54 yıllık acımasız yönetimin ardından Suriye

​54 yıllık acımasız yönetimin ardından Suriye
​54 yıllık acımasız yönetimin ardından Suriye

Yaklaşık 14 yıllık iç savaş ve beş yıllık çıkmazın ardından Suriye'deki Beşar Esed rejiminin sadece bir hafta içinde çökebileceğini kim tahmin edebilirdi ki? Esed’in gidişiyle birlikte Suriye'yi yakın gelecekte nelerin beklediği en önemli soru hâline geldi.

Muhalif savaşçıların kasım sonlarında minimal bir direnişle Halep’i ele geçirmesiyle bunun Esed rejiminin çöküşünün başlangıcını işaret ettiğine inanılıyordu. Esed güçleri de belirgin şekilde hazırlıksızdı. Kalan askerlerini Halep’ten geri çekerek yeniden düzenlemeye, Rusya ile İran’dan takviye kuvvetlerin gelmesi için zaman kazanmaya çalıştı ve muhaliflerin burada duracağını umdu. Ancak böyle olmadı. Halep’teki hızlı başarılarından cesaretlenen muhalif savaşçılar, vakit kaybetmeden Hama’ya ilerlediler ve şehri kolayca ele geçirdiler. Ardından güneydeki büyük şehir olan Humus’u ele geçirerek hızlıca ilerlemeye devam ettiler.

Rusya, Esed’e sınırlı hava desteği sağladı. Ancak Lübnan’da İsrail’e karşı Hizbullah’ı savunurken güçlerini tüketen İran, önemli bir yardımda bulunamayarak Suriye’de kalan kuvvetlerini de geri çekti. Esed’in Irak’tan destek çağrıları da hiçbir sonuca ulaşmadı. Durumun ne olduğunu gören Esed güçlerinin ve yöneticilerinin morali hızla düştü. Rejimin çöküşü hâlinde kendilerinden intikam alınacağı korkusuyla kitlesel olarak ülkeden kaçışlar başladı. Bu durum, Esed’in çöküşünü daha da hızlandırdı.

Kanlı Esed rejimi nasıl kuruldu?

Suriye Devleti, Sykes-Picot Anlaşması sonrasında ve Birinci Dünya Savaşı'nın ardından kuruldu. Suriye, Fransız kontrolünde bir Milletler Cemiyeti mandası hâline geldi ve ancak 1944'te bağımsızlık kazandı. Mısır ile yapılan birleşme girişiminin başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından 1963'te Baas Partisi, Hafız Esed’in da dâhil olduğu bir darbe ile iktidara geldi. 1966'da Hafız Esed, azınlık grubundan diğer subaylarla birlikte bir darbe daha yaptı. Bu darbe, nihayetinde Hafız Esed’in 1970’te başkanlık koltuğuna oturduğu rejime yol açtı.

Hafız Esed, acımasız bir diktatör olarak kendini kabul ettirdi ve gücü, orduyu ve ekonomiyi akrabalarının ve azınlık topluluğunun elinde topladı. Bu süreçte Müslüman çoğunluk büyük ölçüde marjinalleşti ve güç - nüfuz pozisyonlarından dışlandı. Hafız Esed rejimi, 1982'de muhalefetin acımasızca bastırılmasıyla da hatırlanır. İslami Cephe'nin önderliğindeki ayaklanma, muhalefetin Hama şehrini ele geçirmesiyle başladı. Buna karşılık olarak Suriye ordusu şehri yerle bir etti. 10 bin ila 40 bin sivilin hayatını kaybettiği veya kaybolduğu tahmin ediliyor.

Hafız Esed, 2000 yılında hayatını kaybetti ve küçük oğlu Beşar Esed başkanlık koltuğuna oturdu. Batı'da tıp eğitimi almış olan Beşar Esed, ılımlı ve modern bir imaj sergileyerek Suriye’de ilerlemeye ve demokrasiye dair yeni bir dönem başlatacağı umudunu uyandırmıştı. Ancak Suriye için bir dönüm noktası olan 2011'de ülke içi çalkantılar sertleşti. Arap Baharı isyanları ülkeyi kasıp kavurmuş ve Esed'i kritik bir seçimle karşı karşıya bırakmıştı: Demokratik bir yol izlemek ya da babasının 1982'de yaptığı gibi muhalefeti ezmek. O, ikinci seçeneği tercih etti ve Suriye'yi barışçıl bir şekilde dönüştürme fırsatını tarihî bir şekilde kaçırmış oldu. Bu karar, Esed'i felakete götürdü. Patlak veren yıkıcı iç savaş 300 binden fazla ölümle (bazı tahminler daha yüksek) ve 5,4 milyon mülteci ile 6,9 milyon yerinden edilmiş insanla sonuçlandı.

  • Esed rejimi, ülkeyi resmen muhalif güçlere teslim etti. Bu, Esed Ailesi'nin Suriye’deki 54 yıllık iktidarının sonunu işaret ediyordu. Beşar Esed ve babası Hafız Esed ile özdeşleşen Esed rejimi, çoğu Suriyeli tarafından acımasız, kanlı bir diktatorya olarak hatırlanacaktır.
Suriye, şimdi yeni bir güç tarafından yönetiliyor. Ebu Muhammed el-Cevlani'nin öncülük ettiği güç, dört ana öncelikle karşı karşıya kalacak:

Gücü pekiştirmek: Halk, artık iktidarlarını sorgulayabilecek. Yönetim ise yasal kuvvetler dışında silahlı grupların olmamasını sağlamaya çalışacak. Özellikle eski Esed rejiminin kalıntıları temizlenecek. Suriye çok kültürlü bir ülkedir. İktidarın muhalif gruplar koalisyonu arasında nasıl paylaşılacağına dair bir istişare yapılması gerekecek. Görünüşe bakılırsa yeni yönetim, ülkeyi bu kadar hızlı devralmaya hazır değildi. Bu, hızlı bir şekilde müzakere edilip çözüme kavuşturulması gereken bir konu.

Uluslararası tanınma: Yeni hükûmet, uluslararası tanınma elde ederse sürdürülebilir olacaktır. Bu süreçteki anahtar oyuncular Türkiye, Avrupa Birliği, Amerika Birleşik Devletleri ve İsrail’dir (ABD aracılığıyla). Muhtemelen bütün bu aktörler, yeni hükûmeti ılımlı bir yönetim kurma ve Hizbullah ve/veya Hamas’ı desteklememe koşuluyla tanıyacaktır. Yeni yönetimin beklenmedik başarıları göz önüne alındığında, muhalefetin, yardım ve tanınma karşılığında bu şartları kabul etmesi olasıdır.

Yeni hükûmetin yönetim anlayışı: Herkesin aklındaki soru, muhalif güçlerin Suriye'de nasıl bir siyasi düzen kuracağıdır. Dünyanın gözü Suriye'deyken yeni hükûmetin teokratik bir yönetime benzemesi pek olası değildir. Cevlani, ABD medyasında yer alan son röportajda iki önemli noktaya değindi. Hem kendisinin hem de yönetimlerindeki liderlerin görüşlerinde yaşadıkları tecrübelerle birlikte büyük değişimler olduğunu, gençliklerindeki aşırı görüşlerin zamanla ılımlı hâle geldiğini ifade etti. Ayrıca dinî ve etnik azınlık gruplarının özgürlüklerine ve haklarına karşı hoşgörülü olacaklarını vurguladı. Buradan hareketle ülkenin yeni liderlerinin ekonomi ve dış politika alanlarında pragmatik olmaları, kendilerini destekleyen bölgesel ve küresel güçlerle ittifaklara sıcak bakmaları da muhtemeldir.

Ülkeyi yeniden inşa etme ve birliği koruma: Bu, başka bir iç savaşın patlak vermesini önlemek için gereklidir. Yeni yönetimin siyasi işler departmanından yapılan son açıklamada, Suriye'nin inşa, ilerleme ve uzlaşma üzerinde odaklanacağı belirtilmiştir. Yeni hükûmet, yerinden edilmiş Suriyelilerin ülkelerine geri dönmeleri için olumlu koşullar oluşturmayı, komşu ülkelerle yapıcı ilişkiler kurmayı ve ekonomiyi yeniden inşa etmeyi hedeflemektedir. Özetle Suriye, yeni bir döneme girmiş bulunuyor. Zaman, olayların nasıl gelişeceğini gösterecektir. Ancak şurası kesin ki artık Orta Doğu'da hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.

  • Akademisyenlerin ve gazetecilerin iş birliğiyle araştırmaya dayalı haberler ve analizler yayınlayan The Conversation'da yer almış bir makeleden kısaltılarak çevrilmiştir.

Yorumunuzu yazın, tartışmaya katılın!

YORUMLAR
Sırala :

Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım