Bizans’a indirilen ilk darbe: Suriye’nin fethi
Bugün uluslararası siyasetin 'Suriye meselesi' olarak tanımladığı konu, diğer benzeri pek çok olayda da olduğu üzere karmaşık ve uzun bir tarihi arka planının meydana getirdiği durumdur. Müslümanların bugünkü Suriye bölgesine ilgileri Hz. Peygamber (sas) zamanında düzenlenen 3 büyük seferle başlar...Prof. Dr. Mustafa Demirci Derin Tarih okuyanları için kaleme aldı.
Müslümanların bugünkü Suriye bölgesine ilgileri Hz. Peygamber (sas) zamanında düzenlenen 3 büyük seferle başlar:
İlki, bugünkü Ürdün'ün güneyinde gerçekleşen Mûte Savaşı'dır. Bu, Müslümanlar ile Bizans'ın ilk karşılaşmasıdır. İslam- Bizans mücadelesi bu savaşla başlar, 1453'te Fatih Sultan Mehmed'in Bizans'a son vermesine kadar 9 asır devam eder.
İkinci önemli hamle yine Hz. Peygamber zamanında gerçekleştirilen Tebük Seferi olup Bizans'ın Medine'ye yönelik bir işgal hazırlığında olduğuna dair söylentiler üzerine çok zor şartlarda ve 30 bin kişinin katılımıyla gerçekleştirilmiştir. Her ne kadar bu seferde Bizans kuvvetleriyle karşılaşılmamışsa da, bugünkü Suriye'nin güneyinde yaşayan kabile ve halkların savaşmadan İslam hakimiyetine alınmış olması bakımından önemlidir.
Üçüncüsü ise azatlı kölesi Zeyd bin Harise'nin oğlu Usame komutasında gönderilmek üzere hazırlanan 'Usame Ordusu'dur ki, Hz. Peygamber'in ani vefatı üzerine Hz. Ebubekir tarafından Suriye'nin fethi ile görevlendirilmiştir. Aksi kanaatlerin belirtilmesine rağmen Hz. Ebubekir, bu orduyu Hz. Peygamber'in emaneti kabul etmiş ve komutanından neferine kadar hiçbir değişiklik yapmadan Suriye'ye göndermiştir.
Suriye'nin fethi Hz. Ebubekir döneminde, hicri 12. yılın sonu veya 13. yılın başında gerçekleşti. Bu amaçla Medine yakınlarına 3 sancak dikilerek gönüllülerin orduya katılması istendi. Hz. Ebubekir gönüllülerden oluşan orduyu Suriye ve Filistin'in fethine memur etti. Kumandanlardan Amr b. Âs Filistin'in, Şürahbîl b. Hasene Ürdün'ün, Yezîd b. Ebû Süfyân ile Ebû Ubeyde b. Cerrâh da Suriye'nin fethiyle görevlendirildi.
Başlangıçta her biri 3 bin kişiden oluşan bu ordular, takviye birlikleriyle 7500'er kişilik bir askerî güce ulaştı. Böylece toplam 25 bin kişilik bir ordu oluşturuldu. Amr b. Âs, Eyle üzerinden Güney Filistin'e, diğer kumandanlar ise Tebük-Maan yoluyla Ürdün ve Suriye istikametine sevk edildiler. Yezîd b. Ebû Süfyân, Ölüdeniz'in güneyinde Vâdil-arabe'de Sergios kumandasındaki Bizans ordusunu mağlup etti. Kaçan kuvvetler daha sonra toplandıkları yerde yeniden bozguna uğratıldı. Sergios bu mücadeleler sırasında hayatını kaybetti. Amr b. Âs ise kısa sürede Güney Filistin'i fethederek Gamrü'l-arabâ'ya indi.
Müslüman Arapların başarıları üzerine Bizans İmparatoru Heraklios, kardeşi Theodoros kumandasındaki 80 bin kişilik bir orduyu harekete geçirdi. Bizans kuvvetleri Kuzey Filistin'e kadar ilerleyerek Cillik mevkiinde karargâh kurdu. Bu orduya direnemeyeceğini anlayan Amr b. Âs halifeden yardım istedi. Hz. Ebubekir de Hîre'de (Kufe yakınları) bulunan Hâlid b. Velîd'e süratle Suriye'deki ordunun yardımına gitmesini emretti.
Bir cesaret ve teşkilat harikası
Hâlid b. Velîd tarihte eşine ender rastlanan uzun ve yorucu bir çöl yolculuğundan sonra 700 kişilik bir kuvvetle yol üzerindeki yerleşim yerlerini itaat altına alarak rehber ve asker topladı. Kuvvetleri adeta kartopu gibi büyümüş olarak Şam'ın güneyindeki Merc-i râhit'e vardı. Onun bu çöl yolculuğu dünya savaş tarihinin efsanelerinden biri kabul edilir. Nitekim o zamanki şairlerden biri Hâlid b. Velîd için “Senden daha önce bu çöllerden insan cinsinden biri asla geçmemiştir" demişti.
Rivayete göre Hâlid çöle girerken yük develerine önce tuz yedirir, ardından bir su kaynağının başına bırakır. Bu şekilde develerin her biri yaklaşık yarım ton suyu midesine indirir. Ayrıca geviş getirerek susamamaları için de develerin dudaklarını kestirir. Geceleri yol alarak, gündüzleri de gizlenerek çöldeki yoluna devam eden Hâlid, sular tükenince her konak yerinde bu develerden birini kestirip karnından çıkan suyu 700-800 askerine içirir. Böylece askerler aşağı Irak'taki Kurâkır ile Şam'ın güneyindeki Süvâ arasındaki çölü Rafı' b. Âmire adlı bir bedevinin kılavuzluğunda 5 günde aşar. Hıristiyan Gassânîlerin askerî karargâhları olan Merc-i râhit'e saldırarak onları mağlup ettikten sonra (634) Busrâ'ya iner.
Hâlid b. Velîd'in bu çöl harekâtı, savaş tarihinde cesaret ve teşkilat harikası sayılır. Suriye'nin güneyine ulaşan Hâlid, güneye doğru mevzilenmiş Bizans ordusunu arkadan vurarak yenilgiye uğratıp kuzeye ilerlemeye başladı. Humus'ta bulunan Bizans İmparatoru Heraklios Rum, Ermeni ve yerli Araplardan oluşan 100 bin kişilik orduyu Müslümanların üzerine gönderdi.
Hâlid'in kumandasındaki İslam ordusuyla Bizans ordusu arasında 30 Temmuz 634'de, Kudüs'ün batısında, Ecnadeyn denilen yerde bir meydan savaşı yapıldı. Müslümanlar, devrin en güçlü devletinin düzenli, iyi eğitilmiş ve Sasanîlere karşı kazandığı zaferlerle morali hayli yükselmiş ordusuyla savaşacaktı. İslâm ordusunun en az 3 katı büyüklüğündeki Bizans kuvvetleri silah ve teçhizat bakımından da çok üstündü. Ancak savaş, Müslümanların kesin zaferiyle sonuçlandı. 3 bin düşman askeri öldürüldü; Müslümanlarsa sadece 14 şehit verdi.
Başkumandan Hâlid, muharebenin sonucunu bir mektupla Hz. Ebubekir'e bildirdi. Öte yandan İmparator Heraklios endişeye kapılıp Humus'tan Antakya'ya kaçtı ve Ecnadeyn Savaşı ile Filistin ve Suriye'nin kapıları Müslümanlara açılmış oldu.
Savaş sırasında ölüm döşeğinde bulunan Hz. Ebubekir'in vefatı üzerine yerine Hz. Ömer geçti. Ecnadeyn Savaşı'ndan 5 ay sonra Heraklios kaçtığı Antakya'dan tekrar bir ordu gönderdi. Müslümanlar bu ordu ile Ürdün'ün Fihl bölgesinde 23 Ocak 635'te karşılaştılar. Komutanları dahil 10 binin üzerinde Rum askeri öldürüldü. Zaferin ardından Akdeniz kıyısındaki bütün şehirler ele geçirildi. Şam üzerine yürümekte olan Müslümanlar ile Bizans ordusu 25 Şubat 635'te Merc-i Suffer denilen yerde yeniden karşılaştı. Bu zaferden sonra Şam Eylül 635'te zapt edilecekti.
“Elveda güzel ülke!"
Ancak Heraklios bu yenilgiyi bir türlü kabullenemedi. Kardeşi Theodoros komutasında yeni bir ordu hazırladı. Bunun üzerine Müslümanlar Şam'ı boşaltarak Ürdün Irmağı'nın doğu kıyısındaki verimli araziye, Yermük'e çekildiler. 20 Ağustos 636'da gerçekleşen meydan savaşı Müslümanların kesin zaferiyle sonuçlandı. 2 yıl sonra kazanılan Yermük zaferiyle Şam bölgesinin tamamı Müslümanların eline geçti. Heraklios, “Elveda güzel ülke, bir daha seni göremeyeceğim" diyerek halkıyla birlikte bölgeden ayrıldı.
Bu arada Hz. Ömer, Hâlid b. Velîd'i ordu kumandanlığından azlederek yerine Ebû Ubeyde b. el- Cerrah'ı tayin etti. Hâlid'in komutanlığı zamanında ele geçirilen Şam, Humus, Hama, Lazkiye, Halep, Antakya ve Kudüs başta olmak üzere Suriye bölgesi Ebû Ubeyde'nin valiliğine verildi. Sonra yerine Hz. Ömer tarafından Yezid b. Ebû Süfyan tayin edildi. Yezid'in de ölümü üzerine bu kez kardeşi Muaviye Şam valisi oldu. Bu görevini Hz. Osman zamanında da sürdüren Muaviye, Hz. Ali'nin 660 yılındaki şehadetinden sonra Müslümanları Emevîler Devleti adı altında birleştirerek halife oldu.
Bu tarihten sonra 90 yıl boyunca Suriye, Çin seddinden Atlas Okyanusu'na, Kafkas dağlarından İndus havzasına ve Sahra çölüne kadar uzanan, dünya tarihinin tanıdığı en büyük devletlerden biri olan Emevîlerin merkezi olacaktır.
İlki, bugünkü Ürdün'ün güneyinde gerçekleşen Mûte Savaşı'dır. Bu, Müslümanlar ile Bizans'ın ilk karşılaşmasıdır. İslam- Bizans mücadelesi bu savaşla başlar, 1453'te Fatih Sultan Mehmed'in Bizans'a son vermesine kadar 9 asır devam eder.
İkinci önemli hamle yine Hz. Peygamber zamanında gerçekleştirilen Tebük Seferi olup Bizans'ın Medine'ye yönelik bir işgal hazırlığında olduğuna dair söylentiler üzerine çok zor şartlarda ve 30 bin kişinin katılımıyla gerçekleştirilmiştir. Her ne kadar bu seferde Bizans kuvvetleriyle karşılaşılmamışsa da, bugünkü Suriye'nin güneyinde yaşayan kabile ve halkların savaşmadan İslam hakimiyetine alınmış olması bakımından önemlidir.
Üçüncüsü ise azatlı kölesi Zeyd bin Harise'nin oğlu Usame komutasında gönderilmek üzere hazırlanan 'Usame Ordusu'dur ki, Hz. Peygamber'in ani vefatı üzerine Hz. Ebubekir tarafından Suriye'nin fethi ile görevlendirilmiştir. Aksi kanaatlerin belirtilmesine rağmen Hz. Ebubekir, bu orduyu Hz. Peygamber'in emaneti kabul etmiş ve komutanından neferine kadar hiçbir değişiklik yapmadan Suriye'ye göndermiştir.
Suriye'nin fethi Hz. Ebubekir döneminde, hicri 12. yılın sonu veya 13. yılın başında gerçekleşti. Bu amaçla Medine yakınlarına 3 sancak dikilerek gönüllülerin orduya katılması istendi. Hz. Ebubekir gönüllülerden oluşan orduyu Suriye ve Filistin'in fethine memur etti. Kumandanlardan Amr b. Âs Filistin'in, Şürahbîl b. Hasene Ürdün'ün, Yezîd b. Ebû Süfyân ile Ebû Ubeyde b. Cerrâh da Suriye'nin fethiyle görevlendirildi.
Başlangıçta her biri 3 bin kişiden oluşan bu ordular, takviye birlikleriyle 7500'er kişilik bir askerî güce ulaştı. Böylece toplam 25 bin kişilik bir ordu oluşturuldu. Amr b. Âs, Eyle üzerinden Güney Filistin'e, diğer kumandanlar ise Tebük-Maan yoluyla Ürdün ve Suriye istikametine sevk edildiler. Yezîd b. Ebû Süfyân, Ölüdeniz'in güneyinde Vâdil-arabe'de Sergios kumandasındaki Bizans ordusunu mağlup etti. Kaçan kuvvetler daha sonra toplandıkları yerde yeniden bozguna uğratıldı. Sergios bu mücadeleler sırasında hayatını kaybetti. Amr b. Âs ise kısa sürede Güney Filistin'i fethederek Gamrü'l-arabâ'ya indi.
Müslüman Arapların başarıları üzerine Bizans İmparatoru Heraklios, kardeşi Theodoros kumandasındaki 80 bin kişilik bir orduyu harekete geçirdi. Bizans kuvvetleri Kuzey Filistin'e kadar ilerleyerek Cillik mevkiinde karargâh kurdu. Bu orduya direnemeyeceğini anlayan Amr b. Âs halifeden yardım istedi. Hz. Ebubekir de Hîre'de (Kufe yakınları) bulunan Hâlid b. Velîd'e süratle Suriye'deki ordunun yardımına gitmesini emretti.
Bir cesaret ve teşkilat harikası
Hâlid b. Velîd tarihte eşine ender rastlanan uzun ve yorucu bir çöl yolculuğundan sonra 700 kişilik bir kuvvetle yol üzerindeki yerleşim yerlerini itaat altına alarak rehber ve asker topladı. Kuvvetleri adeta kartopu gibi büyümüş olarak Şam'ın güneyindeki Merc-i râhit'e vardı. Onun bu çöl yolculuğu dünya savaş tarihinin efsanelerinden biri kabul edilir. Nitekim o zamanki şairlerden biri Hâlid b. Velîd için “Senden daha önce bu çöllerden insan cinsinden biri asla geçmemiştir" demişti.
Rivayete göre Hâlid çöle girerken yük develerine önce tuz yedirir, ardından bir su kaynağının başına bırakır. Bu şekilde develerin her biri yaklaşık yarım ton suyu midesine indirir. Ayrıca geviş getirerek susamamaları için de develerin dudaklarını kestirir. Geceleri yol alarak, gündüzleri de gizlenerek çöldeki yoluna devam eden Hâlid, sular tükenince her konak yerinde bu develerden birini kestirip karnından çıkan suyu 700-800 askerine içirir. Böylece askerler aşağı Irak'taki Kurâkır ile Şam'ın güneyindeki Süvâ arasındaki çölü Rafı' b. Âmire adlı bir bedevinin kılavuzluğunda 5 günde aşar. Hıristiyan Gassânîlerin askerî karargâhları olan Merc-i râhit'e saldırarak onları mağlup ettikten sonra (634) Busrâ'ya iner.
Hâlid b. Velîd'in bu çöl harekâtı, savaş tarihinde cesaret ve teşkilat harikası sayılır. Suriye'nin güneyine ulaşan Hâlid, güneye doğru mevzilenmiş Bizans ordusunu arkadan vurarak yenilgiye uğratıp kuzeye ilerlemeye başladı. Humus'ta bulunan Bizans İmparatoru Heraklios Rum, Ermeni ve yerli Araplardan oluşan 100 bin kişilik orduyu Müslümanların üzerine gönderdi.
Hâlid'in kumandasındaki İslam ordusuyla Bizans ordusu arasında 30 Temmuz 634'de, Kudüs'ün batısında, Ecnadeyn denilen yerde bir meydan savaşı yapıldı. Müslümanlar, devrin en güçlü devletinin düzenli, iyi eğitilmiş ve Sasanîlere karşı kazandığı zaferlerle morali hayli yükselmiş ordusuyla savaşacaktı. İslâm ordusunun en az 3 katı büyüklüğündeki Bizans kuvvetleri silah ve teçhizat bakımından da çok üstündü. Ancak savaş, Müslümanların kesin zaferiyle sonuçlandı. 3 bin düşman askeri öldürüldü; Müslümanlarsa sadece 14 şehit verdi.
Başkumandan Hâlid, muharebenin sonucunu bir mektupla Hz. Ebubekir'e bildirdi. Öte yandan İmparator Heraklios endişeye kapılıp Humus'tan Antakya'ya kaçtı ve Ecnadeyn Savaşı ile Filistin ve Suriye'nin kapıları Müslümanlara açılmış oldu.
Savaş sırasında ölüm döşeğinde bulunan Hz. Ebubekir'in vefatı üzerine yerine Hz. Ömer geçti. Ecnadeyn Savaşı'ndan 5 ay sonra Heraklios kaçtığı Antakya'dan tekrar bir ordu gönderdi. Müslümanlar bu ordu ile Ürdün'ün Fihl bölgesinde 23 Ocak 635'te karşılaştılar. Komutanları dahil 10 binin üzerinde Rum askeri öldürüldü. Zaferin ardından Akdeniz kıyısındaki bütün şehirler ele geçirildi. Şam üzerine yürümekte olan Müslümanlar ile Bizans ordusu 25 Şubat 635'te Merc-i Suffer denilen yerde yeniden karşılaştı. Bu zaferden sonra Şam Eylül 635'te zapt edilecekti.
“Elveda güzel ülke!"
Ancak Heraklios bu yenilgiyi bir türlü kabullenemedi. Kardeşi Theodoros komutasında yeni bir ordu hazırladı. Bunun üzerine Müslümanlar Şam'ı boşaltarak Ürdün Irmağı'nın doğu kıyısındaki verimli araziye, Yermük'e çekildiler. 20 Ağustos 636'da gerçekleşen meydan savaşı Müslümanların kesin zaferiyle sonuçlandı. 2 yıl sonra kazanılan Yermük zaferiyle Şam bölgesinin tamamı Müslümanların eline geçti. Heraklios, “Elveda güzel ülke, bir daha seni göremeyeceğim" diyerek halkıyla birlikte bölgeden ayrıldı.
Bu arada Hz. Ömer, Hâlid b. Velîd'i ordu kumandanlığından azlederek yerine Ebû Ubeyde b. el- Cerrah'ı tayin etti. Hâlid'in komutanlığı zamanında ele geçirilen Şam, Humus, Hama, Lazkiye, Halep, Antakya ve Kudüs başta olmak üzere Suriye bölgesi Ebû Ubeyde'nin valiliğine verildi. Sonra yerine Hz. Ömer tarafından Yezid b. Ebû Süfyan tayin edildi. Yezid'in de ölümü üzerine bu kez kardeşi Muaviye Şam valisi oldu. Bu görevini Hz. Osman zamanında da sürdüren Muaviye, Hz. Ali'nin 660 yılındaki şehadetinden sonra Müslümanları Emevîler Devleti adı altında birleştirerek halife oldu.
Bu tarihten sonra 90 yıl boyunca Suriye, Çin seddinden Atlas Okyanusu'na, Kafkas dağlarından İndus havzasına ve Sahra çölüne kadar uzanan, dünya tarihinin tanıdığı en büyük devletlerden biri olan Emevîlerin merkezi olacaktır.