İşte Bediüzzaman'ın harp madalyası
Harp madalyaları harpte gösterilen yüreklilik ve yararlılık için verilir. Nitekim Enver Paşa’nın başında olduğu Harbiye Nezareti’nin Bediüzzaman’a verdiği savaş madalyası hakkında Bediüzzaman tevazuyla, “Bir adet harp madalyam vardır. Başka rütbe ve nişanım yoktur” demiştir.
Bediüzzaman Said Nursi esaretten kurtulup İstanbul'a geldiğinde hem Meşrutiyet yıllarında bıraktığı intibadan doğan özlemle, hem de 1. Dünya Savaşı'ndaki hizmetlerinden dolayı ilgiyle karşılanmıştı. Özellikle eski dostu Harbiye Nazırı ve Başkumandan Vekili Enver Paşa'nın kendisiyle çok yakından ilgilendiğini biliyoruz.
Enver Paşa Bediüzzaman'ı Harbiye Nezareti'nin yüksek rütbeli komutanlarıyla tanıştırıp “Bu hocayı görüyor musunuz? Şark'taki savaşlarda Rus Kazaklarına karşı koyan bu hocadır!” diye onu bir kahraman gibi takdim etmişti. Bediüzzaman'ın yakın talebelerinden Molla Süleyman (Ayaz) bu olayı şöyle aktarıyor:
“Bediüzzaman'ın dönüşünü Tanin gazetesinde okumuştum. Kendisini Sultanahmet'te ziyaret ettim, ellerini öptüm. Daha sonra Harbiye Nazırı Enver Paşa kendisini Harbiye Nezareti'ne davet etti. Orada 'Nasılsın? Ne yapıyorsun hocam?' diyor. Bediüzzaman da 'Eğer bana dünyevi bir maişet için vazife verecekseniz istemem. İlm u irfana ait bir hizmet varsa başka. Benim şimdi istirahata ihtiyacım var. Çünkü esarette çok zulüm ve meşakkat çektim' diye cevap veriyor. O zaman hep paşalar kendisini davet ediyorlar veya ziyaretine geliyorlardı.”
Bu görüşmeden anlaşılan o ki, Enver Paşa 1. Dünya Savaşı'nda iki yıl savaşmış, Meşrutiyet yıllarından beri dostu olan bir gaziyi vatana hizmetlerinden ötürü taltif edip teşekkür etmek istiyor. Nitekim bundan sonra ona iltifatta bulunmak için bazı adımlar atacaktır. Bu adımlardan ilki, Enver Paşa'nın başında bulunduğu Harbiye Nezareti'nin Bediüzzaman'a bir savaş madalyası vermesidir.
Harp Madalyası, nizamnamesinde geçtiği üzere harpte şecaat ve yararlılık ibraz edenlere verilecekti. Nitekim 1. Dünya Savaşı'nda Çanakkale, Galiçya, Kafkasya, Irak, Mısır, Filistin gibi cephelerde savaşan Osmanlı ve müttefik devletler asker ve subayları ile cephe gerisinde hizmet veren kişilere verilmiştir.
Bu kişilerden biri de Kafkas cephesinde savaşmış olan Bediüzaman Said Nursi'dir.
Madalyanın ön yüzünde beş köşeli bir yıldızın ortasında büyük bir hilal ve içinde Çanakkale zaferinden sonra Padişah'a verilen unvana atfen “el-Gazi Sultan Reşad” tuğrası (Muhammed Han bin Abdülmecid el-Muzaffer daima el-Gazi) bulunmaktadır. Bunun altında 1333 tarihi yer alıyor. Arka yüzü ise boş olup takmak için bir iğne mevcuttur. Bazılarında yapımcı firmanın adı da bulunur (BB&Co).
Madalyanın 57, 68, 75, 80 mm gibi farklı boyutlarda olanlarına rastlanmıştır. Yüzde 50'si bakır, yüzde 25'i nikel, yüzde 25'i de çinkodan oluşan bir maddeden (fakfondan) yapılan bu madalyanın boyalı olanları Darphane-i Amire'de, mineli olanları da Berlin'de imal edilmiştir. Bediüzzaman'a verilen madalya mineli olduğuna göre Berlin'de üretilmiş olmalıdır.
Üstad Darü'l-Hikmeti'l-İslamiye'ye verdiği biyografisinde yaptığı hizmetleri yok sayarcasına büyük bir tevazu ile bu madalyadan sadece şöyle bir ifadeyle bahsetmiştir: “Bir adet harp madalyam vardır. Başka rütbe ve nişanım yoktur.”
Enver Paşa Bediüzzaman'ı Harbiye Nezareti'nin yüksek rütbeli komutanlarıyla tanıştırıp “Bu hocayı görüyor musunuz? Şark'taki savaşlarda Rus Kazaklarına karşı koyan bu hocadır!” diye onu bir kahraman gibi takdim etmişti. Bediüzzaman'ın yakın talebelerinden Molla Süleyman (Ayaz) bu olayı şöyle aktarıyor:
“Bediüzzaman'ın dönüşünü Tanin gazetesinde okumuştum. Kendisini Sultanahmet'te ziyaret ettim, ellerini öptüm. Daha sonra Harbiye Nazırı Enver Paşa kendisini Harbiye Nezareti'ne davet etti. Orada 'Nasılsın? Ne yapıyorsun hocam?' diyor. Bediüzzaman da 'Eğer bana dünyevi bir maişet için vazife verecekseniz istemem. İlm u irfana ait bir hizmet varsa başka. Benim şimdi istirahata ihtiyacım var. Çünkü esarette çok zulüm ve meşakkat çektim' diye cevap veriyor. O zaman hep paşalar kendisini davet ediyorlar veya ziyaretine geliyorlardı.”
Bu görüşmeden anlaşılan o ki, Enver Paşa 1. Dünya Savaşı'nda iki yıl savaşmış, Meşrutiyet yıllarından beri dostu olan bir gaziyi vatana hizmetlerinden ötürü taltif edip teşekkür etmek istiyor. Nitekim bundan sonra ona iltifatta bulunmak için bazı adımlar atacaktır. Bu adımlardan ilki, Enver Paşa'nın başında bulunduğu Harbiye Nezareti'nin Bediüzzaman'a bir savaş madalyası vermesidir.
Harp Madalyası, nizamnamesinde geçtiği üzere harpte şecaat ve yararlılık ibraz edenlere verilecekti. Nitekim 1. Dünya Savaşı'nda Çanakkale, Galiçya, Kafkasya, Irak, Mısır, Filistin gibi cephelerde savaşan Osmanlı ve müttefik devletler asker ve subayları ile cephe gerisinde hizmet veren kişilere verilmiştir.
Bu kişilerden biri de Kafkas cephesinde savaşmış olan Bediüzaman Said Nursi'dir.
Madalyanın ön yüzünde beş köşeli bir yıldızın ortasında büyük bir hilal ve içinde Çanakkale zaferinden sonra Padişah'a verilen unvana atfen “el-Gazi Sultan Reşad” tuğrası (Muhammed Han bin Abdülmecid el-Muzaffer daima el-Gazi) bulunmaktadır. Bunun altında 1333 tarihi yer alıyor. Arka yüzü ise boş olup takmak için bir iğne mevcuttur. Bazılarında yapımcı firmanın adı da bulunur (BB&Co).
Madalyanın 57, 68, 75, 80 mm gibi farklı boyutlarda olanlarına rastlanmıştır. Yüzde 50'si bakır, yüzde 25'i nikel, yüzde 25'i de çinkodan oluşan bir maddeden (fakfondan) yapılan bu madalyanın boyalı olanları Darphane-i Amire'de, mineli olanları da Berlin'de imal edilmiştir. Bediüzzaman'a verilen madalya mineli olduğuna göre Berlin'de üretilmiş olmalıdır.
Üstad Darü'l-Hikmeti'l-İslamiye'ye verdiği biyografisinde yaptığı hizmetleri yok sayarcasına büyük bir tevazu ile bu madalyadan sadece şöyle bir ifadeyle bahsetmiştir: “Bir adet harp madalyam vardır. Başka rütbe ve nişanım yoktur.”