Tek Parti’nin tüyler ürperten Senirkent işkenceleri
1946 seçimlerinden sonra bir Senirkent faciası yaşanır. CHP'ye oy vermediği için Isparta'nın Senirkent bucağı halkı aylarca cezalandırılır. İşte Türkiye'yi sarsan o dehşet verici protesto mektubu:
“Bizler Isparta'nın Uluborlu ilçesinin Senirkent bucağı halkındanız. (...) Bucağımızda müdür vekaletiyle gönderilen komiser Halil Altınay ve jandarma teşkilatı mensuplarının bucak halkına reva gördükleri bu (...) tedhişlere tahammülümüz kalmadığından sizlere ve efkar-ı umumiyeye bu acı protestomuzu göndermeyi vatanî bir borç sayıyoruz.
1-Yalnız hayvanlara hasredilen ve hatta onlara dahi reva görülmesi doğru olmayan dayağın nevi ve mahiyetlerini izahta belki kelime bulmak mümkün olmayacaktır. Jandarma karakollarında atılan dayakların en basiti, bir iskemlenin ayaklarına masum vatandaşların ayaklarını geçirip sandalye üzerine oturtulan jandarma erinin yardımıyla kıpırdamasına imkân verilmeden ayakları patlayıncaya kadar asri falaka dayağı atmak ancak basit bir hakikattir. Bunun nevi ve ağırlıkları insan şuurunu bozacak kadar olanlarını bu basit hakikate ilave etmekten insani bir hicap duyuyoruz.
2- Ağızlarımıza gem vurularak veya gemsiz olarak hayvanlar gibi üstümüze bindirilen jandarma erleriyle çeşme yalaklarından hayvanlar gibi su içmeye götürülmemiz bizi insanlığımızdan bıktıracak hakaret ve işkencelerin diğer bir örneğidir.
3-Islak ve karanlık bodrumlara hapsedilip üzerimizden 20-25 gaz tenekesi su dökülmek suretiyle ıslanma cezasının tecrübemizle cezaların en hafifi olduğunu anlamış bulunuyoruz.
4-Şapkalarımızı başımızdan çıkarıp içini ufak ve büyük pisliklerle doldurduktan sonra şapkayı başa giymeye mecbur etmek ve hatta şapka içindekilerini içirmek de akla gelmeyen cezalardan biridir.
5-Yüzüstü yere yatırıp insanların en mukaddes varlıkları olan namuslarına tecavüz etmeye yeltenerek mağdurlara korku ve dehşet vermek de cezaların en zararsızıdır.
6-Su dolu havuzlara vatandaşları soğuk gecelerde elbiseleriyle birlikte atarak boğazına kadar su içinde ördek gibi yüzdürmek ve ara sıra boğma tehditleri yaparak çıkarıp yeniden çeşitli dayaklara maruz bırakmak da belirli cezalardandır.
Bizlere reva görülen bu işkence ve tedhiş nevilerini daha da çoğaltmak mümkünse de, bir insan bulunmamız bunları devam ettirmekten bizi alıkoyuyor. (...) Şimdiye kadar bu işkence ve tedhişlerin önlenmesi için yaptığımız bütün müracaatlar bir semere vermemiştir. Zira şikayet istidalarımız kimden şikayet ediliyorsa onun eline verilmekte, tehdit ve tazyik ile yapılan tahkikat sonunda bizler mağdur değil, müfteri olarak suçlandırılmaktayız. Bütün bu işkence ve tedhişe bir son verilmesini ve şikayetlerimizin tahkikatının bitaraf ve namuslu memurlar tarafından yapılmasını dilerken anayasaya göre bir vatandaşlık hakkının verdiği salahiyetlerle bütün bu oluşları BMM'nin ve Türk efkâr-ı umumiyesinin manevi şahsiyeti önünde protesto ve istirham eyleriz.
1-Yalnız hayvanlara hasredilen ve hatta onlara dahi reva görülmesi doğru olmayan dayağın nevi ve mahiyetlerini izahta belki kelime bulmak mümkün olmayacaktır. Jandarma karakollarında atılan dayakların en basiti, bir iskemlenin ayaklarına masum vatandaşların ayaklarını geçirip sandalye üzerine oturtulan jandarma erinin yardımıyla kıpırdamasına imkân verilmeden ayakları patlayıncaya kadar asri falaka dayağı atmak ancak basit bir hakikattir. Bunun nevi ve ağırlıkları insan şuurunu bozacak kadar olanlarını bu basit hakikate ilave etmekten insani bir hicap duyuyoruz.
2- Ağızlarımıza gem vurularak veya gemsiz olarak hayvanlar gibi üstümüze bindirilen jandarma erleriyle çeşme yalaklarından hayvanlar gibi su içmeye götürülmemiz bizi insanlığımızdan bıktıracak hakaret ve işkencelerin diğer bir örneğidir.
3-Islak ve karanlık bodrumlara hapsedilip üzerimizden 20-25 gaz tenekesi su dökülmek suretiyle ıslanma cezasının tecrübemizle cezaların en hafifi olduğunu anlamış bulunuyoruz.
4-Şapkalarımızı başımızdan çıkarıp içini ufak ve büyük pisliklerle doldurduktan sonra şapkayı başa giymeye mecbur etmek ve hatta şapka içindekilerini içirmek de akla gelmeyen cezalardan biridir.
5-Yüzüstü yere yatırıp insanların en mukaddes varlıkları olan namuslarına tecavüz etmeye yeltenerek mağdurlara korku ve dehşet vermek de cezaların en zararsızıdır.
6-Su dolu havuzlara vatandaşları soğuk gecelerde elbiseleriyle birlikte atarak boğazına kadar su içinde ördek gibi yüzdürmek ve ara sıra boğma tehditleri yaparak çıkarıp yeniden çeşitli dayaklara maruz bırakmak da belirli cezalardandır.
Bizlere reva görülen bu işkence ve tedhiş nevilerini daha da çoğaltmak mümkünse de, bir insan bulunmamız bunları devam ettirmekten bizi alıkoyuyor. (...) Şimdiye kadar bu işkence ve tedhişlerin önlenmesi için yaptığımız bütün müracaatlar bir semere vermemiştir. Zira şikayet istidalarımız kimden şikayet ediliyorsa onun eline verilmekte, tehdit ve tazyik ile yapılan tahkikat sonunda bizler mağdur değil, müfteri olarak suçlandırılmaktayız. Bütün bu işkence ve tedhişe bir son verilmesini ve şikayetlerimizin tahkikatının bitaraf ve namuslu memurlar tarafından yapılmasını dilerken anayasaya göre bir vatandaşlık hakkının verdiği salahiyetlerle bütün bu oluşları BMM'nin ve Türk efkâr-ı umumiyesinin manevi şahsiyeti önünde protesto ve istirham eyleriz.