Keşifler çağında bir Osmanlı
Derin Tarih, Piri Reis'in dünya haritasının 500. yıldönümünü İdris Bostan'ın editörlüğünde hazırlanan dopdolu bir dosya ile selamlıyor. ‘Keşifler Çağı Haritacısı’ Piri Reis'in bizi yepyeni ufuklara davet eden heyecan dolu bir serüvene var mısınız?
Coğrafî keşifler çağının günümüze intikal eden en kapsamlı iki Yeni Dünya haritasını çizen ve Akdeniz'e dair Kitâb-ı Bahriye adlı eseriyle tanınan ünlü denizci Piri Reis, Hint donanması komutanıyken Kahire'de idam edilerek hayatına son verildiği için hafızalarda bu acı hatırasıyla yaşamaktadır.
Aslen Gelibolulu olan ve muhtemelen 1470 yılında doğan Piri Reis, küçük yaştan itibaren amcası ünlü deniz gazisi/korsan Kemal Reis'in yanında yetişti. Bir Akdeniz rehberi olan Kitâb-ı Bahriye adlı eserinde anlattığına göre, onunla birlikte İspanya ile Venedik'e ait kale ve sahiller başta olmak üzere tüm Akdeniz'de, devlet hizmetine girdiği 1495 yılına kadar korsanlık yaptı.
Bu faaliyetleri arasında Mayorka yakınlarında bir kaleyi fethettiği, Malta'nın güneyindeki Pantelarya adasını kuşattığı, Korsika civarındaki Pianosa adasını ele geçirdiği ve halkını esir ettiği bilinmektedir.
Piri Reis eserinde Akdeniz'deki gazalar sırasında Tulon'un güneydoğusundaki Üçadalar/İzledare yakınında üç tüccar barçası, Belensiye (Endülüs limanı) önlerinde yedi barça ele geçirdiklerini, bunları Tunus'ta sattıklarını ve benzeri olayları anlatmaktadır.
Tunus sahillerinde kışlayan ve Sultan Mevlây Muhammed'le görüşen Piri Reis, aynı zamanda Cezayir'in Bicâye limanında da kışladıklarını ve yazın oradan denize açıldıklarını belirtmektedir. Bu da Kemal Reis ile Piri Reis'in Barbaros kardeşlerden önce Kuzey Afrika'yı üs edindiklerini göstermektedir.
Piri Reis, II. Bayezid'in çağrısına uyarak Kemal Reis'le birlikte devlet hizmetine girdi ve Haremeyn vakıf gelirlerini İskenderiye'ye götüren filoda hazır bulundu. Mısır'dan dönüş yolunda Rodos şövalyeleriyle girişilen çatışmalarda etkin rol oynadı. Ayrıca Osmanlıların Mora seferlerine kadırga sahibi olarak katılarak İnebahtı, Moton, Koron ve Anavarin gibi önemli kalelerin fethinde pek çok yararlık gösterdi (1499-1501).
Reis, Kuzey Afrika ve Endülüs'teki Müslümanların korunması amacıyla İspanya sahillerine düzenlenen akınlarda başarılı hizmetlerde bulundu (1506). Muhtemelen Endülüs Müslümanlarının taşınmasında görevli gemilerin muhafazasına diğer gemilerle birlikte refakat etti.
Daha sonra Portekizlilere karşı Memlüklere yardım için Mısır'a sevkedilen asker, mühimmat ve top yüklü filoyu götüren amcasının yanında bulundu. Mısır'a yapılan yine böyle bir sevkiyat sırasında Kemal Reis'in gemisinin Ege Denizi'nde fırtınaya yakalanarak batması sonucu ölümü üzerine Piri Reis'in hayatında yeni bir dönem başladı (1510).
Yavuz Sultan Selim'in Mısır seferini denizden takviye için İskenderiye'ye giden filoya kadırgasıyla katıldı ve bu sırada Nil üzerinden gittiği Kahire'de 1513 tarihli Yeni Dünya haritasını padişaha takdim etti (1517). Bu seyahati esnasında İskenderiye-Kahire arasını dikkatle incelediği, Kitâb-ı Bahriye'ye ayrıntılı bir Nil nehri ve kolları haritası çizmesinden anlaşılmaktadır.
Kanuni Sultan Süleyman'ın Belgrad (1521) ve Rodos (1522) seferlerinde de kendi kadırgasıyla donanmada hazır bulundu.
Götürdüğü sırada 1521'de kaleme aldığı ilk Kitâb-ı Bahriye müsveddesini ona sundu. Onun teşvikiyle 1526'da kitabının temize çekilmiş ikinci versiyonunu, 1528'de ise ikinci Yeni Dünya haritasını Kanuni'ye takdim etti.
Barbaros Hayreddin Paşa'nın donanmasında, 1537'deki Korfu kuşatmasında hazır bulundu ve Avrupa Müttefik Donanması ile 1538'de yapılan Preveze Deniz Savaşı'na katıldı. Bu zafer, Osmanlıların Akdeniz'deki hakimiyetlerinin tartışılmaz konuma geldiğinin en önemli göstergesidir.
Piri Reis'e onur görevi
1547'de Piri Reis'in denizlerdeki hayatı için yeni bir dönem başladı ve okyanus denizciliği tecrübesini yaşayacağı Hind Kaptanlığı görevine getirildi. Hind Donanması Kaptanlığı, hayatının onur görevi olmakla beraber acı akıbetini de hazırlayacaktı. Sancakbeyi rütbesindeki Piri Bey, ilk faaliyetini gerçekleştirmek üzere Hind Okyanusu'ndaki tek Osmanlı üssü olan ve asilerin eline geçen Aden'i geri almak için emrindeki 60 gemiden oluşan donanmayla Süveyş'ten hareket etti. Önce Yemen'deki Moha limanına gitti, orada asker takviyesi yaptıktan sonra Kasım 1548'de Aden civarına geldiğinde üç Portekiz gemisini ele geçirdi ve içlerindeki 120 gemiciyi esir etti. Aden karadan ve denizden kuşatıldıktan sonra limana giren bir Portekiz donanması Piri Reis'in donanmasını görünce geri dönmek zorunda kaldı. Piri Reis'in 20 Aralık'ta Aden'de karaya asker ve top çıkartarak yürüttüğü harekâtın sonunda, 12 Şubat 1549'da Aden yeniden fethedildi. Haber Mısır'a ulaştığında Beylerbeyi Davud Paşa İstanbul'a bu başarıyı bildirerek Piri Reis'e 100 bin akçe terakkî verilmesini sağladı.
Piri Reis'in Hind sularındaki ikinci seferi Portekizlilerin Basra Körfezi'ndeki en önemli üssü olan Hürmüz adası üzerine oldu. Bu sefer için kadırga, baştarda, kalyata ve kalyondan oluşan 30 gemilik donanmayla 1552'de Süveyş'ten hareket eden Piri Reis, Bâbü'l-mendeb'i geçerek Hind Okyanusu'na çıktı.
Aden, Şihr ve Zufar limanlarına geçtikten sonra Re'sü'l-Hadd'e ulaştı. 10 Ekim 1552'de oğlu Mehmed Bey idaresinde bir kalyatayı Basra'ya göndererek Basra Beylerbeyi Kubad Paşa'yı kendisine verilen görevden haberdar etti. Buna göre Piri Reis Hürmüz'ü ele geçirdikten sonra Bahreyn adalarına kadar ilerleyerek Osmanlı hakimiyeti altına alacak, sonra emrindeki donanmayla isterse Basra'da kışlayacak veya 10 gemiyi burada bırakarak Süveyş'e dönecekti.
Haritacının hazin sonu
Umman Denizi'ne girdikten sonra 'kâfirin serhad kalesi' olan Maskat'ı fethetti ve kale komutanı Jean de Lisbao ile birlikte 128 Portekiz askerini esir aldı. Bundan sonra Hürmüz'ü kuşattı; ancak Portekizli kale komutanı D. Alvaro de Noronha'nın savunması karşısında iç kaleyi ele geçiremedi. Bir Portekiz donanmasının baskınına uğramaktan çekinen Piri Reis, kuşatmayı kaldırarak yakındaki Kişm adasına geçti ve buradan yüklü bir ganimet elde etti.
Hürmüz'ü bırakarak Basra'ya doğru hareket etmeye karar verdi, sonrasında ise altın ve mücevher karşılığında bu kararı aldığı iddiasıyla suçlandı. Nitekim Basra Beylerbeyi Kubad Paşa, aralarında anlaşmazlık çıktığı için bu durumu İstanbul'a şikâyet olarak bildirdi.
Tarihçi Celalzâde de bu haberi doğru kabul ederek eserinde naklettiği halde gerçekten çok geçmeden bir Portekiz donanmasının Hürmüz önlerine gelmiş olması ithamların yersiz ve haksız olduğunu göstermektedir.
Basra Körfezi'nin Portekiz donanması tarafından kapatılma tehlikesi karşısında asıl donanmasını Basra'da bırakarak üç kadırgayla Süveyş'e hareket eden Piri Reis, gemiler den birinin yolda karaya oturması yüzünden sadece iki kadırgayla Süveyş'e dönebildi ve oradan karayoluyla Kahire'ye gitti. Venedik'in İskenderiye'deki konsolosu Daniele Barbarigo'nun da belirttiği gibi donanmasını Basra'da sahipsiz bırakmış olmakla suçlanarak ordusunu savaş meydanında bırakıp kaçan bir kumandan gibi algılandı.
Hakkındaki şikayetlere bir de Kubad Paşa'nın aleyhte mektupları eklenince bu sırada İran seferi için Halep'te bulunan Kanuni'nin emriyle, muhtemelen Mısır Beylerbeyi Semiz Ali Paşa zamanında Dîvân-ı Mısır'da siyaseten başı kesilerek öldürüldü (Aralık 1553).
Aslında Semiz Ali Paşa bu tarihte Mısır beylerbeyliği görevinden azledilmiş ve yerine 6 Kasım 1553'te Halep Sancakbeyi Dukaginzâde Mehmed Paşa getirilmişti; ancak onun Piri Reis'in idam tarihi sırasında görevi başına gidip gitmediği tam olarak bilinmemektedir.
Piri Reis'e ait müsadere edilen bütün hazine ve eşyayı Halep'e götüren Mısır'ın mütekaid sancakbeylerinden İbrahim Bey, 26 Mart 1554'te kendi pişkeşini (hediye) sunduğu zaman muhtemelen Piri Reis'in hazine ve eşyasını da teslim etti. Nitekim bu hizmeti karşılığında salyanesine (senelik maaş) 30 bin akçe zam yapıldı.
Aslen Gelibolulu olan ve muhtemelen 1470 yılında doğan Piri Reis, küçük yaştan itibaren amcası ünlü deniz gazisi/korsan Kemal Reis'in yanında yetişti. Bir Akdeniz rehberi olan Kitâb-ı Bahriye adlı eserinde anlattığına göre, onunla birlikte İspanya ile Venedik'e ait kale ve sahiller başta olmak üzere tüm Akdeniz'de, devlet hizmetine girdiği 1495 yılına kadar korsanlık yaptı.
Bu faaliyetleri arasında Mayorka yakınlarında bir kaleyi fethettiği, Malta'nın güneyindeki Pantelarya adasını kuşattığı, Korsika civarındaki Pianosa adasını ele geçirdiği ve halkını esir ettiği bilinmektedir.
Piri Reis eserinde Akdeniz'deki gazalar sırasında Tulon'un güneydoğusundaki Üçadalar/İzledare yakınında üç tüccar barçası, Belensiye (Endülüs limanı) önlerinde yedi barça ele geçirdiklerini, bunları Tunus'ta sattıklarını ve benzeri olayları anlatmaktadır.
Tunus sahillerinde kışlayan ve Sultan Mevlây Muhammed'le görüşen Piri Reis, aynı zamanda Cezayir'in Bicâye limanında da kışladıklarını ve yazın oradan denize açıldıklarını belirtmektedir. Bu da Kemal Reis ile Piri Reis'in Barbaros kardeşlerden önce Kuzey Afrika'yı üs edindiklerini göstermektedir.
Piri Reis, II. Bayezid'in çağrısına uyarak Kemal Reis'le birlikte devlet hizmetine girdi ve Haremeyn vakıf gelirlerini İskenderiye'ye götüren filoda hazır bulundu. Mısır'dan dönüş yolunda Rodos şövalyeleriyle girişilen çatışmalarda etkin rol oynadı. Ayrıca Osmanlıların Mora seferlerine kadırga sahibi olarak katılarak İnebahtı, Moton, Koron ve Anavarin gibi önemli kalelerin fethinde pek çok yararlık gösterdi (1499-1501).
Reis, Kuzey Afrika ve Endülüs'teki Müslümanların korunması amacıyla İspanya sahillerine düzenlenen akınlarda başarılı hizmetlerde bulundu (1506). Muhtemelen Endülüs Müslümanlarının taşınmasında görevli gemilerin muhafazasına diğer gemilerle birlikte refakat etti.
Daha sonra Portekizlilere karşı Memlüklere yardım için Mısır'a sevkedilen asker, mühimmat ve top yüklü filoyu götüren amcasının yanında bulundu. Mısır'a yapılan yine böyle bir sevkiyat sırasında Kemal Reis'in gemisinin Ege Denizi'nde fırtınaya yakalanarak batması sonucu ölümü üzerine Piri Reis'in hayatında yeni bir dönem başladı (1510).
Yavuz Sultan Selim'in Mısır seferini denizden takviye için İskenderiye'ye giden filoya kadırgasıyla katıldı ve bu sırada Nil üzerinden gittiği Kahire'de 1513 tarihli Yeni Dünya haritasını padişaha takdim etti (1517). Bu seyahati esnasında İskenderiye-Kahire arasını dikkatle incelediği, Kitâb-ı Bahriye'ye ayrıntılı bir Nil nehri ve kolları haritası çizmesinden anlaşılmaktadır.
Kanuni Sultan Süleyman'ın Belgrad (1521) ve Rodos (1522) seferlerinde de kendi kadırgasıyla donanmada hazır bulundu.
Götürdüğü sırada 1521'de kaleme aldığı ilk Kitâb-ı Bahriye müsveddesini ona sundu. Onun teşvikiyle 1526'da kitabının temize çekilmiş ikinci versiyonunu, 1528'de ise ikinci Yeni Dünya haritasını Kanuni'ye takdim etti.
Barbaros Hayreddin Paşa'nın donanmasında, 1537'deki Korfu kuşatmasında hazır bulundu ve Avrupa Müttefik Donanması ile 1538'de yapılan Preveze Deniz Savaşı'na katıldı. Bu zafer, Osmanlıların Akdeniz'deki hakimiyetlerinin tartışılmaz konuma geldiğinin en önemli göstergesidir.
Piri Reis'e onur görevi
1547'de Piri Reis'in denizlerdeki hayatı için yeni bir dönem başladı ve okyanus denizciliği tecrübesini yaşayacağı Hind Kaptanlığı görevine getirildi. Hind Donanması Kaptanlığı, hayatının onur görevi olmakla beraber acı akıbetini de hazırlayacaktı. Sancakbeyi rütbesindeki Piri Bey, ilk faaliyetini gerçekleştirmek üzere Hind Okyanusu'ndaki tek Osmanlı üssü olan ve asilerin eline geçen Aden'i geri almak için emrindeki 60 gemiden oluşan donanmayla Süveyş'ten hareket etti. Önce Yemen'deki Moha limanına gitti, orada asker takviyesi yaptıktan sonra Kasım 1548'de Aden civarına geldiğinde üç Portekiz gemisini ele geçirdi ve içlerindeki 120 gemiciyi esir etti. Aden karadan ve denizden kuşatıldıktan sonra limana giren bir Portekiz donanması Piri Reis'in donanmasını görünce geri dönmek zorunda kaldı. Piri Reis'in 20 Aralık'ta Aden'de karaya asker ve top çıkartarak yürüttüğü harekâtın sonunda, 12 Şubat 1549'da Aden yeniden fethedildi. Haber Mısır'a ulaştığında Beylerbeyi Davud Paşa İstanbul'a bu başarıyı bildirerek Piri Reis'e 100 bin akçe terakkî verilmesini sağladı.
Piri Reis'in Hind sularındaki ikinci seferi Portekizlilerin Basra Körfezi'ndeki en önemli üssü olan Hürmüz adası üzerine oldu. Bu sefer için kadırga, baştarda, kalyata ve kalyondan oluşan 30 gemilik donanmayla 1552'de Süveyş'ten hareket eden Piri Reis, Bâbü'l-mendeb'i geçerek Hind Okyanusu'na çıktı.
Aden, Şihr ve Zufar limanlarına geçtikten sonra Re'sü'l-Hadd'e ulaştı. 10 Ekim 1552'de oğlu Mehmed Bey idaresinde bir kalyatayı Basra'ya göndererek Basra Beylerbeyi Kubad Paşa'yı kendisine verilen görevden haberdar etti. Buna göre Piri Reis Hürmüz'ü ele geçirdikten sonra Bahreyn adalarına kadar ilerleyerek Osmanlı hakimiyeti altına alacak, sonra emrindeki donanmayla isterse Basra'da kışlayacak veya 10 gemiyi burada bırakarak Süveyş'e dönecekti.
Haritacının hazin sonu
Umman Denizi'ne girdikten sonra 'kâfirin serhad kalesi' olan Maskat'ı fethetti ve kale komutanı Jean de Lisbao ile birlikte 128 Portekiz askerini esir aldı. Bundan sonra Hürmüz'ü kuşattı; ancak Portekizli kale komutanı D. Alvaro de Noronha'nın savunması karşısında iç kaleyi ele geçiremedi. Bir Portekiz donanmasının baskınına uğramaktan çekinen Piri Reis, kuşatmayı kaldırarak yakındaki Kişm adasına geçti ve buradan yüklü bir ganimet elde etti.
Hürmüz'ü bırakarak Basra'ya doğru hareket etmeye karar verdi, sonrasında ise altın ve mücevher karşılığında bu kararı aldığı iddiasıyla suçlandı. Nitekim Basra Beylerbeyi Kubad Paşa, aralarında anlaşmazlık çıktığı için bu durumu İstanbul'a şikâyet olarak bildirdi.
Tarihçi Celalzâde de bu haberi doğru kabul ederek eserinde naklettiği halde gerçekten çok geçmeden bir Portekiz donanmasının Hürmüz önlerine gelmiş olması ithamların yersiz ve haksız olduğunu göstermektedir.
Basra Körfezi'nin Portekiz donanması tarafından kapatılma tehlikesi karşısında asıl donanmasını Basra'da bırakarak üç kadırgayla Süveyş'e hareket eden Piri Reis, gemiler den birinin yolda karaya oturması yüzünden sadece iki kadırgayla Süveyş'e dönebildi ve oradan karayoluyla Kahire'ye gitti. Venedik'in İskenderiye'deki konsolosu Daniele Barbarigo'nun da belirttiği gibi donanmasını Basra'da sahipsiz bırakmış olmakla suçlanarak ordusunu savaş meydanında bırakıp kaçan bir kumandan gibi algılandı.
Hakkındaki şikayetlere bir de Kubad Paşa'nın aleyhte mektupları eklenince bu sırada İran seferi için Halep'te bulunan Kanuni'nin emriyle, muhtemelen Mısır Beylerbeyi Semiz Ali Paşa zamanında Dîvân-ı Mısır'da siyaseten başı kesilerek öldürüldü (Aralık 1553).
Aslında Semiz Ali Paşa bu tarihte Mısır beylerbeyliği görevinden azledilmiş ve yerine 6 Kasım 1553'te Halep Sancakbeyi Dukaginzâde Mehmed Paşa getirilmişti; ancak onun Piri Reis'in idam tarihi sırasında görevi başına gidip gitmediği tam olarak bilinmemektedir.
Piri Reis'e ait müsadere edilen bütün hazine ve eşyayı Halep'e götüren Mısır'ın mütekaid sancakbeylerinden İbrahim Bey, 26 Mart 1554'te kendi pişkeşini (hediye) sunduğu zaman muhtemelen Piri Reis'in hazine ve eşyasını da teslim etti. Nitekim bu hizmeti karşılığında salyanesine (senelik maaş) 30 bin akçe zam yapıldı.
Bu feci akıbetinin müsebbiblerinden sayılan Kubad Paşa'nın da Şubat 1554'te Basra beylerbeyliğinden azledilmiş olması Piri Reis'in haklılığının daha sonra anlaşılmış olabileceğini akla getirmektedir.