Biz bir aile miyiz gerçekten?

​Biz bir aile miyiz gerçekten?
​Biz bir aile miyiz gerçekten?

Linkedin Kullanıyor musunuz bilmiyorum ama son zamanlarda bu platformda en sık rastlanan ifade, "Biz bir aileyiz" sözü. Peki gerçekten iş dünyasındaki ekipler, bir aile gibi hareket edebilir mi? Ederse disiplin sağlanabilir mi? Bugün bu soruların cevabını arayacağız hep beraber.

Aslında bir iş yerinde “aile” olma durumu şirketten şirkete, yöneticiden yöneticiye değişebilecek öznel bir durum. Mesela ben, “Akasya Durağı” dizisindeki taksicilerin Nuri Baba’nın etrafında kenetlenip, “Biz bir aileyiz!” demesini çok samimi bulurdum. Öte yandan iş hayatına girdiğimde bu ifadenin yer yer gerçekten travmaya yol açacak, -hatta aile kavramını dinamitleyecek kadar tehlikeli- olduğuna da şahitlik ettim. Ama öte yandan yer yer insanın kan bağı olmadığı tanıdıklarıyla bir aile samimiyetine erişebileceğini de gördüm.

Öncelikle ben, “Biz bir aileyiz!” sözüne karşı bir yönetici değilim. Önemli olan bu ifadenin neyi kast ettiğinin açıkça belirtilmesi. Gerekli şartlar sağlandıktan sonra iş yerindeki takımların bir aile ruhuna sahip olması mümkün. Yeter ki çalışan suistimalde bulunmasın, yönetici de çalışanın hakkını hukukunu gözetsin. Ne çalışan, geç kalmasını ya da işi yetiştirmemesini aile samimiyetine binaen suistimal etmeli ne de yönetici, “Aman bu bizim çocuk; fazla çalışsın, mesai de vermeyelim,” kafasına girmeli.

Ekip çalışmasında disiplin

Tabii neticede bu ailenin yapay bir gerçeklik olduğunu da gözardı etmemekte fayda olduğunu belirtmeliyim. Her ne kadar gerçek bir ailede bağlar sonsuz şekilde sürse de profesyonel hayatın gerçekleri, bu yapay habitatın dağılmasına yol açabilir. Düşünsenize günün dokuz saatini aynı ofiste, aynı iş yerinde kan bağınız olmayan insanlarla geçirmek zorundasınız. Yeri geliyor ailenizden çok aynı odayı, aynı sırayı paylaştığınız bu insanları görüyorsunuz. Bu kadar saati kıymetlendirecek şey nedir peki? İnsanlar arasındaki bağları güçlendirmektir, aynı amaç için yol yürümektir tabii ki. Karşısındakinin mutlululuğuyla mutlu olamayacak bir insan; şirketine, ekibine ne kadar faydalı olabilir ki?

Ben bu konuda GZT, Genç Motto gibi markalarımızın sosyal medya tasarımlarını hazırlayan Weus ekibini hayranlıkla takip ediyorum. Aralarından su sızmıyor, beraber film izlemeye de gidiyorlar, piknik de yapıyorlar. Hatta yeri geliyor, “gün” bile düzenliyorlar. Bir sorun olduğu zaman da açık açık birbirleriyle konuşup, bunun üstesinden geliyorlar. Vazifenin en ağır kısmı, ne yazık ki ekip liderlerine düşüyor. Ben zoraki çalışmanın ya da “iş bu!” diye çalışılmasının mantıklı olduğu kanaatinde değilim. İnsan, kendisine benzer fıtratta olanlarla daha iyi anlaşır. Bu bir gerçek. Onun için aynı şeylerle mutlu olabilecek insanların aynı ekipte yer alması temel bir şart. Bu birliktelik içinde uyumsuz olan kişilerin farklı departmanlara yönlendirilmesi ya da baştan vedalaşılması en sağlıklısı. Yani ekip kurulurken temeller sağlam atılmalı. Bu da anca ekip liderinin bir yeteneğidir diyebilirim.

İşin ruhu

Peki, ekibin bir ruh birlikteliğinin olması, disiplinli çalışmaya nasıl katkı sağlar? Madde madde ilerleyelim:

1- Şu bir gerçek ki birbirine güvenen insanlar arasında iletişim sorunları daha az yaşanır, yaşansa bile bir şekilde o sorun halledebilir. İyi bir iletişim, eşittir verimli sonuçlar ve mutluluk demektir.

2- Aynı hedefte birleşen insanlar, daha istikrarlı hareket eder ve birbirlerine zor anlarında destek olur. Bu da daha düzenli ve organize çalışmaya vesile olur.

3- Ekip birbirini iyi tanıdığı için kimin hangi görevde başarılı olacağı istişarelerle net şekilde ortaya konur ki bir insan işini severek yaptıktan sonra başarılı olmaması imkânsızdır. Albert Einstein’a isnat edilen bir söz, bu durumu açıklıyor: “Aslında herkes dâhidir ama siz kalkıp bir balığı ağaca tırmanma yeteneğine göre yargılarsanız, tüm hayatını aptal olduğuna inanarak geçirecektir.” Kısacası insan nerede yetenekli olduğunu keşfederse orada başarılı ve mutlu olur.

4- Takım içindeki bireysel disiplini yüksek bireyler, bireysel disiplini yeterince iyi olmayan arkadaşlarını grup disiplini vasıtasıyla yükseltebilir. Bu da projelerin daha dayanıklı ve sürdürülebilir olmasını sağlar. İş hayatındaki modun yükselmesi genel hayata da sirayet eder.

5- Ekip içindeki sinerji ve sonuç odaklılık, her bireyin sorumluluklarını daha ciddi şekilde üstlenmesi demektir ki bu da iş disiplinine olumlu yansır.

6- Uyum içinde çalışma, çatışmaların önüne geçer. Enerji doğru yere harcanır, gereksiz dedikodular ortadan kalkar.

Lidere düşen görev Sözün özü; güçlü bir ekip ruhunun oluşturulması bireysel performansları artırırken, kolektif başarı için gerekli olan düzeni ve kararlılığı da sağlayabilir. İş yerinde mutlu olan bir çalışanın özel hayatında da mutlu olması gayet mümkündür. Çünkü iş arkadaşları bir noktada ona, bu konuda da destek olacaktır. Biliyorum bazılarınıza bu durum inandırıcı gelmiyor ama şartlar sağlandıktan sonra gayet mümkün. Son olarak şöyle söyleyeyim. İyi bir iş kültürünün oluşturulmasında ekip liderlerine büyük bir iş düşüyor. Sonraki yazılarda tekrar görüşmek üzere… Bana talip.kul@gzt.com adresinden yazmayı unutmayın.

Yorumunuzu yazın, tartışmaya katılın!

YORUMLAR
Sırala :

Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım