Beynini tanı, kendini keşfet

Akıl dediğimiz yetenek nedeniyle “anlam” aramak zorunda olan insan zihni, anlamsız gördüğü işlerde başarıyı yakalayamaz.
Akıl dediğimiz yetenek nedeniyle “anlam” aramak zorunda olan insan zihni, anlamsız gördüğü işlerde başarıyı yakalayamaz.

Beynimizin bedenimize oranı açısından diğer tüm hayvanlara fark atıyor olmamızın en büyük nedeni sosyal devrelerdir. Bu sayede her biri farklı özelliklere ve yeteneklere sahip insanlar bir araya gelerek tek bir insanın zekasının altından kalkamayacağı hayatta kalma görevini birlikte gayet güzel halledebilirler.

Beyin nedir?

İnsan beyni şu evrende görüp görebileceğimiz en karmaşık fiziksel nesnedir. Milyarlarca yıllık canlılık macerasının bizlerdeki miraslarından biri olan beynimiz, insan denen varlığı anlamak için en yakından bakmamız gereken beden bölümüdür. Zira insanı diğerlerinden farklı yapan en önemli unsurlar zihinsel özelliklerle ilgili olunca, bunların merkezi olan beyin de insan için ilaveten önemli hâle gelir.

Beyinle İlgili Temel Kurallar

İnsan ve diğer canlılarda bulunan tüm beyinler hakkında geçerli bazı temel kuralları bilmek başlangıçta faydalı olacaktır. Birincisi, tüm beyinler aslında aynıdır. İster bir solucan ister köpekbalığı ister bir sincap ister insan olsun, beyinlerimizin ana yapısı tamamen aynıdır. Aradaki fark o canlı için gelişmiş olması gereken özelliklere göre beynin yapıları arasındaki gelişimsel farklardır. İkinci önemli husus sadece “hareket eden” canlılarda beyin olduğu gerçeğidir. Bitkilerde veya mantarlarda bizdeki anlamıyla bir beyin bu yüzden yoktur. Yani beyinler birer hareket kontrol mekanizmalarıdır. Üçüncüsü ise tüm beyinler “hayatta kalma” işlevine yönelik faaliyetleri yürütürler. Esas işleri canlıyı hayatta tutmaktır. Bu nedenle beyni olan canlıların hemen tamamı ürkektir ve beklenmeyenden korkar. İnsan da bu gruba dahildir. Beyinler bu görevi nedeniyle “önce kötü ve tehlikeli olanı görmek” yönünde programlanmış gibidir. Dolayısıyla beyni, içinde yaşadığımız şu modern zamanlarda “iyiyi ve fırsatı görebilecek şekilde” eğitmek çok önemlidir.

İnsan Beyninin Farkı Ne?

  • Her beyin, canlı türünün ihtiyacına göre şekillenmiştir dedik; insan beynine bakınca insana has özellikleri yöneten beyin bölgeleri ve beyin devrelerinin diğer hayvanlara göre aşırı gelişmiş olduğunu görebiliriz. Bunlardan en önde geleni de sosyal becerilerdir.

Diğer tüm hayvanlara göre son derece zayıf ve çıplak bir bedene sahip olan insan, keskin bireysel zekasının yanında diğer insanlarla çok karmaşık ilişkiler yürüterek hayatta kalabilecek şekilde yapılandırılmıştır. Beynimizin bedenimize oranı açısından diğer tüm hayvanlara fark atıyor olmamızın en büyük nedeni işte bu sosyal devrelerdir. Bu sayede her biri farklı özelliklere ve yeteneklere sahip insanlar bir araya gelerek tek bir insanın zekasının altından kalkamayacağı hayatta kalma görevini birlikte gayet güzel halledebilirler. Bu konu biyolojik sistemimiz için o denli önemlidir ki uzun yıllar yalnızlık çeken insanların ömürlerinin kısaldığını ve çeşitli hastalıklara yakalanma risklerinin yükseldiğini biliyoruz. Sistem adeta yalnız kalmamıza izin vermeyecek şekilde programlanmış gibi görünüyor.

Sosyal Beynimiz

İster sosyal ister kişisel işlerimiz olsun, beynimiz bilgisayar gibi çalışan bir sistem değildir. Bazı işleri daha iyi yaparken bazılarını beceremeyiz. Hayatımızın farklı dönemlerinde yeteneklerimiz ve zorluklara direncimiz de farklı olabilir. Bunun neden böyle olduğunu anlamak için azim veya motivasyon denen duygunun kökenine bakmak faydalı olabilir. İlgimizi çeken ve bizde heyecan uyandıran şeyler bizi bir şeyler yapmak için harekete geçirir. Fakat zorluklarla karşılaştığımızda bu ilginçlik ve heyecan duyguları bizi çok ileri taşıyamaz. Bunlar kısa menzilli harekete geçiricilerdir. Öte yandan motivasyon dediğimiz güdüleyici varsa, insan ne tür engelle karşılaşırsa karşılaşsın onu aşmak için yollar düşünmeye daha yatkındır. Engele takılıp vazgeçmek yerine onu aşmanın yolunu aratan duyguya motivasyon diyoruz. Peki, motivasyon nereden gelir? Motivasyon, “Neden yapıyorum?” sorusuna doyurucu bir cevabımız olması demektir. İnsan, nedensiz iş görebilen bir canlı değildir. Yaptığı şeyleri motivasyonla yapabilmesi için ona bir neden, bir anlam lazımdır. Anlamsız şeyleri belki hayat boyu tekrar edebilir ama bu tip işler, insanı geliştirmediği gibi kısa zamanda bıkkınlık ve bunalımlar oluşturabilir.

Başarı

Bir insan, bir konuda motivasyon sahibi ise eninde sonunda o işte başarılı olacaktır. Günümüzde başarı kelimesi oldukça tehlikeli bir şekilde kullanılıyor: Kimse ne olduğunu bilmiyor, sürekli anlamı değişiyor ama herkes onun peşinden koşuyor. Halbuki başarı, insanın azimle yaptığı her şeyde doğal olarak elde ettiği bir sonuçtur. Dolayısıyla başarılı olmak istediğimiz şeyle ilgili motivasyonumuzu yani “nedenimizi” sıklıkla gözden geçirmemiz iyi bir başlangıç olabilir. Genellikle insanların “başarısız” addedildiği alanlar, genelde zaten o kişinin bizzat kendisinin yapmaya niyeti olmadığı, kendini motive ve adanmış hissetmediği işlerle ilgilidir. Akıl dediğimiz yetenek nedeniyle “anlam” aramak zorunda olan insan zihni, anlamsız gördüğü işlerde başarıyı yakalayamaz. Belki de bugün başarının büyük oranda “para kazanma”ya indirgenmesi, insanların neyi başarmak istediklerine dair net bir fikirler gözden geçirmemiz iyi bir başlangıç olabilir. Genellikle insanların “başarısız” addedildiği alanlar, genelde zaten o kişinin bizzat kendisinin yapmaya niyeti olmadığı, kendini motive ve adanmış hissetmediği işlerle ilgilidir. Akıl dediğimiz yetenek nedeniyle “anlam” aramak zorunda olan insan zihni, anlamsız gördüğü işlerde başarıyı yakalayamaz. Belki de bugün başarının büyük oranda “para kazanma”ya indirgenmesi, insanların neyi başarmak istediklerine dair net bir fikirlerinin olmamasından kaynaklanıyordur.

İster öğrenci ister çalışan ister ev hanımı olun, yaş ve cinsiyetten bağımsız olarak şehirli insanların büyük çoğunluğu aşırı stres altında ve bu durum günümüzün en başta gelen ölüm nedenlerinden biri.
İster öğrenci ister çalışan ister ev hanımı olun, yaş ve cinsiyetten bağımsız olarak şehirli insanların büyük çoğunluğu aşırı stres altında ve bu durum günümüzün en başta gelen ölüm nedenlerinden biri.
  • Maalesef çoğumuz hayatımızın erken gelişim dönemlerinde bize işlenen zihinsel kodlarımız ve ezberlerimizi çok fazla sorgulayamadığımız yahut buna fırsat bulamadığımız için, ezberlenmiş bir başarı hikayesinin peşinden yıllarca boşuna koşabiliyoruz.

Bu yüzden yaşamın erken yıllarında beynimizin nasıl geliştiğini temel düzeyde anlamak çok önemli konuların başında geliyor.

Beynimizin Gelişim Evreleri

Beyin gelişimi çok geniş bir bilim alanıdır ama burada ana gelişim basamaklarını ve bu basamakların hayatımız için önemini kısaca vurgulamak mümkün. Anne karnında başlayan maceramızda en hızlı gelişen organımız beynimizdir. Dokuz aylık bir hamilelik boyunca çılgınca gelişse de doğum anına kadar temel gelişiminin ancak bir kısmını tamamlamış olarak doğmak zorundadır. Bu durum biyolojik olarak bulunmuş temel bir çözümden kaynaklanır: Bedene göre en büyük kafaya sahip olan canlılardan birisi, annenin dik yürüme zorunluluğu nedeniyle bir hayli daralmak zorunda kalmış kalça kemiği boşluğundan ancak erkenden doğarak geçebilir. Bu da bebeklik dönemimizi çok ilginç hâle getirir. Zira beyin daha gelişiminin başlarındayken dış dünyayla doğrudan karşılaşmaya başlar ve kişiliğimizin büyük bölümü o ilk bebeklik yıllarımızda dış ortamın, özellikle de yakın çevremizdeki insanların kültürel ve duygusal özellikleri ile şekillenir. Bu nedenle bebeklik dönemi en kritik dönemlerden birisidir. Çocukluk çağı, oyun oynayarak dünyayı tanıdığımız ve kişiliğimizin belirmeye başladığı dönemlerdir. Bu dönemde ilgi, şefkat ve oyundan mahrum kalan çocukların beyin gelişiminin görülür derecede kötü etkilendiğini biliyoruz. Sonra gelen ergenlik dönemi artık erişkinliğe geçişten önce beynin “kontrol kulesi” olan ön beynin geliştiği dönemdir. Bu dönemde karakterimizin detayları ve yaşamımızın geri kalanında nasıl bir insan olacağımız belirmeye başlar. Özellikle bu dönemde alkol, uyuşturucu ve pornografi gibi uğraşlar beyin gelişimi açısından son derece sakıncalı risk faktörleridir. Bu dönemde aşırı hızlı gelişen beyin, zihinsel ödül açısından patlama yaratan bu tip uyaranlara karşı son derece savunmasızdır ve bağımlılıklar özellikle bu yaşlarda gelişir.

Erişkinlik dönemi ise beynin artık gelişim hızını yavaşlattığı ve uzmanlaşmanın başladığı dönemdir. O zamana kadar yapılan faaliyetler neyse erişkinlik dönemi bunlarda daha ileri düzeyde ustalaşmanın gerçekleşmesini mümkün kılar. En nihayetinde yaşlılık dönemi ise özellikle iyi yaşanmış bir hayatın sonlarında bize bilgelik denen bir hediyeyle döner. Bilgelik, karmaşık sorunları sade yollarla çözebilme veya çözümü görebilme becerisidir.

Beyni Beslemek Bu gelişim dönemlerinde her ne kadar psikolojik ve kültürel bileşenler önemli olsa da beynin maddi yapısını ilgilendiren beslenme de çok önemli.

Diğer tüm hayvanlara göre son derece zayıf ve çıplak bir bedene sahip olan insan, keskin bireysel zekasının yanında diğer insanlarla çok karmaşık ilişkiler yürüterek hayatta kalabilecek şekilde yapılandırılmıştır.
Diğer tüm hayvanlara göre son derece zayıf ve çıplak bir bedene sahip olan insan, keskin bireysel zekasının yanında diğer insanlarla çok karmaşık ilişkiler yürüterek hayatta kalabilecek şekilde yapılandırılmıştır.

Beynin en üst kapasitede çalışmasının altın kurallarını şöyle sıralayabilirim:

  1. Günde 7-8 saat uykuya dikkat etmek
  2. Omega 3/6 açısından zengin balık ve kuruyemiş gibi besinleri tüketmek (özellikle erken gelişim dönemlerinde)
  3. Günde en az 20 dakika hiçbir şey yapmadan durabilmek (hiçbir şey!)
  4. Kolay öğrenebildiğimiz ve zevk aldığımız şeylere ağırlık vermek
  5. Alkol, uyuşturucu ve aşırı uyarıcılardan uzak durmak
  6. Fiziksel hareketi günlük olarak hayata yerleştirmek
  7. Nefes egzersizlerini öğrenmek ve günde birkaç dakika olsun uygulamak
  8. Çevremizdeki insanlara yardımcı olmak (İlginçtir; beyni en çok geliştiren pratiklerden biridir bu.)
  9. Stres yönetimini öğrenmek

Beyin ve Stres

Stres bir canlının olumsuz koşullara verdiği tepkilerin ortak adıdır. Tabiattaki tüm canlıların çok işine yarayan bu stres tepkileri, insanda maalesef ölümcül sonuçlar doğurabiliyor. Bunun sebebi insanın kendi inşa ettiği hayat ortamında sürekli ve aşırı stres hâlinde yaşamak zorunda kalması. İster öğrenci ister çalışan ister ev hanımı olun, yaş ve cinsiyetten bağımsız olarak şehirli insanların büyük çoğunluğu aşırı stres altında ve bu durum günümüzün en başta gelen ölüm nedenlerinden biri. Bu yüzden başta meditasyon, yoga, nefes egzersizleri gibi teknikler bütün dünyada gittikçe daha fazla ilgi görüyor. Stresimizi yönetmeyi öğrenmek, bu devrin en önemli becerilerinden birisi hâline gelmiş durumda.

  • Özetle; beynimiz aslında binlerce yıldır doğada hayatta kalmak için yaratılmış fakat şu anda yine onun marifetleriyle oluşturduğumuz modern medeniyet ve teknoloji içinde çok da iç açıcı bir durumda değil. Fakat çözümsüz bir felaketle de karşı karşıya değiliz.

Sadece beynimizi biraz daha iyi tanımaya ve onu nasıl kullanacağımızı öğrenmeye başladığımızda, hayatımızda yapacağımız küçük değişiklikler ve bazen de ufak uzman destekleri ile her şey çok farklı olabiliyor.

İnsan olmanın sürekli gelişmek ve keşfetmek demek olduğunu unutmayalım yeter. İnsanın en büyük keşfi de her zaman kendini tanıma yolculuğundaki keşifleri olacak. Bu konuyu ana işimiz yaptıktan sonra beynimiz her türlü zorluğun üstesinden gelmenin bir yolunu bulur. Zira onun uzmanlık alanı budur.

Prof. Dr. Sinan Canan / Akademisyen, Yazar