Beynimizi strese sokan 7 hata
Bir şey bizi darlıyorsa, sıkıştırıyorsa, dar bir alana hapsediyorsa, hareketimizi engelliyorsa, bu bizde stres denilen bir reaksiyon yaratıyor. Aslında stres reaksiyonun adı ve amacı, buralardan kurtulmaktır. Yazımızın konusu, bu durumlar ve buralardan çıkmanın hâl çareleri.
1- Hareketsizlik: Beyin bir hareket kontrol sistemidir. Sürekli olarak dış dünyadan aldığı uyaranlara bazı adaptif, uyum sağlayıcı hareketler yaparak cevap üretmesi lazımdır. Bu amacın dışında, -bugünkü dünyanın şehirli insanlarının çoğunda olduğu gibi- bütün gününü sadece parmakla cam itekleyerek geçirebiliyorsa, hep aynı şeyleri yapıp bütün gün ofis çalışanı olarak hayatını sürdürüyorsa, bu sistem kaçınılmaz olarak arıza verecektir. Dolayısıyla zihinsel olarak içinden çıkamadığımız çeşitli durumlar yaşadığımızda önce beden hareketi, yani biraz egzersiz, günlük basit tempolu yürüyüş yaparak ya da gezip dolaşarak oldukça iyi olacaktır.
2- Yanlış beslenme: Yüksek kalorili besinler tüketmek, maalesef zihnimizin sağlıklı çalışmasını zayıflatıyor. Mideye gönderilen aşırı şekerin neticesinde beyin damarları büzüşüyor. Bu sırada vücutta aşırı yükselen kan şekeri nedeniyle pankreasınızdan salgılanan insülin hormonu, acil önlem olarak şekeri hemen düşürmeye çalışıyor. Bu kan şekeri dalgalanmaları, beynin tabiri caizse metobolik olarak laçka olmasına sebep oluyor ve yavaş yavaş zihnimizin çalışma verimi düşüyor. Peki çaresi nedir? Karbonhidrat alımını sınırlandıracağız. Günde iki öğün, hatta yapabiliyorsak bir öğünde besleneceğiz. Karbonhidratları kestiğimiz zamanlarda, yağlardan aldığımız “sürdürülebilir enerjiyle” beynimizi ödüllendireceğiz. Tıpkı bir maraton koşucusunun uzun süre efor sarf edebildiği yaptığı gibi beynimiz de tıkır tıkır çalışacak. Denemesi bedava!
3. Kalitesiz uyku: Uyku, bedenimiz için değil, beynimiz için geçirmemiz gereken bir süreç. Kaliteli uykunun önemi, akşam yapay ışıklandırmalı, böyle bol mavi ışıklı ekranların karşısında çok zaman geçirmek zorunda olmamızdan kaynaklanıyor. Beyinde uyku, gün içinde otomatik ve döngüsel olarak devam eden bir süreç. Yani ışık - karanlık döngüsüne bağlı. Eğer gözümüze gelen ışık miktarı doğada olduğu gibi azalabilirse vücudumuzda “melatonin” diye bir hormon salgılanıyor. Melatonin gidiyor vücuda diyor ki “Haydi bakalım uyku vakti! Hemen yatağa. O an gözler kısılıyor, kalp titmimiz düşmeye başlıyor, yavaş yavaş gözümüz yatağa bakıyor. Öyle bir ruh hâline, bir zihinsel forma giriyoruz. O saatte cep telefonunuza bakıyorsanız, TV izliyorsanız; bunu yapmayın. Çünkü melatonin salgısı, o sırada göze ışık gelirse kesiliyor. Bu da geçiş konusundaki fizyolojik süreçlerimize ağır bir darbe anlamına geliyor. En önemlisi de “REM uykusu” denilen ve beynin derlenip toparlandığı, bağlantıların yeniden organize edildiği, gereksizlerin temizlendiği bir süreç hakkıyla yaşanmıyor.
4. Yalnızlık: İnsan, yalnız kalmak için yaratılmış bir canlı değildir. Özellikle dertli, taslı, muhtaç hissettiğimiz zamanlarda etrafımızda kimse olmaması ya da birileri olsa bile güvenebileceğimiz ve duygusal bağlantı kuramayacağımız insanların pek bulunamaması, insanda çok yoğun zihinsel stres yaratan bir durum. Etrafımızdaki insanlarla sadece internet üzerinden mesajlaşmanın da işe yaramadığını tekrar hatırlatalım. Böyle oturup yüz yüze sohbet edebildiğimiz, derdini dinleyip derdimizi dökebildiğimiz insanların en azından birkaç tane de olsa etrafımızda olması çok önemli. Tabii ki bu durumda aile birinci kurtarıcı faktör, ama bu kişi ya da kişiler her zaman aile olmak zorunda değil. Yakın dostlarınıza da kendi çevrenizdeki ilişkilerinize de çok dikkat etmeniz lazım.
5. Sıkıcı, ödülsüz, tatminsiz davranışları sürdürmek: “Hayatımda çok fazla sıkıcı rutin, beni geliştirmeyen çok fazla uğraşı var,” deyip bir farkındalık yaşadıysak bugünden itibaren bunun gereği olarak ufak ufak adımlar atmalıyız. Belki de yeni ilşkiler kurmaya çalışıp birtakım yaşam, iş ve meşgale fırsatlarını ufak ufak değerlendirmeliyiz. İlk etapta internetten araştırmak şeklinde de olsa yenilikleri hayatımıza davet etme ve mümkünse yakın gelecekte ya da orta vadede nasıl bir hayat istiyorsak, onu bol bol zihnimizde canlandırma alıştırmalarına lütfen ağırlık verelim.
6. Aynı düşünce kalıplarına sıkışıp kalmak: Eğer siz takıntılı ve faydasız zihinsel bir döngü içinde sıkışmışsanız, genellikle tekrar eden sorunlar yaşarsınız. İlşkilerde, işinizde, hesap kitapta, para pul hesaplarınızda… Eğer başınıza tekrar eden olumsuzluklar geliyorsa, kendinizi gerçekten stresli hissediyorsanız ve bundan hoşnut değilseniz; bu durumda kendi düşünce örüntülerinize bakmanın zamanı gelmiş olabilir. Tabii ki bunu tek başına geliştirmek çok kolay değildir. Ancak kendisiyle iki dakika sohbet etme alışkanlığı geliştirmiş insanların haftalar içinde bu konularla ilgili enterasan aydınlanmalar geçirdiğini biliyorum.
7- Faydasız işler: Bizler, davranışları kopya eden varlıklarız. Daha çok küçük yaşlarda zihnimiz tam donanımlı değilken bile en yakınımızdaki insanlardan hareket örüntülerini alır ve hayata öyle başlarız. Hayatımızın ileriki kısımlarında da vakit geçirdiğimiz insanların davranışları ve düşünce kalıpları üzerimize yapışır ve bizim bir parçamız hâline gelir. O yüzden etrafınızda sürekli size düşünsel ya da fiziksel olarak zarar verme potansiyeli taşıyan, gelişiminizi şu ya da bu nedenle engelleyen, sizi yokuşa süren, sizi faydası olmayan işlerle meşgul eden ya da bu meşguliyetlere vesile olan insanlar varsa bir müsaade isteyin. Küçük konuşmalarla ve meselelerle bizi meşgul eden insanlarla çevrelendiğimizde büyük sorunlara doğru adım atmamız ve bu sorunları çözmemiz ihtimal dâhilinde görülmüyor.