Ali Ethem Keskin

Ali Ethem Keskin.
Ali Ethem Keskin.

Su altı fotoğrafçısı Ali Ethem Keskin ile röportaj yaptık.

Sizi biraz tanıyabilir miyiz? Su altı fotoğrafçılığına nasıl başladınız?

Su altına karşı duyduğum ilgi yedi yaşımdayken Kaptan Cousteau’nun “Sessiz Dünya” filmini izlememle başladı. Bunu fotoğraf tutkusu takip etti. 1990 yılında su altı fotoğrafçılığına ve dolayısıyla da düzenli tüplü dalışa başladım. Kızıldeniz, Karayipler, Florida, Borneo, Avustralya, Güney Çin Denizi derken 25 yıl su gibi geçti. Geriye dönüp baktığımda dört bine yakın dalış yapmış olduğumu görüyorum. O yıllarda daha çok su altı plantasyonlarının zengin olduğu açık deniz ve okyanuslara dalmayı seviyordum. Son yıllarda daha çok iç denizlere, göllere ve su kaynaklara yöneldim. Belgesel nitelikli programlar hazırlıyor, seyahat ve coğrafya dergilerine fotoğraflar ve yazılar veriyorum. Su altında araştırmalar yapan çeşitli dernek ve kuruluşlarla çalışıyorum. Tabii zamanla belki de başka hiç kimsede olmayan zengin bir fotoğraf arşivi oluştu.

Önce dünya denizleriyle başlayıp sonradan Türkiye’nin su altına yöneldiğinizi görüyoruz. Bu tercihin sebebi nedir?

Ülkemizin su altı rezervlerine duyduğum ilgi, 2000 yılının sonbaharında arttı. Bunun nedeni, Türkiye’nin su altı zenginliklerine dair çeşitli ortamlarda gördüğüm fotoğraf ve görüntülerdi diyebilirim. Kim bilir yaşadığımız coğrafyada ne kadar etkileyici yerler vardır, diye düşünerek Türkiye’nin su altını keşfetmeye karar verdim. Yaklaşık 25 yıldan bu yana, -düzenli olarak- Türkiye denizlerinde, göllerinde, obruklarında, mağaralarında, yer altı oluşumlarında ve keşfedilmemiş dehlizlerde fotoğraf çekip araştırma yapma amaçlı dalışlar yapıyorum. Örneğin Konya’ya bağlı Hadim ilçesindeki Yerköprü Şelalesi’nde çekilmiş fotoğraflarda gördüğüm suyun mavi yeşil tonları ve ipeksi görünümü beni çok etkiledi.

Son yıllarda daha çok iç denizlere, göllere ve su kaynaklara yöneldim.
Son yıllarda daha çok iç denizlere, göllere ve su kaynaklara yöneldim.

Yerköprü Şelalesi’ni hangi açılardan fotoğrafladınız tam olarak?

Yerköprü Şelalesi, yeryüzünde eşi benzeri olmayan jeolojik bir yapıya sahip. Şelaleye su pompalayan Göksu Nehri, Yerköprü’de bir mağaranın içine girip yerin altında gözden kayboluyor. Diğer taraftan ikinci bir akarsu olarak Karasu Çayı yeryüzüne çıkıyor ve Göksu’nun yaklaşık 25 metre üzerinden akarak âdeta iki katlı bir otoban oluşturuyor. Karasu, yüzeyde yaklaşık 500 metre yol kat ettikten sonra Yerköprü Şelalesi’ni oluşturarak bu kez Göksu’nun üzerine dökülüyor. Bununla da bitmiyor. Karasu Çayı’nın kireçli suyu, tıpkı Pamukkale travertenleri gibi çevresindeki kayalıkların üstünü beyaz bir dokuyla kaplayarak eşsiz bir panorama ortaya çıkarıyor. Bölgede hem su kaynaklarına hem de Yerköprü Şelalesi’nin arkasındaki su dolu mağaralara fotoğraf amaçlı dalışlar yaptım. Şelalenin arkasına geçtiğimde çok heyecanlandım. Yüksekten dökülen suyun güçlü sesi, sanki dev bir konserindeymişim gibi içime işliyordu. Göksu Nehri, mağara içinde bir noktada 50 metrelik bir pasaj boyunca yerin altında kayboluyor. Bu pasajı aşmayı başaran Türkiye’deki ilk ekipte ben de yer aldım.

Türkiye, su altı fotoğrafçılığı olanakları açısından nasıl bir ülke?

Birkaç metre derine inip suya dikkatlice baktığımda gözlerime inanamadım. Işığın su altında kırılıp farklı renklere ayrıldığına tanıklık ediyordum.
Birkaç metre derine inip suya dikkatlice baktığımda gözlerime inanamadım. Işığın su altında kırılıp farklı renklere ayrıldığına tanıklık ediyordum.

Ülkemiz, dalış tutkunları ve su altı fotoğrafçıları için tam bir cennet desem inanın abartmış sayılmam. Bugüne kadar hep yer üstü zenginliklerimiz fotoğraflandı. Oysa sularımızın altında keşfetmeye değer çok fazla bölgemiz var. Her yıl binlerce yabancı turistin, öğrencinin Türkiye’ye dalmaya gelmesi ve su altı zenginliklerimizi fotoğraflaması boşuna değil. Bakın, dünyanın en eski gemi batığı Türkiye’de bulundu. Uluburun batığı adını verdiğimiz bu eser, Bodrum Su Altı Arkeoloji Müzesi’nde sergileniyor. Kaş, Bodrum, Saros, Ayvalık ve Gökçeada su altı fotoğrafçıları için harika deneyimler vaat ediyor. Örneğin Kaş’ta bir düzine kadar dalış okulu bulunuyor. Birkaç günlük eğitimle basit dalışlara başlayabiliyorsunuz. Bu listeye bir de Datça’yı eklemek isterim. Datça Yarımadası’nda kıyılar, kayalara yapışık amforalarla dolu. Özellikle Apostol Feneri çevresi, su altı fotoğrafçıları tarafından çok beğeniliyor. Datça'da genelde iki tür dalış yapılıyor: Bölgedeki dalış kulüpleriyle günübirlik ya da bir haftalık mavi yolculuk şeklinde. Tavsiye ederim.

Su altı fotoğrafları çekerken unutamadığınız bir an yaşadınız mı?

Evet, Isparta’nın Çandır köyü yakınlarındaki Yazılı Kanyon’un içinde bulunan akarsuda bunu yaşadım. Burada dalış yaptığımda suyun soğukluğundan âdeta nefesim kesildi. Birkaç metre derine inip suya dikkatlice baktığımda gözlerime inanamadım. Işığın su altında kırılıp farklı renklere ayrıldığına tanıklık ediyordum. Bu bir su altı gökkuşağıydı. Heyecandan birkaç saniye kıpırdayamadım. O anın fotoğraflarını çekmek olağanüstü bir deneyimdi.

Su altı fotoğrafçısı olmak isteyen gençler için birkaç yer önerebilir misiniz?

Elbette. Size Eğirdir Gölü’nün yüzer adalarından bahsetmek istiyorum. Türkiye’nin dördüncü büyük gölü olan Eğirdir’de eşsiz bir doğa olayına tanıklık ettim. Gölün tabanında yetişen tatlı “su şamdanı” adı verilen bitkilerin yaprakları ve kökleri koparak su yüzeyinde birikmiş. Rüzgârın etkisiyle tohum ve toprak parçalarıyla birleşerek derinliği birkaç metreyi bulan yüzer adacıklar oluşturmuşlar. Buraya dalıp su altı fotoğraflarını çeken Türkiye’deki ilk dalgıç ben olabilirim. Benzersiz bir maceraydı. Önce yüzer adaların dibine kadar indim. Göğe doğru baktığımda gölün güzellikleri belirginleşiyordu. Mavinin bin bir tonuna, nilüferlerin yeşil titreşimleri eşlik ediyordu. Daha önce hiç bu kadar etkileyici bir su altı çekimi yapmamıştım. Bir de Muğla Akyaka’daki Kadın Azmağı’ndan bahsetmek istiyorum. Buranın özelliği, birbirine yakın yüzlerce metre boyunca sıralanmış birçok su kaynağının oluşturduğu bir akarsu olmasıdır. Bu yüzden de suyu berraktır. Berrak su, iyi su altı fotoğrafları anlamına gelir. Ayrıca azmağın dibindeki su altı bitkileri, hızlı akıntı nedeniyle âdeta vals yapar gibi dans eder. Dahası, akıntının dipte oyduğu kovuklar, su altında şaşırtıcı manzaraları ortaya çıkarır. Bütün bu nedenlerle burada harika su altı fotoğrafları çekebilirsiniz.