Osmanlı’ya karşı savaşan Osmanlı
Humbaracı Ahmed Paşa, 1716’da Varadin Savaşı’nda Avusturya kuvvetlerinden bir kısmının kumandanı olarak Osmanlılara karşı savaşmıştı. Ancak gün gelecek, Osmanlı saflarında yer alacaktı.
Alexander Comte de Bonneval ismi ilk okuyuşta size yabancı gelebilir. Peki ya Humbaracı Ahmed Paşa? Okul sıralarında iyi bir öğrenciyseniz tarih derslerinden, tarihe meraklı biriyseniz genel kültür bilgilerinizden hatırlayacaksınız onu.
Osmanlı'da 18. yüzyılda başlatılan yenileşme hareketlerinin gerçekleşmesine yardımcı olan Fransız uzmanların başında Bonneval Ahmed Paşa gelir. Osmanlıların Humbaracı Ahmed Paşa olarak tanıdıkları, modern savaş tekniklerinin kullanılması ve askerî sahada Batı'da gelişen yeniliklerin başarılarıyla uygulanmasında önemli bir yere sahip olan Comte de Bonneval, daha çok askerlik ve harp sanatındaki başarılarıyla şöhret kazanmıştır. Ulaşılamayan veya görülemeyen hedeflere ulaşmak üzere bomba atan toplar olan 'humbara', Ahmed Paşa'nın adıyla adeta bütünleşmiştir.
Humbaracı Ahmed Paşa, 1675'te Fransa'da doğmuş, önce bir Cizvit okuluna devam etmiş, babası öldükten sonra, akrabası olan Mareşal Tourville tarafından 12 yaşındayken Fransız donanmasına nefer olarak verilmişti. 1688'de deniz teğmenliğine terfi eden Paşa, Fransız filosunda katıldığı savaşlarda gösterdiği kahramanlıklarla büyük şöhret kazandı. Bir şeref meselesinden dolayı donanmadan ayrılarak karacı oldu.
Pek çok savaşa katılan Bonneval, sonrasında Fransa ordusundan ayrılarak önce Venedik, daha sonra İtalya'ya sığındı. Fransa'ya karşı savaşmak amacıyla Avusturya ordusuna geçti ve Prens Eugène'nin idaresi altındaki orduda vazife aldı, Fransızlara karşı dövüştü. 5 Ağustos 1716'da Varadin (Peterwarden) Savaşı'nda Avusturya kuvvetlerinden bir kısmının kumandanı olarak Osmanlılara karşı savaştı ve savaş sonunda mareşalliğe yükseltildi. Fakat daha sonra Eugène ile arası açıldığı için bütün rütbeleri geri alınarak 5 yıl hapse mahkum edildi. Affedilince tekrar Venedik'e geçen Bonneval, burada bir yıl kaldıktan sonra 1729'da Osmanlı Devleti'ne sığındı.
Bonneval, 'Ahmed Paşa' olurken
Bonneval önce Belgrat'ta, daha sonra Gümülcine'de ikamete memur edildi ve İslamiyet'i kabul ederek Ahmed ismini aldı. Bonneval Ahmed, Gümülcine'deyken Sultan I. Mahmud'a 2 dilekçe göndererek durumunu arz etti ve Osmanlı Devleti adına vazife almak istediğini belirtti.
Osmanlı diplomatik kurallarına uygun olarak hazırladığı ve “Bende Ahmed Bonneval” olarak imzaladığı, “Din-i İslâmdır 'atâ'-ı muta'al ulu ni'met sana Ahmed Bonneval 1143” şeklinde mühürlediği 2 dilekçede kendini tanıttı, Osmanlı'ya sığınma sebebini belirtti ve Avusturya'dan intikam almasına vesile olacağı ümidiyle “taraf-ı Devlet-ı Aliye'ye azimet ettiğini” yazdı.
21 Ekim 1731'de sadrazam olan Topal Osman Paşa, Osmanlı ordusunda modern savaş tekniklerini uygulamak üzere yapmak istediği ıslahat hareketinde Bonneval Ahmed Paşa'dan yararlanmak için onu İstanbul'a çağırdı.
Bonneval'in 1733'de Fransa hariciyesine gönderdiği bir rapordan, Sadrazam tarafından kendisinden, Avrupa devletlerinden Fransa, İspanya, Hollanda ve İngiltere Krallığı'nın ve diğer bazı krallıkların askerî güçleri ve bu güçlerinin asıl sebepleri hakkında detaylı bir rapor istendiği anlaşılıyor.
Bonneval Ahmed Paşa'nın emri altında, Müslüman olmuş diğer 3 Fransız subay ile birlikte Bosna eyaletinden getirtilen 300 kişiye, Üsküdar Doğancılar semtindeki Ayazma Sarayı'nda yeniden inşa edilen bir kışlada, kuramsal ve daha çok uygulamalı savaş hazırlıkları yaptırılmaya başlandı. Böylece potansiyel olarak asker olma kabiliyeti taşıyan gençlerin, bulundukları bölgeden ayrılarak bir nevi mühendis asker olarak yetiştirilmeleri hedefleniyordu. Osmanlı ordusunda ilk defa Avrupalı (Müslümanlığı kabul etmiş) bir uzmanın idaresi altında teşkil edilen bir askerî kuvvet, Avrupa savaş taktiklerinin eğitimini almaya başladı.
Bu tecrübeli savaş üstadının kurmuş olduğu yeni usûl ocak, aslında Osmanlı klasik askerî teşkilatından çok farklı değildir. Yeniçeriler dışında kalan askerî kuvvetlerin genellikle tımar veya zeamet sahibi kimseler olduğu göz önünde bulundurulursa, yeni kurulan ocağın neferlerine yevmiye verilmesi ve belli bir müddet yaşadıkları yerlerden uzaklaştırılarak bir arada yeni tekniklere dayanan sistemli bir eğitime tâbi tutulması büyük bir yenilik olarak görülebilir.
Humbaracı Ocağı kuruluyor
25 Ocak 1835 tarihli ferman ile yeni bir Humbaracı Ocağı'nın kuruluşu tasdik edilerek ocağın esaslarını belirten nizamname oluşturuldu. Bu nizamname ile 300 adet tımarlı humbaracı yanında 301 adet ulufeli humbaracı ile 1 ocak kuruldu ve 'mirmiran' rütbesiyle kendisine paşalık verilen Bonneval Ahmed, 'humbaracıbaşı' olarak bu ocağın başına getirildi. İlk olarak subayların seçilmesi ve maaşlarının tespiti yapılarak ocak içinde hiyerarşik bir düzen kuruldu. Bu düzene göre 1 alaybaşı ve 300 nefer humbaracı, 3 oda halinde tertip ve her odaya 25'er kişilik subay kadrosu tayin edildi.
Osmanlı ordusunun reformu ve düşmanları karşısında galip gelebilmesi için Avrupa metodlarını aynen taklit etmesi gerektiği prensibiyle hareket eden Bonneval Ahmed Paşa'nın idaresinde, 1735'de yeniden düzenlenen ve alaybaşılığını yaptığı Humbaracı Ocağı'nda takip edilen bilim eğitiminin programı tam olarak bilinmemektedir. Bununla birlikte, Mehmed Said Efendi'nin, I. Mahmud tarafından bu ocak mensuplarına özel olarak hendese öğretmek üzere tayin edilmesi, burada geometri eğitimi verildiğini kanıtlar.
Humbaracı Ocağı'nda Cenk Mimârbaşısı Selim Ağa ve teknik resim muallimi İstanbullu İbrahim Hoca gibi ders veren hocaların bulunması ocakta ayrıca teknik resim ve askerî mimarlık eğitimi verildiğini de gösterir. Buna göre ocakta geometriye dayalı kale inşası, metris kazmak, top ve humbara tabyaları tertip etmek gibi derslerin de verildiği anlaşılmaktadır.
Humbaracı Ocağı'nda belirli bir ders programının bulunduğuna ilişkin herhangi bir kayda rastlanmamıştır. Burada okutulduğu tahmin edilen Fünûnu'l-Harb adlı tercüme eser ile Osmanlı matematik eseri Resâil-i Saidiye incelendiğinde, başta geometri olmak üzere cebir, trigonometri ('ilm-i kıyâs-ı müsellesât), resim, aritmetik, istihkâm, topçuluk, humbaracılık, irtifa, astronomi, logaritma, askerî mimarlık, mühendislik aletleri yapımı ve kullanımı, mekanik gibi konuların ele alındığını, klasik Osmanlı kaynaklarına dayalı matematik eserleri yanında Avrupa dillerinden çevrilen kitapların da kullanıldığını görüyoruz.
Humbaracı Ocağı'nda ortaya çıkan ve bilimlerin kuramsal olarak öğretildiği bu yeni eğitim hareketi ile o güne kadar Osmanlı medreselerinde okutulan veya hususi hocalardan alınan riyazî ilimler eğitiminde yeni bir merkezin oluşturulduğu görülüyor. Bu yeni eğitim merkezinin klasik medreselerden farkı, verilen bilim eğitiminin konularından ziyade daha önce görülmeyen bir yapıdan kaynaklanır. Hedefi askerî teknik eğitim görmüş zabit yetiştirmek olan bu yeni anlayış, 1770'li yıllarda kurulmaya başlanan tüm askerî teknik eğitim müesseselerinde gözlenmeye başlanacaktır.
Paşa'nın yükselişi ve düşüşü
Bonneval Ahmed Paşa, Topal Osman Paşa'nın sadaretten azlinden sonra, yerine geçen aslen Venedikli olan Hekimbaşı Nuh Efendi'nin oğlu Hekimoğlu Ali Paşa'nın sadaretinde, 1732'de Bâbıali'den uzaklaştırıldı. 1734'de Lehistan'ın paylaşılması meselesinde Fransa hükümeti, Rusya ve müttefiki Avusturya'ya karşı savaş ilanına hazırlanırken, İstanbul'daki Fransız elçisi vasıtasıyla Osmanlı İmparatorluğu'na Rusya'nın genişlemesine mani olacağı iddiasıyla ittifak teklif etti. Avrupa'daki siyasî gelişmelerden yeteri kadar haberdar olmayan Sadrazam Hekimoğlu Ali Paşa, Bonneval Ahmed Paşa'nın fikrine müracaat etti. Bonneval, sadrazamın isteği üzerine Moskova ve onun dostları hakkında 2 rapor sundu. Bu raporlar Ahmed Paşa'nın Bâbıali'de nüfuzunun artmasına ve siyasî işlere müdahale etmeye başlamasına yol açtı. Ancak 1735'de Ali Paşa'nın sadaretten azli üzerine Bonneval Ahmed Paşa'nın devlet işlerine doğrudan müdahalesi yasaklandı ve Bâbıali'den uzaklaştırıldı.
Rusya'nın 1737'de Azak Kalesi'ni muhasarası ve Kırım'a saldırması üzerine yeni sadrazam Seyyid Mehmed Paşa'nın savaş açması, Osmanlı ordusunun Rusya üzerine yürümesi, buna mukabil Avusturya'nın da Rusya'nın yanında Osmanlı'ya savaş ilan etmesi, Bonneval Ahmed Paşa'nın Avusturya'dan intikam alması için bir fırsat doğurdu. Nihayet Sadrazam Yeğen Mehmed Paşa'nın yerine getirilen Muhsinzade Abdullah Paşa, Bâbıali'den uzaklaştırılmış olan Bonneval Paşa'nın ordu-yı hümayunda istihdam edilmesini istedi. Kısa bir süre sonra İstanbul'a dönen sadrazam azledilince, yerine tayin olunan Yeğen Mehmed Paşa Avusturya'ya karşı yapılan savaşta Ahmed Paşa'yı yanında götürdü.
Cizvit okulundan Mevlevihane avlusuna
Lakin sefer dönüşü, Avrupa politikası hakkındaki görüşlerinin isabetli olmadığı kanaatiyle Bâbıali tarafından ihmal edilen Bonneval Ahmed Paşa, 1738'de Humbaracı Ocağı'nın nizamının bozulması ve yoklamada bulunmadıklarından çok sayıdaki humbaracının maaşlarının kesilmesiyle ocakta çıkan bir kargaşada, iyice gözden düştü ve humbaracıbaşılık görevinden azledilerek Kastamonu'ya sürgüne gönderildi.
Bir yıl sonra geri döndüğünde Karaman Beylerbeyi pâyesiyle tekrar Humbaracı Ocağı'nın başına getirildi ve ölümüne kadar bu vazifede kaldı. Bir taraftan Avrupa'daki siyasî gelişmeler hakkında devlete rapor verme işini devam ettirerek siyasî alandaki yerini de korudu. Türkçe öğrenmeyen Bonneval Ahmed Paşa, Müslümanlığı kabul etmesine rağmen evinde bir Fransız gibi giyinmiş ve ömrünün sonlarına doğru Fransa'ya geri dönmek için çok uğraşmıştı.
1741'deki İstanbul seyahati sırasında Ahmed Paşa ile görüşmüş olan Casanova, hatıratında “Ahmed Paşa'nın Sultan'ın hizmetine girmek için Müslümanlığı kabul ettiği ve sadece sünnet olmamak için Şeyhülislamdan izin istediğinden” bahseder. Ancak Bonneval, kendi hatıratında sünnet olmaktan kurtulamadığını yazmıştır.
Savaş, barış, iltica, sürgün ve azillerle geçen bir ömrün sonunda, 14 Mart 1747'de İstanbul'da vefat eden Bonneval Ahmed Paşa Galata Mevlevihanesi haziresine defnedilmiştir.
Osmanlı'da 18. yüzyılda başlatılan yenileşme hareketlerinin gerçekleşmesine yardımcı olan Fransız uzmanların başında Bonneval Ahmed Paşa gelir. Osmanlıların Humbaracı Ahmed Paşa olarak tanıdıkları, modern savaş tekniklerinin kullanılması ve askerî sahada Batı'da gelişen yeniliklerin başarılarıyla uygulanmasında önemli bir yere sahip olan Comte de Bonneval, daha çok askerlik ve harp sanatındaki başarılarıyla şöhret kazanmıştır. Ulaşılamayan veya görülemeyen hedeflere ulaşmak üzere bomba atan toplar olan 'humbara', Ahmed Paşa'nın adıyla adeta bütünleşmiştir.
Humbaracı Ahmed Paşa, 1675'te Fransa'da doğmuş, önce bir Cizvit okuluna devam etmiş, babası öldükten sonra, akrabası olan Mareşal Tourville tarafından 12 yaşındayken Fransız donanmasına nefer olarak verilmişti. 1688'de deniz teğmenliğine terfi eden Paşa, Fransız filosunda katıldığı savaşlarda gösterdiği kahramanlıklarla büyük şöhret kazandı. Bir şeref meselesinden dolayı donanmadan ayrılarak karacı oldu.
Pek çok savaşa katılan Bonneval, sonrasında Fransa ordusundan ayrılarak önce Venedik, daha sonra İtalya'ya sığındı. Fransa'ya karşı savaşmak amacıyla Avusturya ordusuna geçti ve Prens Eugène'nin idaresi altındaki orduda vazife aldı, Fransızlara karşı dövüştü. 5 Ağustos 1716'da Varadin (Peterwarden) Savaşı'nda Avusturya kuvvetlerinden bir kısmının kumandanı olarak Osmanlılara karşı savaştı ve savaş sonunda mareşalliğe yükseltildi. Fakat daha sonra Eugène ile arası açıldığı için bütün rütbeleri geri alınarak 5 yıl hapse mahkum edildi. Affedilince tekrar Venedik'e geçen Bonneval, burada bir yıl kaldıktan sonra 1729'da Osmanlı Devleti'ne sığındı.
Bonneval, 'Ahmed Paşa' olurken
Bonneval önce Belgrat'ta, daha sonra Gümülcine'de ikamete memur edildi ve İslamiyet'i kabul ederek Ahmed ismini aldı. Bonneval Ahmed, Gümülcine'deyken Sultan I. Mahmud'a 2 dilekçe göndererek durumunu arz etti ve Osmanlı Devleti adına vazife almak istediğini belirtti.
Osmanlı diplomatik kurallarına uygun olarak hazırladığı ve “Bende Ahmed Bonneval” olarak imzaladığı, “Din-i İslâmdır 'atâ'-ı muta'al ulu ni'met sana Ahmed Bonneval 1143” şeklinde mühürlediği 2 dilekçede kendini tanıttı, Osmanlı'ya sığınma sebebini belirtti ve Avusturya'dan intikam almasına vesile olacağı ümidiyle “taraf-ı Devlet-ı Aliye'ye azimet ettiğini” yazdı.
21 Ekim 1731'de sadrazam olan Topal Osman Paşa, Osmanlı ordusunda modern savaş tekniklerini uygulamak üzere yapmak istediği ıslahat hareketinde Bonneval Ahmed Paşa'dan yararlanmak için onu İstanbul'a çağırdı.
Bonneval'in 1733'de Fransa hariciyesine gönderdiği bir rapordan, Sadrazam tarafından kendisinden, Avrupa devletlerinden Fransa, İspanya, Hollanda ve İngiltere Krallığı'nın ve diğer bazı krallıkların askerî güçleri ve bu güçlerinin asıl sebepleri hakkında detaylı bir rapor istendiği anlaşılıyor.
Bonneval Ahmed Paşa'nın emri altında, Müslüman olmuş diğer 3 Fransız subay ile birlikte Bosna eyaletinden getirtilen 300 kişiye, Üsküdar Doğancılar semtindeki Ayazma Sarayı'nda yeniden inşa edilen bir kışlada, kuramsal ve daha çok uygulamalı savaş hazırlıkları yaptırılmaya başlandı. Böylece potansiyel olarak asker olma kabiliyeti taşıyan gençlerin, bulundukları bölgeden ayrılarak bir nevi mühendis asker olarak yetiştirilmeleri hedefleniyordu. Osmanlı ordusunda ilk defa Avrupalı (Müslümanlığı kabul etmiş) bir uzmanın idaresi altında teşkil edilen bir askerî kuvvet, Avrupa savaş taktiklerinin eğitimini almaya başladı.
Bu tecrübeli savaş üstadının kurmuş olduğu yeni usûl ocak, aslında Osmanlı klasik askerî teşkilatından çok farklı değildir. Yeniçeriler dışında kalan askerî kuvvetlerin genellikle tımar veya zeamet sahibi kimseler olduğu göz önünde bulundurulursa, yeni kurulan ocağın neferlerine yevmiye verilmesi ve belli bir müddet yaşadıkları yerlerden uzaklaştırılarak bir arada yeni tekniklere dayanan sistemli bir eğitime tâbi tutulması büyük bir yenilik olarak görülebilir.
Humbaracı Ocağı kuruluyor
25 Ocak 1835 tarihli ferman ile yeni bir Humbaracı Ocağı'nın kuruluşu tasdik edilerek ocağın esaslarını belirten nizamname oluşturuldu. Bu nizamname ile 300 adet tımarlı humbaracı yanında 301 adet ulufeli humbaracı ile 1 ocak kuruldu ve 'mirmiran' rütbesiyle kendisine paşalık verilen Bonneval Ahmed, 'humbaracıbaşı' olarak bu ocağın başına getirildi. İlk olarak subayların seçilmesi ve maaşlarının tespiti yapılarak ocak içinde hiyerarşik bir düzen kuruldu. Bu düzene göre 1 alaybaşı ve 300 nefer humbaracı, 3 oda halinde tertip ve her odaya 25'er kişilik subay kadrosu tayin edildi.
Osmanlı ordusunun reformu ve düşmanları karşısında galip gelebilmesi için Avrupa metodlarını aynen taklit etmesi gerektiği prensibiyle hareket eden Bonneval Ahmed Paşa'nın idaresinde, 1735'de yeniden düzenlenen ve alaybaşılığını yaptığı Humbaracı Ocağı'nda takip edilen bilim eğitiminin programı tam olarak bilinmemektedir. Bununla birlikte, Mehmed Said Efendi'nin, I. Mahmud tarafından bu ocak mensuplarına özel olarak hendese öğretmek üzere tayin edilmesi, burada geometri eğitimi verildiğini kanıtlar.
Humbaracı Ocağı'nda Cenk Mimârbaşısı Selim Ağa ve teknik resim muallimi İstanbullu İbrahim Hoca gibi ders veren hocaların bulunması ocakta ayrıca teknik resim ve askerî mimarlık eğitimi verildiğini de gösterir. Buna göre ocakta geometriye dayalı kale inşası, metris kazmak, top ve humbara tabyaları tertip etmek gibi derslerin de verildiği anlaşılmaktadır.
Humbaracı Ocağı'nda belirli bir ders programının bulunduğuna ilişkin herhangi bir kayda rastlanmamıştır. Burada okutulduğu tahmin edilen Fünûnu'l-Harb adlı tercüme eser ile Osmanlı matematik eseri Resâil-i Saidiye incelendiğinde, başta geometri olmak üzere cebir, trigonometri ('ilm-i kıyâs-ı müsellesât), resim, aritmetik, istihkâm, topçuluk, humbaracılık, irtifa, astronomi, logaritma, askerî mimarlık, mühendislik aletleri yapımı ve kullanımı, mekanik gibi konuların ele alındığını, klasik Osmanlı kaynaklarına dayalı matematik eserleri yanında Avrupa dillerinden çevrilen kitapların da kullanıldığını görüyoruz.
Humbaracı Ocağı'nda ortaya çıkan ve bilimlerin kuramsal olarak öğretildiği bu yeni eğitim hareketi ile o güne kadar Osmanlı medreselerinde okutulan veya hususi hocalardan alınan riyazî ilimler eğitiminde yeni bir merkezin oluşturulduğu görülüyor. Bu yeni eğitim merkezinin klasik medreselerden farkı, verilen bilim eğitiminin konularından ziyade daha önce görülmeyen bir yapıdan kaynaklanır. Hedefi askerî teknik eğitim görmüş zabit yetiştirmek olan bu yeni anlayış, 1770'li yıllarda kurulmaya başlanan tüm askerî teknik eğitim müesseselerinde gözlenmeye başlanacaktır.
Paşa'nın yükselişi ve düşüşü
Bonneval Ahmed Paşa, Topal Osman Paşa'nın sadaretten azlinden sonra, yerine geçen aslen Venedikli olan Hekimbaşı Nuh Efendi'nin oğlu Hekimoğlu Ali Paşa'nın sadaretinde, 1732'de Bâbıali'den uzaklaştırıldı. 1734'de Lehistan'ın paylaşılması meselesinde Fransa hükümeti, Rusya ve müttefiki Avusturya'ya karşı savaş ilanına hazırlanırken, İstanbul'daki Fransız elçisi vasıtasıyla Osmanlı İmparatorluğu'na Rusya'nın genişlemesine mani olacağı iddiasıyla ittifak teklif etti. Avrupa'daki siyasî gelişmelerden yeteri kadar haberdar olmayan Sadrazam Hekimoğlu Ali Paşa, Bonneval Ahmed Paşa'nın fikrine müracaat etti. Bonneval, sadrazamın isteği üzerine Moskova ve onun dostları hakkında 2 rapor sundu. Bu raporlar Ahmed Paşa'nın Bâbıali'de nüfuzunun artmasına ve siyasî işlere müdahale etmeye başlamasına yol açtı. Ancak 1735'de Ali Paşa'nın sadaretten azli üzerine Bonneval Ahmed Paşa'nın devlet işlerine doğrudan müdahalesi yasaklandı ve Bâbıali'den uzaklaştırıldı.
Rusya'nın 1737'de Azak Kalesi'ni muhasarası ve Kırım'a saldırması üzerine yeni sadrazam Seyyid Mehmed Paşa'nın savaş açması, Osmanlı ordusunun Rusya üzerine yürümesi, buna mukabil Avusturya'nın da Rusya'nın yanında Osmanlı'ya savaş ilan etmesi, Bonneval Ahmed Paşa'nın Avusturya'dan intikam alması için bir fırsat doğurdu. Nihayet Sadrazam Yeğen Mehmed Paşa'nın yerine getirilen Muhsinzade Abdullah Paşa, Bâbıali'den uzaklaştırılmış olan Bonneval Paşa'nın ordu-yı hümayunda istihdam edilmesini istedi. Kısa bir süre sonra İstanbul'a dönen sadrazam azledilince, yerine tayin olunan Yeğen Mehmed Paşa Avusturya'ya karşı yapılan savaşta Ahmed Paşa'yı yanında götürdü.
Cizvit okulundan Mevlevihane avlusuna
Lakin sefer dönüşü, Avrupa politikası hakkındaki görüşlerinin isabetli olmadığı kanaatiyle Bâbıali tarafından ihmal edilen Bonneval Ahmed Paşa, 1738'de Humbaracı Ocağı'nın nizamının bozulması ve yoklamada bulunmadıklarından çok sayıdaki humbaracının maaşlarının kesilmesiyle ocakta çıkan bir kargaşada, iyice gözden düştü ve humbaracıbaşılık görevinden azledilerek Kastamonu'ya sürgüne gönderildi.
Bir yıl sonra geri döndüğünde Karaman Beylerbeyi pâyesiyle tekrar Humbaracı Ocağı'nın başına getirildi ve ölümüne kadar bu vazifede kaldı. Bir taraftan Avrupa'daki siyasî gelişmeler hakkında devlete rapor verme işini devam ettirerek siyasî alandaki yerini de korudu. Türkçe öğrenmeyen Bonneval Ahmed Paşa, Müslümanlığı kabul etmesine rağmen evinde bir Fransız gibi giyinmiş ve ömrünün sonlarına doğru Fransa'ya geri dönmek için çok uğraşmıştı.
1741'deki İstanbul seyahati sırasında Ahmed Paşa ile görüşmüş olan Casanova, hatıratında “Ahmed Paşa'nın Sultan'ın hizmetine girmek için Müslümanlığı kabul ettiği ve sadece sünnet olmamak için Şeyhülislamdan izin istediğinden” bahseder. Ancak Bonneval, kendi hatıratında sünnet olmaktan kurtulamadığını yazmıştır.
Savaş, barış, iltica, sürgün ve azillerle geçen bir ömrün sonunda, 14 Mart 1747'de İstanbul'da vefat eden Bonneval Ahmed Paşa Galata Mevlevihanesi haziresine defnedilmiştir.