İlk Osmanlı fetihlerine bakıldığı zaman ard arda gelen başarılarda Çimpe Kalesi’nin surlarının çökmesi, Sakarya Nehri’nin yatağının değişmesi gibi bazı tabiî faktörlerin de etkili olduğu söyleniyor. Bunları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Osmanlı beyliğinin kuruluşunda biraz da bazı kritik olaylar, şanslar ister istemez devreye girer tabiî. Siz oturursunuz, ben devlet kuracağım dersiniz ama böyle olmuyor, planınız yürümeyebilir. Birdenbire vuku bulan hadiseler yönü değiştirebilir. Bugünün siyasetinde de bunu rahatlıkla görebiliyoruz. Sosyal olaylar çok değişkendir, dolayısıyla karşınıza çıkan bu fırsatları iyi değerlendirmeniz gerekiyor.
Galiba Osmanlılar da böyle fırsatları o dönemde çok iyi değerlendirdiler. Osmanlı Devleti’nin bulunduğu coğrafyada, ciddi anlamda bir Bizans savunma hattı oluşmuştu. Bu aşağı yukarı Selçukluların döneminde, Türkmen boylarının bu bölgelere yığılmalarıyla başlayan bir süreç. Onları engellemek amacıyla bir savunma zinciri oluşturmuşlar. Bu, 1250’den sonra oluşan bir sistem. Sakarya Nehri de doğal bir sınır teşkil etmiş adeta. Nehrin ani yağışlar sebebiyle taşması, yatağının değişmesi, buradaki müdafaa hatlarının çökmesine sebep olmuş. Bütün bunlar dönemin Bizans kaynağı olan Pachymeres’te açık bir şekilde anlatılıyor. Yani bu hadiseden istifade eden Türkmen gruplarının rahatlıkla Sakarya’yı aşarak Bizans savunma zincirini çökertip daha ileri yürüdüklerine dair kayıtlar var. Tabiat olayları ile bağlantılı bu durum, önemli bir adım olmuş olmalı Osman Bey ve diğerleri için.
Bir de sizin ortaya attığınız sınır boylarında askerî birlikler tezi var, değil mi?
Evet, bu nokta çok önemli. Osmanlı beyliğinin kuruluşunun sırları araştırılırken farklı tezler ortaya atıldı. Bunlar arasında en önemlisi Paul Wittek’in gaza tezi. Buna göre, gazi akıncılar gaza ruhunun vermiş olduğu manevi güçle savaşıyorlardı.
Bunun yanı sıra özellikle Fuad Köprülü’nün Anadolu Selçuklularından gelen geleneğe önem vermiş olduğu bir tez vardı. Halil İnalcık hoca, bunları imtizaç ettirerek alpleri, yani savaşçı grupları ortaya koymuştu. Ben de özellikle son oluşumun çok önemli olduğunu düşünüyorum. Savaşçı bölük sistemi bana göre Osmanlı beyliğinin kuruluşunda asıl belirleyici etken gibi görünüyor.
Nerden çıkarıyoruz bunu? Hadi Osmanlı kaynaklarının tartışmalı bilgilerini bir tarafa bırakalım, o dönemde Osman Bey’in adını zikreden tek çağdaş kaynak var, bir Bizans kaynağı: Pachymeres. Oradaki bilgiler açık bir şekilde Osman Bey’in aslında aşiret lideri olmaktan ziyade bir savaşçı bölüğün başında bulunan askerî lider vasfını haiz olduğunu gösteriyor. Bu, elimizdeki müdellel (kanıtlı) bir bilgi.
Şimdi biz bu bilgiyi doğrulayacak yan kaynaklara ihtiyaç duyuyoruz. Benim yapmaya çalıştığım şey, bu bilgiyi alarak onun Osmanlılarda ya da diğer beyliklerde izlerini bulmaya çalışmak. Ben Osmanlı Devleti’ni beylikler dünyası içinde değerlendirme eğilimindeyim. Sebebi ise Osmanlıların tek, biricik ve birdenbire ortaya çıkmış ‘nevzuhur’ bir devlet olmadığını göstermek. Çünkü böyle yapılıyor. Gibbons da böyle yaptı, ondan sonra gelen tarihçiler de böyle düşündü. Öyle bir çerçeve çiziyorlar ki, sanki Osmanlı Devleti bulunduğu bölgede birdenbire, gökten zembille inmiş bir teşekkül.
Halbuki Osman Bey ve etrafındakiler köklü bir devlet geleneğinden geliyorlar. Çok önemli izler mevcut bu hususta. 14-15. yüzyıllara ait Osmanlı teşkilatlanması ile ilgili 15-16. asra ait tahrir defterlerinde kayıtlar var. Onlara baktığımızda mesela bölük adı verilen eski askerî teşkilatı belirten terimlere rastlıyoruz. Bunlardan hareketle sınır boylarındaki askerî yapılanmanın çok önemli olduğunu düşünüyorum. Dolayısıyla bu tezi hararetle desteklediğimi söyleyebilirim. Bana göre Osman Bey’in bu askerî liderlik pozisyonu onu bir beylik kurucusu olarak öne çıkarmış olmalı.
O dönemdeki diğer Anadolu beyleri için ne söyleyebiliriz?
Aslında diğer Anadolu beyleri de aşağı yukarı aynı tarihî süreçlerden geçmiş gibi görünüyor. Pachymeres’e inanmak gerekirse, Osman Bey’in bir farkı var, o da etrafına toplamış olduğu grupların niteliği. Osman Bey’in etrafında toplanan savaşçı gruplar var. Bu grupların çok geniş bir coğrafyadan gelen Türkmenler olduğunu söylüyor Pachymeres.
Osman Bey’in yanında olan birtakım meşhur akıncı aileleri var; Mihaloğulları, Turhanoğulları gibi…
Evet, Osman Bey’in silah arkadaşları diyelim, daha doğrusu alpler. Rumeli uç bölgesine gaza ve cihad amacıyla geçtikleri için adı bilinen, özellikle Mihaloğlulları ve Turhanoğulları gibi aileler. Bunlar içinde ilk dönemde Gazi Mihal Bey Osman Bey’in silah arkadaşı olarak öne çıkmış durumda. Kroniklerde adları üzerine pek mutabakat sağlanamayan ve çoğu kuşku ile karşılanan başka birtakım akıncı beyleri de zikredilir.
Vaktiyle bunlar hep beraber faaliyet göstererek aynı pozisyona sahipken, zamanla Osman Bey’in liderliği altında biraz daha farklı bir yapılanmanın oluştuğunu görüyoruz. Bu oluşum Osman Bey’in şahsiyeti ile alakalı bir durum. Demek ki Osman Bey, etrafındaki bu beyler arasında giderek öncü bir konuma doğru ilerlemiş, yani Osman Bey’in etrafına toplanan, onun liderliğini benimseyen bir topluluk var. Bu topluluk onu bir askerî lider olarak görmüş.
Osmanlı Devleti 1299’da değil de, 1302’de kuruldu diye Halil İnalcık hocaya atfedilen bir tez, geçtiğimiz yıllarda sıkça gündeme gelmişti. Sizin görüşünüz ne bu konuda?
Anadolu’da 1260’lı yıllardan itibaren başlayan farklı bir siyasî gelişme olduğunda tarihçiler mutabıktır. Bu dönemde İlhanlı vesayeti altına giren Selçuklu sultanları arasındaki taht mücadeleleri sırasında Batı Anadolu bölgesindeki Türkmen gruplarının yavaş yavaş bağımsız birer beylik olma sürecini yaşadıklarını biliyoruz. Bunlar giderek Selçuklu idaresinden kopma evresine gelmiş durumdalar ve askerî faaliyetleri ile beraber özellikle Anadolu’daki Moğol valileri arasındaki çekişmeler, karışıklıklar onların işine yaramış.
Tam da bu sırada, 1299’da çok önemli bir gelişme yaşanıyor. O tarihte Sülemiş isyanı var ve bu isyan sonucunda yaşanan karışıklık nedeniyle Anadolu beylerinin daha müstakil hareket etme imkânları doğmuş.
1299’dan sonra ortaya atılan 1302 tarihini ise Osmanlı Devleti’nin kuruluş tarihi olarak Halil İnalcık hoca öne sürmüştü. Tabii İnalcık hoca Osmanlı beyliğinin ilk önemli olayı olan Bafeus (Koyunhisar) Savaşı dolayısıyla 1302’nin başlangıç olarak alınabileceğini söylüyor. Elbette olabilir. Ama ben bunun bir de arka planı olduğunu, 1302’ye kadar gelen süreçte Osman Bey’in önemli bir konuma geldiğini düşünüyorum. Dolayısıyla 1299’daki bu karışık ortam, yani beylerin bağımsız hareket etmeye başlaması ile beraber 1302’deki savaşı düşündüğümüzde demek ki bu arada Osman Bey’in daha müstakil hareket etmeye başladığı bir devir vardır. O yüzden ortayı bularak 1300 tarihinin kabul edileceğini düşünüyorum. İnalcık hoca da daha önce 1300 yılını benimsemiş ve kullanmıştı.
Bir devletin kuruluşu nasıl olur? İlan mı edilir, bir başşehri, bayrağı mı olur? Eğer böyle maddî bir şey arıyorsak, o zaman Bursa’nın, alınması ile beraber 1326’da Osmanlı Devleti’nin resmen başşehri olduğunu biliyoruz. Kaynaklar bunu açık şekilde söylüyor. Teşkilatı ile beraber devletin ortaya çıkışı olarak 1326 söylenebilir mesela. Ama dediğim gibi 1300 yılını, Osman Bey’in bağımsız hareket etmeye başladığı bir tarih olarak kullanmakta beis görmüyorum.
Yer olarak neresi makul görünüyor peki?
Kuruluş yeri olarak Yalova, daha çok savaşın geçtiği mekân olması bakımında zikrediliyor. Ama anlaşıldığına göre Osman Bey’in bulunduğu bir coğrafya var. Söğüt bana göre çok önemli bir yer. Çünkü daha 1299’da -doğruysa- Söğüt’te İlhanlı hükümdarı adına darb edilen paralar var. Eğer paranın üzerindeki basım yeri Söğüt okunursa -farklı okuyanlar da var- çok önemli bir delil olur. Hatta bundan yola çıkarak Rudi Paul Lindner gibi bazı yabancı tarihçiler “Osman Bey 1299’da İlhanlı valisi adına para bastırdığına göre Osmanlılar bağımsızlıklarını Selçuklulardan değil, İlhanlılardan almıştır” gibi bir tez ortaya atmışlardı. Ama paraya güvenip güvenilmeyeceğini bilmiyoruz; çünkü oradaki ‘Söğüt’ yazısı hayli tartışmalı bir ibare. Bu tabiî nümizmatların işi. Onlar tam bir mutabakata varmalılar ki biz bu bilgiyi kullanabilelim.
Yorumunuzu yazın, tartışmaya katılın!
Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım