Truva yalan mı? Gerçek mi?

Truva yalan mı? Gerçek mi?
Truva yalan mı? Gerçek mi?

Tübingen Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Frank Kolb, Doç. Dr. Rüstem Aslan ve Arkeoloji-Sanat dergisi yayın yönetmeni Nezih Bagelen Truva'nın tarihi gerçekliliği tartışmalarını Derin Tarih dergisinde değerlendirdiler.

Prof. Dr. Frank Kolb “Tarihte Truvalılar diye bir halk yok!”
Truva'nın tarihî bir gerçekliği var mı sizce? Schliemann'ın bulguları doğru mu?
Schliemann, Hisarlık tepesi üzerinde Truva'nın ya da daha doğru bir ifadeyle İlyosta'nın (İlyosta, İlyada'daki olayların geçtiği yerin gerçek adıdır; buna karşın Truva, İlyosta'yı da içine alan bir bölgeyi tanımlamak için kullanılır) yerini tespit etmiştir. Çünkü burası Homeros'un Truva Savaşı'nı anlattığı bölgeyi tanımlarken kullandığı ifadelere uymaktadır. 


 Ne var ki bu, savaşın bu bölgede gerçekleştiği anlamına gelmez; zira Nibelungen efsanesinde de gördüğümüz gibi Attila Hunları ile Burgonyalılar arasındaki Ren Nehri civarında yapılan savaş Tuna Nehri'nin ortalarında cereyan etmiş gibi anlatılır.


Truva halkı diye bir halktan söz edebilir miyiz?
İlyada'daki Truvalıların adları -Aeneas ve Paris gibi Balkan isimlerinin oluşturduğu birkaç istisna dışındahep Yunancadır. Bir Truvalı etnik kimliği bulunmamaktadır ve ne Yunanlar, ne de Anadolu halkı tarihi anlatırken Truvalılar diye bir halkın varlığından söz etmektedirler.


O halde bu bölgede yaşayanlar kimlerdi? 
Truva diye bir bölgeden yalnızca Truva efsanesinde bahsedilir. Antik coğrafyacılar Truva'nın büyüklüğünü ve sınırlarını tanımlarken oldukça farklı sonuçlara ulaşmış ve bölgeye Aiolis demişlerdir; çünkü bu bölgede geçmişte Aiolis Yunanları yaşamıştır. Ne var ki Tunç Çağı'nın sonlarına doğru MÖ 13. ve 14. yüzyıllara ait Mısır kaynaklarında Dardanoi/ Dardanija (Çanakkale) ifadesi yer almaktadır. İlyada'daki standart ifadelerden biri ise “Truvalılar ve Dardanoi (Dardanelliler)” şeklindedir. Bu ifade Priamos'un krallığında yaşayan bir milleti ve Aeneas'ın lideri olduğu Dardanel bölgesini ifade eder. İlyada'da Dardanos, Semadirek'ten göç eden Truvalıların atası olarak tasvir edilir, Dardanel ismi de ondan gelmiştir. Aslına bakılırsa Truva'da 14. yüzyıldan bu yana yerleşik bulunan insanlar Balkanlardan göç edip yerleşen Dardanellilerdir.


Ya Homeros'un İlyada'sında bahsedilen Truvalılar?
İlyada'nın şairi tarafından Truva'da yaşadıkları tasvir edilen diğer kabileler aslında bu bölgede hiç yaşamamışlar. Lelegler, Pelasglar, Dryopes gibi kavimler ya da Larissa, Thebe, İlyosta ve Atina gibi yer adları Yunanistan'dadır. Bu yerler özellikle Aşil'in toprakları olan Achaia Phthiosis civarındaki Aeolia bölgesi civarındadır. Muhtemelen Truvalıların Aşil'in Akalılarca bozguna uğratıldığı savaş efsanesi, Aeolia Yunanları tarafından M.Ö. 11. ila 9. yüzyıllar arasında bir dönemde Kuzeybatı Asya topraklarına taşındı. Bu kişiler hikâyeyi Hisarlık Tepesi'nde yer alan eski kalıntılara uydurarak bu bölgede İlion'u kurdular ve onu civardaki çevreye eklemlediler. İşte bu sözlü gelenek Homeros'un İlyada'sına kadar giden yolu açmış oldu. 


Schleimann'dan sonra kazılarda yeni bir bulguya rastlandı mı?
Hisarlık Tepesi'nde yer alan Tunç Çağı'nın son dönemlerine ait yerleşimler aslında çok da önemli değildi. Burası bir şehir olmayıp yalnızca küçük bir akropolisten meydana geliyordu. Miken'in yarısı büyüklüğündeki bu akropolisin duvarları arasında birkaç geniş aristokratın hiçbir şekilde muazzam olmayan evi bulunmaktaydı. Alt kısımlarda ise seyrek evler ve tarlalar yer alıyordu. Kalenin dışında yamaçta surlarla çevrili olmayan yerleşim yerleri mevcuttu. Schleimann'dan bugüne dek 40 ayrı bölgede yapılan kazılar Homeros'un muhteşem İlyosta'sını hatırlatacak hiçbir bulgu ortaya koymuş değildir.
Prof. Dr. Frank Kolb “Tarihte Truvalılar diye bir halk yok!” Truva'nın tarihî bir gerçekliği var mı sizce? Schliemann'ın bulguları doğru mu? Schliemann, Hisarlık tepesi üzerinde Truva'nın ya da daha doğru bir ifadeyle İlyosta'nın (İlyosta, İlyada'daki olayların geçtiği yerin gerçek adıdır; buna karşın Truva, İlyosta'yı da içine alan bir bölgeyi tanımlamak için kullanılır) yerini tespit etmiştir. Çünkü burası Homeros'un Truva Savaşı'nı anlattığı bölgeyi tanımlarken kullandığı ifadelere uymaktadır. Ne var ki bu, savaşın bu bölgede gerçekleştiği anlamına gelmez; zira Nibelungen efsanesinde de gördüğümüz gibi Attila Hunları ile Burgonyalılar arasındaki Ren Nehri civarında yapılan savaş Tuna Nehri'nin ortalarında cereyan etmiş gibi anlatılır. Truva halkı diye bir halktan söz edebilir miyiz? İlyada'daki Truvalıların adları -Aeneas ve Paris gibi Balkan isimlerinin oluşturduğu birkaç istisna dışındahep Yunancadır. Bir Truvalı etnik kimliği bulunmamaktadır ve ne Yunanlar, ne de Anadolu halkı tarihi anlatırken Truvalılar diye bir halkın varlığından söz etmektedirler. O halde bu bölgede yaşayanlar kimlerdi? Truva diye bir bölgeden yalnızca Truva efsanesinde bahsedilir. Antik coğrafyacılar Truva'nın büyüklüğünü ve sınırlarını tanımlarken oldukça farklı sonuçlara ulaşmış ve bölgeye Aiolis demişlerdir; çünkü bu bölgede geçmişte Aiolis Yunanları yaşamıştır. Ne var ki Tunç Çağı'nın sonlarına doğru MÖ 13. ve 14. yüzyıllara ait Mısır kaynaklarında Dardanoi/ Dardanija (Çanakkale) ifadesi yer almaktadır. İlyada'daki standart ifadelerden biri ise “Truvalılar ve Dardanoi (Dardanelliler)” şeklindedir. Bu ifade Priamos'un krallığında yaşayan bir milleti ve Aeneas'ın lideri olduğu Dardanel bölgesini ifade eder. İlyada'da Dardanos, Semadirek'ten göç eden Truvalıların atası olarak tasvir edilir, Dardanel ismi de ondan gelmiştir. Aslına bakılırsa Truva'da 14. yüzyıldan bu yana yerleşik bulunan insanlar Balkanlardan göç edip yerleşen Dardanellilerdir. Ya Homeros'un İlyada'sında bahsedilen Truvalılar? İlyada'nın şairi tarafından Truva'da yaşadıkları tasvir edilen diğer kabileler aslında bu bölgede hiç yaşamamışlar. Lelegler, Pelasglar, Dryopes gibi kavimler ya da Larissa, Thebe, İlyosta ve Atina gibi yer adları Yunanistan'dadır. Bu yerler özellikle Aşil'in toprakları olan Achaia Phthiosis civarındaki Aeolia bölgesi civarındadır. Muhtemelen Truvalıların Aşil'in Akalılarca bozguna uğratıldığı savaş efsanesi, Aeolia Yunanları tarafından M.Ö. 11. ila 9. yüzyıllar arasında bir dönemde Kuzeybatı Asya topraklarına taşındı. Bu kişiler hikâyeyi Hisarlık Tepesi'nde yer alan eski kalıntılara uydurarak bu bölgede İlion'u kurdular ve onu civardaki çevreye eklemlediler. İşte bu sözlü gelenek Homeros'un İlyada'sına kadar giden yolu açmış oldu. Schleimann'dan sonra kazılarda yeni bir bulguya rastlandı mı? Hisarlık Tepesi'nde yer alan Tunç Çağı'nın son dönemlerine ait yerleşimler aslında çok da önemli değildi. Burası bir şehir olmayıp yalnızca küçük bir akropolisten meydana geliyordu. Miken'in yarısı büyüklüğündeki bu akropolisin duvarları arasında birkaç geniş aristokratın hiçbir şekilde muazzam olmayan evi bulunmaktaydı. Alt kısımlarda ise seyrek evler ve tarlalar yer alıyordu. Kalenin dışında yamaçta surlarla çevrili olmayan yerleşim yerleri mevcuttu. Schleimann'dan bugüne dek 40 ayrı bölgede yapılan kazılar Homeros'un muhteşem İlyosta'sını hatırlatacak hiçbir bulgu ortaya koymuş değildir.
Doç. Dr. Rüstem Aslan “Truva bir Anadolu şehridir”
Manfred Osman Korfmann'ın Türkiye'de bulunduğu dönemde asistanlığını yaptım. Truva çalışmalarındaki dönüm noktası, onun 1988-2005 yıllarındaki kazı sonuçlarıyla gerçekleşti. Korfmann çalışmalarıyla Truva kentinin 19. yüzyıldan itibaren iddia edildiği gibi bir Miken, yani Grek kenti olmadığını, tam aksine Hitit metinlerinde de belirtildiği gibi (Wilusa = İlios / Troia) tüm Tunç Çağı boyunca bir Anadolu kenti olduğunu ortaya koymuştur. Özellikle aşağı kentteki kazı sonuçları Truva'nın sanıldığından çok daha büyük bir ticaret kenti olduğunu gösterdi. Aynı zamanda Truva'nın yakın çevresinde yapılan jeomorfolojik çalışmalar doğal çevrenin İlyada destanındaki anlatımlarla örtüştüğünü göstermiştir. 

Korfmann çalışmalarıyla Truva'yı Anadolu'ya geri vermiştir. Bu nedenle kendisine yapılan saldırılar arkeolojik değil, ideolojiktir.
Doç. Dr. Rüstem Aslan “Truva bir Anadolu şehridir” Manfred Osman Korfmann'ın Türkiye'de bulunduğu dönemde asistanlığını yaptım. Truva çalışmalarındaki dönüm noktası, onun 1988-2005 yıllarındaki kazı sonuçlarıyla gerçekleşti. Korfmann çalışmalarıyla Truva kentinin 19. yüzyıldan itibaren iddia edildiği gibi bir Miken, yani Grek kenti olmadığını, tam aksine Hitit metinlerinde de belirtildiği gibi (Wilusa = İlios / Troia) tüm Tunç Çağı boyunca bir Anadolu kenti olduğunu ortaya koymuştur. Özellikle aşağı kentteki kazı sonuçları Truva'nın sanıldığından çok daha büyük bir ticaret kenti olduğunu gösterdi. Aynı zamanda Truva'nın yakın çevresinde yapılan jeomorfolojik çalışmalar doğal çevrenin İlyada destanındaki anlatımlarla örtüştüğünü göstermiştir. Korfmann çalışmalarıyla Truva'yı Anadolu'ya geri vermiştir. Bu nedenle kendisine yapılan saldırılar arkeolojik değil, ideolojiktir.
Nezih Başgelen “Schliemann’ın bulguları bilimsellikten uzaktı”
Homeros hem klasik arkeolojinin, hem de Anadolu arkeolojisinin babası sayılır. Bu bilimin ilk meraklılarının çoğu, onun 30 bin dizelik destanlarında bahsettiği yerleri maddî buluntularla doğrulama ve efsanevî Truva'yı bulma hayaliyle yanıp tutuşmuş kişilerdi.

 Bunlar içinde yer alan H. Schliemann (1822-1890) Çanakkale Boğazı'nın güneyinde Karamenderes (Skamandros) ile Dümrek (Simoeis) Çayı vadileri arasında çevreye hakim Hisarlık Tepe'de 1871-1890'da yaptığı kazılarda efsanevî Truva ile özdeşleştirilen kalıntıları gün ışığına çıkarmayı başardı. 


Schliemann 1871-1873, 1878- 1879, 1882 ve 1890 yıllarında antik Truva'nın kalıntılarının yer aldığına inandığı höyükte 7 kazı yapmıştır. Buldukları, birbiri üzerine kurulmuş 4 kent, binlerce çanak çömlek ve Kral Priamos'a ait olduğunu sandığı bir hazineydi. 


Kazısı bilimsel yöntemlerden çok uzaktı. Ölümünden sonra Truva'daki kazılara yetenekli bir mimar olan W. Dörpfeld (1853-1940) devam etti ve 9 mimarî tabakayı ortaya çıkardı. 1932-38 arasında Hisarlık Höyüğü'nde Cincinnati Üniversitesi'nden Carl W. Blegen (1887-1971) başkanlığında bilimsel yöntemlerle kazılar yapıldı ve Schliemann ile Dörpfeld'in yanlış değerlendirdikleri sonuçlar düzeltilerek 46 yapı evresi tespit edildi. 


50 yıllık bir aradan sonra 1988'de Korfmann başkanlığındaki uluslararası (öncelikle Türk, Alman ve Amerikalılardan oluşan) bir ekip Truva'da yeniden kazılara başladı. Korfmann'ın 2005'te vefatından sonra Tübingen Üniversitesi'nden E. Pernicka ve P. Jablonka'nın sürdürdüğü kazılara Rüstem Aslan'ın yönetiminde devam edilmektedir.
Nezih Başgelen “Schliemann’ın bulguları bilimsellikten uzaktı” Homeros hem klasik arkeolojinin, hem de Anadolu arkeolojisinin babası sayılır. Bu bilimin ilk meraklılarının çoğu, onun 30 bin dizelik destanlarında bahsettiği yerleri maddî buluntularla doğrulama ve efsanevî Truva'yı bulma hayaliyle yanıp tutuşmuş kişilerdi. Bunlar içinde yer alan H. Schliemann (1822-1890) Çanakkale Boğazı'nın güneyinde Karamenderes (Skamandros) ile Dümrek (Simoeis) Çayı vadileri arasında çevreye hakim Hisarlık Tepe'de 1871-1890'da yaptığı kazılarda efsanevî Truva ile özdeşleştirilen kalıntıları gün ışığına çıkarmayı başardı. Schliemann 1871-1873, 1878- 1879, 1882 ve 1890 yıllarında antik Truva'nın kalıntılarının yer aldığına inandığı höyükte 7 kazı yapmıştır. Buldukları, birbiri üzerine kurulmuş 4 kent, binlerce çanak çömlek ve Kral Priamos'a ait olduğunu sandığı bir hazineydi. Kazısı bilimsel yöntemlerden çok uzaktı. Ölümünden sonra Truva'daki kazılara yetenekli bir mimar olan W. Dörpfeld (1853-1940) devam etti ve 9 mimarî tabakayı ortaya çıkardı. 1932-38 arasında Hisarlık Höyüğü'nde Cincinnati Üniversitesi'nden Carl W. Blegen (1887-1971) başkanlığında bilimsel yöntemlerle kazılar yapıldı ve Schliemann ile Dörpfeld'in yanlış değerlendirdikleri sonuçlar düzeltilerek 46 yapı evresi tespit edildi. 50 yıllık bir aradan sonra 1988'de Korfmann başkanlığındaki uluslararası (öncelikle Türk, Alman ve Amerikalılardan oluşan) bir ekip Truva'da yeniden kazılara başladı. Korfmann'ın 2005'te vefatından sonra Tübingen Üniversitesi'nden E. Pernicka ve P. Jablonka'nın sürdürdüğü kazılara Rüstem Aslan'ın yönetiminde devam edilmektedir.