Bir sosyal medya eleştirisi “Çember” (The Circle)
Başta bilişim alanında çalışanlar olmak üzere dünya üzerindeki birçok kişi için Facebook, Apple ya da Twitter gibi şirketlerde çalışmak en büyük ideallerden biridir. En yüksek maaşlar bu şirketlerde verilir, en eğlenceli hafta sonu aktiviteleri bu şirketlerdedir, en fazla haklara bu şirketlerde sahip olursunuz. Yani bildiğimiz kadarıyla böyle.
Filmimizin başkarakteri Mae, küçük bir şirkette müşteri temsilcisi olarak çalışırken bir arkadaşının vasıtasıyla Apple ya da Facebook markalarını birini temsil eden “Circle” adlı firmada çevrim içi müşteri temsilcisi olarak işe başlar.
Circle ilk başlarda gerçekten söylenildiği gibi bir yerdir. Maaşları iyidir, eğlenceli aktiviteler vardır ve en önemlisi mesai saatlerinde sosyal medyaya kişisel içerik üretmek şikâyet edilen değil aksine teşvik edilen bir davranıştır. Mae, sosyalliğe ilgisiz gibi duran yapısıyla bu ortama girmeye biraz mesafeli yaklaşır başlarda ama o da zamanla alışır, bu “fazla sosyal” iş çevresine!
Bunun yanında şirkette gördüğü bazı şeyler, onu yavaş yavaş şüphelendirmeye de başlar. Bu kadar fazla açıklıktan ve şeffaflıktan söz edilmesi, her fırsatta bu konular üzerinde durulması, yapılan her yenilikte bu konulara vurgu yapılması kuşkularını artırır. Şirkette çalışanlardan biri, onu veri sunucularının olduğu kata götürür ve orada şöyle bir cümle kullanır:
“Amaç her şeyin kaydedilip, izlenip, yayınlanıp, saklanıp, incelenip her açıdan Circle için hazır olması. Örneğin senin sağlık girişin yapıldı değil mi? Her adım, her nefes, ne varsa hepsi saklanıyor. İstedikleri gibi kullanabilirler. Bizi inceliyorlar. Herkesin verileri toplanıyor ve paraya çevriliyor.”
Bunlar artık hepimizin bildiği gerçekler öyle değil mi? Mesajlaşmalarımızda ya da konuşmalarımızda bahsettiğimiz şeylerin daha dakikası dolmadan reklam olarak karşımıza çıkmasını hepimiz en az bir defa yaşamışızdır. Verilerin toplandığı ve işlendiği bu şirketlerin kullanım sözleşmelerinde açıkça söyledikleri de bir gerçek ayrıca. Peki bu veri işlemenin sınırları nedir? Tüm özel hayatımızın, mahrem tüm bilgilerimizin bu şirketlerin elinde olması sizi de bir miktar endişelendirmiyor mu?
Mahremiyeti olmayan toplum
Filmin hoşuma giden tarafı, bu endişe sahnelerinden hemen sonra sözü karşı tarafa vermesi ve endişelendiğimiz şeylerin bu sefer iyi tarafını izleyiciye göstermesi. Bu örnekte ise Mae, kimseden habersiz şekilde, gecenin bir vaktinde kanoyla denize açılıyor ve boğulmaktan Circle’ın yeni icatlarından biri olan, her tarafı izleyen kameralar sayesinde kurtuluyor. Bu kurtuluş, onu Circle’ın medya yüzlerinden biri hâline getiriyor. Artık o da mahremiyete düşman, her şeyin herkesle paylaşılmasını savunan birine dönüşüyor. Dahası şirketin de isteğiyle kendisine özel bir misyon veriliyor. Bu misyon, tamamen şeffaflaşmak için vücuduna özel bir kamera takılmasını ve herkesin anlık olarak onu izleyebilmesini içeriyor. Filmin ortalarına denk gelen bu kırılma noktası, tempoyu öyle bir noktaya çıkarıyor ki oldukça sakin devam eden bir saat sonrasında koltuğunuza daha bir yerleşiyorsunuz, acaba şimdi neler olacak diye.
Bu aşamada işler iyice çığırından çıkıyor ve Mae artık Circle’ın “mahremiyeti olmayan toplum” misyonunun temsilcisi hâline geliyor. Mae, popüler olmanın da etkisiyle tüm sınırlarını kaybetmeye başlıyor. Ailesi de önceleri bu durumdan memnunken özel hayatlarının şeffaflık adına başkalarına da ifşa edilmesiyle bu projeye dâhil olmaktan vazgeçiyorlar. Annesi bir konuşmasında şöyle söylüyor: “Mae, seni seviyoruz ama mahremiyetimiz olmalı. Ayrıca neye bulaştığının farkında olmamandan korkuyoruz.”
Ailesinin öngörüsü maalesef gerçekleşiyor ve Mae’nin içinde bulunduğu proje, onun en iyi arkadaşlarından birinin ölümüne sebep oluyor. Bu olayın ardından Mae bir yas süreci geçiriyor ama yine de şirkete geri dönüyor. Tabii ki arkadaşı Mercer’ın ölümüne sebep olanları kendi projeleriyle cezalandıracak mükemmel bir planla.
“The Circle”, yani Türkçe çevirisiyle “Çember”, sosyal medyada gelişen teknolojilere eleştirel bir bakış açısıyla yaklaşan bir film. Mark Zuckerberg bizlere şeffaflıktan bahsederken acaba kendisi ne kadar şeffaf? Bu sorunun yanıtını hiç düşünmüş müydünüz? Bize her anımızı paylaşmamız gerektiğini söylerken acaba kendisi her anını paylaşıyor mudur sizce? O meşhur fotoğrafı, Mark Zuckerberg’in dizüstü bilgisayarındaki kamerasının bantlı olduğu fotoğrafı hepiniz görmüşsünüzdür. Demem o ki sosyal medyayı pazarlarken kullanılan propaganda cümleleri, o platformları kuranlar tarafından ne kadar samimiyetle kuruluyor? Bunun üzerinde biraz düşünelim derim. Acaba her şey gerçekten bu kadar iyimser mi yoksa iyimserlik arka planda dönen oyunların bir kılıfı mı sadece? İşte “The Circle” filmi izleyicisine bu soruları sorduran, derdini sade bir anlatımla izleyicisine aktarmayı başarabilen bir film. İki saatinizi bu filme harcadığınıza pişman olmayacaksınız. İyi seyirler...