaşırdılar. Bölgenin anadili Malgaşça. Birkaç kelime öğrenip Malaylarla mutlaka Malgaşça konuşmaya çalıştım. Gündelik basit konuşma dilini anadilden birkaç kelime ile süslemek gittiğim her yerde işime yarıyor. Gezilerinde mutlaka sen de selamlaşmayı, teşekkür etmeyi bölgenin anadiliyle yapmayı dene.

Bütün gezilerin en zor kısmına geldim: veda vakti. Devasa baobab ağaçlarını göremeden adaya veda edeceğim için üzgündüm. Ama onları görememek beni bir kez daha buraya getirecekti, biliyordum.