Ne mutlu tuğrayı kazıyıp TC yazanlara!
1927'de çıkarılan bir kanun üzerine binlerce sanat eserindeki Osmanlı izleri demir raspalarla kazındı. Bir taşa bin anlam nakşeden bir medeniyetin emanetine sahip çıkamamanın yazıya düşen izlerini hüzünle okuyoruz.
1927’de çıkarılan bir kanunla binaların üzerindeki Osmanlı’ya ait tuğra ve kitabeler söküldü, kazındı yahut yeterince şanslıysa üzeri örtülerek gizlendi. Böylece Türkiye’nin her yerinde başta tuğralar olmak üzere binlerce sanat eserindeki Osmanlı izleri demir raspalarla kazındı. Bugün Edirnekapı Şehitliği’nde bulunan çeşme de yerinden yurdundan edilmiş, tuğra ve kitabesi kazınmış ecdad yâdigârlarından biri olarak mahzun gözlerle bakıyor çevresine. Sultan Abdülaziz tarafından 1862 yılında Taksim ile Dolmabahçe arasında Gümüşsuyu Hastanesi’nin duvarına bitişik olarak yaptırılan çeşme Gümüşsuyu Çeşmesi olarak da biliniyor. Reşad Ekrem Koçu’nun İstanbul Ansiklopedisi’ne göre 1939 yılında Şehitlikleri İmar Cemiyeti tarafından Edirnekapı Şehitliği’ne nakledilmiş. Allah’tan Hilmi Tanışık İstanbul Çeşmeleri’nde yok edilen orijinal kitabesindeki tarih beytini kaydetmiş:
“Su gibi atşâna işrâb eyle tarihin Senih
Kıldı Han Abdülâziz icra becâ âb-ı zülâl”
Bu arada sökülen kitabenin yerine yeni harflerle “Bir Türk Bin Hasma Bedeldir / Ne Mutlu Türküm Diyene” yazılmış olması medeniyette geldiğimiz son noktayı göstermesi bakımından gayet manidar. Madalyon içindeki tuğra yerine “TC” amblemi iliştirilmiş. Osmanlı ustalarının şahsiyet kazandırdığı çeşme, kaba konturlarla hakiki sahibinden uzaklaştırılmak istenmiş ama nafile! Bir taşa bin anlam nakşeden bir medeniyetin emanetini korumak şöyle dursun, ona yeni sahipler biçen bir anlayış, topraklarında köşe bucak tarih kırıntısı arayan ülkelerin iştahlarını kabartmaz mı sizce de?