Bir Premier Lig efsanesi: Blackburn taraftarının Türk Lokumu Tugay Kerimoğlu
Galatasaray'da yaşadığı 6 şampiyonluğun ardından Premier Lig'e uzanan bir hikaye: Tugay Kerimoğlu. Galatasaray'ın mavi gözlü kahramanı, UEFA jenerasyonun yapı taşı olan Tugay Kerimoğlu'nun Galatasaray'da başlayıp Premier Lig'de biten kariyerinde belki de tek pişmanlığı UEFA Kupası'nı görememesiydi.
1970 yılında Trabzon'da sarı saçlı mavi gözlü bir bebek dünyaya gelir. Bir Galatasaray efsanesi Turgay Şeren'i anımsatırcasına Tugay ismi koyulur bu bebeğe.
O dönem Trabzonspor ligde fırtına gibi eserken yine bir Trabzonspor efsanesi Özkan Sümer, o sıralar kısa süreli Galatasaray'ın başına geçmiştir. Galatasaray'a teknik anlamda bir şey katamaz ama öyle bir iyilik yapar ki yıllarca unutulmaz. Trabzonspor efsanesi Özkan Sümer, henüz 10 yaşındaki sarı saçlı mavi gözlü, sahada üstün yeteneklerini hemen belli eden bir Trabzonlu çocuğu bordo mavili kulübün kapısından koparırcasına Galatasaray alt yapısına kazandırır. Yıllar içerisinde bir Galatasaray efsanesi olacak bu yetenekli çocuğun adı Tugay Kerimoğlu'dur. İşte böyle başlar kaptan Tugay'ın hikayesi ve İngiltere'ye kadar uzanır.
MUSTAFA DENİZLİ DÖNEMİNDE ŞANS BULDU
Efsane teknik direktör Derwall'den sonra Galatasaray'ın başına geçen Mustafa Denizli döneminde, A takıma çıkarılarak şans tanınan toy Tugay, ilk yılında sadece 1 kez forma giyebildi.
Efsane ismin Galatasaray A Takımı'nda forma giymeye başladığı dönemde, Türkiye'de Metin-Ali-Feyyaz üçlüsünün top koşturduğu Beşiktaş rüzgar gibi esiyordu. Bu yıllarda Tugay Kerimoğlu üzerindeki toyluğu atmaya ve profesyonel hayata alışmaya çalışıyordu.
Mustafa Denizli'nin A Milli Takım'ın başına geçirilmesinin ardından Galatasaray'da teknik patronluğa getirilen Sigi Held ile takımda daha fazla şans bulmaya başlayan Genç Tugay, o sezon tam 12 maçta forma giyerek takımda kendisini gösterme şansı buldu.
Tugay'ın şanssızlığı ise Galatasaray'ın sportif anlamda başarısız olduğu yıllarda gelmiş olmasıydı. Mustafa Denizli'den sonra takımın başına geçen Sigi Held belki de Galatasaray tarihinin en nefret edilen, unutulmak istenen hocasıydı. Galatasaray'da fiyaskolarla dolu bir dönem geçiren Sigi Held'in takımdan ayrılmasının ardından takımın başına yine Mustafa Denizli geçirildi. Kurt teknik adamın tekrar sarı kırmızılı camianın başına geçmesiyle Tugay, artık ilk 11'lerde şans bulmaya başladı ve istikrarlı bir performans ortaya koydu. Genç Tugay o sezon tam 26 maça çıkarken 3 de gol kaydetti.
Hocalar değişiyor fakat Galatasaray şampiyon olamıyordu. Tugay A takıma çıktığı ilk 3 sezonda Beşiktaş'ın şampiyonluklarına şahit oldu. Başarısız geçen bu sürecin ardından Galatasaray'ın başına Karl Heinz Feldkamp geldi ve Tugay 21 yaşında ağır bir yükün altına girerek Galatasaray'ın kaptanlığına getirildi.
BAŞARI GECİKMEDİ ÜST ÜSTE 2 ŞAMPİYONLUK
Tugay Galatasaray'da geçirdiği 3 yılın ardından artık takımın kaptanıydı ve Galatasaray'ın başında Karl Heinz Feldkamp vardı. Galatasaray bu dönemde Alman ekolüne ağırlık veriyor, takımın başına Alman hocalar getiriliyordu. Derwall ile başlayan bu durum sonrasında Sigi Held, Feldkamp ve Hollman ile devam etti.
Feldkamp ile iyi bir uyum sağlayan Galatasaray 1992-1993 sezonunda Beşiktaş ile hınca hınç bir mücadele verdi. Sezon sonuna gelindiğinde ise iki takım da 66 puandaydı fakat Galatasaray averajıyla mutlu sona ulaştı. Tugay ise Şampiyon kadronun bir parçası olmayı başardı. Tanju, Hayrettin, Götz, Stumpf gibi efsane isimlerle birlikte oynayan Tugay, o sezon 25 karşılaşmaya çıktı ve 6 gol atarak takımına katkı sağladı.
Sonraki sezonda Fenerbahçe ile çekişen Galatasaray'da Tugay artık değişilmez isimlerden biri olmuştu. Galatasaray üst üste 2. şampiyonluğuna koşuyor, Tugay ise muazzam bir oyun sergileyerek takımının şampiyonluğuna büyük katkı sağlıyordu. Galatasaray sezonu ezeli rakibinin 1 puan önünde tamamlayarak şampiyon olurken, Tugay ise oynadığı 25 maçta gol sayısını ikiye katlayarak defansif bir oyuncu olmasına rağmen 12 gol atıyordu.
AVRUPA'NIN KAPISINI SOUNESS AÇTI
Ertesi sezon Souness'lı Galatasaray Şampyonluğu Fenerbahçe'ye kaptıracaktı fakat bu buluşma Tugay'a Avrupa'nın kapılarını aralayacaktı. Galatasaray Souness ile her ne kadar başarıya ulaşamasa da İskoç teknik adamla kurduğu iyi ikili ilişki onu ileride Glasgow'a taşıyacaktı.
TERİM İLE ZİRVEYE ULAŞTI
Terim yönetiminde altın bir çağa giriş yapan Galatasaray, Terimli ilk yılında şampiyonluğa ulaştı. Şampiyon kadroda ön liberoda görev yapan Tugay, forma giydiği 33 maçta 4 gol kaydetti. Tugay o yılın sonunda şampiyonluk kupasını kaldırıyordu.
Terim'in ikinci yılında ise sezona iyi giriş yapamayan Galatasaray, ilk yarı sonunda Fenerbahçe'nin 9 puan gerisinde kalıyordu. Ancak ikinci yarıda ligde büyük çıkış yapan sarı kırmızılılar, Fenerbahçe'nin 4 puan önünde ligi şampiyon tamamlıyordu. Tugay o sezonda 30 maç, 2 gol gibi bir istatistiğe sahipti.
Terim'in 3. yılında yine şampiyonluğa ulaşan Galatasaray, Avrupa'da dikkat çekti. Kadroda yer alan futbolcular Avrupa kulüpleri tarafından izlenmeye başlandı. Bu isimlerin arasında tabii ki de Tugay da yer alıyordu.
UEFA KUPASI'NI GÖREMEDEN GİTTİ
Galatasaray'ın hem ligde hem de Avrupa kupalarında ortaya koyduğu göz kamaştırıcı performans, Avrupa kulüplerinin dikkatini çekiyor; sarı kırmızılı oyuncular bir bir devlerin radarına giriyordu. Tugay da bu isimlerden biriydi.
Galatasaray'da 12 yıllık futbol geçmişinin ardından miili yıldız, 2000 yılında UEFA kupasını göremeden İskoçya'nın Glasgow Rangers takımına trasnfer olacaktı. Onu İskoçya'ya transfer eden ise daha önce Galatasaray'da çalıştığı Graeme Souness'tı.
Tugay Kerimoğlu'nun Glasgow Rangers'ı şimdiki gibi değil, Avrupa'nın en önemli kulüplerinden biriydi ki kadroya bakmak yeterli: Kaleci Stefan Klos, Andrei Kanchelskis, Giovanni van Bronckhorst, Claudio Reyna, Sebastian Rozenthal, Marco Negri ve diğerleri. Teknik direktör de Dick Advocaat. Souness'ın yakın arkadaşı.
İskoçya'daki 1.5 yıllık maceranın ardından bu Tugay'ı fark eden Blackburn Rovers, yine Souness aracılığıyla milli oyuncuyu kadroya katacaktı. Böylece Tugay'ın 8 yıl dolu dolu geçen Premier Lig macerası başlayacaktı.
TUGAY BLACKBURN TARAFTARININ TÜRK LOKUMUYDU
2001-2009 yılları arasında Blackburn Rovers forması giyen Tugay Kerimoğlu sahadaki duruşu, takımı için mücadelesi ve çalışkanlığıyla kulüp tarihinin en önemli isimleri arasına girdi. Son maçında Ewood Park’ı dolduran binlerce taraftarın hep bir ağızdan “Tugay, you are my Turkish delight!” diye bağırmasına sebep oluşu pek şaşırılacak bir olay değildi.
Uzun Blackburn Rovers kariyerinde attığı 11 golün çoğu jenerikleri süsleyen cinstendi. Gelişine vurduğu ve hedefe tam isabetle gönderdiği toplar ağlarla buluştukça Premier Lig literatürü Tugay Volesi’ni benimsedi.
İşte 2006 yılındaki Blackburn Rovers-Tottenham Hotspur maçında attığı gol de bunlardan biriydi; Pedersen’in ortası savunma tarafından uzaklaştırılırken o voleyi yapıştıracak ve spikerin ağzından şunlar dökülecekti;
Tugay, ne gol ama! Tam bir Tugay klasiği! Robinson’un yapabileceği hiçbir şey yok.
Bu müthiş volenin bir Tugay Kerimoğlu klasiği olduğu yönünde hemfikiriz. Tabi pekala “Thor’un Çekici” de denebilirdi!
VE VEDA VAKTİ GELDİ ÇATTI!
8 yıl Blackburn Rovers'ta oynayan Tugay Kerimoğlu için düzenlenen veda töreni hâlâ akıllarda. West Bromwich maçında son kez sahaya çıkan Tugay için İngiliz taraftarlar 'Türk lokumu', Elveda Tugay gibi pankartlar asmış, fes giyip, Türk bayrakları sallamışlardı.
O vedayı bir Tugay'dan dinleyelim:
"Jübile değildi. Bir veda maçıydı. Benim de o haberim yoktu olacaklardan. Tribünde fesler, bayraklar, formalar. İngiltere'de 10 senenin üzerinde hizmet edersen sana böyle bir uğurlama yapıyorlar. Bu öyle bir şey değildi. Çok güzel bir gündü"
Tugay, 85'te yerini Martin Olsson'a bıraktı ve futbola veda etti.
İNGİLİZLER ONU HİÇ UNUTMADI!
Tugay'ın futbolu bırakmasının hemen ardından bir başka İngiliz kulübü Manchester City Tugay'ı altyapısında görmek ister. Tugay da bu teklifi düşünmeden kabul eder ve göreve başlar. Fakat Galatasaray'dan teklif gelen teklife hayır diyemez ve Mancini'nin yardımcılığına getirilir. Ancak sonra İtalyan teknik adamla yolların ayrılmasıyla o oda görevden ayrılır.
Tugay için İngiltere'de yazılmış bir köşe yazısı;
- 24 Mayıs 2009’da, Ewood Park normalde Blackburn Rovers ile özdeşleşmeyen bir renkle kaplıydı. Lancashire kulübüyle özdeşleşen geleneksel mavi ve beyaz yerine taraftarlar, kulüpteki sekiz yılından sonra onlara veda eden kült kahraman Tugay Kerimoğlu’nun onuruna Türkiye’nin kırmızısı ve beyazını giyerek tribünleri doldurmuştu.
- Baggies’in kasvetli bir maceranın ardından Premier League’e hoşça kal dediği West Brom maçına müteakiben, Tugay tünelden gök gürültüsünü andıran alkışlarla çıktı. Stadyumun dört köşesinde de Türk dinamoya sadık hizmetleri için teşekkür eden bayraklar ve pankartlar açılmıştı.
- Ewood’un çimlerinde son kez yürürken kızının elinden tutan Tugay, tribünlerden bağırılan “Tugay, sen benim Türk lokumumsun.” tezahüratına teşekkür eder şekilde el salladı. Onur turuna devam ettiği sırada o marka olmuş gülümsemesini – bir yandan da gözyaşlarıyla dövüşürken – patlattı. Kendisini İngiliz futbolunun en sert orta saha oyuncularından biri olarak kanıtlamış bir adam için bile gözyaşları kabul edilebilirdi. Herkes için duygusal bir gündü.
- Kulüple 270’den fazla maça çıkmış olan Tugay, Blackburn Rovers’a kalbini ve ruhunu verdi ve taraftarlar bunu takdir etti. Premier League’deki zamanına geri dönüp baktığınızda, onu bereketli gençliğinde görme fırsatımızın olmadığından doğan hafif bir üzüntü her zaman vardı. Blackburn onu Glasgow Rangers’dan 2001’de transfer ettiğinde 30 yaşına gelmişti bile ve taraftarlar Tugay’ın sağladığı anılar için ona ebediyete kadar müteşekkir kalsa da, bu kıyılara vardığında 25 yaşında olmaması çok yazık; yalnızca tadı çıkarılabilecek daha çok şey olacağı gerçeğinden ötürü.
- Blackburn taraftarları birçok şeyden dolayı Graeme Souness’a müteşekkir kalacak: Brian Kidd’in yönetiminde 1999’da küme düştükten sonra takımı en üst lige yeniden çıkardı, Damien Duff ve David Dunn gibi genç yeteneklerin gelişmesine yardımcı oldu ve kulübü 2002-03 sezonunda ilk altıya taşıdı. Ancak belki de en büyük mirası Tugay’ı Rangers’dan transfer etmesiydi.
- İskoçyalı, orta saha oyuncusuyla Galatasaray’da çalışmıştı ve 2001 yazında onu Blackburn’ün orta sahasını güçlendirecek ideal aday olarak tanımladı. Souness, transfer pazarında her zaman doğru işi yapmadı – Ali Dia ve Corrado Braggi akıllara geliyor – ancak Tugay’ı 1,3 milyon sterline yakalamanın dâhiyane bir vuruş olduğu kanıtlandı.
- Blackburn için, Tugay’ın transferi halen makus talihin değiştiği an olarak görülüyor. Tugay, memleketinde Galatasaray ile harikulade bir kariyer oluşturdu. Altı Türkiye Ligi şampiyonluğu ve dört Türkiye Kupası kazandı. Ayrıca 1992-93 sezonunda, henüz 22 yaşındayken İstanbul devinin kaptanlık pazubandını takarak kulüp tarihinin en genç kaptanı oldu.
- Yine de, Türkiye’de gol atmaya yönelik bir beceri geliştirmiş olmasına karşın, Tugay Ibrox’da zorlandı. İstikrarsız formu Dick Advocaat’ın ilk on birine bir girip bir girememesi anlamına geliyordu ve oynama süresi ile performans azlığından ötürü İskoçya’da büyüyen hayal kırıklığı sonrası Souness’dan bir telefon aldı. Blackburn taraftarının şansına, Souness Tugay’ı oynarken izlemişti; Premier League’deki ilk maçı için sahaya sürdüğü sahtekar Dia’nın aksine. Esasında onu iyi de oynarken izlemişti ve eski kaptanının bir üst lige çıkmayı başararak en üst lige adım atan Blackburn için gerçek bir değer olabileceğine karar verdi.
- Tugay’ın ayrılırken Rangers’a söylediği dokunaklı söz, Glasgow kulübünün soyunma odasındaki anlaşmazlıkların kamuoyuna açıklanmasıydı. İç çekişmelerle ve zararlı duygularla lekelenmiş bir kadro, Tugay’ı yeni diyarlar aramaya sevk etti ancak neyse ki Ewood Park’ta çok daha arkadaşça bir atmosferle karşılanmıştı. Işık Stadyumu’nda Sunderland’e karşı alınan 1-0’lık galibiyette sonradan oyuna girerek kulüpteki ilk maçını oynadı Tugay ve taraftarın sevgilisi olarak statüsünü sağlamlaştırması uzun sürmedi.
- Bir ay sonra, Türk oyuncu Blackburn taraftarına olağanüstü gol atma yeteneğinin ilk parıltısını sundu. Tugay neresinden bakarsan bak verimli bir golcü değildi; bunun yerine zaman zaman hatırlanmaya değer golleri canlandırmaya dair alışılmışın dışında bir yeteneğe sahipti. Çok güzel bir bireysel vuruş portfolyosuna ilk girişi de Ewood’daki 7-1’lik West Ham bozgununda meydana gelmişti.
- Tugay 80. dakikada topu ceza sahasının köşesinde aldığında, Blackburn West Ham’ı zaten sağlı sollu yumruklamaktaydı. Shaka Hislop’un geri dörtlüsü Blackburn’ün stili ve yaratıcılığı tarafından korkunç bir halde şekilsizleşirken, Glenn Roeder kendi teknik alanından umutsuzca bakıyordu. Tugay, Çekiçler’in o öğleden sonraki yok oluşunda merkez rol üstlenmişti; fakat üst köşeye dâhice hesap edilmiş bir şutu yollarken, sempati aklında yoktu. Türk golcülerinin ilk vuruşuna reaksiyon gösteren Ewood gürültüyle inlemişti. Tugay sevincini gösterdi, “Bu daha hiçbir şey; depomda daha neler olduğunu görene kadar bekleyin.” der gibi arsızca dilini çıkardı.
- West Ham’ın teslimiyetinin baş mimarı olduktan sonraki haftalarda Tugay, Blackburn ailesinin bir parçası gibi hissetmeye başladı. Taraftarlar bir kere ismini haykırmaya başladığında; yerleşmiş, kabul edilmiş, hatta delicesine sevilmiş hissetti kendisini. Bu, kendi hatasından kaynaklı olmasa da Rangers’daki döneminde eksik olan bir şeydi.
- Galatasaray’da, memleketinde süslü bir kariyer inşa ettiğinden dolayı idolleştirildi. Rangers’a transfer olmak ve tamamıyla farklı bir kültürü benimsemek cesur bir karardı ve Rangers’dan ayrılmasının ardından Türkiye’ye geri dönmeyi kovalaması onun için anlaşılabilir olurdu. Ne var ki Souness, Tugay’ın Blackburn’ün sisteminde ayrılmaz bir rol oynayabileceğine ikna olmuştu. Tugay çok şey sunuyordu; ama özellikleri Rangers’ın 22 yaşında kaptanlığa getirilmiş yükselen yıldızı Barry Ferguson tarafından gölgeleniyordu.