Bir bakışta Mustafa Namoğlu
İKAS ve Mugo e-ticaret platformlarının kurucusu Mustafa Namoğlu, Kıbrıslı bir ailenin çocuğudur. Girişimci bir ailede büyümüştür. Kendini hızlı, çalışkan, biraz da asi olarak tanımlar. Hobileri yoktur çünkü yaptığı şeyi en iyi şekilde yapmak istemektedir ve bu da yaptığı işi hobi olmaktan çıkarır ona göre. En korktuğu şey pişmanlıklarla, yani yapmak istediklerini yapamadan ölmektir. Çocukken pilot olmak istemiştir. Bilkent Üniversitesi’nde bilgisayar mühendisliği bölümünden mezun olmuştur. İlk parasını 21 yaşında kazanmıştır. Lise ve üniversitede uzun zaman bateri çalmış, tıpkı basketbol gibi müzisyenliği de kariyer olarak hedeflemiştir. Kısa vadeli başarının peşinde değildir. “Ektiğini biçmen için sebatla sabretmen gerekir,” der.
Bir günde ne yapar?
İç dinamiğini dinleyen, iç saatini takip eden biridir. “Sabah insanı olmak” diye bir tabir kullanıyorum ben, kendi deneyimim de o yöndedir. Güneşi üzerine doğurmamak, güneşten önce uyanmak ve gün için beraber doğmak. Sabah kalkış saati gün doğumundan önce, tabii yaz saatlerinde bu saat daha erkene çekildiği için bazı istisnalar olabilir. Günü yürüyüş ile başlatır, spor ve kitap okuma ile devam ettirir. İşe erkenden gitmek, onun için hiç de yadırganacak bir durum değildir. Çünkü böyle bir rutinin içine doğmuştur. “Aile geleneği” diyebiliriz. “Dededen toruna girişimcilik” diye adlandırdığı bir hayat döngüsü vardır. Girişimci bir ailenin çocuğu, Mustafa Namoğlu. Dedesinin yıllar önce yaktığı bu ateşin meşalesini tutmayı seçmiştir. Böyle bir dünyanın içinden gelerek, girişimci ruhuyla kendi şirketini ve markasını kuran, bugün alanında uzman olmuş başarılı bir isimdir kendisi. Paranın her şey demek olmadığını kendimize sürekli hatırlatsak da ona yöneltilen eleştirileri tahmin edebiliriz. Zengin bir aileden geldiği için zaten birkaç adım önde olduğunu düşünür birçok kişi. Ama para yönetilebilen ve de yöneten bir şeydir. O parayı yöneten tarafta olmayı seçmiş ve bugün bu yüzden başarılı bir iş insanıdır. Para tek başına bir süper kahraman değildir. O, asıl şansının böyle bir ailede doğmak olduğunu söylemektedir. En büyük motivasyonu da bu şansı hakkıyla değerlendirebilmektir.
Altın kural 1 -2-3
Girişimciliğin ana kuralı ısrardır. Bir girişimci, istediğini alana kadar ısrar etmelidir. Bir fikrin var ve o fikri birilerine satana kadar, hedef kitleyi ona inandırana kadar uğraşmalısın. Girişimci gençlere İKAS üzerinden örnek verir. Benzer deneyimi, talihsizlikleri, umutsuzlukları, olumsuz geri dönüşleri onlar da tecrübe etmişler ve eğer vazgeçmiş olsalardı, bugün İKAS alanında en iyi e-ticaret altyapılarından biri olamazdı. Her olumsuz geri dönüşten sonra ipleri bir başkasının eline vermek, bu işi başkasına delege etmek istemek, ona göre ilk basamağa basmadan merdiveni tırmanmaya benzer.
İkinci kural ise paranın varlığına odaklanmak yerine bir network (iletişim ağı) sağlamaktır. Parasız girişimci olunur mu? Belirli bir çevre edinmek hem zamanı hem parayı kazandırabilir. Üniversite yıllarında ciddi bir işte çalışmamıştır. Mezun olduktan, yani 20’li yaşlarından sonra çalışma hayatına atılmıştır. Bu, “zihninde hiçbir şey yoktu, bir anda boşluk hissiyle işe atıldı,” anlamına gelmemelidir. Elbette aklında belirli bir fikri vardır ve bunu mezun olduktan sonra hayata geçirmeye başlamıştır. Bugün adından söz ettiren birçok firma ile iş birliği içinde ve kendisinin daha yeni yeni elle tutulur bir iş yaptığını düşünmektedir. Ve şimdi bulunduğu yerden 20’li yaşlarına şöyle sesleniyor: “Şu anki aklım olsa 21 yaşında atlamazdım o denize. Yüzmeyi çırpınarak öğrenmek yerine iki üç yıl kurumsal yerlerde çalışır, güzel bir network edinir ve bendeki o ışığı görmelerini sağlardım. Bunun çok daha faydasını görürdüm.”
Bir girişimci doğuyor
İKAS ve Mugo şirketlerinin kurucusu olan Namoğlu, 21 yaşında bir ajans kurmaya karar vermiştir. E-ticaret üzerine front-end (önyüz, web tasarımı) tarafında tasarım ve kodlama ile işe başlamışlardır. İlk işlerinden biri, Modanisa sitesinin modernize edilmesi ve sitenin front-end kodlaması olmuştur. Ona inanan bir büyüğünün tavsiyesi ile odağını ajans işinden farklı bir alana kaydırmıştır. Ajans işinin büyüme potansiyeli ve müşteri kapasitesi çok daha yüksektir belki ama kişinin kendi ürününe ve markasına yatırım yapması, işleri daha farklı ve gelişen bir boyuta taşıyabilir.
Yıl 2011, e-ticaret furyasının yükseldiği zamanlar, aldığı tavsiyelerle bir cesaret Mugo markasını kurar. Bunun başlangıcı, biracayip.com adında hediyelik tasarım ürünler sattıkları bir site kurmak olur. Markaların tedariğini, distribütörlüğünü yurt dışından alıp gerekli işlemleri yaparlar. Namoğlu, sitenin UI’ını (userinterface) ve UX (userexperience) ve front-end kodlamasını kendisi yapar. Arka planda “Woo Commerce” denilen (siteyi online bir mağaza haline dönüştürecek eklenti) e-ticaret eklentisini kendisi giydirir. Dijital pazarlamasını kendisi yapar. Bir zaman sonra bu işten sıkıldığını fark eder. Sattıkları ürünlerin birkaçının Türkiye’de distribütörlüğünü alırlar. İnternetten teker teker satmak yerine, büyük firmalara yüklü miktarda malı faturasıyla satarlar. Dört beş yıl sonra iş kâr etmeyen bir toptancı mantığına dönerler.
İşler bu mantıkta ilerlemeye devam ederken Herschel markasının distribütörlüğünü almak gibi girişimleri olur. Eğer bu markayı bünyesine katarsa bu işi devam ettirecektir yoksa bugüne kadar getirdiği ne varsa çöpe atmaya hazırdır. Deyim yerindeyse tası tarağı toplayıp Ankara’ya dönecektir; freelance yazılım, tasarım ne olursa yapmaya razıdır. Herschel, Türkiye’ye gelerek birçok önemli firmayla görüşmüştür. Onlar arasında bir mağazası, ekibi olmayan tek firma kendileridir ve Mustafa Namoğlu Herschel’a, sadece “hayal sattığını” söyler. Onları kendilerine inandırmayı başarıp işi almışlardır. En zengin, en zeki, en büyük olan değil; en çok isteyenin kazandığını söyler. Girişimcilere naçizane bir tavsiye verir ve “Hayatlarında ben bırakıyorum, yazılıma geri dönüyorum cinsinden radikal kararları verebiliyor olmalılar,” der. Her şeyi bırakıp Herschel’e döndüğünde her şey değişir.
İşleri kolaylaştırıyoruz A. Ş.
Bilgisayarla tanışması, yaklaşık altı yedi yaşlarında olur, kendini bildi bileli bilgisayar ailesinin hayatındadır. Babası da kendisi gibi yazılımcıdır; kobilere yazılım üreten bir şirket kurmuştur. Dedesinin de ticaret insanı olduğunu öğrenmiştik. Mustafa Bey’in üniversitede bilgisayar odaklı bir bölüm okuması, çok da şaşırtıcı gelmiyor kulağa. Çünkü kendi de bunun kaçınılmaz bir sonuç olduğunu söylüyor. “Mezuniyet, e-ticaret, şirket, Mugo, Herschel” derken içinde bastıramadığı bir heyecan vardır hâlâ. Kobilerin derdini çözmek gibi bir bilinç uyanır içinde. Bu uyanan devin adı, İKAS olacaktır sonunda. “Mugo ve İKAS nasıl bir arada yürüyecek?” derken işe bir ofis tutmakla başlar. Ofis tutulduğunda nasıl olsa bunun kira bedeli için iş yapmak gerekecektir. Böylece kendini can yeleksiz şekilde okyanusa bırakır. Burada yelekleri takım arkadaşları, oksijeni ise çalışma azmi ve başarma güdüsü olacaktır. Bu mantık işe yarar ve şirketi kurar. Şirketin adı da İKAS: İşleri Kolaylaştırıyoruz A.Ş. olur.
İKAS, gün sonunda yazılım ile perakende/eticaretin birleştiği yer olmuştur. Başlarda fiziksel dükkânların yönetilmesi ve pazar yeri entegrasyonu gibi işler yaparlar. Son yıllarda ise temel odakları, ticaret altyapısı ve e-ticarette kobileri farklı seviyelere taşımak olmuştur. Türkiye’de çok hızlı yol alırlar. Birkaç sene içerisinde sektör lideri olmayı hedeflemektedirler. Rekabeti güçlü, zor bir iştir aslında. Onlar bu işe başlarken ciddiye alınmamıştır. Doğru ekip ve sermeye birleştiğinde, rekabetin çok yüksek olduğu sektörlerde dahi çok hızlı bir şekilde pazara girip liderlerden o pazarın alınabileceğini düşünmektedirler. Aynısını Avrupa’da da yaptıklarında, belki bu bir sene, beş sene, 10 sene sürecektir. “Bu yapılamaz, işe girilemez,” denen bir işi yaparak devam etmek istemektedirler.
Şirketin temelinde iki şey olduğunu söylemektedirler: Doğru kişiler, ciddi anlamda tutkuyla ve inanmış şekilde oradadırlar. Bu açıdan kendini çok şanslı hissetmektedir, Namoğlu. Benzer heyecan ve tutkuya sahip doğru kişiler buluştuğunda, işler bir şekilde ilerlemektedir. Bir diğeri ise doğru insanlara, doğru yöntemle, doğru yetkiyi vermektir. İnsanlarla çalışmaya başladığında iki şekilde davranılabilirler: Ona 100 puan vererek, onun bu puanı düşürüp düşürmediğine bakabilirsin, bu çalışana veya ekip arkadaşına baştan güven vermek anlamına gelir. Bir diğeri ise onu sıfırdan başlatarak, kendini kanıtlaması için 100’e tırmandırmaktır. Bu ikincisinin, kötü bir zihniyet olduğunu söyler. O, bu işe talip olanları 100 ile yani güvenle başlatır. Hayal kırıklığına uğratıp uğratmamasını o kişinin vicdan muhasebesine bırakır.
Kimse kolay olacağını söylemedi
Mustafa Namoğlu’nun hayatta en çok korktuğu şey, geriye dönüp baktığında yeterince uğraşmamış, çabalamamış olmaktır. Bunu hiçbir zaman yaşamamak için yıllardır canla başla çalışır. Bu serüvende yazılım, e-ticaret, girişimcilik alanında tecrübe ettiklerini, hatalarını, tavsiyelerini anlattıkları bir YouTube kanalı vardır: “Kolay Değil”. Ülke ve coğrafya kaderdir zihniyetine prim vermeyen biridir. Ülkeyi, döviz kurunu, finansı ve birçok şeyi suçlamak, bu bahanelerin arkasına sığınma refleksi doğurmaktadır. Türkiye’de bir şeyler yapmak kolay değil, bu hepimizin malumudur. Fakat onun mottosu şu yöndedir: “Değiştiremeyeceğimiz bir şey varsa onun içinden nasıl çıkarım?" fikrine odaklanmak. Kanalın çıkış noktası da bu olmuştur. Namoğlu, kendi yolunda o kadar çok fedakârlık yapmıştır ki ortaya çıkan harikulade sonuçtan, süreçteki zorlukların çıkarımını yapmak pek mümkün değildir. O yüzden işin kamera arkasında Namoğlu, o kadar “kolay değil” dediğini fark eder ki sonunda bunları anlatarak binlerce kişiye ulaşma motivasyonuyla YouTube’a adım atar. Bir motto daha asıverelim o zaman şu karşı duvara: “Normal insanlar hatalarından ders alır, akıllı insanlar başkalarının hatalarından ders alanlardır.” Derslerimizden sınıfta kalmadığımız güzel günlere…