İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırıları soykırım ve toplu cezalandırma olarak tanımlanıyor

Batı'nın “İsrail Yargılanıyor!” Yalanı
Batı'nın “İsrail Yargılanıyor!” Yalanı

Batılı güçler, Ukrayna'da “demokrasi” ve “kendi kaderini tayin hakkı” konusunda kopardıkları yaygaranın aksine İsrail'e, Gazze'yi yerle bir etmesi için izin verdiler. Bir kez daha “uluslararası hukuk” ve “kurallara dayalı düzen”, emperyalizmin demir topuğunun ikiyüzlü bir kılıfı olarak ortaya çıkmıştır.

Eğer büyük bir ülkenin daha küçük bir ülkeye zorbalık yapmasına, onu işgal etmesine ve topraklarını almasına izin verirsek o zaman sadece Avrupa'da değil, tüm dünyada kontrolsüz saldırganlık ve emperyalist yayılmacılık serbest hâle gelecektir.”

ABD Eski Dışişleri Bakanı Anthony Blinken, Rusya'nın Ukrayna'yı işgalini bu ifadelerle kınamıştı. Ancak nükleer silahlara sahip emperyalist İsrail, küçük ve yoksul bir yerleşim bölgesi olan Gazze'yi enkaza çevirmeye devam ederken Blinken, ortak bir basın toplantısında Netanyahu ile yan yana durdu ve ciddiyetle yemin etti: “Kendinizi savunacak kadar güçlü olabilirsiniz, ancak Amerika var olduğu sürece asla ve asla buna gerek duymayacaksınız.”

Evet, Filistin'de “soykırım” yaşanıyor ve Batılı emperyalistler, Ukrayna'da “küçük” bir ulusun savunucuları olarak poz veriyorlar. Bugün aynı hanımefendiler ve beyefendiler, Filistin'de savunmasız bir halkı katleden İsrail'i korumak üzere uçak gemilerini gönderiyor. Ukrayna'da sivillerin yaşam alanlarına isabet eden her Rus füzesi, “savaş suçu” olarak kınanıyor. Bugün Gazze'de bütün mahallelerin dümdüz edilmesi, okulların, hastanelerin ve camilerin bombalanması, meşru bir “nefsi müdafaa” olarak görülüyor.

Birleşik Krallık Başbakanı Keir Rodney Starmer, “Her şey uluslararası hukuk çerçevesinde yapılmalı,” diye bir açıklama yaptı ve “Ancak İsrail'in kendini savunma hakkı olduğu şeklindeki temel ilkelerden uzaklaşmak istemiyorum,” diye de ekledi. Ah, evet! “Uluslararası hukuk”, “kurallara dayalı uluslararası düzen”. Kulağa ne kadar hoş geliyor değil mi? Sözüm ona bunlar, çağdaş Batı ile barbar düşmanları arasındaki ince çizgiyi belirliyor.

Savaş suçları

Ukrayna Savaşı devam ederken Batılı siyasetçiler ve basın, Putin'i savaş suçlusu ilan etmek için fazla beklemedi. Batı mahkemeleri her yerde, sözde “emsal doktrini” temelinde çalışır. Peki, İsrail'in “kurallara dayalı uluslararası düzen” karşısında nerede durduğunu görmek için emsal doktrinini kullanırsak hukuk adı verilen bu şeyin ikiyüzlü bir vitrin süsü olduğunu anlarız.

İsrail'in artık olağan hâline gelen saldırılarından birinde, Gazze'deki en yüksek ikinci bina olan bir apartman bloğu yerle bir edildi. Bu, tüm mahallelerin dümdüz edilmesinin sadece başlangıcıydı. New York Times'ın haberine göre, bu bombardımandan sadece iki gün sonra İsrail hava saldırıları camileri yıktı; en az iki hastaneyi, Filistin Kızılay Derneği tarafından işletilen iki merkezi ve mültecilerin toplandığı iki okulu vurdu. İki gece süren bombardımanın ardından 187 bin Filistinli yerinden edildi. Gazze'nin 2 milyonluk nüfusunun neredeyse 10'da biri. Son rakamı ise bilmiyoruz bile.

Gazzelilerin gidecek bir yerleri olsaydı, yerlerinden edilenlerin sayısı çok daha fazla olurdu. Netanyhu, mide bulandırıcı bir şekilde Gazzelilere kaçmalarını tavsiye etti. Fakat işgalci İsrail ordusu, Gazze Şeridi'ne giriş çıkışları tamamen kapatmıştı. Yakıt, yiyecek ve su tamamen kesildi. Filistinliler, Refah sınır kapısından Mısır'a kaçmaya çalışırken İsrail askerleri sınır kapısını bombalayarak karşılık verdi. Dönemin ABD Büyükelçisi Michael Carpenter bile olan bitene daha fazla dayanamayıp, “Bu, saf kötülüktür,” dedi.

Çok geçmeden Avrupa Komisyonu Başkanı İsrail halkıyla “dayanışma” gezisine çıktı ve Gazzelilerin korkunç yaşam koşullarıyla ilgili tek bir söz dahi söylemedi. Fakat aynı kişi, yoğun gezi gündeminde bile Finlandiya - Estonya gaz boru hattındaki sızıntının durdurulmasının ne kadar önemli olduğunu anlatmaya fırsat buldu. Üstelik bu kişi bir istisna değil. Batı medyasında, ABD dış işleri bakanlarında, büyükelçilerde, Avrupa Komisyonu sözcülerinde, binbir çeşit başkanda Filistinlilere karşı işlenen insanlık dışı suçlara ilişkin en küçük bir kınama mesajı aramak boşuna.

İsrail Hükûmeti ise tam tersine bu konuda oldukça açık bir tutum sergiledi: “Gazze'ye insani yardım mı? Kaçırılan İsrailliler evlerine dönene kadar hiçbir elektrik düğmesi, hiçbir su musluğu açılmayacak ve hiçbir yakıt kamyonu bölgeye girmeyecek. İnsani yardım, insanlar için verilir. Kimse bize ahlak dersi veremez.”

Aslında her şey çok açık değil mi? Gazze kuşatma altında ve 2 milyon insanının tamamı rehine. Henüz yüzlerce insanın cesedi ortadan kaldırılmamışken kaçırılan 150 İsrailli serbest bırakılana kadar, açlıktan ölene kadar bekletilecekler.

Eski Başbakan Naftali Bennett, Sky News TV'nin sunucusuyla yaptığı skandal ötesi röportajda, Batı'nın Filistin'e bakış açısını alenen açık etti. Sunucu, Gazze'de elektriğin kesilmesine atıfta bulunarak ona, “İsrailliler elektriği kestiği için yaşam destek üniteleri kapatılan Gazze'de kuvözlerdeki bebekler ne olacak?” diye sordu. Bennett'in cevabı şöyleydi: “Cidden Filistinli sivilleri mi soruyorsunuz? Neyiniz var sizin?”

Bununla da yetinmeyen Bennett, İsrail'in hava saldırılarını yangın çıkarıcı cihazlar kullanıldığı için şehri yiyip bitiren Dresden bombardımanına benzetti. Çok geçmeden İsrail hava kuvvetlerinin Gazze'de nüfusun yoğun olduğu bölgelerde beyaz fosfor kullandığı ortaya çıktı. Evet, bu da bir savaş suçudur.

Bu satırlar yazılırken, Filistin halkına karşı uygulanan toplu cezalandırmalar katlanarak artıyordu. İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant, yürüttükleri soykırımı pişkince anlatmakta beis görmedi: “Biz insanlara karşı değil, vahşi hayvanlara karşı savaşıyoruz.” Derken yakın bir zaman önce İsrail Hükûmeti, Gazze'nin kuzeyinde yaşayan bir milyon insanın tamamına son bir tarih verdi ve “24 saat içinde ya güneye gidin ya da hayatınızı riske atın!” dedi. ABD ise koskoca bir halkı yerinden eden İsraillilere tam destek verdi. Doğrusu, bu savaş ve insanlık suçları için tarihte bir emsal bulmak bile çok zor.

Bütün bunlara sessiz kalan Batı medyası, Rusya'nın Ukrayna'da yaptıklarını tanımlamakta gecikmedi: Soykırım. Sonuç olarak İsrail rejimi, Filistin'de neyi hedeflediğini açık bir şekilde ortaya koymuştur. Bu, kökleri çok eskiye dayanan bir intikamla ilgilidir: Müslümanlara ve Tüm Filistin halkına karşı yürütülen toplu intikam. Peki, İsrail meclisi Gazze'yi yerle bir etmek için nükleer silah kullanılmasını önerirken insanlık vicdanı nerede? Bu koşullar altında Gazze'yi, sadece Filistin'in çok ötesine uzanan evrensel bir intifada koruyabilir. Milyonlarca insan bunu zaten görüyor. Gazze'de zulüm arttıkça milyonlarca kişi daha bunun farkına varacaktır.

*Bu yazının başlığı yazardan bağımsız editoryal olarak hazırlanmıştır.