Uşak olaylarının tanığı İrfan Salıcı anlatıyor: “İnönü’ye hafifçe değen taşı gazeteler büyüttü ”
CHP’li bir aileden gelmesine rağmen hiçbir zaman particilik yapmayan 1929 doğumlu Uşak olaylarının tanığı İrfan Salıcı Uşak Olayları hakkındaki soruları cevaplandırdı.
Bugüne kadar herkes Uşak Olaylarını kendine göre yazdı, çizdi. İsmet İnönü 1959’un 30 Nisan’ından 2 Mayıs sabahına kadar CHP Milletvekili Rıza Salıcı’nın Uşak’taki evinde misafir kalmıştı. Ve tam da o günlerde Uşak Olayları patlak verdi.
O tarihte Uşak’ta 4 milletvekili vardı: Avni Oral, Rıza Salıcı, Ali Rıza Akbıyıkoğlu ve Adnan Çalıkoğlu. Ama İnönü Uşak’a 46 CHP milletvekiliyle gelerek Büyük Ege Taarruzu’nu başlatmış oldu. İrfan Salıcı Uşak’ta yaşayan bir sanayici. Babası Rıza Salıcı 1957-60 arası CHP Uşak milletvekiliydi.
Tanığı olduğunuz Uşak Olayları nasıl gerçekleşti?
İsmet İnönü Uşak’a geldiğinde bizim evde konaklayacağını bildirdi. “Ben Rıza Salıcı’nın evinde rahat ederim” diye… Bunun üzerine babam büyük bir hazırlık yaptı. İnönü trenle Uşak’a, İstasyon Caddesi’ne geldi. (Daha evvel karşımızdaki partiler asfaltı İnönü’nün geçmesine mani olmak için söktüler.)
O gün İnönü köylerden akın akın kendisini görmeye gelenler yüzünden istasyondan bizim eve kadar bir saatte zor gelebildi. Buradan evvela partiye gitti, balkondan nutkunu söyledi ve Turan Feyzioğlu ve yanında birkaç milletvekiliyle birlikte tekrar bizim eve gelip istirahate çekildi.
Uşak’ın her tarafından halk İnönü’yü ziyaret için bizim eve geldi. Hatta bazı insanlar onun o gün geldiğini hatırlamak için doğan çocuklarına İsmet adını verdiler.
İnönü’ye o gece masalar açıldı, ziyafet verildi. Ertesi gün bütün öğrenciler okuldan kaçıp Yıldız Sineması’nın olduğu bahçeye yığıldı. Alkışlarla “İnönü’yü istiyoruz, istiyoruz” dediler, o da balkona çıkıp onları selamladı.
Olaylar nasıl başladı?
O günkü kalabalık, haliyle köylerine döndü. Sabahleyin bir baktık, diğer partinin (DP) yüzlerce adamı sarhoş bir halde bizim evin etrafını sardı. Ellerinde flamalar olduğu halde hakaret ettiler. Biz de hayret ettik: Dünkü kalabalık nerede, bu nerede? Ama İnönü’nün bunların hiçbirinden haberi yoktu, uyuyordu çünkü. Rahatsız etmek istemedik, bazı şeylerden uzak tuttuk onu.
İnönü’nün bu hadiselerin hiçbirinden haberi olmadı yani.
Evet, olmadı. Uyanınca “Ben Paşa Caddesi’ndeki Trikopis’i esir aldığım Bacakzadelerin evini ziyaret edeceğim, bu kararımdan beni kimse döndüremez” dedi. İnönü’yü korumakla görevli polisler “Hayır gidemezsin” diye mani olmak istediler. Ama Paşa’nın görüntüsü öyle bir heybetliydi ki, insan yüzüne bakmaya kıyamıyordu. Sonuç olarak ziyaretini yapıp eve döndü.
İkinci gece Yıldız Sineması’nın afişlerinin bulunduğu noktada yangın çıktı. Peki yangın İnönü’nün bulunduğu üst kata sıçradı mı?
Yangın bodrum katta çıkmıştı. İtfaiye hemen müdahale etti zaten. İnönü’nün haberi bile olmadı. CHP Gençlik kolları toplantı yapmak istiyordu. Biz de ‘Hay hay buyurun’ dedik. Tabii devamlı etkinlikler yapılıyordu burada. Bizim evden çıktı, yine barikatları aşarak gitti. Yan taraftan gelen kapısını açtığı anda sahne öyle çok dolmuştu ki, sahnenin tahtaları bir su terazisi gibi aşağı indi. Masası sanki İnönü gelince selam verdi yani. Masanın üzerindeki bardaklar ve sürahiler bile devrilmeden hepsi yere indi. Bunu gözlerimizle gördük.
Üçüncü güne gelelim. İsterseniz onu da eşiniz Rabia hanımefendiye sorayım.
Rabia Salıcı: Sabahtan bütün akrabalar, eş dost İnönü’yü uğurlamak için geldiler. Kapıdan çıkarken milletvekilleri ardından gidiyordu. Biraz gittikten sonra gözümle gördüm, arkasından biri bir yumruk vurdu babama, sendeledi, yere düştü. Balkonda izliyordum olup bitenleri. Sonra hepsi toparlanıp hızla yola çıktılar.
Peki kalabalık CHP’li miydi, yoksa Demokrat mı?
CHP’li bir kalabalıktı.
Yumruğu vuranı görebildiniz mi?
Kim olduğunu bilmiyorum, biri vurdu ama. Ondan sonra istasyona vardılar.
İrfan Bey, istasyona nasıl varıldı?
Gitmeden önce İnönü’ye “Sizi Şeker Fabrikası’nın oraya götürelim, oradan kaçırırız” diye bir teklifte bulundular. O, “Hayır” dedi, “kimse bana mani olamaz, istasyondan gideceğim”. İstasyona varınca Demokrat Parti’nin adamlarının ellerinde flamalarla bizi beklediklerini gördük. Bir baktık ki, bizi bekleyen kalabalık, flamaları bırakıp İnönü’nün elini öpme yarışına girişti. Selamlaşma faslının ardından trene bindi. Pencereden halka selam verirken kalabalıktan bir taş gelip hafifçe başına değdi.
Başını sarma olayı filan oldu mu?
Yok, hayır olmadı. Çok hafifti. Ertesi gün gazeteler şöyle yazdı: “Uşak’ta tarih taşlandı.”
Bir de İsmet Paşa’nın “Ben sizi Yunanlılardan kurtardım, siz Uşaklı değil, uşaksınız” dediği söyleniyor. Bunu duydunuz mu?
Hayır, duymadım. Benim gördüğüm bunlardır. Babam da İnönü ile aynı heyette Manisa’ya gitmişti.
O günlerde DP İl Başkanı olan Eşref Övünç için yıllarca “İsmet Paşa geçerken rakı bardağı attı” dediler. Atılan bir çay bardağı söz konusu ama İsmet Paşa’ya değil, Akis muhabiri Hamdi Avcıoğlu’na isabet etmiş. Doğru mudur?
Evet, doğrudur. O gün gazeteler bunu yazmıştı zaten. O gün binlerce kişi arasında çiçek demetleri içinde bir cip, içinde ak saçlı İsmet Paşa tam da Karakadıların evinin önünden geçerken, bizim evin birazcık ilerisinden, balkondan bir çay bardağı fırlatıldı. Atılan bardak İnönü’ye gelmedi, bir gazeteciye geldi.
Hakikat bu. Biz zaten doğru geldik, doğru gidiyoruz…