Boşnakları İslâm'a yaklaştıran din
İslamı kabul eden Balkan kavimlerinin sosyo-ekonomik, kültürel ve siyasî hayatlarının değiştiği gözlenir. Balkanlarda fetih faaliyetlerini sürdüren Müslümanlar, hakları esirgenen Hıristiyanlara ilgi göstermeleri ve yardım etmeleri nedeniyle onların sempatisini kazanırlar.
Prof. Dr. İsmail Taşpınar
—
Asırlardır Hıristiyanlığa direnen Balkan halklarının önemli bir kısmı ne Katoliklerin misyonerlik faaliyetlerine, ne de Ortodoksların Slav ve Grek kiliselerini genişletme projelerine teslim olmayı kabul ettiler. Uzun yıllar bu iki kilisenin baskılarına maruz kalan Balkanlar onların kabul etmeyeceği ve kendilerine has bir ‘Hıristiyanlık’ inancı geliştirdiler.
Bogomilizm veya Bogomilcilik olarak literatüre geçecek olan bu inancın adı, 10. yy’da yaşadığı kabul edilen Slav kökenli papaz Teofil (Théophile) Bogomil’e nispet edilir. ‘Bogomil’ sözcüğü ‘Tanrı’nın sevdiği’, ‘Tanrı’nın merhamet ettiği’ ya da ‘Tanrı dostu’ anlamına gelir (Bulgar film yapımcısı Maria Koleva, 2007 yılında ‘Bogomiller ya da Allah’ın Sevdikleri’ adıyla bir film yapmıştır).
Bulgar Çarı Peter (927-969) döneminde yaşadığı kabul edilen Bogomil hakkında yazılmış bir çalışma olmadığı gibi Bogomilciliğin inançları konusunda yazdığı herhangi bir eser de bugüne ulaşmış değil. Eldeki en eski bilgiler, bu nev zuhur inanca karşı ‘ortodoks’ inancı savunmak üzere rakip kiliseler tarafından kaleme alınan eserlerden öğrenilmektedir. Bunlar içinde Rahip Cosmas’ın (ö. 972) Heretiklere Karşı Risale adlı eseri İstanbul Patriği Theophylact’ın Bulgar Çarı Peter’e yazdığı mektup (940-950) ve 13. yy’a ait Kral Boril’in Sinodik’i önemlidir.
Bogomil’in hangi sosyal sınıfa mensup olduğu belli değildir. Kimileri onun bu denli etkili olmasını aristokrat bir aileye mensubiyetle açıklasalar da ellerinde hiçbir delil yoktur.
Teofil Bogomil, dinî hareketine taraftar toplamak için yaptığı davet çalışmalarına merkez olarak o dönemde Bulgar Çarlığı’na bağlı bir bölge olan Makedonya’yı seçer. Kalman Sass’a göre bu durum ileride İslamın Balkan Müslümanları arasında neden en çok Makedonya’da tutunduğunun bir açıklamasıdır.
Makedonya, Bosna ve Bulgaristan’da yüzyıllar boyunca yayılacak ve varlığını İslamın gelişine kadar devam ettirecek olan bu inanç, geleneksel kiliselerin yaymaya çalıştığı Hıristiyan inançlarına ait kavramları yeniden yorumlayacaktır. Bu durum, Balkan halklarının din adı altında kendilerini asimile etmek isteyen dönemin baskıcı ve otoriter resmî Katolik ve Ortodoks kiliselerine karşı, onlardan farklı ve kendilerine ait bir kimlik oluşturma çabası olarak değerlendirilebilir.
Kimilerine göre Bogomilcilik, 7. yüzyılda ortaya çıkıp Balkanlarda etkin olan, daha sonra Trakya’ya göç eden Anadolu kökenli Pavlikiyancılıkla (Paulicianisme) İran kökenli Maniheizmin karşımı, kimilerine göre ise Pavlikiyancılıkla yine Anadolu kökenli olup 4. yüzyılda görülmeye başlanan Messalianizm’in karışımı, Slav karakterli bir inançtır. Oysa ortaya çıkışında ve doktriner yapısında bunlardan önemli etkiler taşısa da Bogomilcilik, söz konusu inanç sistemlerinin temel özelliklerinden olan mutlak ‘düalist’ (ikici) veya ‘biteist’ (iki tanrıcı) bir akım değildir. İleride de açıklanacağı üzere Bogomilcilikte Tanrı’nın şeytan üzerinde mutlak bir hakimiyeti vardır.
Daha çok köylü ve fakir halk kitlelerini peşinden sürükleyen Bogomilcilik, kilisenin ve çarın bu mezhebi heretik saymalarına ve engellemek için uyguladıkları baskılara rağmen Balkanların hemen tamamına yayılmış, hatta İtalya ve Fransa’nın sınır komşusu bölgelerinde de taraftar bulmuştur. Üstelik girdiği her yeni bölgenin yerel inancıyla yeni bir sentez oluşturup farklı bir ad alarak varlığını uzun yıllar devam ettirmiştir.
Kilise ile bütünleşmiş bir dünyevî iktidarı kabul etmeyen Bogomiller, böyle bir yönetime karşı isyanın gerekliliğini savunuyorlardı. İktidara yakın zenginlere de karşıydılar. Zenginliği kötülüyor, köleleri efendilerine karşı isyana teşvik ediyorlardı.
Hareketin kısa zamanda yayılması yöneticileri telaşlandırdı. Başlangıçta İstanbul Patriği Theophylact’ın tavsiyesine uyarak Bulgar Çarı kısa zamanda taşrada yayılan bu hareketi bastırmakla siyasî bir istikrarsızlığa sebep olmamak için ikna ve diyalog metoduna başvuracak, bu politikasında başarılı da olacaktır.
Bogomil’in inanç doktrini Hıristiyanlığın ortak kavramlarını kullanmakla beraber kendine göre yeniden yorumlamaktadır. Ayrıca Hıristiyanlığın birçok temel inancını ‘İncillere uymadığı’ gerekçesiyle reddeder. Bogomillere göre Tanrı birdir ve yücedir. Şeytan ise diğer bazı gnostik öğretilerde (mesela Pavlikiyanlarda ve Maniheistlerde) olduğu gibi Tanrı’dan ayrı ve ona denk bir varlık değildir. Aksine şeytan Tanrı tarafından yaratılmış fakat ona isyan etmiştir. Hatta şeytan Luka İncili’nde (15/11-32) bahsedilen meselde olduğu gibi ‘babasına isyan eden ve daha sonra Mammon adını alan genç oğul’dur. Buna göre İsa büyük oğuldur ve babasına sadıktır.
Bogomiller şeytanı yine Luka İncili’nde (15/1-9) geçtiği üzere ‘Adaletsiz Kahyâ’ olarak da nitelendirmekte idiler. Buradan hareketle Bogomillerin kozmolojik bir düalizmi kabul ettikleri söylenebilir. Yani aşağı âlemin ve dünyanın yaratıcısı şeytandır. Buna göre ‘kötülüğün ilkesi’ Tanrı’nın oğullarından biridir ve yaratılmıştır, Tanrı’ya denk bir varlık değildir. İyiliğin ilkesi ise büyük oğul İsa Mesih’tir. Böylece ‘hiyerarşik’ olarak diğer varlıkların tamamı Tanrı’nın aşağısında yer almaktadır.
Bogomillerin İsa Mesih’le ilgili görüşlerinde de geleneksel Katolik ve Ortodoks kiliselerinin inançlarına göre önemli farklılıklar vardır. Onlar bu konuda Yeni Ahid metnini yeniden yorumlarlar. Yeni Ahid külliyatının sadece İnciller ve Resullerin İşleri kitaplarını kabul eden Bogomillere göre İncillerde yer alan Mesih’in dünya hayatıyla ilgili pasajların tamamı sembolik ifadelerdir. Bunlar mecazî (alegorik) anlatımlar oldukları için harfiyen anlaşılmamalı, yorumlanmalıdırlar. Çünkü bu kıssalarda anlatılanların tamamı ‘görüntüden ibarettir’. Onlara göre İncillerde anlatılan İsa’nın mucizeleri, çektiği eziyetler, ölümü, ölüler arasından dirilişi, göğe yükselişi gibi anlatımların tümü mecazî anlamlar taşır. Gerçekte vuku bulmuş olaylar değildir bunlar.
Kimilerine göre Bogomiller İsa Mesih’le ilgili bu görüşleri nedeniyle ‘Hz. İsa’nın gerçekte çarmıha gerilmediğini, bunun bir yanılsamadan ibaret olduğunu’ savunan ve 1. yy’da yaşadıkları kabul edilen Doketiklerin devamı sayılırlar.
Haç uğursuz tahta parçası mı?
Bogomiller İncillerde anlatılan bu mecazî kıssaların kaynakları konusunda da kiliselerin geleneksel görüşlerinden ayrılırlar. Onlara göre İncillerde anlatılan mucizelere dair kıssaların kaynağı, cahil insanlar olan İncil yazarlarına ait hayal ürünü ifadelerdir.
Bunlardan ‘büyük bir kalabalığın beş ekmekle doyması’ mucizesindeki ‘beş ekmeğin çoğalması’ (Matta, 14/14-21; Markos, 6/34-44; Luka, 9/12-17; Yuhanna, 6/5-14) mucizesini anlatan kıssa da hakiki anlamıyla değil, mecazî olarak değerlendirilmelidir. Buna göre söz konusu beş ekmek, dört İncil ve Resuller’in İşleri kitaplarıdır.
‘Haç’ sembolünü de reddeden Bogomiller, “Böyle bir uğursuz tahta parçasına saygı göstermek, Tanrı’nın öfkesini cezbetmekten başka bir işe yaramaz” derler.
Bogomiller hem Katolik, hem de Ortodoks kiliselerinin kabul ettiği sakrementleri bütünüyle reddederler. Onlara göre tüm bu ayinler İncillerde yer almayan ve insanların uydurduğu uygulamalardan ibarettir. Rahip Cosmas’a göre Bogomiller vaftizi reddederler ve onu Deccal’a ait bir uygulama olarak görürler. Vaftizci Yahya’yı da bu çerçevede değerlendirirler.
Vaftizde kullanılan unsurun herhangi bir ‘su’dan ibaret olduğunu söylerken onun insanı manevî bir değişikliğe uğratma gücünün olmadığını belirtirler. Evharistiya ayinini de benzer bir yaklaşımla ele alarak ayinde kullanılan ‘ekmek ve şarap’ın özünde herhangi bir değişiklik meydana gelmediğini savunurlar. Bu yüzden o ekmeği yiyen ve şarabı içen insanda herhangi bir değişikliğin olacağını beklemek doğru değildir.
İbadet konusunda sadece ‘Babamız’ (Pater) duasının okunmasını ve bunun sık sık tekrar edilmesini kabul ederler. Sadece gündüz değil, geceleri de ibadet eden Bogomiller Hz. Meryem’in Tanrı annesi kabul edilmesini ve kilisenin din adamı teşkilatına sahip olmasını reddederler. Kiliseyi, kilise yapılarını, din adamları hiyerarşisini, azizler kültü ile ikonalara saygıyı şeytanın işleri olarak sınıflandırırlar. Önemli günleri bayram yaparak değil, oruç tutarak geçirirler.
Bogomil’in hayatta iken önemli talebeleri olduğu nakledilmektedir. Bunlar Michel, Théodoret, Dobry, Etienne, Basile ve Pierre’dir. Bogomil’in Bulgar kökenli olduğu düşünülecek olursa, bunlar içinde sadece ‘Dobry’nin Bulgar ismine sahip olması dikkat çeker. Söz konusu isimleri Hıristiyanlık tarihinin önemli şahsiyetlerinin adları olarak düşünmek de mümkündür.
Tarihçilere göre Bogomiller Yunanistan’da ‘Kudugerler’, Sırplar arasında Makedonya’daki Babun Dağı’na nispetle ‘Babuniler’, Bosna’da ‘Kristiyaniler’, İtalya’da ‘Pararenler’ ve Fransa’da ‘Katarlar’ adını almışlardır. Bogomil’in nerede ve nasıl vefat etiği bilinmemekle beraber Balkan halklarının büyük bir kısmının Katolik ve Ortodoks kiliselerine mensup olmamalarında ve daha sonraki dönemlerde İslamı kabul etmelerinde önemli bir etkisi olduğu kesindir.
Boşnaklar da Bogomildi
Pagan (çok tanrıcı) dine sahip Slavların bir kısmı 9-10. yüzyıllarda maruz kaldıkları Bizans ve Papalık baskıları sonucunda Bizans Hıristiyanlığını veya Ortodoksluğu, diğer kısmı ise Katolikliği kabul etmek mecburiyetinde kaldı. 7-13. yüzyıllar Bulgar, Oğuz, Peçenek ve Kuman Türklerinin Balkan Yarımadası’na ve Orta Avrupa’ya İslamı tebliğ etmeye başladıkları dönemdir. 1292’den itibaren Selçuklular ve 1336-1354 yıllarından itibaren ise Osmanlılar bu faaliyetlere katkıda bulunurlar. Bu dönemde Bizanslılar, Franklar ve Cermenler Müslümanlara büyük eziyetler etmişlerdir.
İslamı kabul eden Balkan kavimlerinin sosyo-ekonomik, kültürel ve siyasî hayatlarının değiştiği gözlenir. Balkanlarda fetih faaliyetlerini sürdüren Müslümanlar, hakları esirgenen Hıristiyanlara ilgi göstermeleri ve yardım etmeleri nedeniyle onların sempatisini kazanırlar. Bu durum, özellikle Katolik ve Ortodoks mezheplerinin çatışıp çekiştiği Bosna’da ve bunların zulmüne maruz kalan Bosnalı Bogomiller arasında hissedilir.
1463’te Fatih Sultan Mehmed Bosna’nın da içinde yer aldığı bölgeyi Osmanlı topraklarına katar. Bunu en çok kırsal kesimin çoğunluğunu oluşturan Bogomiller sevinçle karşılar. Zamanla çok sayıda soylu ve köylü kendi rızalarıyla İslam dinine geçerler.
Bunun sonucunda, kökeni Slav olan, Sırp veya Hırvat dilini konuşan ve kendilerine Boşnak adı verilen yeni bir topluluk ortaya çıkar.
Bundan sonra İslam dinine mensubiyetleri bahane edilerek Sırplar ve Hırvatlar tarafından kendi ırkdaşları olan Boşnaklara karşı baskı ve katliamlar başlar. Araştırmacılara göre Boşnakların Sırp ve Hırvat kökenli Bogomillerden İslamiyeti seçenler olduğunu söylemek mümkündür.
Bogomillerin İslamı kabul etmeleri ile ilgili en ilginç tespitler, 17. yy’ın sonlarına doğru Osmanlı tarihi uzmanı Flaman Diplomat Ricaut’un Bosna Kilisesi veya Poturlar (Patarenler) olarak da bilinen Bogomillerin ihtidalarına dair yaptığı açıklamalardır. Şöyle demektedir Ricaut:
“Bunlar İsa’nın son akşam yemeği esnasında havarilere gelişini müjdelediği ‘Teselli Edici’ (Paraklet) Kutsal Ruh’un Muhammed olduğuna inanıyorlar. Aynı şekilde, Paskalya’dan 50 gün sonra Kutsal Ruh’un havarilerin üzerine inmesini Muhammed’in zuhuruna bir alamet, bir haberci olarak değerlendirmektedirler. İncil’de ‘Paraklet’ (Faraklit, teselli edici) tabirinin geçtiği her üç yerde bu kelimeyi yeni peygamber olan Muhammed ile izah ediyorlar.”
Buna göre Bogomiller kitleler halinde İslama geçerken Yeni Ahid’deki Yuhanna İncili’nde (14/16; 15/26; 16/7) Hz. İsa’nın geleceğini müjdelediği Paraklet’in ya da Faraklit’in Hz. Muhammed olduğunu kabul ediyorlardı denebilir.