Ben Filistin!
“Filistin, bir sınav kâğıdı… Her mümin kulun önünde…”
Cahit Zarifoğlu
Yaban kekiği... Çoğunuz bunu duymuş yahut duymamış olabilirsiniz. Umumi olarak bizim buraların dağlarında yetişip yeşerir. Kokusuyla meşhurdur, doğallığıyla da... “Bizim buralar” derken neresi olduğunu söylemek akla gelmedi.
Ben Kudüs'üm. Dünyanın bize gözünü kör edip âmâ olduğu, üç maymunu oynadığı, izlemekle yetinip kınamakla kaldığı o mazlum şehirim.
Etrafını Filistin’in sarmaladığı, çocuğunu korumaya çalışan bir ananın evladı; aynı zamanda bir anayım, kucağında Mescid-i Aksa’yı bulunduran.
Çocukların gözyaşlarıyla suya kandığım, anaların feryatlarıyla gözyaşımı akıttığım kanla sulanan bir memleketim.
Sinemde, top oynaması gereken yaşta ellerinde taşlarla beni savunan, bebekleriyle oynaması gerekirken, benim önüme kalkan olup, kefensiz yatan kaç çocuğun cansız bedeni var bilseniz... Benim semalarında uçurtmalar yerine feryatlar yükselir. Oysaki ben Müslümanların ilk kıblesiydim. Başımın tacı olan Resûlullah Efendimiz S.A.V’in benim üzerimde miraca yükseldiği, Hz. Meryem’in bebekken Rabbi’me adandığı, Hz. Zekeriyya'ya Yahya’nın müjdelendiği, Hz. İsa’nın kundakta iken konuştuğu o kutsal yerdim...
Özgürlüğüm elimden alındı, kaç İslam düşmanının botlarıyla yüreğimi ezdiğini bilmiyorum bile. Topraklarım cansız bedenleri yere düşen mücahitlerle dolu, gençliğinin baharında beni savunurken soğuk kurşunlarla vurulup toprağın bile koynuna almaktan ar ettiği mücahitlerle...
Kaç tanesi esir düştü bilmiyorum, suçları sadece Müslüman oldukları için... Mahpushanelerin içinde “Allahüekber” deyip silahları taş, yüreklerinde iman olduğu için yargılanan kaç Filistin aslanı var bilmem. Bu umudu bırakalı yıllar oldu, o yüzden semalarımdan kuşlar pek geçmez.
Sizler, her gece o yumuşak yataklarınıza geçerken başınızdan aşağıya yağmur gibi yağan bombaların sesini bilemezsiniz.
Sizler, başını okşayıp yatağa yatırdığı çocuğunun, gecenin yarısında cansız bedeni ile karşılaşan ananın yüreğindeki feryadı duyamazsınız.
Sizler, henüz 14 yaşındaki çocuğun hayallerini bırakıp, benim uğruma toprağa düşen bedenindeki soğukluğu hissedemezsiniz.
Sizler, 1,5 milyardan fazla Müslüman’ın onurunu, şerefini kurtaran bir avuç Müslüman’ı tanıyamazsınız.
Tüm küffâr ehlinin yağmur misali üstlerine çullandığı ve onun altında ayakta kalmaya çalışan Müslüman milletini tanımaya, kurtarmaya çalışmazsınız. Ben, yalnızca Filistin’de beni savunurken şehit düşen o bir avuç Müslüman’ın mübremiyim.
Ben dilhunum. Ben çocukların çocuk olduğunu unuttuğu o arzım. Sizlerin evini sabah güneş aydınlatırken, bizim buraları akşam bombalar aydınlatır, sabah uçaklar karartır.
Ama bir gün olur da nasırlaşmış vicdanınız iyileştiğinde, mahkûm olmuş yüreğiniz hürriyetine kavuştuğunda ve âmâ olan gözleriniz açıldığında beni bu esaretten kurtarmaya karar verip gelirseniz, dikkat edin!. Ayaklarınıza soğuk bedenler çarpmasın.